İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Adem Metan'ın YouTube kanalında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Altun, dezenformasyonun dönemin bir gerçeği ve sadece Türkiye'nin değil, dünyanın sorunu olduğunu söyledi.
Günümüzde enformasyon yağmuru yerine gerçek anlamda dezenformasyon yağmuruyla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Altun, dezenformasyonun her şeyden önce demokrasileri, hakikati ve toplum barışını tehdit altına aldığını belirtti.
Hakikat için mücadele etmeyi kutsal bir uğraş olarak gördüklerini söyleyen Altun, hakikatin toplumları, toplumsal barışı, bireyin refahını, demokrasileri ayakta tutan en önemli mesele olduğunu kaydetti.
Sosyal medya üzerinden Türkiye'de bireylerin dezenformasyona maruz kalma oranının bütün diğer ülkelerin toplumlarından çok daha fazla olduğunu bildiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun gerekçesi en temelde Türkiye'nin yürüdüğü yol, Türkiye'nin yaptığı makro stratejik tercihtir. Bu makro stratejik tercih dolayısıyla Türkiye'nin bu tercihten vazgeçirilmesi amacıyla dezenformasyon bir müdahale biçimi olarak karşımıza çıkar. Dezenformasyon bugün yoğun bir şekilde karşı karşıya kaldığımız bir sorun olsa da yine tarihimizde, Türk modernleşme tarihinde, siyasi tarihimizde de sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Bizim siyasi tarihimiz maalesef darbeler tarihidir, siyasete, demokratik siyasal alana müdahaleler tarihidir. Bu müdahalelere bakarsanız, bu müdahalelerin hemen öncesinde çok yoğun bir yalan haber kampanyasının, bir dezenformasyon kampanyasının olduğunu görürsünüz."
Altun, hakikatin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi mücadelesinin başından beri en temel dayanaklarından birisi olduğunu dile getirdi.
Erdoğan'ın, hakikat eksenli siyasetin iletişim alanına da taşınmasını istediğini anlatan Altun, İletişim Başkanlığının kurulduğu günden itibaren kamuoyunu doğru bilgiyle, şeffaf ve hızlı şekilde bilgilendirmeyi ve kamunun perspektifini doğrudan toplumla buluşturmayı esas aldıklarını, devlet-millet iletişim köprüsünü güçlendirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Deprem acil hattına 1,5 milyon başvuru
Devletle vatandaş arasındaki iletişim köprüsünün en önemli ayaklarından birinin CİMER olduğunu belirten Altun, şöyle konuştu:
"Geçen yıl CİMER’e 6 milyon 180 bin başvuru yapıldı. Deprem döneminde CİMER bünyesinde deprem acil hattı kurduk ve 1,5 milyon başvuru yapıldı o hatta. Bu başvuruların her birini biz ivedi şekilde cevapladık ve başvuru sahibinin mağduriyetinin giderilmesine, talebinin yerine getirilmesine dönük yoğun gayret sarf ettik, bu noktada başarı da ortaya koyduk. Kamuoyunun bilgilendirilmesi, devlet-millet iletişim köprüsünün güçlendirilmesi, diğer taraftan Türkiye’nin kamu diplomasisinin yapılması, yani Türkiye'nin yumuşak gücünün bütün dünyaya gösterilmesi ve Türkiye'nin yükselen bir güç, bir bölgesel güç ve bir küresel oyuncu olarak çok nitelikli bir ülke olduğunu ve bu noktada Türkiye'nin gücünün dünya barışına, dünya istikrarına, bölge barışına, bölge istikrarına katkı sunacağının gösterilmesi, Türkiye'nin kültürel zenginliklerinin anlatılması vesaire alanlarında yoğun gayret sarf ettik."
Devlette söylem birliği
Altun, devlet içinde stratejik iletişim kültürünün yerleştirilmesi, kurumsallaşması ve devletin söylem birliğinin tesis edilmesi noktasında gayretler ortaya koyduklarını belirtti.
Devletin söylem birliğini çok önemsediklerinin altını çizen Altun, "Devletin söylem birliğinin olmaması demek, ülkenin, devletimizin dış müdahalelere açık olması demek. Güçlü, tutarlı bir şekilde söylemlerinizin aktarılması, pozisyonunuzun savunulması ve pozisyonunuz gereğince sonuç alınmasının temini adına da devletin söylem birliği çok önemli bir husustur." şeklinde konuştu.
Fahrettin Altun, faaliyetleri daha sistematik hale getirmek için Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Daire Başkanlığını kurduklarını aktardı. Burayla Türkiye karşıtı psikolojik harple ve dezenformasyonla mücadele görevinin güçlü şekilde kanunla kendilerine verildiğini belirten Altun, şunları söyledi:
"Bunun üzerine çalışmalarımızı derinleştirdik. Derinleştirdikten sonra bir nokta geldi ki, baktık ki bizim faaliyetlerimiz içinde önemli bir alan dezenformasyonla mücadele. Bunun üzerine Dezenformasyonla Mücadele Merkezimizi kurduk, çok iyi bir yapılanmayla. Son derece tecrübeli gazetecilerin yer aldığı, yine nitelikli akademisyenlerin yer aldığı güçlü bir merkez kurduk. Bu merkez kamuoyunun deprem döneminde dikkatini çekti, çünkü çok yoğun şekilde dezenformasyon alarmında bulunduk ve kamuoyu böyle bir merkezin olduğunu görmüş oldu."
"İşimi yapmaya gayret ediyorum"
İletişim Başkanı Altun, "Çok sert eleştirilere de maruz kalıyorsunuz. Bu sizi yormadı mı?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanımızın çok sık referans verdiği Neşet Ertaş'ın 'Aşkınan koşan yorulmaz' ifadesi var. Biz yorulmayı ne zaman aklımızdan geçirsek, dönüp Cumhurbaşkanımıza bakıyoruz, anında vazgeçiyoruz, koşmaya devam ediyoruz. Böyle bir lüksümüzün olduğunu düşünmüyoruz. Nihayetinde burada kendi kişisel kariyerimizle ilgili değil, kamu çıkarının tesis edilmesi ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak üzere bulunuyoruz. Yapılan saldırıların hiçbirini kişiselleştirmiyorum. Hiçbirini kişisel olarak değerlendirip bunun üzerinden bir psikolojik tahribat ya da yıkım yaşamıyorum. Bunlar esas itibariyle burada kim olursa olsun ona yönelecek saldırılardır diye düşünüyorum. O yüzden işimi yapmaya gayret ediyorum. Doğru bildiğimi, Cumhurbaşkanımızın bize çizdiği vizyon doğrultusunda yapmaya dönük yoğun bir gayret sarf ediyorum."
Altun, kamu diplomasisinin birinci derecede sorumluluklarından olduğunu, bu kapsamda Kamu Diplomasisi Koordinasyon Kurulu'nu oluşturduklarını, devletin ilgili bütün kurum ve kuruluşlarından temsilciyle kamu diplomasisi süreci yürütmeye başladıklarını ve cumhuriyet tarihinde ilk defa Kamu Diplomasisi Strateji Belgesini ürettiklerini anlattı.
Türkiye İletişim Modeli
Şu ana kadar yaptıkları çalışmaları "Türkiye İletişim Modeli" ile taçlandırdıklarını vurgulayan Altun, yeni çıkardıkları "Türkiye İletişim Modeli Hakikatin Peşinde 5 Yıl" kitabında ne yaptıklarını anlatmaya çalıştıklarını belirtti.
Altun, "Seçimler yaklaştıkça Avrupa'da, özellikle Amerika'daki basın yayın organları inanılmaz manşetlere imza attıl, karikatürler ortaya çıkardı. Batı'daki bazı düşünce kuruluşları 2023’ün en önemli olaylarından birini Türkiye'deki seçimler olarak gösterdi. Türkiye'deki seçimler niye bu kadar önemli hale geldi?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bunun nedeni çok açık ve net. Birileri daha küçük, daha iddiasız ve hatta bölünmüş, kendi iç çelişkileriyle malul bir Türkiye istiyor. Bugünkü iddialı, bölgesel ve küresel oyuncu Türkiye birilerini rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık da bir şekilde dergi kapaklarına, manşetlere, hatta sosyal medya kampanyalarına yansıyor. Türkiye söz konusu olduğunda Batı'daki belli iktidar odaklarının medyayı çok ciddi anlamda harekete geçirdiklerini ve bu noktada bir düğmeye basılıp herkesin aynı komutu alarak neredeyse aynı manşetlerle çıktıklarını görüyoruz. Bu gayretlerin arkasında Türkiye'yi istikametinden çevirmek var. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 21 yılda her şeyden önce içeride vesayetle mücadele etti, çok ciddi mevzi kazandı. Ne namına; Halk namına, halk iradesi, millet idaresi namına. Herhangi bir şekilde adına zinde kuvvetler denen, solcuların yıllarca zinde kuvvetler deyip övdüğü o kuvvetler namına ve iktidara, halkın iradesine müdahale imkanını ortadan kaldırdı Recep Tayyip Erdoğan. Vesayetle mücadele bu anlamda başarılı şekilde gerçekleşti. Vesayetin bir unsuru da terör örgütleriydi. Terör örgütleriyle Türkiye yıllarca dizayn edildi. Bunun nasıl olduğunu anlamak için 1990'lara bakmak lazım. 1990'larda nasıl hükümetlerin terörle dizayn edildiğini, kendi gündemlerin terör örgütlerinin gündemiyle belirlendiğini görürüz. 2002 sonrasında atılan akıllı adımlarla, kararlı adımlarla bunların ortadan nasıl kalktığını, nasıl ciddi anlamda bunların mevzi kaybettiğini gördük. Ve bu noktada vesayetle mücadele her şeyden önce halkın iradesinin esas olduğu bir noktaya geldi."
Altun, Türkiye'nin yarın Cumhurbaşkanı ikinci tur seçimlerine gideceğini, millet iradesinin ne söyleyeceğine bakacaklarını dile getirdi. Millet iradesinin esas alındığı bir siyasal sistemin olduğunu söyleyen Altun, Türkiye'de siyasetin itibar kazandığı, çözüm merkezi olarak siyasetin görüldüğü bir yapının bulunduğunu belirtti.
Bunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısı olduğunu kaydeden Altun, bugün ne medya ne iş dünyası ne askeri ne de sivil bürokrasi vesayetinin Türkiye'nin siyaset ve demokrasisinde zemin bulabileceğini ifade etti ve birilerinin ise bunu tersine çevirmek istediğini bildirdi.
Altun, diğer taraftan Türkiye'nin dış politikada kendi ad ve hesabına hareket ederek çok ciddi mevzi kazandığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanımız bu süreçte 'Birilerinin Türkiye'ye çizdiği reçeteleri esas almamamız' gerekir dedi ve bunu çevresine kabul ettirdi. Bunu aslında bütün dünyaya kabul ettirdi ve 'Ne olursa olsun Türkiye’nin kendi çıkarları ekseninde bir bölge politikası oluşacak' dedi. 'Türkiye’nin Kafkas politikası, Türkiye’nin Balkan politikası Batı'dan belirlenemez' dedi. 'Türkiye doğrudan herhangi bir Balkan ülkesiyle görüşebilir ve kendi çıkarıyla bunu yapabilir' dedi. 'Almanya'nın ya da başka bir ülkenin kendisine çizdiği çevreyle değil ya da Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri Amerika'dan çizilecek ilişkiler değildir' dedi. Birileri buna ne dedi; 'Eksen kayması' dedi. Türkiye'de Batıcı elitlerin ve işte solcu yazar-çizer takımının en büyük komplekslerinden biri bu eksen kayması tartışmasında kendisini ele verir. Esas olan şey, Türkiye'nin kendi ad ve hesabına, kendi milli çıkarlarını, menfaatlerini esas alarak dış politika üretmesiydi ve ona göre üretti. Bugün biz esas olan Türkiye eksenidir diyoruz."
İletişim Başkanı Altun, Türkiye'nin özerk ekonomi politikası geliştirmesinin de birilerini rahatsız ettiğini söyledi.
Bu politikanın herkesin kabul edeceği durum olmadığını anlatan Altun, "Biliyorlar ki, Recep Tayyip Erdoğan iktidar olmaya devam ettiği müddetçe Türkiye bu yolda yürümeye ve artık geri döndürülmez bir hale gelmeye başlayacak. Cumhurbaşkanımızın şahlanış dönemi dediği şey, istikrarın, güvenin hem ulusal hem uluslararası alanda kurumlaşmasıdır, geri dönülemez bir noktaya gelmesidir. İşte oradan bir geri dönüş sağlamak için bu seçimi bir imkan olarak gördüler, hala da görüyorlar." dedi.
Lider diplomasisi
Altun, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderlik olgusunu, yurt dışında ve diğer ülke liderleriyle görüşürken hissettiniz mi?" sorusu üzerine, şunları kaydetti.
"Hem de büyük bir gururla. İçinde yaşadığımız çağ, çok açık, net ifade etmemiz lazım, güçlü liderliğin, güçlü liderlere sahip olan ülkelerin kazandığı bir çağdır. Eğer güçlü liderlik varsa, bu beraberinde siyasal istikrarı ve yine krizleri fırsata çevirme imkanını getiriyor. Beş yıllık süreçte ben şunu gördüm, lider diplomasisi dediğiniz şey süreçlerin belirlenmesi noktasında son derece etkili ve önemli bir husus. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, karakteri birçok meseleyle Türkiye'nin yüzleşmesi sürecinde Türkiye lehine sonuçlar almamızı temin etti. Yürütülen müzakerelerde Cumhurbaşkanımızın yine hem ustalığı hem de bu noktadaki dirayeti bizim beklemediğimiz kadar iyi sonuçlar almamızı sağladı. Cumhurbaşkanımızın bu anlamda Rusya-Ukrayna krizine müdahalelerinin birçok olumlu sonuçları oldu. Esir takası bunlardan bir tanesiydi. Tahıl Koridoru Anlaşması iki ay daha uzatıldı. Bu yine Cumhurbaşkanımızın gayretiyle, bütün dünyanın şaşkınlıkla izlediği bir olay oldu. Bunlar lider diplomasisi sayesinde ve Cumhurbaşkanımızın ifade ettiğim gibi geliştirdiği ilişkiler sayesinde ve müzakere kabiliyeti sayesinde hayata geçmiş unsurlar."
"Türkiye çok önemli avantajlar elde edecek"
Altun, yeni dönemde Batı'daki ideolojik saplantılar ve bunların Türkiye'ye yansıyan taraflarının ortadan kalkacağını, daha realist, daha somut ilişkiler ve çıkar yaklaşımları esaslı zeminin ortaya çıkacağını vurguladı.
Türkiye'nin uluslararası alana katkılarının aynı zamanda Türkiye'nin itibarının ve refahının da artması demek olduğuna dikkati çeken Altun, şu ifadeleri kullandı:
"Yeni dönemde, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde güçlü bir siyasal istikrar olduğunda, Allah’ın izniyle milletimizin iradesi bu yönde tecelli ederse, Türkiye, yükselen ekonomiler içerisinde istikrarlı bir siyasal ortamı olan yegane güç olarak çok önemli avantajlar elde edecek. Bütün bu avantajlar vatandaşlarımızın çok daha fazlasıyla kendi hayatlarında hissedecekleri avantajlar olacak. Yeni dönem, Cumhurbaşkanımızın vizyonu itibarıyla Türkiye'nin refahının daha da arttırılması, bunu vatandaşımızın daha da fazla hissetmesinin temin edileceği bir dönem olacak. Yeni dönemi Cumhurbaşkanımız 'şahlanış dönemi' olarak ifade ediyor. Bu döneme kadar çok ciddi altyapı yatırımları yapıldı. Artık bu altyapıyı yatırımlarından doğrudan faydalanma imkanımızın olduğu ve yine bu güçle beraber uluslararası alanda daha da yıldızlaşacağımız, daha da cazibe merkezi olacağımız ve yine vatandaşlarımızın da bu süreçlerden daha fazla katkı elde edebileceği bir dönem olacak inşallah."
Altun, dertlerinin Türkiye'nin gücünü bütün dünyaya anlatmak, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her yerde müreffeh, güçlü, barış içinde yaşayan bir ülke olduğunu göstermek olduğunu, bunun için çalışmaya devam edeceklerini dile getirdi.