Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı en önemli afetlerinden biri olan İzmir depremi sonrası oluşan görüntüler ‘deprem değil bina öldürür’ sözünün doğruluğunu yine gösterdi.
Kumdan kaleler gibi çöken binaların sadece malzemesinin değil, yapıldığı alanın da sorunlu olması önümüzdeki dönemde atılması muhtemel adımların hangi konularda yoğunlaşacağına da işaret etti.
Terörle mücadele kadar önemli bir konu
Deprem alanındaki enkazın kaldırılma çalışmaları devam ederken Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan gelen açıklama yeni bir yaklaşım beklentilerini de artırdı. Bakan Kurum, kentsel dönüşümün terörle mücadele kadar önemli olduğunu söyledi.
Emekli Tuğgeneral, Afet Yönetimi Uzmanı Fahri Erenel, söz konusu benzetmenin ‘öylesine’ yapılmadığı görüşünde… Erenel’e göre terörle mücadelede başarı sağlayan formül ile depremle mücadelede başarıyı getirecek formül aynı.
Marmara depreminin faturası 20 milyar dolar
Türkiye için 1999 depreminin bir milat olduğunu hatırlatan Erenel, o depremde ülkemizin aldığı yaraların halen sarıldığına işaret etti.
Erenel’in altını çizdiği bir diğer husus 1999 depreminin Türkiye’ye faturasının 20 milyar dolar olduğu… Bu miktarın uluslararası bağımsız kuruluşlar tarafından belirlendiğini anlatan Erenel, “Bugüne kadar dünya genelinde en büyük mali zararı veren 6. deprem olarak kabul ediliyor 99 depremi. Sadece bu gerçek bile söz konusu afetlerin tıpkı bir bölücü örgüt gibi zarar verebildiğini tek başına gösteriyor” dedi.
Milyarlarca dolarımızı ve nitelikli iş gücümüzü kaybettik
Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel, tam da bu noktada Türkiye’nin terörle mücadelesine de bakılması ve ikisinin birlikte ele alınması gerektiğini vurguluyor.
1984 Ağustosu’ndan bu yana terörle mücadeleye Türkiye’nin milyarlarca dolar para harcamak zorunda kaldığını hatırlatan Erenel, şöyle devam etti:
“Sadece para kaybetmedik. Yüzlerce vatandaşımız, güvenlik personelimiz hayatını kaybetti ya da maalesef sakat kaldı. Bu çok ciddi bir nitelikli iş gücü kaybı anlamına da geldi. Tüm bunlara söz konusu bölgelerde geri kalmışlık, yatırımsızlık ve diğer unsurları da eklerseniz fotoğrafın ne denli büyük olduğunu anlıyorsunuz…
Bir süre sonra konsept değiştirdik ve terörle mücadelede dönüşüm başladı. Bu yapıyla mücadeleye uygun reformlar yaptık. İstihbaratın doğru bir şekilde ilgili kurumlarla paylaşılmasını sağladık, teknolojiye ayak uydurduk, ekiplerimizi sahaya tam uyumlu hale getirdik. Yetmedi bunu sürekli kıldık. Tam bir kararlılıkla yola devam ettik. Sonuç olarak hem terörün belini kırdık, hem de örgüte yeni katılımın tarihin en düşük seviyesinde kalmasını sağladık.”
“Aynı formül afet hazırlığında da kullanılmalı”
Fahri Erenel’e göre terörle mücadelede başarıyı getiren formülün unsurlarını afet hazırlığı için de birebir uygulamak mümkün.
“Konsept değiştirecek, kararlı olacaksınız. Konuyu sürünmecede bıraktığınız her gün çözümden daha da uzaklaşırsınız” diyen Erenel, Türkiye’nin bu mücadeleyi verebilecek kapasitesi olduğunu söyledi.
Kentsel dönüşümde yasaların yapıldığını ancak vatandaşın mağdur olma ihtimaline karşı genelde karar vericilerin gevşek davrandığını vurgulayan Fahri Erenel, izlenmesi gereken yol haritasına dair şunları söyledi:
“Terörle mücadelede gelinen nokta belli. Buraya aktardığımız ciddi bir enerji ve maliyet vardı. Şimdi bunları diğer alanlara kaydırma vakti geldi. ‘Kentsel dönüşüm, terörle mücadele kadar önemli’ lafını bu nedenle önemsiyorum. Demek ki konsept değişecek ve tam bir kararlılıkla yol alınacak.
Vatandaş mağdur olmasın, çoğunluk sağlansın, hele bir yaz gelsin, kışın bu işler olmasın tarzı yaklaşımlar kesinlikle kabul edilemez. Terörle mücadelede ‘durun yaz gelsin’ diyor musunuz? Hayır. Bu da aynısı. İlgili kurumlar çok hızlı ve net adımlar atmalı. Vatandaşa bir tarih verilmesi ve aksi halde gereğinin devlet tarafından yapılması gerekiyor.”
Koordineli, kararlı ve sürekli
Terörle mücadelede altın kuralın “Koordineli, kararlı ve sürekli” faaliyet olduğunu anımsatan Fahri Erenel, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu formülü kentsel dönüşümde de aynen uygulamak zorundayız. Deprem de terör gibi sadece ekonomik zarar vermiyor. İzmir’de hukukçular, diş doktorları, mühendisler hayatını kaybetti… Sınavda Türkiye derecesi yapan gencecik çocuklarımız öldü. Ciddi bir nitelikli insan kaybımız da oldu.
Bunu 20 milyonluk bir İstanbul için düşününce ne denli büyük bir güvenlik sorunuyla karşı karşıya kaldığımızı da görüyoruz. Herkesin gözü kulağı bu konudayken sıcağı sıcağına adımlar atılmalı ve sonuca gidilmeli.
Türkiye çok güçlü bir ülke. Hem kamu hem özel sektör özellikle inşaat alanında dünyanın en iyilerinden. Bunu çok defa gördük. Hemen bu güçlü yanımızı sahaya yansıtmalı ve kısa sürece yüz binlerce konutu inşa etmeliyiz.”