Tarih 27 Mayıs 1960... Saatler saat 05.25'i gösterirken Türk demokrasisi ilk darbesi ile radyodan ilan edilen anonsla yüzleşecekti.
Yüzde 52'lik halk desteğine sahip Demokrat Parti iktidarı hedef alındı. Öğrenciler hükümet aleyhine kışkırtıldı, sokaklar karıştı. Ankara ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi. Ardından da, 37 düşük rütbeli subay tarafından meşru iktidara darbe yapıldı.
Anayasa feshedildi, siyasi faaliyetler askıya alındı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Bakanlar, devletin üst kademesi gözaltına alınarak Yüksek Adalet Divanı'nda yargılandılar.
Darbeyi pulla, sigarayla, plakla meşrulaştırmaya çalıştılar
Türk demokrasi tarihinin kara lekesi 27 Mayıs 1960 askeri darbesini meşrulaştırmak isteyen cuntacılar, film, hatıra pulu, ilk gün zarfı, plak ve sigara gibi propaganda ürünlerini kullandı.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından arzu ettikleri yaygın desteği bulamadıklarını gören cunta, ciddi bir propaganda faaliyetine girişti.
Bu kapsamda, "Demokrat Partinin diktatörlüğü karşısında sessiz kalamayan ordu tarafından kansız bir darbe yapıldığı" vurgusu öne çıkarılmaya çalışıldı.
Bunun için Cumhuriyet tarihinin ilk hatıra parası "27 Mayıs Hatıra Parası" adıyla basıldı, "27 Mayıs İnkılabı" adıyla pullar çıkarıldı, 27 Mayıs sigarası, 27 Mayıs plakları ve hatta "27 Mayıs" yazılı nikel alyanslar başta olmak üzere mümkün olan her türlü araçtan yararlanıldı.
Cunta, dağınık propaganda faaliyetlerinin bir düzen içinde devam etmesi için "M.B.K. 27 Mayıs İnkılabını Yayma ve Tanıtma Komisyonu"nu kurdu.
Bağışlar karşılığında verdikleri yüzükler bile propaganda aracı
Cuntacılar, 27 Mayıs askeri darbesinin ardından ülkenin içine girdiği darboğazdan bile halkın yardımıyla çıkmaya çalıştı.
Halkı bağışa özendirmek için 1. Zırhlı Tugay subay, astsubay ve aileleri ile erler hazineye vermek üzere altın yüzüklerini teslim ederken, yurt içi ve dışından gelen bağış haberleri ve bağışı teşvik eden köşe yazıları gazetelerde yer almaya başladı.
Bağış kampanyası sürerken, bağışlara sembolik bir karşılık vermek için üzerinde "27.5.1960" tarihi ve defne yaprakları olan nikel yüzükler hazırlanarak bağışçılara dağıtıldı.
"27 Mayıs Yüzükleri", "İnkılap Yüzükleri", "Hatıra Yüzükler" olarak adlandırılan bu yüzükler propagandanın aracı haline getirildi.
"Yassıada'da DP'lilere kötü muamele" iddiası üzerine çekilen film
Cuntacılar, halk arasında "Yassıada'da Demokrat Partililere kötü muamele" dedikoduları dolaşmaya başlayınca, "Düşükler Yassıada'da" isimli bir fimi çekmeye karar verdi.
Yassıada'da 14 Eylül 1960'ta merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere tüm tutuklular uykularından uyandırıldı ve elleri kelepçelenerek dışarı çıkarıldı.
Demokrat Partili vekillerin bazıları "o gün geldi" diye düşünerek kendi aralarında helalleştiler. Ancak bir film çekimi için uykularından uyandırıldıklarını bilmiyorlardı.
Yassıada'ya getiriliş sahnesini yeniden canlandıran tutuklulara, ertesi gün de yatakhanelerinde, yemekhanede, kantinde ve bahçede görüntüler verdirildi.
Filmde tutuklulara çirkin yakıştırmalar
Film, DP'li vekillerin kötü durumda olduğu dedikodularına cevap vermek için çekilmişti ancak vekiller için filmde yapılan yakıştırmalar ve yorumlar vatandaşların tepkisine neden oldu.
Filmde Bayar ve Menderes'in odalarında yemek yediği sırada çekilen görüntüler vardı. Bu sırada Bayar için "Sofrasında kilosu 1000 liraya satılan siyah havyar bulunmamakla beraber Bayar, iştahından bir şey kaybetmiş gibi görünmemektedir." ifadeleri kullanılıyor.
Menderes için ise "Adnan Menderes... Poz vermeden edemez..." deniyordu.
Filmde Kemal Aygün, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay, Adnan Menderes'in yakın koruma polisi Bümin Yamanoğlu'nun kantinden alışveriş yaptığı sırada görüntüleri de yer alıyordu.
Filmde yapılan seslendirmelerde Aygün için "Vatan Cephesi Başkumandanı", Oktay için "Barların haraççıbaşısı", Yamanoğlu için ise "Üniversite gençliğinin amansız celladı" sıfatları kullanılıyordu.
Bu yakıştırmaların ardından ise bu isimler "İşte İstanbul'un kumar, cinayet ve eroin kolektif şirketi." olarak tanıtılıyordu.
Filmde DP'li vekil Perihan Arıburun'un aksayarak vekil arkadaşlarıyla bahçede yürüdüğü görüntü ise bazı soru işaretlerine neden olmuştu.
Arıburun, yürüdükleri o bahçeyi Yassıada'da kaldığı süre boyunca bir daha hiç görmediğini anlatmıştı.
MBK üyesi bile filme tepkiliydi
Milli Birlik Komitesi Üyesi Suphi Karaman bile filmi izledikten sonra MBK Başkanı Cemal Gürsel'e giderek uyarıda bulundu.
MBK Üyesi Suphi Karaman filmi izlediğinde yaşadıklarını yıllar sonra şöyle anlatacaktı:
"Düşükler Yassıada'da filmi büyük rağbet gördü. Ben bu filmi seyreder seyretmez hemen koştum Cemal Gürsel'e. 'Bu' dedim 'halka gösterilemez.' 'Niye yahu?' dedi. Dedim, ben bile şartlandım. Bütün acıma duygularım ayağa kalktı. Olmaz böyle şey. Acıdım yani. İfadesi alınırken ayaklarını böyle ezmesini, büzmesini alttan gösteriyor filan. Ben acımaya başladım. Yani siz kamuoyu aleyhimize mi dönsün istiyorsunuz? Bu küçük düşürme anlamını taşıyor. 'Tam tersi tesir yapacak' dedim."
Bayar'ın intihar girişimine sebep oldu
Bayar, film çekimlerinin tamamlanmasının ardından 25 Eylül pazar sabahı odasında "Aileme..! Bayar isminden utanmayınız. Onunla iftihar edeceğiniz günler yakındır." notu bırakarak banyoya gitmek istediğini söyledi.
Banyoda kemeriyle intihar girişiminde bulunan Bayar'ın sesini duyan görevli, içeri girdiğinde Bayar'ı yüzü morarmış ve kulağından kan gelmiş halde kıvranırken buldu.
Tedaviye alınan Bayar, ayıldığında "Bize Yeşilçam oyuncuları gibi film çevirttiler. Revayı hak mıydı bu?" diyerek tepkisini dile getirdi.
TSK'nin Foto Film Merkezinde hazırlanan bu film, 7 Ekim 1960'da basına gösterildi ve sinemalarda oynatılmaya başlandı.
Yargılamalar 11 ay sürdü
Yassıada'daki yargılama 11 ay sürdü. 15 Eylül 1961 günü, mahkeme heyeti fermanı imzaladı. İlk okunan karar, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a ilişkindi. Celal Bayar ölüm cezasına çarptırıldı. Bayar, ilerleyen yaşı sayesinde idamdan kurtuldu.
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Onlardan bir gün sonra da Başbakan Adnan Menderes.
TBMM itibarlarını iade etti, naaşları anıt mezara taşındı
Türk siyasi hayatına vurulan bu kara leke, uzun yıllar hafızalardaki tazeliğini korudu. 1990 yılında, Meclis toplandı. O kara lekeyi bir nebze de olsa temizlemek için adım attı. Kabul edilen bir kanunla, Menderes, Zorlu ve Polatkan'a itibarları iade edildi. Demokrasi şehitlerinin naaşı İstanbul'daki anıt mezara taşındı.
27 Mayıs'tan cesaret alan vesayet zihniyeti, sonraki on yıllar içinde de askeri ve post modern darbeler ve e-muhtıralarla kendini gösterdi. Ama bu süreçte Türk demokrasisi darbelere karşı daha da direnç kazandı. 15 Temmuz 2016'da Türk milleti, FETÖ'nün hain darbe girişimine geçit vermedi.
Kaynak: TRT Haber, AA