Güvenlik güçlerinin son dönemlerde düzenlediği terör operasyonlarına bir yenisi daha eklendi ve DEAŞ’ın sözde Türkiye sorumlusu terörist Mahmut Özden kıskıvrak yakalandı.
Adana’da gerçekleşen başarılı operasyonda Özden’in yakalandığı yerde ele geçirilen yazılı ve dijital materyaller teröristlerin hain emellerini bir kez daha gözler önüne serdi.
Güvenlik ve Strateji Uzmanı Yusuf Alabarda, ‘DEAŞ lideri Bağdadi’nin öldürülmesinin ardından örgütüne indirilen en büyük darbelerden biri’ olarak kabul edilen operasyonun yansımalarını değerlendirdi.
DEAŞ bir maymuncuk görevi üstleniyor
Terör örgütü DEAŞ’ın özellikle Orta Doğu coğrafyasındaki konumuna işaret eden Alabarda, bu yapının söz konusu bölgedeki mekânsal düzenlemelerde önemli bir ‘maymuncuk’ görevi üstlendiğini vurguladı.
“ABD Başkanı Trump’ın DEAŞ’ı kimin kurduğuna ilişkin açıklamalarını hatırlamakta fayda var” diyen Yusuf Alabarda, şöyle devam etti:
“DEAŞ’ın sözde emirinin yakalanmasının neden önemli olduğunu anlayabilmek için biraz daha geniş çaplı bakmak gerekiyor. Türkiye’nin son dönemlerdeki adımları herkesin malumu…Suriye’den Irak’a, Libya’dan Doğu Akdeniz ve Ege’ye kadar geniş bir alanda kendi çıkarlarını koruyabilmek adına son derece kararlı adımlar atıyor.
Diğer taraftan da Karadeniz’de gördüğümüz üzere hidrokarbon arama-tarama faaliyetlerine devam ediyor. Bu iş için görevlendirdiği sismik arama gemilerine de donanma unsurlarıyla eşlik ediyor ve süreci ne denli önemsediğini tüm dünyaya ilan ediyor.”
Ankara’nın dikkatini başka yere çekmek istiyorlar
Stratejist Alabarda, Türkiye’nin bu hamlelerinden rahatsızlık duyan kimi yapıların, Ankara’nın dikkatini başka yere çekebilmek adına ellerinde farklı alternatifler olduğunu hatırlattı ve şunları söyledi:
“Bunu nasıl yapabilirler? Her şeyden önce yurt içinde sansasyonel ve ardışık terör eylemlerine imza atarak. Eğer bunu yapabilselerdi o zaman Türkiye’nin Mavi Vatan’daki yoğunlaşması ister istemez seyrelecek ve içeriye dönük adımlara öncelik verilecekti.
Ancak bu noktada karşı tarafın PKK ya da DHKP-C ile bunu yapması imkansız hale geldi. Çünkü devlet aklı dışarıya yönelik hamlelerini yapmadan önce ‘geri bölge’ olarak kabul ettiği yerleri sağlama almak için kritik operasyonlara imza attı.
Türkiye harekatlarla ön aldı
Önce yurt içindeki operasyonlarını sıklaştırdı ve hem DHKP-C hem de PKK’nın içerideki güçlerini işlevsiz hale getirdi. Hemen ardından Fırat Kalkanı ile sınır ötesine geçti ve DEAŞ ile doğrudan mücadele eden tek ülke olarak bu örgüte en büyük darbeyi vurdu.
Hemen ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları icra edildi ve bu kez de terör örgütü PKK-PYD’nin sınır içi ile bağlantısı koparıldı, örgütün gücü zayıflatıldı.”
Örgütler içeride eylem yapamaz duruma geldi
Türkiye’nin bu adımları atmaması durumunda Libya, Doğu Akdeniz ve Ege’deki hamleleri sırasında içeride ciddi sorunlarla karşı karşıya kalma ihtimalinin son derece yüksek olduğunun altını çizen Yusuf Alabarda’ya göre atılan adımlarla söz konusu terörist gruplar eylem yapamaz hale getirildi.
Ankara’nın mesajı çok net
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun DEAŞ’ın sözde emirinin yakalanmasının ardından yaptığı “Vekalet savaşlarının devam ettiği bir çizgideyiz. Aslında DEAŞ'a baktığınız zaman hiç yapmaması gereken güya sözde eylemlerin planlandığını görüyorsunuz. O zaman arkasına bakmak lazım. Kimin motivasyon sağladığına ve nerelerin motivasyon sağladığına bakmak gerekir” cümlelerinin nasıl okunması gerektiğini sorduğumuz Yusuf Alabarda, şu yanıtı verdi:
“Ankara’nın diğer ülkelere mesajı çok net. ‘Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de attığım, dolayısıyla Mavi Vatan’a ilişkin hamlelerim sırasında benim dikkatimi başka yere çekmenize izin vermeyeceğim’ diyoruz aslında.
Afrin’den rahatsız olanlar vardı
Burada bir noktayı daha hatırlatmakta fayda var. Eğer Türkiye, gerek yurt içindeki terör gruplarına gerek Irak, Suriye gibi sınır ötesindeki teröristlere müdahale etmese bugün Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de hamle yapamazdık.
Devlet aklı 4 yıl boyunca ‘geri bölge’ olarak kabul edeceğimiz yerleri emniyete alacak adımlarını attı ve sonrasında bugünkü hamlelerini yaptı. ‘Afrin’de ne işimiz var?’ diye rahatsızlığını dile getirenler aslında bugün atılan adımlardan da rahatsızlık duyanlar. Bu yapı, maalesef Türkiye’nin bölgede denge değiştirici adımlar atmasını istemeyenler. Neyse ki Ankara bu süreçleri gördü, tedbirini aldı ve hedefine doğru yöneldi.”