Geçtiğimiz günlerde Suriye’de Mehmetçik’e yapılan saldırıda maalesef üç askerimiz daha şehit oldu. Aslında son dönemlerde bölgeden gelen hem saldırı haberleri, hem de saldırı girişimine dair bilgiler artmaya başladı.
Bu saldırılarda askeri araçlarımıza ya da sabit noktalarımıza güdümlü tanksavar füzesi (ATGM) atışları gerçekleşirken, ayrıca ‘tünel kazarak saldırı’ planı da belki de PKK tarafından bu bölgede ilk kez uygulandı.
Tüm bu yaşananlar haliyle ‘Nasıl önlemler alınabilir?’ sorusunu beraberinde getirdi. Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz ile süreci ve muhtemel yol haritasını konuştuk.
MİDAS yurt içinde çok iyi sonuçlar verdi
İlk konumuz tünel kazılarak yapılan saldırılar oluyor. DEAŞ’ın bölgedeki varlığı sırasında diğer terörist grupların da bu yöntemi öğrendiğini biliyoruz. Ayrıca diğer alanlarda ortaya bir eyleme koyamayan örgütlerin bu tür tercihlere yöneldiği de bir gerçek.
Peki Türkiye’nin elinde tünel kazılarak yapılmak istenen terör saldırılarını tespit edebilecek bir sistem var mı? Turan Oğuz bu sorunun yanıtına ‘MİDAS’ ismini zikrederek başlıyor… Açılımı Çok Amaçlı Akıllı Dağıtık Akustik Algılayıcı (MİDAS) olan sistem ASELSAN tarafından üretiliyor.
Halihazırda Türkiye’nin sınır hattında ve bazı kritik tesislerde bu sistemin kullanıldığını biliyoruz. Turan Oğuz, MİDAS’ın yurt içinde başarılı sonuçlardan verdiğini anlatıyor. “Teröristler sadece görünen yerden değil, görünmeyen yerlerden de geliyor” dedikten sonra MİDAS’ın sınır ötesindeki kritik noktalarda da kullanılması gerektiğinin altını çiziyor.
ATGM saldırılarından korunmak mümkün mü?
Haberin başında da bahsettiğimiz üzere Türkiye’nin sınır ötesinde maruz kaldığı saldırılarda güdümlü tanksavar füzesi (ATGM) atışları belki de ilk sırada.
Peki bunu engellemek ne kadar mümkün? Turan Oğuz, sınır ötesinde operasyon yapan neredeyse tüm ülkelerin benzer saldırılara maruz kaldığının altını çiziyor ve özellikle ABD güçlerinin Erbil ve Bağdat’ta yaşadıklarını anlatıyor.
Türkiye’nin de ATGM saldırılarıyla sık sık karşılaştığına değinen Oğuz, “Mayına karşı korumalı araçlarla ATGM saldırılarını engellemeniz mümkün değil. Bu saldırıları engellemek için farklı yöntemler var. Türkiye bu alanda çalışmaya zaten bir süre önce başlamıştı” bilgisini paylaşıyor.
Sahadan gelen talepleri hızla karşılayabilecek durumdayız
Turan Oğuz’un bu noktada üzerinde durduğu bir diğer husus Türkiye’nin son yıllarda ulaştığı imkan ve kabiliyetler oluyor. Gelinen noktayı “Yeni tehditlere hemen uyum sağlayabiliyoruz” şeklinde özetliyor Oğuz.
Sonra sözlerini biraz daha açıyor ve “Tehdide göre hemen yeni bir ürün ortaya koyabiliyor ya da elimizdeki farklı projelerden melez, inovatif bir ürün ortaya çıkarıp ilgili tehdide karşı kullanabiliyoruz. Bundan 10 yıl önce böyle bir kabiliyetimiz yoktu. Ancak şimdi var. Bu nedenle de ATGM ya da tünel saldırıları konusunda da benzer bir şekilde ilerleyebiliriz” diyor.
Mevcut sistemler nasıl çalışıyor?
Turan Oğuz anlatmaya ‘Peki çözüm ne?’ sorusunu da içine kapsayacak şekilde devam ediyor. Öncelikle iki farklı temel çözüm olduğunu öğreniyoruz. Bunlardan ilki; söz konusu tehdidi işlevsel olarak imha etmek.
İşlevsel imhadan neyi kastettiğini soruyoruz Oğuz’a:
“Bu sistemde kızılötesi karşı tedbir sistemi, üzerine gelen SACLOS güdümlü tanksavar füzesini karıştırıyor, kamaştırıyor ve algoritmaları bozulan füze kendini imha ediyor. Basit, ucuz, her platforma uygulanabilir bir sistem.
Ülkemizde Meteksan’ın Anti Tank Güdümlü Mermilerine Karşı Tedbir Uygulama Birimi adını verdiği böyle bir sistem üzerinde çalıştığını biliyoruz. Kaldı ki IDEF21’de Meteksan’ın Nazar ismi verilen sistemi de görücüye çıktı. O sistem de daha gelişmiş kızılötesi ve elektro-optik arayıcı başlıklı füzeler için engelleme yapabilecek. Nazar biraz daha uzun vadeli bir proje, farklı versiyonları ve boyutları da yapılabilecek. Gelecek yıllarda buna benzer bir çalışmayı taktik tekerlekli zırhlı araçlarımız üzerinde görebiliriz.”
ASELSAN doğrudan imha için çalışıyor
İşlevsel imhanın yanı sıra bir diğer seçenek fiziksel imha. ASELSAN’ın ‘Akkor’ ile bu alanda çalıştığını anlatıyor Turan Oğuz. Burada da benzer şekilde önce hedef tespit ediliyor. Ardından izleniyor ve son olarak karşı bir mühimmat ateşlenerek hedef havada imha ediliyor.
Tüm bunların yanı sıra, sabit mevziler için, acil çözüm olarak, lazer ikaz alıcı sistemlerle entegre çalışan ağ sistemleri kullanılabileceğine de işaret ediyor Oğuz ve “Sistem tehdit algıladığında ağ ya da koruma kalkanı harekete geçer. Tehdit yokken herhangi bir ağ ya da koruma kalkanı kullanımı söz konusu olmaz” diyerek alternatiflerden bahsediyor.
Bir an önce hızlanmak lazım
Her ne kadar yerli ve milli firmaların bu alanda çalışmaları olsa da güncel durumda sahadaki zırhlı araçlarımızda ya da kritik noktalarda bu tür korumalar henüz yok. Tanklar için de durumun pek farklı olmadığını anlatıyor Oğuz ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Tanklara geleceksek olursak, en son paylaşılan bilgilere göre, M60TM tanklarımızda dahi sadece 40 adet PULAT aktif koruma sisteminin takılı olduğunu biliyoruz. On binlerce askerin sınır ötesinde görevde olduğu gerçeğinden yola çıkarsak bu rakamın artması gerektiği bir gerçek.
Bu nedenle bir an önce hızlanmak lazım. Sadece araçlara, askerlere yönelik değil üslerimize dair de tehditler artıyor. Çünkü yer değiştirmediğiniz zaman daha büyük bir hedef haline geliyorsunuz.
Belki de yukarıda bahsettiğimiz işlevsel ve fiziksel imha seçeneklerinin ikisini de aynı unsurlar üzerinde kullanmamız da gerekebilir. Sonuçta her zaman ‘katmanlı’ bir savunma şemsiyesinden bahsediyoruz. Elektronik olarak kaçırdığınız bir hedefi vurarak imha etmek şart olabilir.
Tüm bunları dikkate almalı ve bir an önce modern karşı tedbir sistemlerinin çalışmalarında hızlanmalıyız. Aksi halde üzülerek benzer saldırılara maruz kalmaya ve şehitler vermeye devam etme riskimizin son derece yüksek olduğunu hatırlatmak zorundayım.”