Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;
İnsanlık tarihinde coğrafi ve kültürel zemini olan pek çok yönetim biçimi olmuştur. Bu yönetim sistemleri içinde hangi uygulama biçimiyle hayata geçerse geçsin milli iradenin üstünlüğüne dayalı olanların ayrı bir yeri bulunmaktadır. Modern demokrasi de Avrupa'da yaşanan oldukça uzun ve kanlı arayışın ardından geliştirilmiş bir yönetim biçimidir. Özellikle son bir asra damgasını vuran demokrasi, oldukça geniş yelpazede, farklılıkları da içeren zengin bir uygulama alanına sahiptir.
"Demokrasi tecrübesinin darbeler, cuntalar, vesayet lekeleriyle dolu olduğunu görüyoruz"
İstiklal Harbi'nin ardından nazari olarak milli iradeye dayalı bir yönetim biçimini benimsemiş olsak da gerçek demokrasiye ulaşmak için bir müddet daha beklememiz gerekmiştir. Ülkemizde demokrasi, çok partili siyasi hayata geçişle birlikte tüm kural ve kurumlarıyla işlemeye başlamıştır. Ancak bu süreç de oldukça zorlu ve sıkıntılı yürümüştür. Şöyle dönüp 1950'den bugüne kadarki yakın tarihimize baktığımızda ülkemizin demokrasi tecrübesinin darbeler, cuntalar, vesayet lekeleriyle dolu olduğunu görüyoruz.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 12, 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye'de bugüne kadar yapılmış veya teşebbüs edilmiş hiçbir darbe, özellikle vesayetin hiçbir oyunu, meşru, milli, masum, onurlu değildir.https://t.co/45O3BTssvM pic.twitter.com/mzTlbtxh2a
"Her darbe bir öncekinin eksiklerini, başaramadıklarını tamamlamak amacıyla gerçekleştiriliyor"
Milletimizin özgürlüğüne ve kalkınmasına engel olan siyaset mühendislikleri, toplum mühendislikleri, zorbalıklar, sinsi tuzaklar ve daha nice oyunlar yaşadık. Bedelini demokraside ve ekonomide geri kalmışlık olarak, evlatlarımızın dar ağaçlarında, terörle mücadelede, terör saldırılarında canlarını vermeleri olarak ödediğimiz bu süreci asla unutmayacağız. Milletimizin tarihine kültürüne, değerlerine, inancına karşı adeta savaş açanların amaçlarını ve yöntemlerini de asla unutmayacağız. Her şeyden önce şu gerçeği ülkemizdeki istisnasız herkesin kabul etmesi gerekir. Türkiye'de bugüne kadar yapılmış veya teşebbüs edilmiş hiçbir darbe, şunu bilmemiz lazım ki özellikle vesayetin hiçbir oyunu, meşru değildir, milli değildir, masum değildir, onurlu değildir.
Her darbe bir önceki darbenin eksiklerini başaramadıklarını tamamlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Vesayet dediğimiz yapı da darbeciler tarafından kurulan nizamın çeşitli yol ve yöntemlerle bürokrasi ve sivil siyaset çatısı altında sürdürülmesinden ibarettir. Türkiye'yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler, ülkemizi doğrudan ve dolaylı ama mutlaka vasiler eliyle yönetmek için her yolu denemişlerdir. Milletimiz 15 Temmuz'da gösterdiği cesaret ve kahramanlıkla ortaya koyduğu dirayetli duruşla geçmişteki işte bu kirli ve kanlı senaryolarla da hesaplaşmıştır. Yine o gece görülmüştür ki millet kıyama kalktığı zaman darbecilerin tankı da topu da silahı da medyası da uluslararası destekleri de hiçbir işe yaramıyor.
Türkiye'yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler. Ülkemizi mutlaka vasiler eliyle yönetmek için her yolu denemişlerdir. Ülkemiz 15 Temmuz'da gösterdiği duruşla geçmişteki işte bu kirli ve kanlı senaryolarla da hesaplaşmıştır.
Vesayetin etkin olabilmesi de ancak milli iradenin alanını daraltmasıyla mümkündür. 15 Temmuz gecesi televizyonlarda yaptığımız konuşmalarda da söylediğimiz gibi biz bu dünyada milletin gücünün üzerinde bir güç görmedik, tanımadık, tanımıyoruz.
Bugün 12 Eylül bu tarih hepimiz için takvim yapraklarındaki 365 yapraktan biri olmanın çok ötesinde anlamlara sahiptir. Türkiye bundan tam 40 yıl önce 12 Eylül sabahı gözlerini silahların gölgesinde açmıştır. Sokakları kapatmış askerler, bunlar bizim evlatlarımız tanıdık bir felaketin habercisiydi. Türkiye bir askeri darbeye daha maruz kalmıştı. Bizim gençliğimizin henüz başında gerçekleşen 1971 muhtırası daha çok siyasi sonuçları ile hafızamızda yer etti. Gençliğimizin tam ortasına denk gelen 12 Eylül ise öylesine derin yaralara yol açmıştır ki nesiller boyunca unutulması mümkün değildir.
12 Eylül darbesi öncesinde yaşanan acılar bilinçli bir senaryonun ürünüdür.
Darbe haberi, Washington'a ulaştığında birilerinin bizim çocuklar başardı demesi bir dönemin karanlık yüzünü ifade ediyor. 15 Temmuz gecesi yine aynı mekanda bizim çocuklar başardı demek için bekliyordu.
Can güvenliği kalmayan evini geçindirmekte zorlanan gelecekten umudunu kesen bir toplum elbette darbeye direnemez.
Askeri rejimin sol grupları sert bir şekilde tasfiye etmesinin amacının yıllarca ülkemizin başına bela olan PKK'nın önündeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor.
O dönemdeki askeri rejim bu ülkenin milli ve yerli birikimlerini yok ederek FETÖ'nün önünü açmak istemiştir.
Demokrasinin önündeki engelleri birer birer temizledik.
Artık bizim IMF diye bir kapımız yok, biz bize yeteriz, bu ülke kendine yeter.
"Önce Türk milletiyle uğraşma, Türkiye'yle uğraşma"
Sayın Macron, senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak. Defalarca bunu zaten sana söyledim ama dinlemiyorsun. 'Bak, senin tarih bilgin de yok.' dedim. Sen Fransa'nın tarihini de bilmiyorsun. Önce Türk milletiyle uğraşma, Türkiye'yle uğraşma. Afrika'nın tarihi adeta Fransa'nın tarihidir. Cezayir'de 1 milyon insanı öldüren sizsiniz. Ruanda'da 800 bin insanı öldüren sizsiniz. Siz bize insanlık dersi veremezsiniz, önce bunu öğren. Bunu, ben bizzat kendisine söyledim. 'Bak, senin tarih bilgin yok. Önce bunları öğrenmen lazım.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 12, 2020
[Macron'un Türkiye karşıtı sözleri] Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sayın Macron, senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak. Türkiye ile uğraşma. Afrika'nın tarihi adeta Fransa'nın tarihidir. Cezayir'de, Ruanda'da insanları katleden sizlersiniz.https://t.co/45O3BTssvM pic.twitter.com/b1A3EWOMwL
Biz ise bu Afrika'da bir insanın burnunu kanatmadık. Biz oralarda sadece acaba insanca nasıl destek, nasıl yardım veririz, bunları yaptık. Darbe ve vesayet güçlerinin örneği bunlar. Yıllarca besleyip büyüttükleri, günü gelince de sahaya sürdükleri kadrolar tasfiye oldukça Türkiye, yerli ve milli politikalarını çok daha büyük kararlılıkla hayata geçiriyor.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 12, 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bunlar Libya'da da birçok insanı katlettiler. Libya'ya da petrol için, maden için girmek istiyorlar.https://t.co/45O3BTssvM pic.twitter.com/7vw57TcrSa
Bunlar Libya'ya da çok çektirdiler. Libya'da bunlar 100 binlerce insanı öldürdüler. Bunu yaptılar. Bunlar bize insanlık dersi verebilir mi? Şimdi gelmiş Libya'ya niye girmek istiyor? Petrol için girmek istiyor. Afrika'nın diğer ülkelerine bunlar niye girmek istiyor? Elmas için girmek istiyor, altın için girmek istiyor, bakır için girmek istiyor, krom için girmek istiyor. Seyahatlerimde hep Afrikalı liderler bunu bana anlatmışlardı, bizzat kendileri. 'Türkiye ise ecdadımız'. Biz, buralara gittiğimiz zaman sadece destek elimizi uzatırız.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 12, 2020
[Doğu Akdeniz'de gerilim] Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yunanistan neye güvenerek bunu yapıyor? Yanlış yapıyorsun, yalnız kalırsın.https://t.co/45O3BTssvM pic.twitter.com/nqQXSXvd7r
"Komşuluğun hakkını ver"
İşte şu anda burada adalarda, vesaire, Yunanistan'ın yaptıklarına bakın. Neye güvenerek yapıyor bunları? İşte bazı kendisine destekler vereceğini vaat edenlere güveniyor onlarla beraber adaların etrafında korvetlerle dolaşıp duruyorlar, zodyaklarla dolaşıp duruyorlar. Yanlış iş yapıyorsunuz, bu yollara girmeyin. Hepten yalnız kalırsınız.
Yeri geldiği zaman 'komşu, komşu, komşu...' diyorsun, o zaman komşuluğun hakkını ver, yanlış yollara girme. Hamdolsun biz kendi kararımızı kendimiz veriyoruz. Bunları da dirayetle hayata geçiriyoruz. Gerektiğinde her türlü mücadeleye girebilen bir Türkiye var artık. Her ne kadar hala ülkemizde azımsanamayacak sayıda darbe ve vesayet özlemcisi varsa da milletimizin bunlara fırsat vermeyeceğine inanıyoruz. Bir daha bu ülkede, demokrasi ve milli irade ile darbe ve vesayet kesinlikle yan yana gelmeyecektir. Ülkemizin ve milletimizin kazanımlarına sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Geleceğe ilişkin tüm planlarımızı, programlarımızı, hesaplarımızı, milli iradenin üstünlüğüne olan teslimiyetimizle yapıyoruz.