Hafızalarımızı yoklayıp Türkiye’nin terörle mücadelesine ilişkin en önemli dönüm noktalarını düşündüğümüzde son 10 yılda yaşananların daha geniş bir yer tutacağı muhakkak.
Tabii bu süreç içindeki her noktayı yazmak imkansız ancak genel bir çerçeve çizecek olursak yurt içindeki teröristlerin yedikleri her darbenin ardından önce sınır noktasına, daha sonra sınırın hemen öte tarafındaki inlerine kaçmak zorunda kaldıklarından bahsedebiliriz.
Örgütün bu adımları izlerken temel düşüncesi ‘Burada güvendeyiz’ olsa da gelinen nokta teröristler için pek parlak değil. Dağlarda, mağaralarda, ‘kale’ gördükleri yerlerde dahi tutunamayan teröristlerin son çaresi ‘daha güneye’ kaçmak oldu.
Süleymaniye bölgesi ısınıyor
Kaçılan yerlerden biri de Türkiye sınırına yaklaşık 150 kilometre uzakta olan Süleymaniye bölgesi idi. Ancak geçtiğimiz aylardan bu yana art arda gelen ve ‘TSK-MİT koordinasyonunda Süleymaniye’de düzenlenen operasyonda…’ cümlesiyle başlayan haberlerde örgütün sözde üst düzey isimlerinin bir bir etkisiz hale getirildiğini gördük. Ada İmralı kod adlı Mahiye Açık ve Ekin Rojava kod adlı Roha Raci’nin içinde bulundukları aracın Süleymaniye’de vurulması bu haberlerin son örneği oldu.
Bu tür sınır ötesi nokta operasyonların doğası gereği detayları pek paylaşılmaz… Biz detaylar yerine daha genel bir fotoğraf için Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar’ın kapısını çaldık ve yaklaşık 160 kilometre derinde yapılan bu operasyonların örgüt üzerindeki muhtemel etkilerini sorduk.
MİT’in etkisi artınca operasyonlar hızlandı
Abdullah Ağar söze aslında hepimizin bildiği ancak son operasyonlarla doğrudan ilgisi nedeniyle bir kez daha hatırlamamızı istediği bir değerlendirmeyle başlıyor.
Ağar’a göre MİT, Irak’ın derinliklerinde etkisini artırdı ve bu durum ‘insana dayalı istihbarat’ konusunda Ankara’nın elini güçlendirdi. ‘Çember genişledi’ cümlesiyle özetliyor bu durumu Ağar ve Türkiye’nin hem Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile hem de merkezi hükümetle kurduğu ilişkiler doğrultusunda saha kabiliyetlerinin de arttığını anlatıyor.
Operasyon ne anlama geliyor?
Haberin başında teröristlerin giderek güneye doğru gittiğini ancak orada da kendilerini bekleyen sondan kaçamadıklarını söylemiştik. Abdullah Ağar, sürecin takip-tespit-teyit-imha şeklinde formüle edilebileceğini söylüyor.
Peki ya bu operasyonların örgüt üzerinde yarattığı tahribat? “Sözde yöneticilerin ölmesinin çok daha ötesinde bir durum var” diyor Ağar ve devam ediyor:
“Örgüt müthiş bir baskı altında. Süleymaniye kırsalda operasyon yapabilmemiz onlar için çok rahatsız edici. Bu operasyonlar PKK’nın terör faaliyetlerini bıçak gibi kesmez ancak çok değerli bir ‘tedirginlik süreci’ başlatır ve başlattı da… Sürekli tedirgin olup, kendini baskı altında hisseden birinin hata yapma ihtimali artar.”
Bu adımları ‘noktasal’ olarak atabilmek çok değerli
MİT ve TSK’nın operasyonlarında dikkatimizi çeken başka bir konuyu da Ağar ile konuşmak istiyoruz… Ortaya çıkan fotoğraf ve videolarda sivil kimseye zarar verilmeden, son derece başarılı ve direkt hedefe yönelik operasyonlar görüyoruz.
“Yeni nesil savaşlarda en önemli başlıklardan biri meskun mahal ya da meskuna yakın alanda yapılan operasyonlardır” bilgisini paylaşıyor Abdullah Ağar ve teröristlerin ısrarla sivil halkı kendine kalkan olarak kullanmak istediğini söylüyor.
Eğer ilgili terör hedefine düzenlenecek operasyonun bir sivile zarar verme ihtimali varsa Ankara’nın ‘iptal’ seçeneğini kullandığını öğreniyoruz Ağar’dan. “Nokta hedefi vurabilmek çok önemli, yoksa aleyhinize kullanırlar. PKK, batının bu huyunu bildiği için ‘demokrasi, insan hakları’ diye çığırtkanlık yapmaya başladı” diyen Ağar’a göre Türkiye hem insani nedenlerle hem de sahip olduğu imkan ve kabiliyetlere doğrudan hedefe yönelik operasyonları kusursuz bir şekilde icra edebiliyor.
Bölge halkı süreci daha net görmeye başladı
Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar sözlerini tamamlarken ilginç bir noktaya dikkat çekiyor. “MİT, bölgedeki etkisini artırdı” cümlesini biraz daha açıyor ve sahadaki güncel durumla ilgili önemli bilgiler veriyor:
“Türkiye’nin oradaki mücadelesinin PKK ile olduğunu net bir şekilde görmeye başladı bölge halkı. PKK yoksa bomba yok, PKK yoksa harekat yok, PKK yoksa nokta operasyon yok… Eğer PKK orada bulunmazsa Türkiye de bu tür harekatları yapmaz. Ankara neden enerjisini durduk yere o bölgeye harcasın ki?
Halk bunu anladı… İşte MİT’in etkisi arttı derken biraz da bu kısmı kast ediyorum. Bölgede PKK’nın varlığının kendisi için ne denli büyük bir zarar teşkil ettiğini gören halk, terör unsurlarını ihbar etmeye başladı. Bu ihbarlar istihbarata dönüşüyor ve istihbarat da işte son gördüğümüz örnekle olduğu gibi nokta operasyona… Bölge halkının süreci daha net görmeye başlamasını bu nedenle çok önemsiyorum.”