Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada 24 Haziran’da Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği (AB) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde “Türkiye” başlığı altında kabul edilen kararların, beklenilen ve gereken adımları içermekten uzak olduğuna dikkat çekildi.
Türkiye’nin, gerginliğin düşürülmesi, diyalog ve işbirliğinin başlatılması bakımından üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiği belirtildi. Buna karşı AB’nin, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi dahil olumlu gündemi hayata geçirmeye yönelik somut kararlar almayı ertelediğine vurgu yapıldı.
Oyalama taktiği, irade eksikliği
Bu durumun “bir oyalama taktiği, irade eksikliği ve bir iki üye ülkenin AB üyeliklerini kötüye kullanması” olarak görüldüğü dile getirildi ve “Metinde adaylık statümüze atıfta bulunulmasından kaçınılması da bu görüşümüzü teyit eder niteliktedir” denildi. AB’nin hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında diyalog önermesi yerine, katılım müzakerelerinin önünü açması gerektiği ifade edildi.
3 milyar euro Türkiye’ye değil Suriyeli sığınmacılara
Önerilen 3 milyar euro yeni mali yardım paketinin Türkiye’ye değil, Suriyeli sığınmacılara yönelik olduğuna dikkat çekilen açıklamada, göç işbirliğinin sadece mali boyuta indirgenmesinin de büyük bir yanılgı olduğuna vurgu yapıldı:
“Esasen AB’nin kendi huzur ve güvenliğinin teminatı için atılacak bir adımdır. Göç işbirliğinin sadece mali boyuta indirgenmesi, büyük bir yanılgıdır. Bu alanda yakın işbirliği hedeflenmesi herkes için yararlı olacaktır.”
AB bir kez daha Kıbrıs Türklerini yok saydı
Zirve kararlarının Kıbrıs’a ilişkin bölümlerinin ise Rum-Yunan ikilisinin görüşlerinin tekrarı olduğu anlatıldı: “Bu tutumuyla AB bir kez daha Kıbrıs Türklerini yok saymış ve eşit haklarını görmezden gelmiştir. AB’nin bu tutumu devam ettiği sürece, Kıbrıs meselesine yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir. Bu vesileyle AB’yi bir kez daha Ada’daki gerçekleri artık görmeye, Kıbrıs Türklerini ve müktesep eşit haklarını tanımaya ve 2004’te verdiği sözleri yerine getirmeye davet ediyoruz.”
Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu gündem için 18 Mart Mutabakatı’nın tüm yönleriyle ve bütüncül bir anlayışla gözden geçirilerek günün ihtiyaçlarına ve ortak çıkarlara cevap verecek şekilde işler hale getirilmesi gerektiği ifade edildi.