TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu üyeleri, Muğla'nın Marmaris ilçesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz'da kaldığı Grand Yazıcı Turban Otel'de, darbe girişimi gecesi ilçede yaşananların tanıklarını dinledi.
Muğla Valisi Amir Çiçek, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimi öncesi Dalyan'da bir şehit kızı ile gazi oğlunun düğününde bulunduğunu, olayı duyar duymaz İl Emniyet Müdürü Hakan Çetinkaya'ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güvenliğinin sağlanması için talimat verdiğini ve kendisinin de hızlı bir şekilde Marmaris'e geçtiğini anlattı.
Kendisinin en önemli görevinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesini en güvenli şekilde İstanbul'a uğurlamak olduğunu dile getiren Çiçek, "Bunun için yoğun bir güvenlik tedbiri aldık. Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşme sonucu kısa süre içerisinde helikopter ile Dalaman Havalimanı'na, oradan da uçakla İstanbul'a güvenli bir şekilde gitmesini sağladık. Cumhurbaşkanımız o gece çok dirayetliydi, kendisinin arkasında milletinin olduğunu ve milletine güvendiğini söyledi." ifadelerini kullandı.
AK Parti Muğla Milletvekili Nihat Öztürk ise 15 Temmuz günü TBMM'deki çalışmalar bitince Marmaris'e geldiğini aktardı.
Eşiyle yemek yerken saat 21.15 gibi İstanbul'da köprünün kapatıldığı haberini öğrenince normal bir tatbikat zannettiklerini, ilerleyen saatlerde Ankara'daki danışmanları, "Uçaklar uçuyor, anormal bir durum var." deyince bulundukları yerden kalktıklarını bildiren Öztürk, şöyle konuştu:
"Sayın Genel Sekreterimiz Abdulhamit Gül aradı, 'Neredesin?' diye sorunca otele geçtiğimi söyledim. O da bir an önce geçmemi istedi. Sonra otele geçtik, bir heyecan var ama kimse ne olduğunun farkında değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın yanına vardığımızda saat 21.45'ti. Cumhurbaşkanımızın üç ayrı yerde korumaları vardı. Cumhurbaşkanımız bana teşkilatı sordu, 'Teşkilatı organize edin, milletin alanlarda olmasını istiyorum' dedi. Biz de vatandaşların meydandan ziyade otelin önüne gelmesini sağladık."
"Komutanım neye bulaşıp karıştıysanız vazgeçin"
Bodrum'daki IMSIK Hava Meydanları Harekat Eğitim Komutanı Yarbay Fethi Şahbaz da 15 Temmuz gecesi Ege Ordu'dan Yarbay Nuri olarak kendini tanıtan kişinin kendini cep telefonundan aradığını, gelecek helikopterlere yakıt ikmali yapmalarını istediğini belirtti.
Kendisinin durumdan şüphelenerek arkadaşı olan Bahattin Yücel'i aradığını bildiren Şahbaz, şöyle devam etti:
"O da 'Abi sakın onlara yakıt verme' dedi. 'Helikopterlerin bataryasını ayır, gerekirse baltayla kabloları kes' dedi. 'Ne yap et, helikopterleri oradan kaldırma' dedi. 'Yücel onlardan değil. Yücel'i ayırmaya bak' dedi. Zaten arkadaşlar da etrafımdaydı. Herkese yakıt vermeyeceğimizi söyledim. Hemen tankerlerin gayri faal hale getirilmesini istedim. Ayrıca müdahale edeceğimizi, müdahale ekibinin hazır olmasını istedim. Plastik kelepçe de bulunmasını istedim. Bu sırada jandarmaya da haber verdim. İki helikopterin geleceğini bildirdim ve müdahale için takviye ekip istedim. Bunlar yaşanırken de helikopterler gelmiş."
Şahbaz, gelen helikopterdeki pilotları tanıdığı bilgisini verdi.
O sırada yaşanan diyalogları aktaran Şahbaz, şunları kaydetti:
"Yücel'i dışarıya çıkarttım. 'Siz ne yapıyorsunuz? Neye karıştınız?" dedim. O da 'Ne oldu abi?' dedi. Haberi yok sanırım. O sırada Murat üsteğmen de geldi. Durumun ciddiyetini anlattım. Tekrar içeriye geçtik. 'Bakın' dedim, 'Bir tane helikopter düşürmüşler. F16'lar havada sizi de düşürecekler' dedim. Yücel de 'Zaten gelirken uçak falan da gördük. Ne yapacağız?' dedi. Jandarmaya haber verdiğimizi söyledim ve 'Sizi alıkoyacağız' dedim. Murat üsteğmenin telefonunu alarak nizamiyeye gönderdik. Devre arkadaşım Yücel'i de başka bir yere... İkisini birbirinden ayırdık ki helikopteri iki pilot uçuruyor. Helikopterleri uçurmamak maksadımız. Her ikisini de tanıyorum. 'Komutanım neye bulaşıp karıştıysanız vazgeçin' dedim."
"Helikopterlere yakıt vermemek için iki tankeri çalışamaz duruma getirdik"
Yarbay Şahbaz, gelenlere jandarmaya haber verdiklerini söyleyerek, havalanmamaları için yalvardığını dile getirdi.
Bu sırada yaşananları anlatan Şahbaz, şu ifadeleri kullandı:
"Bu sırada Sönmezateş içeriye girdi. Hakikaten içlerinde en kararlı gözüken oydu. Ürkütücü bir duruşu da vardı. Ben bilmiyordum kim olduğunu, Zeki albayım 'komutanım' deyince herhalde daha kıdemli birisi diye düşündüm. Tabii 20-25 dakika geçti. 'Ne oluyor, niye yakıt ikmali yapılmıyor?' dedi. Sert bir giriş yaptı içeriye. Benim içerideki bağırarak konuşmalarımı da duymuş zaten. Zeki albay da 'Komutanım havada uçaklar varmış. Bizi düşüreceklermiş' dedi. O arada telefon edeceğini söyledi. Ben çıktım. O da 'Tüm hava sahası bizim kontrolümüzde, hiçbir helikopter düşürülmeyecek' gibi bir laf etmiş.
Sönmezateş'i jandarma geldiği yönünde uyarmışlar. O da etrafındakilere, 'Jandarma, polis geliyor, çatışmaya hazır olun' diye emir vermiş. Bunun üzerine oradaki bazı arkadaşlar da beni aradı. Ben de jandarmayı arayıp 'Buradakiler çatışmaya hazırlanıyor, tedarikli gelin ve nizamiyeden içeriye girmeyin' dedim. Çatışma yaşanmaması için ilk olarak jandarmanın nizamiyede beklemesine ve ikna etme yoluna gittim."
Konuşmasının bir bölümünde gözyaşlarına hakim olamayan Şahbaz, helikopterlere yakıt vermemek için iki tankeri çalışamaz duruma getirdiklerini bildirerek, biri yaralı 5 kişinin alana gelen Sikorsky tipi üçüncü helikopterle tüm uyarılara rağmen havalanıp İzmir'e gittiğini, diğer iki helikopteri ise bırakmak zorunda kaldıklarını sözlerine ekledi.AA