Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştirildi.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından KKTC ve Azerbaycan'a düzenledikleri ilk resmi ziyaretlerini tamamladıklarını söyleyen Erdoğan, Ersin Tatar ve İlham Aliyev'le ikili ve heyetler arası olmak üzere verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirtti.
KKTC'de, Türkiye ve KKTC arasındaki güçlü bağların altını tekrar çizdiklerini ifade eden Erdoğan, "İkili gündemimizde yer alan konuları ve Kıbrıs meselesine dair son durumu değerlendirdik. Maruz kaldıkları onca haksız, hukuksuz ambargoya rağmen, Kıbrıs Türkü kardeşlerimize devlet hizmetlerinin rahatlıkla sunulabilmesi noktasında yürüttüğümüz ortak çalışmaları ele aldık." dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’de bir çekim merkezi haline getirilmesi yönünde attığımız ve atacağımız adımları mütalaa ettik. Türkiye olarak, Kıbrıs Türkü’nün hak ve menfaatlerinin korunması, Doğu Akdeniz’de barış, güvenlik, istikrar ve refahın hâkim kılınması için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılını inşa ederken, Ada’nın asli unsuru Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak, önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Bu konuda kararlılığımızı Sayın Tatar’a tekrar ifade ettim. Bundan sonraki süreçleri yine işbirliği içinde yürütmeyi kararlaştırdık."
"Ankara ve İstanbul nasılsa, Bakü’de de aynı coşku, aynı mutluluk vardı"
Lefkoşa'nın ardından Bakü'ye geçtiklerini belirten Erdoğan, "İlham kardeşimin ve Azerbaycan halkının 6 Şubat depremleri sonrasında milletimizle sergilediği dayanışmayı asla unutamayız. Tıpkı kendi insanımız gibi Azerbaycanlı kardeşlerimiz de depremzedelerimiz için seferber oldu, harekete geçti. Seçim sürecinde de Azerbaycan halkının manevi desteğine bizzat şahitlik ettik. 28 Mayıs gecesi Ankara ve İstanbul nasılsa, Bakü’de de aynı coşku, aynı heyecan, aynı mutluluk vardı. Seçim zaferimize en az bizim ve milletimiz kadar, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de sevindi. Ziyaretimizle hem kendilerine manevi destek ve duaları için teşekkür ettik hem de gündemimizde bulunan konuları ayrıntılı şekilde ele aldık." dedi.
"Çekilen onca acıdan sonra bölgemizde barışın kapısının aralandığını görüyoruz"
Ermenistan'la yürütülen normalleşme süreçlerinde kaydedilen mesafeleri değerlendirdiklerini aktaran Erdoğan, "Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış sürecinin ilerlemesi, Ermenistan’la ilişkilerimizin normalleşmesine önemli fayda sağlayacaktır. Çekilen onca acıdan sonra bölgemizde barışın kapısının aralandığını görüyoruz. Bu fırsatın kaçırılmaması için ilgili tüm tarafların sorumlulukla hareket etmelerini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
"İşbirliği ve istişare mekanizmalarımızı daha da kuvvetlendireceğiz"
Azerbaycan'la Stratejik İşbirliği Konseyi ve Karma Ekonomik Komisyonu gibi mekanizmaları işleterek ikili ilişkilerde yakalanan ivmeyi sürdürmek istediklerini kaydeden Erdoğan, "Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere bölgesel işbirliği ve istişare mekanizmalarımızı daha da kuvvetlendireceğiz. Türk dünyasının birliği ve dirliği için Azerbaycan’la çalışmaya devam edeceğiz. Seçimler sonrasında yaptığımız bu tarihi ziyaretin, mevcut dayanışmamızı güçlendirdiğine inanıyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız"
Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda özellikle "doğu mu batı mı" gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak… Hepsiyle tüm görüşmelerimizi en ideal şekilde sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız.
Tüm dünyayla şu ana kadar sürdürdüğümüz ilişkilerimizi bundan sonraki süreçte de rahat ve ilkeli şekilde yürütmeye devam edeceğiz. Diyalog ve diplomasiyi öncelikli olarak kullanarak inisiyatif almayı, bölgemizde ve dünyada barışın ve istikrarın egemenliği için ne gerekiyorsa onu yapmayı inşallah temenni ediyoruz ve bunu yapmaya da çalışacağız. Tabii bu temelde milletimizin hakkıyla beraber tüm insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatlerini savunmak da bizim asli sorumluluğumuz olacaktır.
"Davetimize icabet etmesi önemli bir adımdı"
Özellikle Paşinyan’ın bizim davetimize icabet etmesi önemli bir adımdı. Yani bu noktada Paşinyan birçok engelleri aşarak, ülkesindeki muhalif anlayışları da aşarak bizim bu davetimize icabet etti. Başbakan Paşinyan’la bu törende ancak ayaküstü bir görüşme yapabildik. Bu ayaküstü görüşmede kendisinin bu davetimize icabeti sebebiyle teşekkürlerimizi ifade ettik.
Bunun yanında son olarak da Karabağ dahil Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıyabileceklerine ilişkin ifadeleri bu anlamda önemliydi. Tabii bunu tanımaları önemli bir gelişme. Ama az önce ifade ettiğiniz gibi Ermenistan'da da Paşinyan'a karşı takınılan tavır, bu da çok çok önemli. Şu ana kadar Paşinyan bu konuda geri adım atmadı.
"Zengezur Koridoru, İran'la ilgili bir sorun"
Zengezur Koridoru'na gelince; bu Ermenistan’la ilgili bir sorun değil. Zengezur Koridoru, İran’la ilgili bir sorun. Yani halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan iki ülke. Burada İran’ın böyle bir tavır içerisinde olması gerek Azerbaycan'ı gerekse bizi üzüyor. Aslında onları da üzmesi lazım. Bir de burada vagon başına alınan ücretler filan da ne yazık ki çok çok yüksek. Temenni ederim ki bu sıkıntıyı da kısa zamanda aşarız. Buna olumlu yaklaşmış olsalar bugün gerek kara yolu gerek demir yoluyla burada Türkiye-Azerbaycan-İran birbiriyle bütünleşmiş olur ve belki de "Pekin-Londra hattı" da açılmış olur.
"Bunu söylersem herhalde buradan bana biraz oy gelir diye düşünmüştür"
Kılıçdaroğlu tren yolu, kara yolu filan bu işlerden anlamaz. Biz bu İpek Yolu’nu Çin ile kaç yıl önce konuştuk. Biliyorsunuz Çin’in İpek Yolu Projesi var. O davete ben de icabet etmiştim ve o hala devam eden bir şey. Bu da bir yerden duymuştur. Bunu söylersem herhalde buradan bana biraz oy gelir diye düşünmüştür. Ne geldiği ortada.
"İsveç’in bu beklentileri, bizim bu beklentilere uyacağımız anlamına gelmez"
NATO Zirvesi Vilnius’ta yapılacak. İnşallah fevkalade bir durum olmadığı takdirde ben de katılacağım. İsveç’in bu beklentileri, bizim bu beklentilere uyacağımız anlamına gelmez. Bizim bu beklentilere uymamız için, her şeyden önce İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Geçenlerde biliyorsunuz NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İstanbul’da Dolmabahçe’de misafirimdi. Orada kendisiyle de görüştüm. Kendisine söylediğimiz şey şu oldu; eğer bizim İsveç’in beklentilerine illa cevap vermemizi bekliyorsanız, her şeyden önce İsveç bu terör örgütünün yaptıklarını bir defa yok etmesi lazım.
Bunları bize Stoltenberg ifade ederken, tam o esnada maalesef yine İsveç’te teröristler caddelerde gösteri yapıyorlardı. Daha sonra bizim İbrahim Bey o görüntüleri de muhatabına gönderdi. "Stoltenberg’le şu anda Cumhurbaşkanımız görüşme yapıyor fakat teröristler yine İsveç’te gösteriler yapıyor." dedi. Bunun neresinden tutacağız, neresinden ele alacağız ki Vilnius’ta "Tamam, hakikaten siz bu işi yoluna koydunuz ve bu teröristlere caddelerde gösteri yapma imkânı vermediniz. Dolayısıyla biz de iyi niyetle buna yaklaşalım." diyelim.
Şimdi biz bu tablo içerisinde bu işe olumlu yaklaşamayız. Kaldı ki bu anayasa işi değil, yasa işi de değil. Bu ne işi? Kolluk kuvvetleri ne işe yarar? Kolluk kuvvetlerinin yapması gereken iş, işte bunların önünü kesmektir. Biz Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Dereler’de bu teröristlerin inine anayasayla mı girdik? Yasayla mı girdik? Yok. Zaten yasalarda da anayasalarda da kolluk kuvvetlerine verilmiş olan haklar var. Kullan bu hakları. Sen bu hakları kullanmayacaksın, bize "Gel İsveç’i NATO’ya al" diyeceksin. O zaman NATO’nun terörle mücadele ayağı nerede? NATO bunu bir defa halletmesi lazım.
Bunu halletmedikten sonra Vilnius’ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek diyemeyiz. Çarşamba günü Başdanışmanım Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç İsveç, Finlandiya, NATO heyetiyle Daimi Ortak Mekanizmanın dördüncü toplantısını yapacak. Onlara da şimdiden bu mesajı verecek; "Yani Cumhurbaşkanımızın kanaati budur, kesinlikle Vilnius’ta çok daha farklı bir şey beklemeyin."
"Biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil azaltmanın peşindeyiz"
Bizim seçimden sonra Miçotakis aradı, tebrik etti. Böyle bir süreç oldu. Dolayısıyla şu anda Vilnius’ta böyle bir şey olması halinde biz görüşmekten çekinmeyiz. İki komşu ülkeyiz. Yeter ki zaman zaman ileri geri verilen mesajlar olmadıktan sonra, biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil azaltmanın peşindeyiz. Dolayısıyla onunla da orada bunları konuşuruz. Tabii burada bir şey var. Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o? "Sayın Başbakan, bu silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?" Herhalde bunları bir konuşuruz. Şunu da bilin ki biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız. Türkiye budur, Erdoğan budur.
"Türk Devletleri Teşkilatının da bu güce ihtiyacı var"
Şu anda tabii özellikle bu Türk Devletleri Teşkilatı noktasında atılmış bir adımımız var. Bunu geliştirmek, daha da güçlendirmek için bazı adımları atmak mümkün. Önümüzde Kazakistan Türkistanında bir zirve olacak. Bu liderler zirvesine fevkalade bir durum olmazsa ben de katılmayı arzu ediyorum. Dün de Tokayev tekrar hatırlattı. Ben de fevkalade bir durum olmazsa geleceğim dedim. Bugün İlham Aliyev kardeşimle de görüştük. Onların da bir programı var. Eğer o programın tarihiyle değiştirirsem orada da beraber oluruz dedi. Yani Türk cumhuriyetleri orada bir araya gelirsek bu veya buna benzer konuları görüşmek isabetli olur.
Bunları ele almakta faydalar muhakkak var. Çünkü Demokrasi ve Özgürlükler Adasında Türk Devletleri Teşkilatı adımını attık. Bunu bizim geliştirmemiz lazım. Bu adımı atıp oraya bir virgül koyarsak olmaz. Ne yapıp yapıp buna noktayı koymak lazım ve ondan sonra da bunu işlemek lazım. Şu an itibarıyla da Türk Devletleri Teşkilatında gelişmelerin olması bizi çok daha süratle güçlü hale getirecektir. Türk Devletleri Teşkilatının da bu güce ihtiyacı var.
"Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik haklarını tanımaları lazım"
Rum kesiminde mevcut yönetim öncekilere kıyasla daha barışçı bir havanın içerisinde. Eğer bu barışçı havayı devam ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemen eşitlikteki haklarını korumaya "evet" derlerse biz de "niye olmasın" deriz. Ama Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik haklarını tanımaları lazım, tanımadıktan sonra bu olmaz.
"Hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok"
Ben hep anlatıyorum, yani bu işin ilk başı İsviçre Bürgenstock’tur. Orada Yunanistan Başbakanlarıyla, ben Başbakanım o zaman, bizler görüşmeyi yaptık ve o zaman bize söz verdiler, dediler ki "referanduma gitmek suretiyle çıkacak, neticede biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız." Ama bunlar maalesef Kuzey Kıbrıs’ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney’i Avrupa Birliği’ne dahil ettiler, Kuzey Kıbrıs’ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri. Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir.
"Ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz"
Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor. Yani burada ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz. Her ülkenin ilk işi ekonomidir. Ve burada da atılacak olan adımda, özellikle gerek Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki görevi gerek Merkez Bankasındaki değişiklik gerek BDDK’da attığımız adım, bütün bunlarla beraber ekonomiyle ilgisi olan Bakanlarımız yani Ticaret Bakanımızdan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, savunma sanayiine varıncaya kadar hepsi bu işle ilgili.
"Altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz"
Tabii ulaştırma önem arz ediyor. Gıda, tarım, hayvancılık en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da tabii finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha aşağı indirelim…
"(Faiz politikaları) Ben burada aynıyım"
Tabii bazı arkadaşlar "Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor" gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, "hayırlı olsun" dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman "düşük faiz, düşük enflasyon" teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum.
"Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz"
Asgari ücret konusuna gelince… Asgari ücret noktasında da biz kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz. Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak.
"Gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler"
Hafize hanımı Mehmet Bey tanıyordu ve kendisi bu teklifi bana getirdi. Biliyorsunuz ben kadro hareketine inanırım. Yani ben bir göreve geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum; yani Bakan arkadaşlarımı seçiyorum, inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum. Bu kabineyi oluştururken şu anda benim bütün Bakan arkadaşlarım kendi Bakan Yardımcılarını benim önüme getirmişlerdir ve o Bakan Yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır. Nasıldır, ne var ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir” bütün bunların hepsini soruşturuyoruz.
Tabii maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya Rabbi neler uyduruyorlar neler… Biz tabii artık yani iğnenin deliğinden çok geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Yani Goldman Sachs’tan tut da oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu durumları söylediler. Ve Merkez Bankası’nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Tabii kendisine de gerekli olan beklentilerimizi söyledik. Ve inşallah bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum.
"Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun"
(CHP) O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu’nu yakaladığınızda ona sorun. Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu anda bordasından çok kötü çarptı. Her şey ortada. Kiminle yarışıyor, kiminle ne yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu olmaz. Milletim en güzel kararı verdi. Hayırlısı olsun.
Muhalefetin yeni Anayasa çalışmalarına desteği
Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak, vermezler diye düşünüyorum. Ama bizim grubumuzun görevi nedir? Vereceklermiş gibi gidip kendileriyle görüşmektir. Arkadaşlarımıza ben görevi veririm, arkadaşlarımız grup başkanlarıyla veya başkan vekilleriyle görüşmelerini yaparlar. "Böyle bir anayasa değişikliği için ne dersiniz?" diye sorarlar. Eğer böyle bir anayasa değişikliğine "evet" derlerse biz de muhalefetle niçin anayasa değişikliğine gitmeyelim. Ki bunların içerisinde de en önemli maddemiz ailedir. Aile konusuna biz hassasiyetle eğiliyoruz. İki, Aile ve Gençlik Bankası çok çok önemli. Bu konuyu yine aynı şekilde kendilerine taşırız. Eğer buna olumlu yaklaşırlarsa bununla da ilgili adım atarız. Yani bunların bazıları anayasa değişikliği gerektirir, bazıları ise yasal düzenleme gerektirir. Ve şu anda anayasa değişikliği gerektiren konularda muhalefet bu işe "evet" der mi sorusunun cevabına gelince, maalesef orada çok çok iyimser değiliz.