Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü, Ankara Üniversitesi (AÜ) Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) iş birliği, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katkılarıyla Türkiye Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma Zirvesi düzenlendi.
Bakan Akdağ burada yaptığı konuşmada, iktidara geldikleri ilk günlerden itibaren önceliklerinin her alanda insan olduğunu belirterek, "İnsana hizmeti nasıl artırabiliriz, insana dokunan görevlerimizi nasıl yerine getirebiliriz diye düşündük. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması da hükümetimizin bu meseleye verdiği önemin göstergesidir." ifadesini kullandı.
Sağlık Bakanlığının yaşlılara verdiği hizmetler hakkında da bilgi veren Bakan Akdağ, bu kapsamda bir program hazırlandığını ve eylemlere devam edildiğini söyledi.
Türkiye'de 320 bin kişinin evinde sağlık hizmeti aldığını aktaran Akdağ, mobil ekiplerin ağız ve diş sağlığı gibi uzmanlık isteyen alanlar dahil olmak üzere hizmet verdiğini belirtti.
Bakan Akdağ, sağlıklı bir biçimde ileri yaşlara ulaşılmasını sağlamanın önemine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bakanlığımız Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programıyla yürüttüğü çalışmaların şimdi ikinci döneminde sağlıklı yaşamı tamamen taçlandırarak çalışmalarına devam ediyor. Son dört aydır çok ciddi saha çalışmaları yaptık. Politika laboratuvarları oluşturmuş durumundayız ve yeni stratejiler belirliyoruz. Kişiler hastalandığında onlara evinde bakmak, palyatif yataklar oluşturmak, uzun süreli bakıma ilişkin kabiliyetimizi, kapasitemizi geliştirmek önemli ama bunlardan daha önemlisi kişilerin sağlıklı yaşaması için onlara yol göstermek, rehberlik yapmak ve çevreyi yaşadıkları ortamı buna müsait hale getirmek gerekir. Şu anda Bakanlığımızın ajandasındaki en önemli konu, sağlıklı yaşam kültürünün geliştirilmesidir."
Sağlıklı yaşam kültürünün geliştirilmesi için Bakanlıkta bununla ilgili bir genel müdürlük kurulduğuna dikkati çeken Akdağ, sigara, alkol gibi sağlığa zararlı maddelerle ilgili de ciddi çalışmalar yürütüldüğünü söyledi.
Türkiye'de en sık karşılaşılan sağlık problemlerinin diyabet, kalp damar hastalıkları ve kanser olduğunu ifade eden Akdağ, gelişmiş ve zengin ülkelerin hastalık yüküne dönüştüğünü kaydetti.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre, sağlık hizmetlerinden memnuniyetin geçen yıl yüzde 75,5 olarak gerçekleştiğini, hedeflerinin bu oranı yüzde 80'e ulaştırmak olduğunu söyledi.
Bakan Akdağ, Türkiye'de belli bir yaşın üzerine gelmiş kişilerin farklı bir saygınlığının olduğunu belirterek, "Peygamberimizin sık hatırladığım ve çok önem verdiğim bir sözü var. Evinde anne ve babasından biri yaşlanıp da cennete giremeyenin burnu sürtülsün. Bu şu anlama geliyor, eğer bir büyüğünüz, anneniz, babanız yaşlanmış ve siz de onun bakımını saygıyla gerçekleştiriyorsanız, her yönden onun bakımına imtina ediyorsanız bu sizi cennete götürecek yolun taşlarını dizmektir. Yaşlılarımıza biz, toplumca farklı davranıyoruz. Biz ailelerin kendi yaşlıları ile yakından alakadar olabilecekleri ortamı hazırlamak durumundayız." diye konuştu.
Bugün Türkiye'de doğumda beklenen yaşam süresinin 78'e ulaştığını ifada eden Akdağ, 2002'de bu sürenin 72 olduğunu hatırlattı.Akdağ, şunları kaydetti:"İnsan aslında hissettiği yaşı yaşayabilen bir varlık. Nice 60 yaşlarına gelen kişiler kendilerini çok yaşlı hissedebilirler. 80 yaşında nice delikanlılar, genç kızlar var. Bu sağlıklı yaşam konusunu içselleştirmek önemli bir husus. Sağlık da hastalık da insan için ama buna gayret etmek lazım. Bizim de bu meselenin paydaşları olarak bu mesele üzerinde çalışmamız ve toplumumuza hizmet etmemiz gerekiyor. Sağlıklı yaşam biçimine sahip olmak konusu bireyin biraz da kendi tercihidir. Bizler ne kadar gayret etsek en sonunda egzersiz yapıp yapmayacağına insanın kendisi karar verir."Bakan Akdağ, konuşmasında geçmişin Türkiyesini büyüklerinden dinlemeleri konusunda da gençlere tavsiyelerde bulundu.
"Yaklaşık 500 bin yaşlımıza bakım hizmeti veriyoruz"
Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy da daha sağlıklı yaşlanma ve daha aktif yaşam sürdürebilme çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Yaşlılara yönelik uygulanan sosyal politikaların 2002'den bu yana hızlı bir ivme kaydettiğini dile getiren Ersoy, "Bugün, aslında terk etmeye bıraktığımız huzurevleri modeliyle bile 25 binin üzerinde yaşlımıza ev sahipliği yapıyoruz. Evde bakım, mobil hizmet ve yaşlı hizmet anlayışıyla yaklaşık 500 bin yaşlımıza bakım hizmeti vermenin onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Bu hizmetlerimizi daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
"65 yaş üstündekilerin yarısı hipertansiyon, diyabet ve eklem hastası"
Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Araştırma Merkezi (YAŞAM) Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, dünya genelinde doğum oranlarının düştüğünü, yaşam süresinin uzadığını ve yaşlı nüfusun arttığını belirtti."Bugün ülkemizde 50 yaşındakiler için beklenen yaşam süresi 31 yıldır; 65 yaşına gelmiş bireylerin ise 18 yıl daha yaşaması beklenmektedir." ifadelerini kullanan Özmete, yaşam beklentisinin uzunluğunun ülkelerin gelişme düzeyiyle orantılı olduğunu vurguladı.Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kalp-damar hastalıklarının ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer aldığının altını çizen Özmete, "Yaşlılık döneminde sağlığın kötüleşmesi genellikle kronik hastalıkların sonucudur. Oysa bu hastalıkların çoğu, sağlıklı davranışları benimseyerek önleyebilir ya da erteleyebilir." dedi. - "Yaşlılık sınırı 65'ten 75'e çıkarılmalı"AÜ Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş de 65 yaşın ihtiyarlık sınırı olarak görüldüğünü hatırlatarak, "65 yaşın üzerindekilerin 'yaşlı' kabul edilmesi bana göre herkesin kafasında bir soru işaretidir. Çünkü, biliyoruzki dünya genelinde çok başarılı ve aktif olan, ülkeleri yöneten, şirketleri yöneten 65 yaş üstünde kişiler var. Bu nedenle itirazımı dile getiriyorum. Bunun 75 yaşa doğru çekilmesi gerekir. Neden bu bizim ülkemizden başlamasın?" diye konuştu.Konuşmaların ardından Başbakan Binali Yıldırım'ın gönderdiği mesaj da okundu.