Darbecilerin Yassıada'da kurduğu mahkeme, Menderes ve arkadaşlarını, hukukun ayaklar altına alındığı bir davayla yargıladı.
Menderes'in bakan arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de idam edildi.
Bir gün sonra, 17 Eylül'de ise seçimle iş başına gelmiş Başbakan Adnan Menderes.
Türk demokrasi tarihine kara bir sayfa eklenmişti. Darbeciler uzun yıllar idam kararlarının konuşulmasını bile yasakladı.
"Birileri diyor ki 'o zaman yaptık şimdi de yaparız'"
Aslında bunun bir cinayet ve devlet için yüz karası olduğunu söyleyen Gazeteci Yazar Avni Özgürel, "27 Mayıs'ın aleyhine konuşmak yasak, idamlardan söz etmek yasak. Yassıada'dan söz etmek yasak. Öyle olunca konuşmacılar kürsüye üç karanfille çıktılar ve tek bir cümle gözlerimin içine bakın ne demek istediğimi anlarsınız." dedi.
Adnan Menderes'in idam edilmesi toplumda atlatılması zor bir travma yarattıv ve halk, ilk sandıkta tepkisini gösterdi.
Ama 27 Mayıs darbesi ile Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamları Türk siyasi tarihinde kolay kolay silinmeyecek bir iz bıraktı. Demokrasiye müdahaleler ve askeri vesayet uzun yıllar sürdü.
Özgürel, bu durumu şöyle anlatıyor:
"Niye mesela Tayyip Erdoğan 'biz kefenimizi sırtımıza aldık' siyasete girerken nereden çıkıyor bu cümle. Geçmişi okuduğunuzda birileri diyor ki o zaman yaptık şimdi de yaparız. E-muhtıranın altında 28 Şubat'ın altında bunlar var."
Naaşları 29 yıl sonra taşındı
Demokrasi'nin üç şehidinin naaşları İmralı Adası'na defnedilmişti.
Hak ettikleri kabirlerine ancak Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde kavuşabildiler.
Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes, babasının, Zorlu ve Polatkan'ın naaşlarının İstanbul'a getirilmesinin kendileri için bir teselli kapısı olduğunu söylüyor.
1960 darbesine karşı yıllar sonra atılan bu önemli adım,, diğer darbe ve darbe girişimlerine karşı mücadelede önemli bir eşik oldu.