Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Edebiyat Alanında Mustafa Kutlu, Sosyal Bilimler Alanında Prof. Dr. Kemal Haşim Karpat, Müzik Alanında Prof. Dr. Erol Parlak, Sinema Alanında Şener Şen, Geleneksel Sanatlar Alanında Feridun Özgören ve Vefa Ödülü'ne ise Ordinaryüs Prof. Dr. Süheyl Ünver'in layık görüldüğü Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'ne katıldı.
2016 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne layık görülen isimleri ve onların temsilcilerini tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin kültür, sanat ve ilim hayatına katkı sağlayan herkes bu ülkeye çok büyük hizmet vermektedir. Biz bu ödüllerle, her biri takdiri, taltifi, teşekkürü ziyadesiyle hak eden kültür, sanat, ilim insanlarımıza devletimizin ve milletimizin şükranlarını ifade etmeyi amaçlıyoruz. Hiç şüphesiz onların gerçek yeri milletimizin kalbidir, gönlüdür, hafızasıdır. Verdiğimiz ödül, sadece işte bu ahde vefanın tescilidir." diye konuştu.
"Katetmemiz gereken çok mesafe var"
Kültür, sanat ve ilim insanlarının ülkeye katkılarının güvenlikten ekonomiye, sağlıktan spora kadar diğer alanlardaki hizmetlerden daha az, daha aşağı görülemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Esasen kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak maalesef bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını ve onlardan etkilenmelerini temin konusunda da katetmemiz gereken çok mesafe var." değerlendirmesinde bulundu.
Bu yılki Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini almaya hak kazananlarının isimlerini tek tek aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müzik Alanında ödül kazan Prof. Dr. Erol Parlak'ın kendilerine "Müzik Üniversitesi" kurulması talebinde bulunduğunu ifade ederek, "YÖK Başkanımız da hazırlıklarını ona göre yapsın." diye konuştu.
"Kopya çektik, taklit ettik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 2 asırdır arka arkaya maruz kalınan travmalar sonucu beka sorununa odaklanıldığını, diğer hususlara yeteri kadar zaman ayrılamadığını, enerji sarf edilemediğini söyledi.
Yeni devleti kurarken kültür sanat konusunda yanlış bir stratejinin tercih edildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İletişim imkanlarının böylesine geliştiği ve yaygınlaştığı bir dönemde elbette kendimizi bir cam fanusun içine hapsedemeyiz, tarihin bir noktasında dondurup bırakamayız. Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır ama biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Diğer alanlarla birlikte kültür sanatta da sadece, üzülerek söylüyorum, kopya çektik, taklit ettik, üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek ve biraz önce ifade ettiğim etkileşimi sağlamak şöyle dursun mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise ne özü ne şekli itibarıyla dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık."
Tüm bunların "Bugüne kadar bir şey yapılmamıştır." demek olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elbette gerçekten çok güzel, çok önemli, çok takdire şayan kültür sanat ürünleri ortaya konmuş, ilmi faaliyetler gerçekleştirilmiştir ama bunların hepsi çok sınırlı bir alanda kalmış, bırakınız dünyayı, kendi toplumumuza dahi ulaşmakta zorlanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"Çünkü tek şey para, para, para"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayatın dinamizminin hiçbir alanı boş bırakmadığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ve model ortaya koymazsanız, kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son zamanlarda olduğu gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olmuş bulursunuz ve bunları konuştuğumuz, görüştüğümüz kişilerin bize karşı tezleri inanın bizi öyle yoruyor, öyle yoruyor ki artık 'illallah' der noktasına geliyorsunuz. Çünkü tek şey para, para, para... Siz kendi edebiyatınızı, kendi sinemanızı, kendi müziğinizi, kendi plastik sanatlarınızı üretecek zemini inşa edemezseniz bireysel gayretlerle sınırlı, kurumsallaşamamış dar bir alana sıkışıp kalmış bir kültür sanat ikliminin ötesine de geçemezsiniz. Maalesef bu acı gerçekler başımızı çevirdiğimiz her yerde tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor."
Türkiye'nin son 14 yılının altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda tarihi başarı hikayeleriyle dolu olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mutlaka eksikler, aksaklıklar vardır ama hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler hakikaten gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm, bunlardan biri eğitimdir, diğeri kültür sanattır. Önümüzdeki dönem bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum. Eğitimle kalıcı hale getirilmemiş, kültür sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, karanlıktır. Nitekim bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Saplantılı aydınlara değil milletiyle barışık münevverlere ihtiyacımız var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin kendi kültür, sanat, ilim eserleriyle tüm dünyada konuşulacağı ve etkileyeceği günlerinin yakın olduğuna inandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Kalıcı olana, baki olana kültürü ve sanatı irfan ve hikmetle yoğurarak ulaşabiliriz. Bunun için milletine tepeden bakan, onu hor gören, saplantılı aydınlara değil gerçekten hür düşünceli ama aynı zamanda kendi tarihi ve milletiyle barışık münevverlere ihtiyacımız vardır. Yaşadığımız diğer krizler gibi kültür, sanat, ilim üretimi krizinden de ancak bu şekilde kurtulabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak, bu doğrultuda yapılan tüm çalışmalara destek oluyorum, olmayı da sürdüreceğim."