Türkiye bir yandan İzmir’deki deprem sonrası enkaz çalışmalarını takip ederken bir yandan da doğru şehirleşme, sitelerin yapıldığı sulak araziler ve binaların sağlamlığı gibi konuları tartışıyor.
Dışarıdan son derece bakımlı görünen, mantolamaları yapılmış, boya-badanalarında sorun olmayan binaların adeta kumdan kale gibi olduğu yere çökmesi hemen herkesi bir kez daha kendi evinin dayanıklılığını sorgulamaya itti.
Bina maliklerine çok büyük görevler düşüyor
Peki ama bir bina bu şekilde yıkılmadan önce bunu anlamak ne kadar mümkün? Sıradan bir vatandaş dahi oturduğu yerin durumuyla ilgili nasıl fikir sahibi olabilir? Tüm bu soruların yanıtlarını ve bu konuda atılması gereken adımları Eskişehir Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Özgür Avşar ile konuştuk.
Avşar’ın üzerinde durduğu ilk nokta; ilgili Bakanlığın ve dolayısıyla devletin tüm binalara müdahale ederek depreme karşı güvenli hale getirmesinin gerek mali kaynak gerekse de insan kaynağı olarak mevcut şartlarda pek de mümkün olmadığı…
Ülke genelinde yüzbinlerce binanın riskli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Avşar, öncelikle yapı sahiplerinin deprem bilincine sahip olup, güvenli yapıda yaşayabilmek için adım atması gerektiğini söyledi.
Bu konuda miladın 2000 yılı olduğunun altını çizen Avşar, “Bu yılın öncesinde inşa edilen yapılarda oturanlar hemen deprem performans değerlendirmesi yaptırmalı. Zaten bu tarihin öncesinden bir binaysa büyük ihtimalle yapılacak değerlendirmelerde yetersiz kalacaktır” dedi.
Güçlendirme ya da yeniden yapma seçenekleri
Prof. Dr. Özgür Avşar, bir binanın söz konusu değerlendirmeyi geçemediği zaman önünde iki seçenek olduğunu anlattı. Bunlardan ilkinin ‘güçlendirme’ olduğunu hatırlatan Avşar, diğer seçeneğin ise binanın yıkılarak yeniden yapılması olduğunu belirtti.
“Yeniden yapılması için vatandaşların önemli bir mali yükün altına girmesi gerektiği ve bu nedenle çoğu mülk sahibinin söz konusu adımı atamadığı” iddialarını hatırlattığımız Prof. Dr. Avşar, şunları söyledi:
“Evet işin ekonomik boyutu en önemli faktörlerin başında geliyor. Ancak ev sahipleri şunun kararını vermek zorunda; ya para harcayıp gerekli yatırımı yaparak daha sağlam bir evde oturacaklar ya da aksi bir durumda enkaz içerisinde belki canlarını verecek, belki yakınlarını kaybedecek belki de sağlıklarından olacaklar. Bu nedenle söz konusu sürecin düğümünü bireylerin iradesinin çözeceği kanaatindeyim.”
Vatandaşlar nelere dikkat etmeli?
Bu noktada Prof. Dr. Özgür Avşar’a “Normal bir vatandaş, evinin sağlam olup, olmadığını çıplak gözle gözlemleyebilir mi?” sorusunu yöneltiyoruz.
“Tabii ki bazı detaylara dikkat ederek evlerinin durumuna dair fikir sahibi olabilirler” diyen Prof. Dr. Avşar, ev sahiplerinin dikkat etmesi gerekenleri şöyle anlattı:
“Kolonlarda çatlaklar 2 milimetreyi geçiyorsa, kolon ya da kirişlerde korozyon varsa ki özellikle denize yakın evlerde bunu çok görüyoruz, eğer kolon, kiriş gibi taşıyıcı elemanlarda şişip, patlayan yerler görünüyorsa bunların çok önemli birer ‘alarm’ olduğunu unutmamak gerek.
Diğer yandan eğer evin ya da sitenin belirgin noktalarında çapraz çatlaklar oluştuysa bu da bizim için ‘acil tedbir’ anlamına gelebilir. Vatandaşlarımız bunları görüyorsa mutlaka ilgili resmi kurumlara müracaat etsinler. Aynı zamanda yapı konusunda uzman inşaat mühendislerine binalarını kontrol ettirmeleri de gerekir.
Sadece betonla olacak iş değil
Bu noktada bir şeyin daha altını çizmekte fayda görüyorum… Bir binanın sağlamlığı konusunda yalnızca betonun kalitesinin peşine düşmek de doğru değil. Yapının taşıyıcı sistemini, elemanlarını, malzemesini, kütlesini, zemin durumunu, deprem tehlikesini doğru bir şekilde belirleyerek bütüncül bir yaklaşımla ele almak gerekir.
Betonarmeyi oluşturan parametreler var. Bunlar da önemli. Enine ve boyuna yerleştirilen donatı demirleri, bunların miktarı ve detayları betonarme yapının güvenliğini doğrudan etkileyen önemli parametrelerden bazıları. Yumuşak/zayıf kat, kısa kolon gibi yapısal düzensizikler diğer çok önemli hasar nedenleri arasında... Ancak şu da bir gerçek; malzemesi yetersiz olan bir binanın diğer yetersizlikleri de barındırdığını birçok saha gözlemlerimizde tespit ettik.
Son cümle olarak şunu söylemek istiyorum. Vatandaşlar ısrarla işin maliyet boyutuna vurgu yapıyor. İnsan canı maliyet hesabı üzerinden göz ardı edilebilecek bir şey değil. Bu nedenle bir kez daha halkımızı bu konuda duyarlı olmaya ve oturdukları evlerle ilgili gerekli testleri yaptırmaya ve gerekli olması durumunda doğru müdahalenin yaptırılması için girişimde bulunmaya davet ediyorum.”