Açık 13.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
29.05.2017 11:08

'FETÖ, partileri dinleyip siyasete yön vermeye çalıştı'

TBMM'nin Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporunda, FETÖ'nün siyasete yön verme teşebbüsleri, futbolda şike ve örgütün toplum üzerinde yarattığı olumsuzluklara yer verildi.

'FETÖ, partileri dinleyip siyasete yön vermeye çalıştı'

TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporunda, "Siyasete müdahaleler; özellikle CHP ve MHP genel merkez santrallerinin dinlenilerek partilerin sırlarına vakıf olunması, partilerin teşkilat ve yöneticilerinin usulsüz bir şekilde takip edilmesi, ses ve görüntü kaydedilmesi ve dikkat çekici bir zamanlama ile (Genel Seçim öncesinde) bu ses ve görüntülerin kamuoyu ile paylaşılması şeklinde gerçekleşmiş; 'özel hayatın gizliliği', 'haberleşme özgürlüğü' ve 'haberleşmenin gizliliği' hakları ağır bir şekilde ihlal edilmiştir." ifadesine yer verildi.

Raporda, siyasete müdahalelerin; örgüt mensuplarını milletvekili, mahalli idarelerde belediye başkanı, meclis veya encümen üyesi seçtirerek parti teşkilatlarına “sızmak”, seçilmiş olan siyasi parti temsilcileriyle örgütün amaçları doğrultusunda temas kurmak, onları örgüte kazandırmak, hükümet ve siyasi parti politikaları üzerinde etkili olmak ve politikaları yönlendirmek, karar süreçleri üzerinde söz sahibi olmak, örgüte muhalefet eden siyasi kişi veya kurumları itibarsızlaştırmak, aleyhte yayın yaparak yıpratmak, yıldırmak, baskı kurmak, korkutarak sindirmek, tehdit etmek, iş göremez hale getirmek veya istifa ettirmek şeklinde özetlenebileceğe işaret edildi.

"Siyasilerden sorumlu imamlar"

Siyasete müdahale edilmesinin temel amacının, siyasi sonuçlar elde etmek ve bu sonuçları terör örgütünün menfaatleri lehine kullanmak olduğuna işaret edilen raporda, "Örgüt, bu tür faaliyetlerin planlamasını 'siyasilerden sorumlu imamlar' vasıtasıyla; yapılan planların icrasını ise, özellikle emniyetin istihbarat birimlerini ele geçiren istihbaratçı mensuplarını harekete geçirerek yapmıştır." denildi.

Raporda, siyasete müdahaleye ilişkin şu değerlendirmelere yer verildi:

"Örgütün Haziran 2011 'genel seçim' öncesi, CHP Genel Başkanı ile MHP Genel Merkez yöneticileri hakkında başlattığı kampanya, siyasete ciddi ve önemli bir müdahale olmuştur. Siyasete müdahaleler; özellikle CHP ve MHP genel merkez santrallerinin dinlenilerek partilerin sırlarına vakıf olunması, partilerin teşkilat ve yöneticilerinin usulsüz bir şekilde takip edilmesi, ses ve görüntü kaydedilmesi ve dikkat çekici bir zamanlama ile (Genel Seçim öncesinde) bu ses ve görüntülerin kamuoyu ile paylaşılması şeklinde gerçekleşmiş; 'özel hayatın gizliliği', 'haberleşme özgürlüğü' ve 'haberleşmenin gizliliği' hakları ağır bir şekilde ihlal edilmiştir."

"Kamu gücünü 'araç' olarak kullanmışlardır"

Siyasi parti yöneticileri ve temsilcileri hakkında yapılan usulsüz dinleme, takip, ses ve görüntü kaydının faili belli olmayacak şekilde ve özellikle menşei yabancı olan internet servis sunucuları, programları kullanılarak yapıldığının ve ses ile görüntü kayıtlarının kamuoyuna duyurulmasında da aynı yöntemin kullanıldığı belirtilerek, böylece, söz konusu partilerin yönetici ve milletvekillerinin itibarsızlaştırılarak seçimlere girmelerinin engellendiği, seçmenler nezdinde partiler ve partililerin zor durumda kaldığı, siyasetin tabii mecrasının dışına sürüklendiği vurgulandı. Raporda, "Kamu gücünü temsil eden, istihbarat toplamak ve değerlendirmekle görevli birimler; CHP ve MHP teşkilatlarını hedef alarak, sadece en temel insan haklarını ihlal etmemiş aynı zamanda kamu gücünü, bu hakların ihlal edilmesinde bir 'araç' olarak kullanmışlardır." ifadesi kullanıldı.

Sahte isimle dinlemeler

Hedef kişi veya grubun dinleme, teknik ve fiziki takip, ses ve görüntü kaydı yapılması mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılmadığından, kişi veya grupların, “suç ve terör örgütleri ile ilişkili gibi gösterilerek” hakim kararı alındığı ve “sahte isim veya kimlik bilgisi” ile “yanlış ikamet adresi” belirtilerek idari işlemlerin tamamlandığı kaydedilerek, "Örnek olarak, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yakın çevresinde bulunan danışmanlarından A.G, sahte bir isimle ve bir terör örgütü üyesiymiş gibi dinlenmiştir." denildi.

Raporda, demokratik teamül ve kurallar haricinde siyasete yapılan müdahalelerin, siyaset sosyolojisi açısından seçmen davranışlarını değiştirme ve yönlendirme potansiyeli taşıdığı, bu potansiyelin artması, seçmen davranışlarının beklenmeyen ölçüde farklılıklar göstermesi ve nihai olarak, siyasete karşı mesafeli bir duruşla birlikte siyasi davranış kalıplarının değişmesi ihtimalini güçlendirdiği anımsatıldı.

"Futbolda şike davasına" ilişkin tespitler de çarpıcı 

FETÖ'nün ilk yıllarında futbola karşı önyargılı olduğu ancak futbolun kitleleri harekete geçirmedeki etkisini fark ettikten sonra bu alanla ciddi şekilde ilgilendiğinin ifade edildiği raporda, Fetullah Gülen'in öncelikle bir dönem Beşiktaş Spor Kulubünde yönetici olan İhsan Kalkavan ile futbol camiasına girme ve orada da bir kitle oluşturmaya ve İhsan Kalkavan'ı Beşiktaş Spor Kulubü başkanlığına seçtirmeye çalıştığının anlaşıldığı anlatıldı.

Raporda, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, ABD'ye kaçmadan önceki zaman diliminde kaydedildiği anlaşılan video görüntülerinde, Galatasaray Spor Kulubüne mensup 10 kadar futbolcuyla olan sohbetinde, “Dua ile himmet ile Galatasaray’ı ayağa kaldırmak lazım” şeklindeki ifadelerinin yer aldığı ve video kaydının Gülen'in futbola olan yakın ilgisini ortaya koyan deliller arasında olduğuna işaret edildi.

"Fenerbahçe'yi ve başkanını hedefe koydu"

Komisyon raporunda şu ifadelere yer verildi:

"FETÖ’nün, her türlü organizasyonda belirleyici ve hakim konumda olmayı hedeflediği, kendisine muhalif veya temkinli davranan kurum, kuruluş, dernek, vakıf yöneticilerini türlü kumpaslarla alaşağı ettikleri, etmeye çalıştıkları, her kuruluşta hakim konumda olmayı hedefledikleri bilinmektedir. 2010-2011 yıllarına gelindiğinde FETÖ’nün ülkemiz adli, idari, askeri gibi yapılanmasında en üst seviyeye ulaştığı, belki de bir güç sarhoşluğu ile yaklaşık 25 milyon taraftar kitlesine sahip olduğu tahmin edilen Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Fenerbahçe Spor Kulübü'nü ve kulübün başkanını hedefe koyduğu anlaşılmaktadır.

Örgüt kontrolündeki gazeteler ve televizyon kanalları aracılığıyla operasyon için uygun ortamı yaratmak adına gerekli enformasyon ve dezenformasyonun örgüt üyelerince yapıldığı anlaşılmaktadır."

FETÖ mensuplarınca yürütülen soruşturmada, “silahlı suç örgütü” iddiası ile teknik takibin (telefon dinlemeleri) yapıldığı, tüm delillerin bu suçtan dolayı toplandığı, yapılan operasyonlarda kişilerin ev ve iş yerlerinde silah arandığı ancak bulunamadığı belirtilen raporda, sonrasında şahısların, iletişimlerinin tespitinin devam ettiği dönemde 14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında “şike” yapmaktan tutuklandıkları, ancak kovuşturma aşamasında iddianameden farklı olarak “haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü” kurmak, yönetmek, üye olmaktan yargılama yapıldığına işaret edildi.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın, 3 Temmuz 2011 tarihinde başlayan "şike soruşturması" kapsamında, FETÖ/PDY’yi ima ederken kullandığı, “Ne şikesi, memleket elden gidiyor” sözünün kurulan kumpası özlü bir şekilde ifade ettiğinin kaydedildiği raporda, "futbolda şike" davasında FETÖ’nün rolünün tüm boyutlarıyla ortaya çıkması için yargılama sürecinin devam ettiği belirtildi.

Toplumsal hayatta yarattığı olumsuzluklar 

Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ/PYD) 15 Temmuz Darbe Girişimi ile Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nun taslak raporunda, "toplumsal hayat"a etkileri analiz edildi.

15 Temmuz FETÖ Darbe Kalkışmasının ülke üzerinde pek çok etkisinin gözlemlendiği, bu etkilerin bazılarının uzun sürede ortaya çıkacağının varsayılabileceği belirtilen raporda, çeşitli kamuoyu araştırmalarının kalkışmanın, can kayıplarına, yaralanmalara ve maddi yıkımlara yol açmış olmakla birlikte devlet-millet birlikteliği açısından olumlu sonuçlar da doğurduğu ifade edildi.

Olayların başladığı 15 Temmuz 22.00'den itibaren vatandaşların olaya müdahil olmaya başladığı,16 Temmuz sabahından itibaren ise bütün ülkenin 15 Temmuz gerçeğiyle yüzleştiği anlatılan raporda, siyasilerin darbe ve askeri makamların darbeye karşı tavır alması, sivil toplum kuruluşlarının çağrıları ve medyanın darbeye karşı tutumunun temel değerler etrafında ülkeyi birleştirdiği belirtildi.

Raporda, "15 Temmuz Darbe Kalkışmasının toplumsal algı açısından en kötü sonuçlarından biri TSK'nın böyle bir kalkışmaya alet edilmesidir." denildi.

Kalkışma sonrası yapılan saha araştırmalarındaki en bariz sonucun TSK'nın yara aldığı yönünde olduğuna işaret edilen raporda, halkın büyük bir çoğunluğunun bu konuda hemfikir olduğuna dikkat çekildi. Raporda, "15 Temmuz'u takip eden günlerdeki tutuklamalar, açığa almalar ve işten çıkarmalarla, TSK'nın yara aldığına dair kanaat halk nezdinde kemikleşmiştir." değerlendirmesi yapıldı.

Darbe kalkışmasının toplumsal hayatı zorlaştırıcı sonuçlarından birinin de özellikle Anadolu şehirlerindeki sanayici ve iş adamlarının tutuklanması, bazı şirketlere ve mallara el konulmasıyla çalışanların zamanla işsiz kalmaları olduğu vurgulanan raporda, "Bazı şehirlerde FETÖ'yle irtibatlı ve iltisaklı oldukları kesinleşen iş adamları ve sanayicilerin ekonomik gücü o şehirdeki iş gücünün yüzde 20'ye yakınını ifade etmektedir. FETÖ ile mücadelenin 15 Temmuz'dan önce başladığı bilinmektedir. Ancak FETÖ ile mücadele 15 Temmuz Darbe Kalkışması sonrası hızlanmış, FETÖ’cü eğitim, sağlık, medya gibi şirketlerin, kurumların hızlıca kayyum atanması sonra kapatılmasıyla sosyo-ekonomik yapımız kan kaybetmiş, yanı sıra söz konusu kurumlarla ve şirketlerle doğrudan ve dolaylı ilişki içindeki vatandaşlarımız da etkilenmişlerdir." denildi.

Bunlara rağmen söz konusu şirketlerle ve kurumlarla ilişkiyi bitirmede vatandaşların çoğunluğunun hızlı davrandığının görüldüğüne dikkat çekilen raporda, vatandaşların bu hususta ekonomik kaybı önemsemedikleri, sosyal kayıp açısından ise endişe duyduklarının gözlemlendiği aktarıldı.

Çeşitli Devlet kurumlarında görevli olduğu halde FETÖ ile iltisakı ve irtibatı olduğu tespit edilip tutuklanan, işten çıkarılan, kaçak durumda olan veya yurt dışına çıktığı bilinenlerin sayısı 150 bine yaklaştığı açıklanan raporda, bu kişilerin aile ve yakın akraba ilişkileri göz önüne alınırsa 15 Temmuz darbe kalkışmasının yaklaşık bir milyon insanı ailevi açıdan dolaylı etkilediğinin düşünüldüğü bildirildi.

Raporda, "Birçoğu üniversite eğitimi almış insanların FETÖ'yle irtibat içinde olmaları toplum nezdinde bir suç olarak kabullenilmiş olsa da bu durum ülkenin yetişmiş insanlarının kaybı olarak değerlendirilmekte ve FETÖ'ye nefreti artırmaktadır." değerlendirmesine yer verildi.

"Türk toplumunun kendine olan güveni de yenilendi"

15 Temmuz kalkışmasının, kimilerince iddia edildiğinin aksine dini yapılara ve kavramlara yönelik bir nefret doğurmadığının altı çizilen raporda, şunlar kaydedildi:

"Kamuoyu araştırmaları ile sosyal medya ağlarının taramasından edinilen sonuçlar Türk toplumunun büyük çoğunluğunun 15 Temmuz Darbe Girişiminde bulunanların din ile gerçek manada bir ilgilerinin olmadığına inanmaktadır.

Darbe Kalkışmasının ardından ilan edilen ve uygulanmaya başlanan olağanüstü hal, toplumu çok etkilemiş görünmemektedir. Gerek kamuoyu araştırma sonuçları gerekse açık kaynaklarda yer alan yorumlar OHAL"in Türk toplumunun genelinde toplumsal hayatı sarsmadığı yönündedir. Darbe kalkışması ile Türk toplumunun kendine olan güveni de yenilenmiş görünmektedir. Arap Baharı ile etrafı ateş çemberine dönen Türk toplumu, 15 Temmuz askeri kalkışmasına rağmen, toplumsal bütünlüğünü ve kardeşliğini bozmayarak, hem kendine güvenini tazelediğine, hem de hinterlandına ve dünyanın diğer coğrafyalarına birlik ve beraberlik mesajı verdiğine inanmaktadır. Farklılıklara rağmen bir arada yaşama iradesi ve kültürü 15 Temmuz'dan sonra ivme kazanmıştır." AA

Sıradaki Haber
Sanal alemde terörist avı! Tek tek yakalanıyorlar
Yükleniyor lütfen bekleyiniz