Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Türkiye'de her alanda topyekun bir seferberliğe ihtiyacımız var. Hem teknolojide gelişme seferberliğine ihtiyacımız var hem yüksek teknolojileri ve katma değeri yüksek ürünleri üretecek teşviklere ihtiyacımız var." dedi.
Çeşitli programlara katılmak üzere Ordu'ya gelen Kurtulmuş, Ordu Ticaret ve Sanayi Odası (OTSO) Meclis Salonu'nda düzenlenen "çalışma hayatında seferberlik" kapsamındaki İstihdam Zirvesi'ne katıldı.
Kurtulmuş, Türkiye'nin özellikle son 15 yılda sahip olduğu ekonomik ve siyasi istikrar sayesinde her alanda gelişme kaydettiğini söyledi.
Ekonomi alanında önemli gelişmeler içerisinde olduklarını belirten Kurtulmuş, "Türkiye'de özellikle altyapı yatırımları konusunda öyle söyleyebiliriz ki 10 yıllar boyunca yapılabilecek işler, geçtiğimiz süre içerisinde süratle tamamlanmıştır. Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Ordu ilimiz de özellikle kamu yatırımlarından ciddi şekilde istifade etmiş ve bu ölçekte kamunun yapmış olduğu hizmetlerden istifade edebilmiş bir şehrimizdir." diye konuştu.
Kurtulmuş, aynı şekilde yerel yöneticilerin de Ordu'ya yapmış olduğu yatırımların herkesin malumu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz 15 yıllık siyasi tecrübemiz gösteriyor ki hatta Türkiye'nin 94 yıllık Cumhuriyet tarihinde ve özellikle 1950'den sonraki çok partili siyasi hayatımızdaki tecrübe gösteriyor ki bir ülkenin ekonomik kalkınması, ekonomik istikrarı, aynı zamanda siyasi istikrarıyla doğru orantılıdır. Ciddi yönetimlerin, kalıcı yönetimlerin, istikrarlı yönetimlerin ekonomide de istikrarlı sonuçları ortaya çıkarabildiği, sadece kısa vadede bir takım tedbirlerin alınıp uygulanması değil, uzun vadeli birtakım projeksiyonlara da sahip olarak hem yatırım kararlarını orta ve uzun vadeli yayabildikleri, hem de böylece ülkede kalkınma hamlesini gerçekleştirebildikleri malumunuzdur."
"Türkiye maalesef bazı dönemlerini koalisyon hükümetleriyle ya da darbe dönemlerinde yaşamış olduğu birtakım olumsuz koşullarla kaybetmiştir." diyen Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
"Örnek olsun diye söylüyorum. 1970-80 arasındaki süreçte Türkiye maalesef 11 yılda 12 hükümet, yani ortalama 10 ayda bir hükümet değiştirerek hemen bir kaç ay sonrasını, bir kaç yıl sonrasını göremeyen bir ülke haline gelmiştir. Yine 1991 yılından sonraki yaşadığımız krizler, 2000'li yılların başına kadar olan süre içerisindeki sürtüşmeler, darbeler ve hükümet krizleriyle yönetilemeyen ülke konumuna gelmemiz IMF'nin önünde üç kuruş için 25 milyon dolar için el avuç açar noktaya gelmemiz Türkiye ekonomisini hem performans olarak yerlerde süründürmüş, hem de Türkiye'nin üreticisinin bir kaç ay sonrasını göremeyeceği bir noktaya gelmesine vesile olmuştur."
"Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrar at başı olarak gitmektedir"
Yine o dönemde yaşanan siyasi krizlerin, Türkiye'yi önemli bir dar boğazın içine ittiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Örneğin rahmetli Ecevit ve Ahmet Necdet Sezer arasında kavga. Meşhur 2001 krizi dediğimiz krizlerin Türk siyasi tarihinde nasıl ortaya çıktığını gördük. Başbakanın önüne yazar kasa atılmasıyla başlayan süreç memleketin dört bir tarafında esnaf yürüyüşleri ile devam eden bir türbülansa döndü." diye konuştu.
Kurtulmuş, o dönem 22'ye yakın banka ve finans kuruluşunun iflas ettiğine ve Türkiye'nin ağır bir fatura ödemek zorunda kaldığına değinerek, "O zaman ödediğimiz faturanın yüklerini ancak 2011 yılında borçlarını temizleyebildik. Dolayısıyla Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrar at başı olarak gitmektedir. Bu istikrarlar ve kalıcı hükümetler gerçekten kalıcı güçlü istikrar içerisinde sürdürülmek mecburiyetindedir." dedi.
Türkiye'nin geldiği nokta itibariyle eski Türkiye olmadığının altını çizen Kurtulmuş, Türkiye'nin 10 bin dolarlar seviyesinde kişisel bir milli gelire sahip olduğunu ancak bunun Türkiye için yetmeyeceğini vurguladı.
Kurtulmuş, "Tam da atlama tahtasının olduğu noktadayız. Tam da şimdi sıçrayacağımız bir dönemdir. Ümit ediyorum ki bu salonda bulunanların kısa sürede göreceği şekilde Türkiye'nin hedefi en az 20-25 bin dolarlar seviyesinde kişisel geliri olan bir ülke noktasına gelmektedir. Türkiye'nin hem bölgesindeki istikrarı sağlaması, hem dünya ölçeğinde sözünün, söylediği sözlerin itibarının ve gücünün artması için bu ekonomik gücünün de artması kaçınılmazdır." diye konuştu.
"Her alanda topyekun bir seferberliğe ihtiyacımız var"
Kurtulmuş, Türkiye'nin birinci, ikinci ve üçüncü sanayi devrimini ıskalayarak geç kaldığını dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Şimdi Türkiye bir taraftan dördüncü sanayi devrimine de ayak uydurmak mecburiyetindedir. Yani yüksek teknolojiler üreten, yüksek teknolojilerle dünyada rekabet edebilen ve bu çerçevede de ekonomisindeki küresel rekabet gücünü artıran bir ülke olmak mecburiyetindeyiz. Ama bunu yaparken diğer taraftan da eksi dönemlerden kalma hususları da hızla tamamlamak durumundayız. Türkiye'de her alanda topyekun bir seferberliğe ihtiyacımız var. Hem teknolojide gelişme seferberliğine ihtiyacımız var, hem yüksek teknolojileri ve katma değeri yüksek ürünleri üretecek teşviklere ihtiyacımız var. Hem de 80 milyon nüfusa sahip bir ülkeyiz. Bu ülkenin genç insanlarına iş ve aş verebilecek bir kamu perspektife ihtiyacımız var. Dolayısıyla işimiz zor mu zor. İnşallah hem kamu kuruluşlarımız, hem sivil toplum kuruluşlarımız ve hem de değerli iş adamlarımızla el ele vererek bu süreci çok başarılı bir şekilde atlayacağız."
"Etkin karar alan ve hızlı karar alan bir sisteme ihtiyacımız var"
Türkiye'nin önündeki 10 yılının kritik olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Onun için bir taraftan istikrarı sağlayacak tedbirlerimizi alacağız. Örneğin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili teklifimiz anayasa değişiklik paketimizin ana fikri burasıdır. Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarını sağlayacak, sürekliliğini sağlayacak, üretimde sürekliliği sağlayacak, yönetimde çift başlılığı ortadan kaldırarak, yönetimde tek başlı bir şekilde yürütmenin tek elden güçlü şekilde yürütülmesini sağlayacak bir sisteme ihtiyacımız var. Etkin karar alan ve hızlı karar alan bir sisteme ihtiyacımız var. Türkiye'de yasamanın, yürütmenin ve yargının tam manasıyla bir birinden ayrılacağı, yürütmenin halka doğrudan doğruya hesap verebileceği bir sisteme ihtiyacımız var. Aynı şekilde halka doğrudan doğruya hesap verecek olan bu sistemin ciddi şekilde yasama tarafından da kontrol edileceği yeni bir yapıya ihtiyaç var. Çünkü Türkiye geçmiş dönemlerde siyasi aktörler arasındaki kavgaların, siyasi partiler arasındaki çekişmelerin, Türkiye, kurum ve kuruluşları arasındaki çekişmenin ne kadar ağır bir fatura ödettirdiğine şahit olmuş bir ülke. Şimdi bütün bunları ortadan kaldırmak için inşallah daha etkin yönetim modeli olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine milletimiz 16 Nisan'da ümit ediyoruz ki evet, evet, evet diyerek bu sistemin önünü açacaktır."