Türkiye’nin otomobil macerası Cumhuriyet’in ilk yıllarında başladı. Otomotiv sektöründe derin tecrübelerin olmadığı o dönemde ancak yabancı sermayelerin desteğiyle hareket şansı yakaladı.
1929’da yabancı sermayeli otomobil, kamyonet ve kamyon üretim tesisleri kuruldu.
ABD menşeili Ford firması Türkiye’de yatırımlar planlasa da 1930 yılındaki büyük buhran dönemi nedeniyle üretim süreci başlamadan sona erdi.
Ekonomik aile arabası: Nobel 200
Türkiye sektörde adını duyurabilmek için kararlıydı ve Ford’un yatırım girişiminden neredeyse 20 yıl sonra otomobil serüveninde yeni bir sayfa açtı. Seri üretime geçen ilk otomobil ‘Anadol’ olarak bilinse de bu unvanın esas sahibi Nobel 200 isimli küçük bir otomobildi.
Dünyanın birçok ülkesinde lisansla üretilen bu araç ;Türkiye, İngiltere ve Şili'de Nobel, Almanya ve Güney Afrika'da Fuldamobil, İsveç'te Fram King Fulda, Arjantin'de Bambi, Hollanda'da Bambino, Yunanistan'da Attica, Hindistan'da Hans Vahaar markalarıyla yollara çıktı.
Nobel 200, 3 tekerlekli ve 4 kişilikti. Piyasaya ekonomik aile arabası olarak girdi
Otomotiv sektöründeki girişimler Nobel örneğinden sonra devlet desteğiyle hızla ilerledi.
Türkler otomobil yapamaz yargısı “Devrim” ile kırıldı
29 Ekim 1961’de dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki mühendislere zorlu bir görev verdi. Mühendislerin 4 ay gibi kısa bir sürede Türkiye’nin ilk yerli otomobilini üretmesi emredilmişti.
Birçok kişi bu durumu ciddiye almadı, Türklerin kendilerine ait bir motor yapabileceğine dair inançları yoktu. Bütün bu olumsuz düşüncelere rağmen ‘Devrim’ ön yargıları yıktı ve Türkiye’nin ilk yerli otomobili oldu.
Bu zorlu proje 1 milyon 400 bin TL ödenek ile 129 günde tamamlandı.
Projede bulunan 20 mühendis Devrim’i bir görev olarak değil; yaşam amacı, haysiyet ve onur mücadelesi olarak gördü. Projede görev alan herkes kararlıydı ve gönül verdikleri bu yolda yorgun düştükleri günlerde araba kaportasında bile uyudular.
"Garp kafasıyla otomobil yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk"
Cumhuriyet Bayramı törenine yetiştirilmeye çalışılan Devrim, tamamlanmasının ardından Ankara’ya yola çıktı. Araçlar trende taşınırken alev almasın diye benzinleri boşaltıldı. Tren, sabaha karşı Ankara’ya ulaştı. İki araç, Sıhhiye’de bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’na indirildi. Kısa mesafede hareket sağlanmak için depolarına birkaç litre benzin konuldu.
Arabalara asıl benzin transferi Sıhhiye’de Mobil Benzin İstasyonundan yapılacak ve ardından arabalar Meclis’e devam edecekti.
Merakla beklenen tarihi an gelmişti. 29 Ekim sabahı verilen sözler tutuldu. Devrim Arabaları, motosikletli eskortlar eşliğinde yola koyuldu. Fakat arabalara eşlik edenlerin benzin ikmalinden haberleri yoktu.
Devrim, tören günü Meclis önünde bir süre yol aldıktan sonra benzini bitti ve durdu. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Devrim’in kaderini değiştiren ve tarihe kazınan o ünlü sözü söyledi: "Garp kafasıyla otomobil yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk."
Cumhurbaşkanı o gün alanda bulunan Devrim 2 adlı diğer yerli otomobille geçit törenine katılsa da akıllarda hep benzini biten Devrim olarak kaldı.
Bu olay yerli otomobile karşı olumsuz propaganda aracı olarak kullanıldı. Yerli otomobile bakış değişti. Devrim'den sadece 4 adet üretildi ve yerli otomobil girişimi sona erdi.
Türk mühendislerinin 129 günde ürettikleri “Devrim”, otomobilin macerası talihsiz şekilde son buldu.
Yerli otomobil rüyası ‘Zafer’le de gerçekleşemedi
Devrim’den sonra yerli otomobil girişimlerine ön yargılı yaklaşılınca yabancı firmalar bu talihsizliği kendi lehlerine çevirdiler.
1960’ların ortalarına doğru Türk Otomobil Endüstrisi (TOE) ile Volvo ortak araç üretimi için işbirliğine gitti.
Ancak Volvo firmasıyla antlaşma sağlanamayınca 1968’de Triumph firması ortaklığında “Zafer” adı verilen yerli otomobil çalışmaları başladı.
Araç daha tanıtım aşamasındayken bazı çevrelerin baskıları nedeniyle üretiminden vazgeçildi. Böylece bir devrim hikâyesi daha başlamadan son buldu.
Anadolu’nun yerli otomobili: Anadol
Yarıda kalan araba hikâyelerine rağmen yerli otomobil macerası son bulmadı. Yeni girişimler ile Türkiye, otomotiv endüstrisinde kendini kanıtlama amacındaydı.
1966 yılında Otosan, İngiliz Reliant firmasına prototipini hazırlattığı ve prensipte fiberglas gövdeli, bütün mekanik parçaları Ford’dan alınan ve adı bir yarışma sonucu belirlenen Anadol’u üretmeye başladı.
İngiliz Reliant firmasından alınan lisansla Otosan'da üretime geçildi. Şasi, motor ve şanzımanları ise Ford’dan temin edildi.
Anadol’dan sonra 1968’de Tofaş, 1971’de Murat 124 modellerinin üretimine başlandı. Yine 1969’da kurulan Oyak, Fransız Renault lisansı ile ilk modelini 1971’de Renault 12 olarak hayata geçirdi.
1980 yılında Devrim’den sonra motoru da dahil olmak üzere bütünüyle Türkiye’de Otosan tarafından tasarlanan “Çağdaş” modeli, endüstri tasarım ödülü aldı.
Uzun yıllar kullanılan ve hala trafikte karşımıza çıkan Anadol’un hikâyesi de 1984’te son buldu.
Anadol sonrası birçok otomobil farklı markalar altında üretilse de malzemelerinin ithal edildiği araçların hiçbiri yerli ve milli olamadı. Devrim gibi yerli otomobillerin üretilmesi hayal olarak kaldı.
Türkiye’nin ikinci otomobil devrimi
Takvim yaprakları 2011’i gösterdiğinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı, yerli otomobil hamlesi için yeni işaret fişeği oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önderliğinde kurulan, Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu'nun (TOGG) çalışmalarıyla, Türkiye'nin 60 yıllık yerli otomobil rüyası yeniden hayat buldu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) liderliğinde başlayan yatırımcı arayışı kısa sürede tamamlandı. TOGG resmi olarak 25 Haziran 2018'de kuruldu. Mehmet Gürcan Karakaş ise TOGG'un Üst Yöneticisi (CEO) olarak atandı.
Çalışmalar Gebze'deki Bilişim Vadisi'ne taşındı. Aracın modellerinin belirlenmesi için anketler düzenlendi.
Şirket, ilk otomobili 2022’nin sonunda banttan indireceklerini açıkladı.
Bursa’nın Gemlik ilçesinde hızla yükselen TOGG fabrikasında üretimi yapacak robot kolların montajına başlandı.
Yenilikçi bakış açısı ve teknolojisi ile otomotiv dünyasında kendisine şimdiden hatırı sayılır bir alan açan TOGG Türkiye’nin bu alandaki talihsiz döngüsünü de kıracak.
Tüm otomobilleri elektrikli olacak TOGG, Gemlik fabrikasında yıllık 175 bin adet üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyor.
Devrim ile yarım kalan Türkiye'nin otomobil macerası nihayet artık macera olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünüyor.