İstanbul’un simge eserlerinden biri olan Haydarpaşa Garı, bir zamanlar Anadolu’nun kente açılan kapısı olarak kabul ediliyordu. Sayısız kavuşmaya ve ayrılığa tanıklık etti, birçok filme sahne oldu. İstanbul’u terk edip Anadolu’ya gidenlerin ilk durağıydı. Memleketini geride bırakıp büyük şehre gelenlerin ise gördükleri ilk manzara, gar kapısından çıktılarında karşılarında duran o tarihi yarımadaydı.
2010 yılında büyük bir yangın çıktı gar binasında. Alevler metrelerce yükseldi, oluşan duman kentin birçok noktasından görüldü. Haydarpaşa Garı gibi, o binadan yolu geçen çok sayıda insanın da içi yandı. Yıllara meydan okuyan bina yangında büyük hasar almıştı. Özellikle de çatı bölümü neredeyse tamamen küle döndü. Vapurla önünden geçenlere zamanı hatırlatan çatıdaki büyük saat de yananlar arasındaydı.
Eski ihtişamlı günlerine dönebilmesi için Haydarpaşa Garı’nda 2016 yılında tarihinin en kapsamlı restorasyon çalışması başlatıldı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı himayesinde, Devlet Demiryolları tarafından yürütülen bu titiz çalışma hala devam ediyor. Dile kolay, hem tarihi öneminden kaynaklanan detaylı bir işçilik söz konusu hem de garın kapladığı alan hayli büyük.
Geçtiğimiz günlerde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, tarihi garda incelemelerde bulunmuş ve 2024 yılında gar binasının hizmete alınacağını duyurmuştu. Yani Haydarpaşa Garı’nda vuslat için geri sayım başladı. Peki bu zamana kadar neler yapıldı ve bundan sonra neler yapılacak? Bu soruların yanıtını almak için TRT Haber olarak Haydarpaşa Garı’na gittik. Hem projede yer alan görevlilerden bilgi aldık hem de restorasyon alanlarını sizler için görüntüledik.
Haydarpaşa Garı küllerinden doğuyor
Şantiye Şefi ve Mimar Şüheda Korkmaz, çalışmaların etaplar halinde devam ettiğini anlatıyor. İlk etap kapsamındaki en önemli çalışma alanının, çatı katı olduğunu anlatıyor.
Çatı katında 3 yıl süren restorasyonda, bu bölüm bütünüyle elden geçirildi. Çatı ahşapları yenilendi, binanın iki kulesinin de onarımı gerçekleştirildi. Korkmaz, “Eski çelik makaslarla, çatımız yapıldı. Tuğla duvarlar ve çatı ahşap malzemeleri de onarılarak koruma altına alındı. Bakır, kurşun ve arduvaz çatı üst örtü kaplamaları ve çatı olukları özgün formuna uygun olarak yenilendi” diye sıralıyor yapılanları.
Haydarpaşa Garı’nın bekleme salonu aslına uygun şekilde yenilendi
İç mekan restorasyonunun kalbi ise gar binasının yangında zarar gören bekleme salonuydu. Şantiye Şefi Korkmaz, bekleme salonunda hasar görmüş vitray camlar olduğunu söylüyor. Bu çok değerli camlar, gar binası içinde kurulan vitray atölyesinde ustaların ellerinden geçti. Her biri aslına uygun olarak yenilendi. Binanın diğer bölümlerindeki vitraylarla ilgili çalışmalar da hala atölyede devam ediyor.
Bekleme salonunun orijinal kapıları, pencereleri ve saatleri de aslına uygun şekilde restore edildi. Yer döşemesinin ise ilginç bir hikayesi var. Başlarda demiştik ya sayısız filme sahne oldu diye. İşte o filmlerden biri, restorasyon çalışmalarına da yardımcı olmuş. Şüheda Korkmaz yer döşemelerinin restorasyonunu şöyle anlatıyor:
“Yer döşememiz mevcutta traverten kaplamaydı. Araştırmalar sonucunda eski bir filmde garda geçen bir sahnede döşemelerin karosiman olduğu tespit ediliyor. Bunun üzerine bilim kurulu bir çalışma yapıyor ve restorasyon kapsamında yer döşemesinin karosiman yapılmasına karar veriliyor. Bu çalışma da yine özgüne uygun şekilde yapıldı.”
Bekleme salonunun alçı onarımı ve boya çeşitleri aslına uygun şekilde yenilendi. Duvarlarda oluşan kalıntılar tarihi dokuya zarar verilmeden temizlendi, mikro enjeksiyon ile yüzey sağlamlaştırıldı. Tezyinat ve bezemeleri, altın varaklı aplikleri ve panjur işleri de tamamlandı.
Garın simgesi olan saat çalışır vaziyette ve eski yerinde
Haydarpaşa Garı’ndaki yangında hasar gören çatıdaki saat de kurtarılanlar arasında. Tarihi garın simgesi sayılan saat, kumtaşından yapılmıştı. Üzerindeki rakamlar ise metaldi. Yangında motoru ve diğer mekanizmaları zarar gördü. Üzerinde de kararmalar meydana geldi. Yani saat neredeyse yok olmuştu. Saatin bakımının nasıl yapıldığını Şirket Yetkilisi ve Proje Sorumlusu Çağlar Yeşil anlatıyor:
“Tabii gar saatleri çok kıymetli ve önemliydi bizim için. Öncelikle saatlerin mevcut durumunu irdeledik. Saatlerin daha önce manuel mekanizma ile çalıştığı tabii ki biliniyordu. Biz bunları şu anki güncel normlara uygun dijital bir hale getirdik. Üzerindeki kararmalar nedeniyle taşı yeniledik ve gerekli konservasyon çalışmalarını orijinal saat parçaları kullanarak tamamladık. Saat daha sonra yerine monte edildi. Şu an da aktif olarak çalışıyor.”
İkinci etap kapsamındaki çalışmalar ise sürüyor. Bu çalışmaların temelini dış cephe taşlarının restorasyonu oluşturuyor. Sadece gar binası restorasyonu için Bilecik'in Osmaneli ilçesinde özel bir taş ocağı açıldı. Buradan temin edilen kumtaşı olarak da bilinen Lefke taşı ile taş imalatı özgün bir tekniğe göre yapılıyor. Dış cephede ayrıca korumaya yönelik konservasyon, temizlik ve dış cephe aydınlatma çalışmaları da gerçekleştiriliyor.
Dış cephe restorasyonu hayli zaman alan ve özen isteyen bir iş… Bunda Haydarpaşa Garı’nın mimari özelliklerinin ve büyüklüğünün de etkisi var. Restorasyonda şu an neler yapıldığını Çağlar Yeşil şöyle anlatıyor:
“Haydarpaşa Garı’nın yapımına 1906 senesinde başlanıyor. U formunda yaklaşık 2 bin 600 metrekare oturma alanına sahip bir bina. Çatı ve bodrum katı da dahil olmak üzere, arada bir asma katı olan 5 katlı bir yapı. Binanın iki kulesi var.
Şu an cephe taşlarının restorasyonu yapılıyor. Bu aşamada biz Kadıköy’e bakan dış cephede çalışmalarımıza ağırlık verdik. Ayrıca Haydarpaşa Gar binasının müştemilatı olarak bilinen 5. Plan No’lu binanın deprem güçlendirme işlerini yapıyoruz. Bütün temizlik, konservasyon, alt yapı, pencere, doğrama, kapı ve inşaatla ilgili mekanik - elektrik işlerini tamamlayıp binayı kullanıma açmayı hedefliyoruz.”
Sultan 2. Abdülhamid'in emriyle açıldı
"Bunca kilometre demiryolu yaptım memlekete, çelik rayların ucu Haydarpaşa'da. Koca binalarıyla liman yaptım yine belli değil. Bana o rayların denize kavuştuğu yere öyle bir bina yapın ki, ümmetim baktığında 'Buradan bindin mi hiç inmeden Mekke'ye kadar gidilir' desin."
Bu sözler Osmanlı padişahı 2. Abdülhamid'e aitti. Onun emri ile Haydarpaşa Garı inşa edildi.
İstanbul-Bağdat/Hicaz Demiryolu'nun başlangıç noktası olan gar, Alman mimarlar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından, kum zemin üzerine ahşap kazıklarla yapıldı ve 19 Ağustos 1908'de hizmete girdi. İlk gün bir bölümü ve yolcular için hazırlanan bekleme salonları hizmete girdi. Binada inşaat sürerken bir yangın çıktı. Bina, onarılarak 4 Kasım 1909'da yeniden hizmete alındı.
Milli Mücadele ve 1. Dünya Savaşı döneminde cephanelik olarak kullanılan Haydarpaşa Garı, 6 Eylül 1917'de sabotaja uğradı. Cephanelik patlatıldı ve bina tamamen yıkıldı.
Haydarpaşa Garı, Cumhuriyet'in ilanının 10’uncu yılında ilk haline uygun şekilde yeniden inşa edildi. Gar, 1976'da kapsamlı bir restorasyona alındı. Ancak 1979'daki yakıt yüklü tanker gemisi Independenta kazası nedeniyle garın bazı bölümleri hasar gördü.
Haydarpaşa Garı'nın, 2010'da meydana gelen yangında da çatı katı yandı. Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun kararları doğrultusunda binanın aslına uygun olarak onarılmasına başlandı. Bu kapsamda hazırlanan Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Projesi, İstanbul 5 No'lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca onaylandı. Haydarpaşa Gar Binası'nın restorasyonu 2016 yılından bu yana devam ediyor.