MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli, Adalet Bakanlığınca, Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı dolayısıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilen Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'na katıldı.
Bahçeli, karmaşadan dengeye geçişi, çalkantıdan düzlüğe çıkışı uzun yıllar boyunca zor ve netameli olan 12 Eylül vesayetinin milli ve siyasi hafızadaki vahim sonuçlarının hala mevcudiyetini koruduğunu söyledi.
Bahçeli, "Belirsizliği kuşatan esrar perdesi kaldırılıp sarih gerçekler sahnedeki yerini aldıkça, daha önemlisi aziz millet varlığı kutlu iradesine, tartışma kabul etmez istiklaline sarıldıkça 12 Eylül'ün karanlık yönleri bütünüyle ortaya dökülmüştür." ifadesini kullandı.
Geçmişin bulanık ve buhranlı dönemlerinin nesnel, gerçekçi ve ahlaki yorumunun, geleceğin pirüpak aydınlığına ulaşma azmini kamçılayacağına inandığını belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bu sayede kamplaşmanın, küslüğün ve kırgınlığın yerini kaynaşmanın ve kucaklaşmanın müşfik ve müstesna hali alacaktır. Bize düşen, daha doğrusu siyaset kurumunun görevi, yaşanan acıklı dönemlerin bir fezlekesini düzenleyip geleceğin Türk asırlarının, Türk nesillerinin ihtiyaçlarını bihakkın tespit etmektir. Bunu yapabildiğimiz ölçüde Eylül ayının kötü anıları bir nebze de olsa silinecek, zahmetin odakların fışkıran rahmet pınarları milletimizin engin fazilet ve ferasetine eklemlenecektir.
Elbette her gün bir düşmanın boğaz tokluğuna casusluğunu ve tetikçiliğini yapanlar için bu düşüncelerimin geçerliliği ve bağlayıcılığı takdir edersiniz ki olmayacaktır. Türkiye'yi her türlü müdahale ve operasyona müsait hale getirenler, hemen ardından dış tazyik, telkin ve teşviklerle millete silah doğrultanlar tarihin akış istikametinin tersine kürek çekmişlerdir. Zamanın ve mekanın normları çerçevesinde hiçbir zulmün kalıcı olmayacağını, haksızlıkların ve hıyanetlerin ilanihaye ayakta duramayacağını açıklıkla söylemek mümkündür. Çünkü hakkın çiğnenmesi, hakikatin devrilmesi, halkın dışlanması akla da, mantığa da, mukaddesata da, tarihsel mizana da tamamen aykırıdır."
"12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin on yıllarını çalmıştır"
Bahçeli, yıllar sonra 12 Eylül darbecilerinin mahkemeye çıkarılarak yargılanmasının, hayatlarını kaybetmelerine rağmen hak ettikleri cezaları almalarının vatana ve millete karşı işlenmiş suçların karşılıksız bırakılmayacağının somut delili olduğunu dile getirdi.
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir. 12 Eylül cuntasına beden ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir. Darbeler, Türk demokrasi kültürünü zehirlemiştir. Milli iradeyi örselemiştir. Vesayeti özendirmiştir. Statükoyu beslemiştir. Her darbe, her muhtıra, her kalkışma, her ara rejim özlemi hiç şüphesiz gayri ahlakidir, gayri meşrudur, gayri millidir, gayri insanidir. Çok partili hayata geçtikten bir süre sonra maalesef Türkiye'nin önü silah zoruyla kesilmiş, tarihi yürüyüşü darbeciler eliyle sekteye uğratılmıştır. Demokrasiye kast edilmiş, milli iradeye vesayet zinciri vurulmuştur.
12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin on yıllarını çalmış, istikbal haklarını çarpıtmış, milli hakimiyeti çoraklaştırmıştır. Bireyle devlet, milletle devlet arasındaki güvene dayalı ahlaki, tarihi ve hukuki bağlar her darbeyle biraz daha yıpranmış, biraz daha yıkıma maruz kalmıştır. Ne yazıktır ki, bu tahribatın artçı ve ağır sarsıntıları yıllarca siyaset ve toplum hayatında derin yaralar açmakla kalmamış, istikrarsızlıkların kapısını da ardına kadar aralamıştır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz Türkiye'nin büyüme ve yükseliş ümitlerine, milli birlik ve dayanışma azmine, huzur ve barış ortamına iç ve dış odakların el birliğiyle planlayıp uygulamaya geçtikleri zincirleme suikastlerdir. Her darbe bir nevi işgaldir, gerilemedir, tarihin gerisine düşmek demektir. Her darbe kaos ve krizin serpilmesi demektir. Her darbe haksızlık ve kanunsuzlukların sivrilmesi demektir."
Her darbenin vesayetçi mihrakların, demokrasi düşmanlarının denetim ve kontrolü ele geçirmesi anlamına geldiğine işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"12 Eylül darbesi, bunun ardından tezahür eden otoriter yönetim saplantısı Türkiye'nin siyasal ve toplumsal hayatını karartmak bir yana hayatın her alanında dipsiz kuyular açmıştır. TBMM'ye kilit vurulması, siyasi partilerin kapatılması, siyasi yasakların getirilmesi, siyaset boşluğunun doğması sadece katılım ve temsil krizlerini değil, aynı zamanda siyaset dışı yapay arayışları da tetiklemiş, özellikle yozlaşmayı körüklemiştir. Siyasetin devlet merkezinde yoğunlaşması, insanına hizmetle mükellef devlet anlayışından buyurgan, baskıcı, yasakçı ve dayatmacı melez bir yönetim güzergahına sapmasına yol açmıştır. Milletimizin ruh köküne yabancı, milli ve manevi hasletleriyle çatışmalı dar ve elit bir kadronun devlete musallat olması keyfi muameleleri güçlendirmiştir. Aynı şekilde çıkar ilişkilerini kurumsallaştırmış, uzun seneler mahkum olunan toplumsal, siyasal ve ekonomik travmalara kaldıraç işlevi görmüştür."
Bahçeli, 12 Eylül 1980 öncesi var olan karanlık olayların, sıkıyönetim uygulamasına rağmen patlayan asayişsizlik vakalarının, terör ve tedhiş eylemlerinin etraflıca sorgulanmasının daha müreffeh ve daha müessir bir gelecek adına mecburiyet olduğunu belirtti.
"Emperyalizmin yüksek gerilim atmosferi Türkiye'yi çepeçevre kuşatmıştı"
Sempozyumda, Türkiye'nin 12 Eylül darbesine sürüklenme sürecine değinen Bahçeli, "1980 öncesi bölgesel ve küresel gelişmelerin sürat ve seyriyle, bunun ülke içine yansımalarına bakıldığında Türkiye'nin planlı ve sistemli adımlarla darbe ortamına sürüklendiğini görmemiz kaçınılmazdır. Terör eylemlerine göz yuman, insan ölümlerine bigane kalan, bunları da pusu yönetimiyle izleyip uygun zaman kollayan aydın ve bürokratik kesimin akan kanlarda, alınan canlarda payları ileri düzeydedir. Kutuplaşmış bir Türkiye'nin yay gibi gerilmesi ve sonra da müdahale şartlarının olgunlaşması melanet bir projedir." diye konuştu.
Bahçeli, 12 Eylül darbecilerinin, tarih huzurunda Türk milletinin değerlerine bir proje çerçevesinde soğukkanlılıkla kıydığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Vahşete mihmandarlık, vesayete de mimarlık yapmışlardır. 12 Eylül 1980 öncesinde Şili'de, Arjantin'de, Pakistan'da, Güney Kore'de, Bolivya'da gerçekleşen darbeler, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi, İran Şahı'nın devrilmesi, akabinde küresel senaryoların güncellemesine çanak tutmuş, Emperyalizmin yüksek gerilim atmosferi Türkiye'yi çepeçevre kuşatmıştır. Soğuk Savaş yıllarının kutuplar arasındaki hesaplaşma ve restleşmeleri önce ideolojik cepheleşmelerle, sonra da silahlı çatışmalarla Türkiye'ye sirayet etmiştir."
O tarihlerde ABD yönetiminin, Türkiye'de askeri bir müdahale seçeneğinin gündemde olduğuna dair müşahede ve mütalaasını anımsatan Bahçeli, bunun açıkça provoke edilmesinin oynanan oyunun şifrelerini çok geçmeden kırdığını dile getirdi.
"Bu çocuklar Türk milletinin çocukları değil, Türkiye düşmanlarının at uşaklarıdır"
Bahçeli, "Bizim çocuklar başardı." sözüne dikkati çekerek, "Bu, Türkiye'nin emperyalizmin tuzağına düştüğünün delilidir. Bu çocuklar Türk milletinin çocukları değil, Türkiye düşmanlarının at uşaklarıdır. Onların 15 Temmuz'daki iş birlikçi terörist yandaşları da analarından doğduğuna pişman edilmişler, hain teşebbüslerinin sonuçlarına katlanmaktan başka çareleri kalmamıştır. Aynısıyla 15 Temmuz'da olduğu gibi, 12 Eylül'de dış bağlantılıdır, emir komuta hiyerarşisinin içinde olanlar müdahale kararlarını yabancı başkentlerin müsaadesine göre ayarlamışlardır. Darbeci Kenan Evren'in 10 Ekim 1980 tarihinde dönemin ABD Başkanı'na yazdığı mektupta minnet duyan, boyun eğen, diz çöken bir anlayışın küllenmemiş izleri açık seçik görülürken, Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına alınmasına ön şartsız onay da vardır." değerlendirmelerinde bulundu.
Yunanistan'ın 20 Ekim 1980'de NATO'nun askeri kanadına döndüğünü anımsatan Bahçeli, Yunanistan'ın bugün Ege'de, Doğu Akdeniz'de tahriklerine ve mütecaviz emellerine gerilim politikalarıyla hız vermesinin geri planında 12 Eylül cuntasının kirli mirasının yegane dayanak olduğu ifade etti.
Bahçeli, 12 Eylül'ün sosyal dokuyu, siyasal bünyeyi, milli iradeyi gölgelemenin yanı sıra, küresel vesayetçi çevrelere de can simidi uzattığını söyledi.
12 Eylül'den sonra her görüş ve inanışa mensup kişilere reva görülen yargısız infazlar, işkenceler, eziyetler, insan hak ve hürriyetine yönelik saldırıların Türkiye'nin kara bir dönemini resmettiğini anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cezaevleri suçsuz-günahsız insanlarla doldurulmuştur. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası 29 Nisan 1981 tarihinde açılmış, 587 dava arkadaşımız büyük haksızlıklara ve hukuksuzluklara maruz kalmıştır. İbn-i Haldun, siyasal otorite sahibi ile siyasal iktidar ayrımı olduğunda devletin güç kaybına uğramasının kaçınılmaz olduğunu ifade etmişti. Bunun iç burkan ve yürek yakan misallerine 12 Eylül 1980'den sonra fazlasıyla muhatap kalınmıştır. Aslında bu bir devlet hastalığıdır. Mülk sahibi bağımsız Türk devletidir, mülk-ü millet ise büyük Türk milletidir. Çok şükür bu hastalık yenilmiş, tedavi sonuç vermiştir. Bunun şeref payesi de Cumhur İttifakı'nın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nindir.
Bildiğiniz gibi, strateji güç oluşturma sanatıdır. Türk devletinin asırları kucaklayan bir stratejisi vardır ve aşama aşama, etap etap hedefine doğru ilerlemektedir. Ehl-i salip nerede karşımıza çıkarsa çıksın, karadan ve denizden sabrımız ve milli gücümüz nereye kadar test edilirse edilsin, bu millet daralan husumet çemberini yaracak, Türkiye Cumhuriyeti bekasıyla payidar kalacaktır. Türk-İslam ahlakıyla perçinlenmiş; akıl, adalet ve izanla pekişmiş, merhamet ve şefkatle yücelmiş aziz milletimiz felaketlerin içinden kahramanlıkla başını kaldıracak, tıpkı 'Ya istiklal ya ölüm' diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi hiçbir tehdide aldırış etmeyecektir."
MHP Genel Başkanı, şöyle devam etti:
"Her karar ve hareketini irfan ve inanç imbiğinden geçiren cumhur iradesi vesayetin korkuluklarını milli birlik ve kardeşliğin kuvvetiyle devirecektir. Bilhassa Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı, bölgesel ve küresel ihanet şantiyesinin iş birlikçi failleri bu irade gücünü akıllarından asla çıkarmamalıdır. Millet iradesi yalnızca Allah'ın himayesine girer, bunun dışındaki her himaye, her vasilik ya yıkılacak ya da imha edilecektir."
"Allah birliğimizi beraberliğimiz bozmasın." dileğinde bulunan Bahçeli, 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılında, hayatlarını kaybeden tüm mazlumlara, şehitlere, 15 Temmuz'da şehit düşen kahraman millet evlatlarına, Kovid-19'dan vefat edenlere rahmet diledi.
Bahçeli, sempozyumun başarılı geçmesini temenni ederek, artık darbeler döneminin kapandığını, vesayet arayışlarının başını kaldıramayacağını kararlılıkla ifade ettiğini kaydetti.