Çok Bulutlu 13.3ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
26.02.2017 15:13

'Darbelerin esas nedenlerinden biri de sistemin yapısı'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'deki darbelerin esas nedenlerinden birinin sistem yapısından kaynaklandığını söyledi.

'Darbelerin esas nedenlerinden biri de sistemin yapısı'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'deki darbelerin esas nedenlerinden birinin sistem yapısından kaynaklandığını belirterek, "Sistem vesayetçi bir sistemdir. 1960 darbecilerinin ortaya koyduğu Anayasa ile 80 darbesinden sonra ortaya konulan 82 Anayasası da vesayetçidir." dedi.

Kurtulmuş, Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "28 Şubat'tan 15 Temmuz'a Darbeler ve FETÖ İhaneti" konulu panele katıldı.

Eşi Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş'un da konuşmacı olduğu programın açılışında katılımcılara hitap eden Kurtulmuş, Manisa'da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Türkiye'de millet iradesinin hakim olması için mücadele ederken hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Kurtulmuş, "Allah bizlere onların yolundan yürümeyi nasip etsin, bizlere şehitlik nasip eylesin." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, darbeler tarihinin Türkiye'nin yakın dönem tarihinin, darbelerle mücadele tarihinin de Türkiye'nin demokrasi tarihinin bir özeti olduğunu anlatarak, Türkiye'nin çok partili siyasi hayatında gördüğü darbelerle, darbe girişimi teşebbüsleriyle Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren, bir takım ayak oyunlarıyla, kökü dışarıda olan planlamalarla karşı karşıya kaldığını söyledi.

"Bab-ı Ali Baskınından, Sultan Abdülhamit Han'ın bir takım kumpaslarla hal edildiği o tarihlerden başlayarak 15 Temmuz'a gelen bu süreç içinde darbelerin nitelikleri bakımından bir fark yoktur. Bu darbelerin hepsinin en ortak özelliği milletin yolunu kesmektir." diyen Kurtulmuş, darbelerin esas nedenlerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

"Birincisi, Türkiye'deki bu darbelerin esas nedeni, bir avuç azınlık millete rol biçmek ister, milleti bir kalıp içine oturtmak ister, milletti fikri, siyasi, ideolojik anlamda tahakküm altında tutmak ister. Aslında millete güvenmez. Milleti tek başına bırakırsan davulcuya, zurnacıya kaçar diye endişe eder. Darbecilerin hepsinin ortak özelliği modernist, Batıcı olmalarıdır, Batının karşında bizim mağlubiyetimizi kabul etmeleri, bu milletin Batı'ya benzemediği taktirde adam olmayacağına inanmalarıdır. Bu milletin değerlerine inanmazlar. Bunlar ta Genç Osmanlılarladan, Jön Türklerden, İttihat ve Terakki'den beri aynı zihniyete sahiptir, bu milleti adam etmek lazım.. O zaman nasıl adam edeceğiz? 'Milletin konuştuğu dile karışacağız, giydiği kıyafete karışacağız, okuduğu okullara karışacağız' diye, Osmanlı'nın son döneminden itibaren hep o arayış içerisindeler, tırnak içinde 'milleti adam etmek' isterler. Türkiye darbeler tarihinin fikri alt yapısında yatmakta olan cümle budur, 'bu milletin adam edilmesi' lazım."

Darbelerin zamanlaması

Numan Kurtulmuş, milletin sandıkta başka bir iradeyi ortaya koyması halinde "o zaman bu milleti silahlarla, darbelerle düzeltmemiz lazım" denildiğini vurgulayarak, "Türkiye'nin bütün darbelerden önceki dönemlerine bakın, Türkiye'nin silkindiği, kendisine geldiği, kendisiyle barışma dönemlerine denk gelir. Ekonomik, siyasi olarak Türkiye'nin şahsiyet kazanmaya başladığı dönemlere denk gelir. Darbecilerin geleneksel olarak kullandığı en önemli şey 'haddini bildirmek', 'adam olmasını temin etmek', 'eğer yoldan çıkan varsa onları da hizaya getirmektir'. 28 Şubat'ın meşhur sözlerinin bir kısmını hatırlarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. 28 Şubat'ta dönemin siyasetçilerinden birisinin Meclis kürsüsünden o sözünü unutmayın; 'Şu kadına haddini bildirin'. Mesele haddini aşmaktır, siz kim oluyorsunuz da Anadolu çocukları, bu ülkenin imanlı çocukları kendi değerlerinizle geliyor ve parlamentoda başörtünüzle bulunmaya çalışıyorsunuz. 28 Şubat da bu anlamda 1960 darbesi gibi bir had bildirme operasyonudur." diye konuştu.

Türkiye'nin milleti köklerinden koparmaya çalışan zihniyetin etkisi, dışarıdan verilen destekler sonucu darbelerle karşıya karşıya kaldığını belirten Kurtulmuş, 12 Mart'ın, 12 Eylül darbesinin, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ne kadar dış destekli olduğunun milletçe malum olduğuna dikkati çekti. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 15 Temmuz'un arkasındaki güçlerin, destek verenlerin kim olduğunun belli olduğunu anlatarak, "Gecenin bir saatine kadar beklediler, darbe girişimi başarılı olsa, kendilerini tümüyle ortaya koyacaklardı. Aynen 12 Eylül gibi 15 Temmuz'un arkasında duracaklardı." dedi.

"Darbeler sistemin yapısından kaynaklanıyor"

Kurtulmuş, darbelerin esas nedenlerinden birinin de sistemin yapısı olduğunu işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'deki darbeler büyük oranda sistemin yapısından kaynaklanıyor. Sistem vesayetçi bir sistemdir. 1960 darbecilerinin ortaya koyduğu Anayasa ile 80 darbesinden sonra ortaya konulan 82 Anayasası da vesayetçidir. Hani dedim ya millete güvenmezler, 'millet davulcuya zurnacıya kaçar' diye düşündükleri için. Sandık ortada, ne oy çıkarsa çıksın aslında milleti yönetecek bürokratik oligarşiyi anayasanın içine yerleştirmişlerdir. Anayasa Mahkemesinin, HSYK'nın, yüksek yargının, Cumhurbaşkanlığı makamının nasıl vesayet mekanizması olarak çalıştığını hepimiz gördük. Cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasındaki tartışmaların Türkiye'ye ne kadar ağır faturalar ödettiğini gördük. Türkiye'de 1960'dan bu yana Anayasa Mahkemesi marifetiyle 68 siyasi parti kapatıldı. İçinde iktidar partisi olanlar var. AK Parti 6'ya 5, bir yargıç daha evet dese bugün AK Parti diye bir parti olmayacak. Direkten döndü. Siyasi yasaklı olan siyasi liderler oldu. Bu anlamda cumhurbaşkanlığı mekanizması sistemi kontrol eden bir mekanizma haline dönüştürüldü.

Türkiye'de eğer siyasetin bir takım bürokratik, oligarşik mekanizmalarla kontrolü ve siyasetteki çift başlılık olmasaydı birçok darbenin alt yapısı hazırlanmış olmayacaktı. 1975 yılında Cumhurbaşkanı Korutürk ile Demirel arasında kim genelkurmay başkanı olacak tartışması olmasaydı, işin içinden çıkamıyorlar Kenan Paşa'yı Genelkurmay Başkanı yaptılar, Kenan Paşa 12 Eylül'ün yolunun taşlarını döşedi. Siyasi irade tek irade olarak bir Genelkurmay Başkanı belirleseydi Türkiye'de 12 Eylül zemini hazırlanmış olmayacaktı."

12 Eylül öncesinde siyasi iradenin çok parçalandığını, cumhurbaşkanı seçimi oylamalarında uzun süre sonuç alınamadığını aktaran Kurtulmuş, bunlar olmasaydı darbenin zemininin hazırlanmış olmayacağını söyledi.

"28 Şubat en hain darbe teşebbüslerinden birisidir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 28 Şubat öncesinde de siyasi iradenin parçalanmış olduğunu, milletin oylarıyla seçilen Refah Partisi'ne egemen güçlerin hiçbir unsurunun iktidarı vermek istemediğini belirterek, şöyle devam etti:

"Saadet Partisi Genel Başkanı olduğum zaman Muhsin Bey (Muhsin Yazıcıoğlu) hayırlı olsuna geldi. 28 Şubat'ı anlattı. Onun ağzından söylüyorum, 'Biz Refah Partisine dışarıdan destek vereceğimizi söylüyoruz. Bizim ülkücü camiadan biri odama geldi. önce hoş-beş, arkasından başladı beni tehdit etmeye. 'Refah Partisini desteklemeyin, desteklerseniz şu olur falan' diye üst perdeden konuşmaya başladı. Son olarak şunu söylemişler, 'Muhsin sen bilmiyorsun, artık adamı 2 kilometre öteden sırtından vuruyorlar'. Muhsin Bey 'Tepem attı, masamın önüne gittim, kravatından tuttum, 'bana bak, git sana kim bunları söylediyse onlara söyle, biz adamı 2 kilometreden sırtından değil 10 santimetreden alnından vuruyoruz' dedi. Onun söylediği şeyi Halisdemir kardeşimiz Özel Kuvvetlerde 10 santimden darbeciyi yıkarak milletin bütün intikamını almış oldu."

Türkiye'deki vesayet odaklarının istemediklerini iktidara getirmemek için büyük gayret sarfettiğini dile getiren Kurtulmuş, Refahyol hükumetini kurulduğu günden itibaren "nasıl indiririz" diye harekete geçtiklerini anımsattı.

Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"28 Şubat postmodern falan değildir, dört dörtlük darbelerden birisidir, en hain darbe teşebbüslerinden birisidir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, bunlar siyasi sonuçları olan darbelerdir. Ama 28 Şubat sadece siyasi sonuçları değil, sosyolojik sonuçları elde etmek üzere yapılmış darbedir. Türkiye'nin sosyolojisini değiştirmek için yapılmış bir darbedir. 28 Şubat'ın doğduran doğruya Türkiye sosyolojisine yaptığı iki sembolik alan vardır. Birisi başörtüsüne karşı yapılan bir darbedir. Başörtülülerin okumaması, kamu görevlerinin içinde olmaması, siyasette olmaması için yapılmış bir müdahaledir. Ecevit'in Mecliste 'şu kadına haddini bildirin' dediği şey aslında tam böyle bir zihin dünyasının sonucudur. İkincisi ise imam hatip liselerinin Türkiye'de etkili olmasını önlemek için yapılmış bir darbedir. Yani miletin büyük çoğunluğunun yine sosyolojik olarak güçlü bir noktaya gelmesini önlemek için yapılmış bir darbedir. 28 Şubat etkileri çok kuvvetli olmuş, uzun sürmüştür."

Türkiye’deki her darbenin ardından darbecilerin murat ettiğinin hep tersinin olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “28 Şubat’ta bir tane başörtülüyü hazmedemediler. Merve Kavakçı Hanımefendi, 80 bin oyla milletvekili seçildi, hazmedemediler. Milattan önceki 1999 değil, milattan sonraki 1999’dan bahsediyorum. Bu salonda bulunanların hepsinin yaşadığı tarihten bahsediyorum. O zaman bir tane başörtülüyü hazmedemeyenler, Allah’a çok şükür, onların yaptıkları yanlışlara millet öyle bir cevap vermiştir ki, bugün onlarca başörtülü kardeşimiz TBMM’de yer alıyor. Bundan sonra da yer almaya devam edecek. Millette ne varsa, TBMM’de o olacak, milleti temsil etmeye devam edecekler." diye konuştu.

"FETÖ’nün artıklarına müsaade etmeyeceğiz"

28 Şubat’tan sonra 27 Nisan e-muhtırası olayının yaşandığını, ona da elektronik darbe dendiğini anımsatan Kurtulmuş, “e-muhtıra falan değil, eğer karşılarında tereddüt eden bir iktidar bulsalardı, o muhtıra bal gibi 12 Mart’tan daha etkili olacaktı. 27 Nisan’da 263 milletvekiline rağmen cumhurbaşkanı seçtirmediler. Dediler, '367 olacak.' Kim karar verdi? Türkiye’nin karanlık odasındaki adamlar." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, 27 Nisan e-muhtırasının ardından 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığına dikkati çekerek, 15 Temmuz’un, Anadolu topraklarının gördüğü en büyük ihanet hareketi olduğunu bildirdi.

Milletin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu darbe girişimi karşısında dik durduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"15 Temmuz’da o kanlar boşuna dökülmedi. 15 Temmuz’daki o büyük mücadelenin sonucu olarak, bu hain adamlar ve o hainlerin arkasındaki bütün çeteler deşifre oldu, şimdi devletin içinden temizleniyorlar. Hiçbir yerde FETÖ’nün artıklarına müsaade etmeyeceğiz, onlara bu memlekette, yaptıklarının hesabını soracağız. Avrupalılar bizim yaptığımıza ‘arındırma’ diyor. Biz de bu insanları devletin içerisinden arındıracağız. Hem ihanet edeceksin, hem devletin imkanları ile büyüyeceksin... Bu ihanetin bedelini ödeyecekler."

“FETÖ’cü hainlerin temizlenmesi"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, silahlı kuvvetlerin içerisinden "bu adamların" temizlenmesinin, silahlı kuvvetlerin daha kabiliyetli bir hale gelmesine vesile olduğuna işaret ederek, “Bugün başarıyla tamamlanan El Bab Operasyonu, Fırat Kalkanı Operasyonu, eğer FETÖ’cü hainler bunun içerisinde olsaydı Allah bilir gerçekleşmeyebilirdi. Bir taraftan ordunun temizlenmesi ve kendisine gelmesi, diğer taraftan da Türk Silahlı Kuvvetlerimizde kuvvet komutanlarının Milli Savunma Bakanlığına, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanması asla mümkün olmazdı.” dedi.

Türkiye’de darbelere milletin hep karşı durduğunu ve bundan sonra da durmaya devam edeceğini belirten Kurtulmuş, bundan sonra da darbecilerin isminin hatırlanmayacağını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bu milletin, kendisine gönülden bağlı olanları hiçbir şekilde unutmayacağını, ihanet edenleri de tarihin çöplüğüne atacağını vurgulayarak, "Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismi hiçbir şekilde unutulmayacak, kıyamete kadar hatırlanacaktır.” dedi.

“Mevcut hükumet sisteminin dört temel hastalığı var”

16 Nisan’da yapılacak halk oylamasına ilişkin de açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, anayasa değişikliğinin Türkiye’ye kazanımlarının neler olacağı konusunda bilgiler verdi.

Mevcut sistemin dört yerde tıkandığına dikkati çeken Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Mevcut hükumet sisteminin dört temel hastalığı var. Bunlardan ilki vesayetçi bir yapıya sahip olmasıdır. İkincisi, mevcut sistem çift başlıdır. Yürütme ikiye ayrılmıştır, şimdi yürütme, tek elde toplanıyor. Üçüncüsü, mevcut sistem siyasi siyasi istikrarsızlık yaratan bir sistemdir. 94 yıllık Türkiye Cumhuriyet tarihinde 16 ay süren hükumetlerle istikrarsız bir şekilde yönetilmişiz. 3,5 yılda bir seçim yapılan bir Türkiye’den bahsediyoruz. Dördüncüsü de ekonomik istikrarsızlıktır. Türkiye’de tek parti dönemlerinde kalkınma hızımız yüzde 5,4, koalisyon dönemlerinde yüzde 4, darbe dönemlerinde ise 3,4’tür. Türkiye’de tek parti iktidarı olduğu zaman ekonomik istikrar sağlanıyor. Hesap ortada. İnşallah bu sistemin hastalıklarından kurtulacağız."

“Türkiye’de bir daha siyasi krizler ve kaoslar olmayacak”

Kurtulmuş, Türkiye’deki siyasi krizlerin, ülkeyi zaman zaman darbelere sürüklediğini belirterek, 16 Nisan’da “Evet” diyerek onaylayacağı anayasa değişikliği paketinin aynı zamanda “darbe savar” olduğunu bildirdi.

Kurtulmuş, “Türkiye’de bir daha siyasi krizler ve kaoslar olmayacak. Cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasında tartışmalar artık olmayacak, yürütme tek elde toplanacağı için yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı, aynı zamanda hükumet sisteminin de başı olacaktır. Böylece hükumetle cumhurbaşkanı arasında kavga ve çatışma olmayacak. Eğer sistem tıkanırsa, aynı günde hem cumhurbaşkanı hem de yasama organı seçilecek." ifadesini kullandı.

Türkiye’de, "sıkı yönetim" diye bir şeyin hukuk sisteminde kalmayacağına işaret eden Kurtulmuş, “İnşallah bundan sonra sistem itibarıyla da darbenin zeminini oluşturacak bir sistem kalmayacak. Her şey millet iradesinin genel çerçevesinde, milletin oyu içerisinde yönetilecek.” dedi.

Kurtulmuş, Türkiye’nin kendisine yeni bir yol açtığını belirterek, Türkiye’de, darbelerin zemini ortadan kaldırılarak, ülkenin yoluna devam edeceğini sözlerine ekledi.

Sıradaki Haber
28 Şubat'ın sembol ismi 'yasaklı yıllar'ı anlattı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz