"Kredi derecelendirme kuruluşlarının farklı değerlendirmeleri var. Yeni bir haftaya giriyoruz ekonomi buna nasıl tepki verir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının not vermesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi.
Bu süreci sakin bir şekilde yürütebilmenin önemine işaret eden Kurtulmuş, "Yani ne notlarımızı yükselttiği zaman 'Türkiye ekonomisi güllük gülistanlık.' manasına gelmeli ne de not indirdiği ya da görünümü, istikameti değiştirdiği zaman 'Eyvah yandık, bittik.' moduna girmemeliyiz." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ekonominin kendi dinamiklerinin sağlıklı yürütülmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bu açıdan baktığınız zaman Türkiye'nin makro ekonomik dengelerinde çok şükür büyük bir sorun yoktur. Türkiye'de esas olan üretim tarafını artırmak. Yani Türkiye ekonomisinin üretim gücünü kuvvetlendirmektir. O çerçevede de biliyorsunuz sürekli birtakım tedbirler almaya gayret ediyoruz. Geçen hafta içinde Başbakanımızın cazibe merkezleriyle ilgili kamuoyuna açıkladığı bir teşvik programı var. Yani bizim yapmamız gereken üretimi artıracak, özellikle KOBİ'leri destekleyecek, Türkiye'de finansman maliyetlerini azaltacak tedbirleri alabilmektir. Makro ekonominin genel dengelerini bozmayacak şekilde ekonomi yönetimini sürdürebilmektir. Aynı şekilde bankacılık ve finans sektörünün de dengelerinin bozulmaması için gayret sarf etmektir. Böyle bakınca bu ekonomi derecelendirme kuruluşlarının şahsen etkilerinin fazla olmayacağı kanaatindeyim. Burayı hassas, dengeli şekilde geçirmeli, bunların ne manaya geldiğini iyi takip etmemiz lazım. Ama sonuç itibarıyla zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının ekonomik kaygılarla değil, siyasi kaygılarla da Türkiye'nin notlarıyla ilgili olumsuz davrandıkları oldu. Türkiye'nin açıkçası hem döviz üzerindeki bu baskının, döviz üzerinde oynayan birtakım uluslararası aktörlerin hem de derecelendirme kuruluşlarının bu son kararlarının Türkiye'nin köşeye sıkıştırılmasına dönük olarak sürdürülen kampanyanın bir parçası olduğunu düşünüyorum."
Referandum
Anayasa referandumuna ilişkin soru üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir kere erken seçim meselesini kaldıralım. Erken seçim ihtimali yoktur. Türkiye'de yeni seçilmiş bir parlamento var, yapacak çok işi var. Anayasa değişiklik paketi parlamentodan geçti. Parlamento buna benzer çok önemli işler yapacak. Dolayısıyla seçim meselesini bir kenara koymamız lazım. (Referandumdan) Karar ne çıkarsa çıksın, o ayrı bu ayrı bir konu. Referandum önümüzde önemli bir meseledir. Bu referandumu da 'Her şey referanduma bağlı.' şeklinde görmemek lazım. Referandum olacak, ne sonuç çıkarsa çıksın başımızın üstünde, Türkiye yoluna devam edecek. Demokrat olmak bunu baştan kabul etmek demektir. 'Referandumdan benim istediğim çıkmazsa bu millet yanlış yapıyor.' Yok böyle bir şey. Bu millet bizim kanaatimizce çok yüksek oranda 'evet' oyu verecektir. Ama ne karar verirse versin başımız gözümüz üstüne. Bu olgunluk içerisinde siyaset davranmak mecburiyetindedir. Yoksa birden fazla seçeneğin bir anlamı kalmaz siyasette. Referandumun Türkiye siyaseti için hatta Türkiye demokrasi tarihi için çok önemli bir adım olduğuna inananlardanım. İnşallah Türkiye burada yeni Türkiye istikametinde çok önemli bir virajı dönmüş olacak. Ama sonuçta bütün ekonomiyi, her şeyi getirip, referandum üzerinden konuşmanın da doğru olmadığını düşünüyorum."
"Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Evrim teorisinin müfredatta olup olmaması konusunda değerlendirmeniz nedir?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir. İlla bu teori, mutlaka okutulacak diye bir kural yok. Müfredatın içerisinde bu çalışma yapılır. Tezlerden bir tez olarak belki gündeme gelebilir. Sonuç itibarıyla 'Evrim teorisine inananlar, evrim teorisini bilenler çağdaş, ilerici insanlardır, buna karşı çıkanlar gerici, çağ dışı insanlardır.' görüşü esas çağ dışı görüştür. Evrim teorisi bu anlamda, eski tarih boyunca da tartışılan görüşlerden birisidir. Dolayısıyla bunun üzerinden bir tartışmayı çok doğru bulmuyorum."
"Maçka Parkı'nın sanırım bir kısmı kullanılamaz hale gelecek. Bu konudaki görüşünüz nedir?" sorusunu Kurtulmuş, belediyenin yeşilin tahrip edilmeyeceğine, ağaçların kesilmeyeceğine ilişkin açıklaması bulunduğunu belirterek, "İnşallah öyle olur. Büyükşehirlerimizde parklarımız, mezarlıklarımız dışında yeşil alan maalesef kalmadı." diye yanıtladı.
Bedelli askerlik
Kurtulmuş, bedelli askerlikle ilgili soruya ilişkin "Geçmiş dönemde bedelli askerlikle ilgili kamuoyundaki beklentilere sözcülük etmiş birisiyim. Ama Türkiye'nin şu ortamında, terörle mücadelenin bu kadar had safhada olduğu bir ortamda bedelli askerlik konusuyla ilgili herhangi bir çalışma Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığında mevcut değildir. Yakın dönemde de bu konunun gündeme gelmesi mümkün değildir." dedi.
Başbakan Yardımcılığı yanında Hükümet Sözcülüğü göreviniz de var. Her Bakanlar Toplantısı sonunda açıklama yapıyorsunuz, oradaki atmosferi anlatır mısınız?" sorusuna ise Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Böyle spesifik anlamda 'Şu eksik oldu.', 'Şu fazla oldu.' dediğim bir şey olmadı çok şükür şimdiye kadar. Ama şuna dikkat ediyorsunuz. Ben kişi olarak rahat konuşan birisiyim. Meramımızı da ifade etmeye çalışırım. Ama orada sadece kişisel görüşünüzü söylemiyorsunuz. Hükümetin görüşünü, resmi görüşü söylüyorsunuz. Öyle olacak ki ne bir kelime fazla söyleyeceksiniz, ne bir kelime eksik söyleyeceksiniz. Söylediğiniz sözlerle insanlara ne gereğinden fazla umut vereceksiniz ne umutlarını kıran bir şey ifade edeceksiniz. Hatta bırakın onu, bazen geliyor, yüz ifadelerimizden dahi anlam çıkaranlar oluyor, bu da son derece doğal bir şey. Dolayısıyla oldukça zor bir görev. Her şey kararında, yerinde ve gerektiği kadar olmak mecburiyetinde. Zorlayıcı bir görev."
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eşinize sorar mısınız, 'Ben bugün nasıldım?' diye..." sorusu üzerine, "Çocuklara, eşime sorduğum oluyor. En büyük tenkitleri de onlardan alıyorum. Çok açık şekilde beğenmediklerini de hatta biraz böyle acımasızca söyledikleri oluyor." ifadelerini kullandı.
"Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür"
Ünlü isimlerin başlattığı "Güçlü bir Türkiye için EVET" kampanyasına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür. Falanca 'evet' dedi diye ona karşı bir linç kampanyası veya 'hayır' dedi diye bir linç kampanyası yapmanın, doğru olmadığı kanaatindeyim. Zaten iki tane seçenek var. Ya 'evet' diyecek ya da 'hayır' diyecek. İnsanlara, 'Siz niye görüşünüzü açıklıyorsunuz?' diyemezsiniz ki. Dolayısıyla burada herkes rahat olsun. 'Evet' diyenler de 'hayır' diyenler de karşı taraftakine saygı duysun. Özellikle sanat ve spor camiasında çok rahatlıkla linç kampanyası başlatma eğilimleri oluyor zaman zaman. Rıdvan bunu söylediyse, kendi içinden geleni söylemiştir. Bir başkası başka bir şey söylüyorsa, yine kendi zihnindekini söylemiştir. Dolayısıyla gayet güzel, keyifli, yaratıcı bir kampanya aslında."
"Evet' terörle mücadeleye destek anlamına da gelir"
Kurtulmuş, "Sandıktan 'evet' çıkmış olması, terörle yapılan mücadeleye verilen bir destek anlamına da gelir. Hiç kuşkusuz böyledir. 'Hayır' isteyenler buradan da tersini okuyup yine kasıtlı bir yorum yapmasınlar. 'Hayır diyenler terörle mücadele yapılmasın mı? diyorlar' diyecekler. Duyuyor gibiyim o kasıtlı sesleri. Hayır onu kast etmiyorum. Ama 'evet' oyu çıkarsa, bu terörle mücadelenin daha etkin bir şekilde sürdürülmesine de 'evet' anlamına gelir." dedi.