Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin davada savunmasını yapan eski Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Daire Başkanlığı Proje Geliştirme Şube Müdürü Albay Doğan Öztürk, hakim karşısında güvelik kameralarına yansıyan görüntülerini inkar etti.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen davanın sekizinci celsesinde savunmasını yapan eski Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Daire Başkanlığı Proje Geliştirme Şube Müdürü Albay Öztürk, Genelkurmay Başkanlığına giren Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerleri karşılamasının, iddianamede önemli bir konu olarak değerlendirildiğini söyledi.
15 Temmuz akşamı, ciddi bir terör saldırısı bilgisiyle hareket ederek karargahı emniyete almaya çalıştıklarını öne süren Öztürk, "O an itibarıyla özel kuvvetlerin karşılanmasında yanlış olan ne var? Ben o gece her ne yapmışsam, yanlış, doğru, karargahın emniyeti için yaptım. Darbe kastıyla yapmadım. Benim Genelkurmay Karargahı'nın o çitlerinin dışına yönelik hiçbir aktivitem yok, hiçbir yönlendirmem de yok. Dışarıdaki hadiselerle bağım yok. Benim görebildiğim kadarıyla Genelkurmay Karargahı'nda Türkiye çapıyla ilgili bir şey yapılmadı." diye konuştu.
Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşananların plansız olduğunu, olayların gelişen duruma göre şekillendiğini savunan Öztürk, şunları söyledi:
"Burada yargılanan herkes, darbe kastıyla karşınızda. Kasıt için bir planla hareket edilmiş olması gerekir. İddia makamının belirttiğine göre darbe saat 03.00'e planlanıyor, gerçekleştirildiği saat ise 20.30. Saat 03.00'te olan bir olay 20.30'a çekildiğinde doğaldır ki 03.00'teki hadisede bulunmayacak olup da 20.30'a yakalanan bulunabilir veya kastı olup da 20.30'a yetişemeyen olabilir. 20.30'da bu olaya yakalanan birinin darbe kastı bulunmayabilir? Ben böyle olduğuna inanıyorum. Bunun aksine kastı olup bu olayların içinde bulunmayanlar olabilir. Kendini 03.00'e ayarlamıştı, bir yere intikal edecekti ama yapamadı. Bu ayrımın hassas olduğunu değerlendiriyorum. Saat 20.30'da Genelkurmay'da bulunan kişiler saat 03.00'e kadar burada ne yapacaklardı? Bu girişim iddia edildiği gibi 03.00'te olsaydı Genelkurmaydaki durum çok farklı olacaktı.
"Yaşar Güler'i görmedim"
Öztürk, mahkeme başkanının, darbeyi ne zaman anladığı yönündeki sorusu üzerine, "Öyle bir anlamam yok. Bir sürü şeyden şüphelendim. Nasıl bir darbe olduğunu şu anda da anlamıyorum." dedi.
Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerlerin Genelkurmay kışlasına gelmesini de terör saldırısına karşı bir önlem olarak değerlendirdiklerini belirten Öztürk, şöyle devam etti:
"Kanalize olduğumuz tüm konuları bu kapsamda değerlendirdik. Bunlar hep bizim tehdit algımızı besledi. Televizyonda gördüğüm ilk husus, köprüde zırhlı araçlar. Bunun bende oluşturduğu algı, tehdidin yurt çapında olduğu şeklinde. Bir ara televizyonda kalkışma alt yazısını gördüm. PKK'nın 6-7 Ekim olaylarını, kapsamlı kalkışmanın provası olarak değerlendirmiş, bunun üzerine çalışmıştık. Bende oluşan algı oydu. Ben bildiri görmedim, Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarını görmedim. O ortamda oturup internete bakma durumu yok. Daha sonra 'Sıkıyönetim ilan edildi.' dediler. Bizim kırılma noktası vatandaşların gelişi oldu. O anda uyuşmayan bir durum çıktı. Bayraklı kişiler geliyor içeri. Öyle olunca oradaki kişilerle konuşma ihtiyacı hissettim. 'Komutan derdest edildi.' dediler. Ben bunu görmedim."
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, o dönem Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Yaşar Güler götürülürken çekilen fotoğrafları gösterip, "Köşede bakıyorsunuz" değerlendirmesi üzerine Öztürk, "Siz şu an yukarıdan bakıyorsunuz. Kamera yüksekten çekim yapıyor. Benim bakış açımla baktığınızda Yaşar Güler'i görebilir misiniz? Hele de yüzü dönük değil, sırtı dönük. Ayrıca tek yakalanan saniye burası." dedi. Öztürk, Mahkeme Başkanı'nın, "Meraklı bir gözle bakıyorsunuz sanki." karşılığını vermesi üzerine, "Hayır, esas ondan çok bir arbede var orada." dedi.
Karargah içinde başçavuş Mehmet Satun'un derdest edilmesinden önce eliyle Satun'u işaret ettiği ana ilişkin fotoğraf da gösterilen Öztürk, "Öyle bir şey yaptıysam kapıyı açık tutması için yapmış olabilirim. Açılır kapanır kapı var orada. Açılır kapanır kapıyı gösteriyorum ben orada." diyerek kendini savundu.
Doğan Öztürk, güney nizamiyede saat 21.30 civarında çıkan çatışmaya ilişkin silah seslerini hiç duymadığını da iddia etti.
Mahkeme Başkanı'nın "Sizce komutanları neden götürüyorlar?" sorusuna Öztürk, "Özel Kuvvetler, 'Standart prosedürümüz' dedi." yanıtını verdi. Bunun üzerine Oğuz Dik, Öztürk'e "Elleri bağlı bir orgeneral götürülüyor, bu mu standart prosedür?" karşılığını verdi.
Öztürk, darbe girişimini öğrendikten sonra hiçbir faaliyette bulunmayıp beklemeye başladığını, daha sonra da gözaltına alındığını söyledi.
Beraat talep etti
Öztürk, darbe girişimini kimin gerçekleştirdiği konusunda da yorumda bulunarak, FETÖ’cüler, önceden girişimden haberi olmadan o an katılan hükümet karşıtları, faaliyetin öne alınmasıyla birlikte katılımı artırmak ve toplu faaliyet gibi görünmesi için olayın içine çekilenler ve tamamen emir komuta zinciri içinde hareket edenlerin darbe girişiminde yer aldığını kaydetti.
Kendisini emir komuta zinciri içinde hareket eden grupta sayan Öztürk, darbe girişiminin planlayıcılarının, üst aklın ortaya çıkarılmasıyla belirlenebileceğini söyledi. Öztürk, Genelkurmay Başkanı, 2. Başkanı ve MİT Müsteşarı'nın bilgisi, diğer komutanların katkısı ya da ihmali olmadan böyle bir olayın gerçekleşemeyeceğini savunan Öztürk, TSK’nın Balyoz ve Ergenekon davalarıyla sendelediğini, 15 Temmuz’da ise nakavt edildiğini ileri sürdü.
Suçlamaları kabul etmeyen Öztürk, konsey üyeliği suçlamasına ilişkin hiçbir somut delil olmadığını savunarak, bu suçtan beraatini talep etti. Öztürk, diğer suçlardan tutuksuz yargılanmayı ve sonunda beraatini istedi.
Soruşturma, Öztürk'ün çapraz sorgusuyla sürüyor.