Dünyada kendi alanında en iyilerinden biri kabul edilen yerli ve milli insansız hava araçları ailesine yeni bir üye daha katılıyor. Bayraktar Dikey İniş Kalkışlı İnsansız Hava Aracı (DİHA) geçtiğimiz günlerde ilk operasyonel uçuşunu başarıyla tamamladı. Söz konusu platformun bu sene ilk uçuşunu gerçekleştirmesi ve yıl tamamlanmadan seri üretime geçmesi bekleniyor.
Baykar’ın DİHA olarak adlandırdığı bu sistemin geneline bulut altı insansız hava araçları deniliyor. Bu kategoride yer alan platformların en önemli kabiliyetlerinden biri hiç şüphesiz dikey iniş-kalkış özellikleri. Bu yetenek pist ihtiyacını da ortadan kaldırıyor. Haliyle istenilen bölgede çok hızlı bir şekilde havalanmak gibi oldukça değerli avantaja sahip.
Türkiye bir ekosistem kuruyor
Ülkemizde her ne kadar yeni savunma sanayii projeleri genellikle tekil olarak değerlendirilse de son dönemlerde Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in de sıkça vurguladığı gibi aslında Türkiye son derece kritik bir ekosistem oluşturuyor.
Baykar DİHA’yı da bu ekosistem üzerinden ele almak bu nedenle önemli. Sadece platform üzerinden değerlendirmek yerine gerek topçu birlikleriyle gerek yerli/milli füzelerle gerekse de deniz unsurlarından havalanabilecek bir DİHA üzerinden ilerlemek daha doğru.
Hem Baykar’ın ortaya koyduğu projeyi hem de Türkiye’nin bu alandaki diğer unsurlarını Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan ile konuştuk.
Kullanımı oldukça basit
Baykar DİHA da ‘bulut altı insansız hava aracı’ sınıfında yer alıyor. Uçan kanat tasarımına sahip. 150 kilometre haberleşme menzili içerisinde, 9 bin feet operasyonel irtifada görev yapabiliyor. Maksimum irtifası 15 bin feet olarak kabul ediliyor.
Kadir Doğan, söz konusu aracın temel görevinin istihbarat, keşif ve gözetleme olduğunun altını çiziyor. Özellikle dikey iniş kalkış kabiliyetinin, bulut altı sınıftaki araçlarda oldukça popüler olduğunu da öğreniyoruz.
Bunun sebebini “Çünkü bu gibi sistemler genellikle tek bir er tarafından kullanabilecek yapıda tasarlanıyor. Çok az gereksinimle bu aracı yönetebiliyorsunuz.” diyerek açıklıyor.
Piste ihtiyaç duymaması oldukça değerli
Bulut altı platformlarla ilgili en dikkat çekici meselelerden biri dikey iniş kalkış meselesi… Kadir Doğan da bu noktaya işaret ediyor ve “Dikey iniş kalkış yaptığınız zaman piste ihtiyaç duymuyorsunuz, hemen her yerden kalkış ve iniş yapabiliyorsunuz. Kalkış ve iniş esnasında önce elektrik motorları sizi belirli bir irtifaya çıkarıyor. Sonrasında içten yanmalı ana motor ile seyir etmeye başlıyorsunuz. Bu yapılara da dikey iniş kalkışlı İHA deniyor.” bilgisini paylaşıyor.
Bu platformlar hem boyut hem de ağırlık açısından oldukça hafif. Bu nedenle TB2, Anka, Akıncı ve Aksungur gibi platformlarda gördüğümüz ASELSAN CATS tarzı görüntüleme sistemlerine sahip değiller. Çünkü o tipteki sistemlerin ağırlığı neredeyse bir bulut altı İHA’nın ağırlığına eşit. Aynı şekilde radar ve diğer elektronik sistemler için de bu geçerli.
Peki çözüm olarak nasıl bir yol izleniyor? “Bu nedenle söz konusu platformların kendilerine has kameraları, radarları, antenleri ve elektronik elemanları var.” diyor Doğan. Bu ürünlerin genellikle sivil/askeri sınıftaki ürünlerin bir karışımı veya çift kullanımlı ürünler olarak da nitelendirildiğini söylüyor.
Türkiye’de 15’in üzerinde firma DİHA çalışıyor
Hem Baykar DİHA’nın hem de bu sınıftaki diğer araçların piste ihtiyaç duymadığından bahsetmiştik. Türk Deniz Kuvvetleri’nin de söz konusu platformlara bu nedenle ilgisi yüksek. Herhangi bir gemiden havalanacak bulut altı insansız hava araçlarının yakın çevrede keşif, gözetleme ve hatta lazer vasıtasıyla işaretleme yapması çok mümkün.
Bu işaretlemenin ardından gerek gemiden gerek hava ya da karada konuşlu bir araçtan hedefe yönelik çok hassas bir atış gerçekleştirme en olası senaryolardan biri olarak öne çıkıyor.
Kadir Doğan, böylesine önemli bir platform için Türkiye’de 15’den fazla firmanın bu tipteki ürünleri geliştirdiğine dikkat çekiyor ve devam ediyor:
“Baykar DİHA'nın hem ülkemizde hem de dünyada birçok rakibi mevcut. Dünyada bu tipteki ürünler de çok popüler. Türkiye her ne kadar taktik stratejik ve MALE sınıfı araçlarda dünya liderleri arasında yer alıyor olsa da bulut altı insansız hava araçlarında biraz geç kaldı.
Dünyada özellikle Çin, ABD ve İsrail başta olmak üzere, Doğu Avrupa’daki Litvanya, Estonya, Letonya ile İngiltere, Hollanda, Almanya, İsviçre gibi ülkelerin bu alanda uzun yıllardır çalışmaları ve çok başarılı ürünleri var. Bu ürünlerin bir kısmını Ukrayna-Rusya savaşında kullanımına da şahit oluyoruz. Bu kullanım genellikle istihbarat keşif, gözetim ve bununla birlikte elde edilen verilerin karadaki topçu birlikleri ile entegrasyonu oluyor.
Bu durumu şöyle izah edebiliriz… Örneğin bir bulut altı İHA üzerinde yer alan kamera ile gözetleme yaptıktan sonra tespit ettiği hedefin tam konumunu, bir veri bağı üzerinden şifreli şekilde önce yer istasyonuna gönderiyor. Bilgi oradan da yerdeki diğer topçu birliklerine aktarılıyor. Bu sayede hedeflerin imhası kolaylaşırken, bu durum daha hızlı karar vermenizi ve tüm bunları oldukça düşük maliyetle yapabilmenizi sağlıyor.
Ülkemiz için de benzer bir yol haritası mümkün. Ancak sadece bulut altı İHA’lar tek başına çözüm değil. Aynı zamanda lazer güdümlü topçu mühimmatı konusunda da elinizin dolu olması lazım. Türkiye, MALE ve taktik sınıftaki araçlarda lider konumda. Bu başarısını diğer alanlara da yaymak istiyorsa atması gereken ilk adımlardan biri bulut altı araçlarda da eldeki ürünleri olgunlaştırıp bir an önce pazarda pay sahibi olmak.”