Önce Ege, ardından Marmara ve Karadeniz, fırtınanın etkisi altına girdi. Pek çok ilde deniz kabardı, küçük çaplı tsunamiler, dev dalgalar oluştu. Görüntüler, film sahnelerini aratmayacak türdendi.
Peki fırtınanın bu denli şiddetli ve uzun süreli olmasının nedeni neydi? Olumsuz hava koşulları ne kadar ve hangi bölgelerde etkili olmaya devam edecek? Bu fırtınalara alışmalı mıyız? İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı ve İklim Bilimci Prof. Dr. Barbaros Gönençgil ile konuştuk.
“Fırtınanın oluşması kuvvetli bir alçak basınç sistemiyle alakalı bir durum” diyerek söze başlıyor Prof. Dr. Gönençgil. Bu sene El Nino hava akımının etkili olduğunu hatırlatıyor ve “Özellikle El Nino yıllarında Akdeniz üzerinde alçak basınç sistemleri nispeten zayıflıyor. Balkanlar'da veya daha kuzey Avrupa'da da yüksek basınç sistemleri güçleniyor. Böyle olunca aradaki basınç farkının hızlı bir şekilde artışına da bağlı olarak rüzgarlar kuvvetli bir hale geliyor” diyor.
Görmeye alıştığımızdan çok daha kuvvetli rüzgarlarla karşılaşmamızın bir nedeni daha var. O da yüzey sıcaklıklarının yüksek olması ile ilgili. Gönençgil bu durumu şöyle anlatıyor:
“Yüzey sıcaklıklarının yüksek olmasıyla birlikte kış dönemine girerken üst atmosferden gelen soğuk havanın o bölgelerde zemin ve üst atmosfer arasındaki sıcaklık farkını artırmasıyla çok kuvvetli dikine hareketler gelişiyor alçak basınçlarda ve bu da kuvvetli bir rüzgarı beraberinde getiriyor. Yani şöyle düşünün öyle bir kuvvetli hareket oluşabiliyor ki sanki hava yerden yukarıya doğru adeta bir elektrik süpürgesi vakumuyla çekilirmiş gibi kuvvetli şekilde yükselime zorlanıyor. Tabii o şekilde bir sistem gelişince de onun boşalttığı yeri çevreden havanın doldurması lazım. Bu da çok kuvvetli rüzgarları beraberinde getiriyor.”
Fırtına kaç gün daha etkili olacak?
Prof. Dr. Gönençgil, fırtınanın bir süre daha devam edeceğini belirtiyor. Özellikle İstanbul ve Karadeniz’de risk oluşturacak hava koşullarının görülebileceğini şu sözlerle anlatıyor:
“Cuma gününe kadar özellikle Karadeniz'de yağışlarla birlikte riskli bir dönem söz konusu. İstanbul ve özellikle Batı Karadeniz, kuvvetli yağışların ve rüzgarların etkisi altında olacak. Bu etki batıdan doğuya kayarak cuma gününe kadar devam edecek gibi gözüküyor. Rüzgarla birlikte özellikle artacak olan yağışların da kıyı bölgelerde sel veya taşkınlara sebep olma ihtimali var. Dikkatli olmak lazım.”
Dev dalgaların nedeni rüzgarın şiddeti
Son günlerde etkili olan fırtına Türkiye’nin kıyı kesimlerinde çok şiddetliydi. Ancak en kuvvetli halini Karadeniz'de gösterdi. Karadeniz'in kendine has lokal iklim özelliğinin etkisiyle rüzgarların kuvvetlendiğini vurguluyor Gönençgil. “Rüzgarların gerek şiddetleri, gerekse frekansları artıyor. Bu Karadeniz'de, özellikle deniz suyunun nispeten şu anda ılık olması nedeniyle de daha kuvvetli halde” diyor.
Prof. Dr. Gönençgil, kuvvetli rüzgarların dev dalgalara da yol açtığını belirtiyor. Kıyı bölgesindeki yapılaşmanın ya da yatırımların bunun göz önüne alınarak yapılması gerektiğini dile getiriyor:
“Dalgayı oluşturan enerji kaynağı kuvvetli rüzgarlar. Rüzgar hızları arttıkça onun etkisiyle deniz yüzeyinin sürüklenmesi artarak dalgalar oluşmaya başlıyor ve rüzgar ne kadar kuvvetlenirse dalga boyutu, büyüklükleri ya da yüksekliği de o kadar artıyor. Bu da tabii kıyılara vuruyor.”
Fırtınalara alışmalı mıyız?
Prof. Dr. Gönençgil’e “Bu tür şiddetli hava olaylarını bundan sonra da beklemeli miyiz?” diye soruyoruz.
“Tabii ki beklenebilir, beklenmeli de. Çünkü El Nino dediğimiz hadise zaten periyodik olarak tekrar eden bir hadise. Yani 2 yıldan 9 yıla kadar değişen bir periyotta olabiliyor. O tamamen atmosferik koşullar ve dünyanın hareketleriyle alakalı. Etkileri iki sebepten artıyor. Bir tanesi ısınmayla birlikte zeminle üst atmosfer arasındaki sıcaklık farkı arttığı için bu süreçler daha da etkili hale gelebiliyor. İkincisi bizlerin kıyılarda yapmış olduğumuz aslında ekosisteme uygun olmayan yapılar. Ekolojik olmayan yapıların etkisiyle zarar görebilirliğimiz artıyor.”
Doğal yapısının korunduğu kıyılarda deniz kabarmasının büyük hasarlara sebep olmayacağını anlatıyor Gönençgil. “Ama o kıyılarda yapılar oluştuğu sürece tabii ki zarar görebilirlik artmaya başlıyor. O zaman afet boyutuna dönüyor” diyerek Karadeniz kıyı şeridine dikkati çekiyor.
“Bir taraftan atmosferik anlamda ortaya çıkan süreçler diğer taraftan da insanoğlunun bu süreç üzerindeki gayretleri nedeniyle zarar görebilirlik artmaya başladı. O yüzden Karadeniz'de bundan sonrasında bu olayların, şiddetlerinin ve frekanslarının artacağını da göz önünde bulundurarak yeni yatırımlara bakmak gerekiyor.”