Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Barış Pınarı Harekatı, Kuzey Suriye'de bir terör koridoru hatta bir terör devleti kurmayı hedefleyen amaçları ortadan büyük oranda kaldırmıştır. Bu terör koridoruna çok ciddi bir darbe vurulmuştur ama teyakkuz halimiz devam etmektedir. Teröristlerin niyetlerinden kolay kolay vazgeçmeyeceğini biliyoruz." dedi.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın 17'ncisinde Barış Pınarı Harekatı başta olmak üzere bölgesel gelişmelerin ele alındığını bildiren Kalın, "Cumhurbaşkanımız, özellikle hem sahada hem masada yürütülen başarılı diplomasi sayesinde elde edilen neticelerin, Türkiye'nin güvenliği ve bölgenin istikrarı açısından büyük önem arz ettiğini kendileri özellikle altını çizdiler. Bundan sonra da önümüzdeki süreçte büyük zorluklarla beraber önemli fırsatları da içermektedir." ifadesini kullandı.
Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nın sağladığı fırsatlar çerçevesinde çalışmaların yoğun bir şekilde devam edeceğini, Suriye dosyasının karmaşık, büyük bir dosya olduğunu, şu ana kadar teröristlerden temizlenen bölgenin genişliği düşünüldüğünde hem Türkiye'nin sınır güvenliği hem de Suriye'de yaşayanların istikrarı açısından önem arz ettiğini vurguladı.
Gerek siyasi sürecin ilerletilmesi, gerek anayasa Komisyonunun çalışmalarını devam ettirmesi ve gerekse Suriye'de meşru, demokratik ve kuşatıcı bir yönetimin iş başına gelmesi için seçimlerin yapılması noktasında yapılacak çok şeyin olduğun söyleyen Kalın, şöyle devam etti:
"Ayrıca terörle mücadelenin sadece noktasal bir süreç olmadığını, devam edegelen bir süreç olduğunun altını çizmek isteriz. Barış Pınarı Harekatı özellikle kuzey ve kuzeydoğu Suriye'de, sınırımızın hemen güneyinde bir terör koridoru, hatta bir terör devleti kurmayı hedefleyen amaçları büyük oranda kaldırmıştır. Bu terör koridoruna çok büyük bir darbe vurulmuştur ama teyakkuz halimiz devam etmektedir. Zira teröristlerin niyetlerinden, eylemlerinden kolay kolay vazgeçmeyeceklerini biliyoruz."
"Çalışmalarımıza ara vermeden devam edeceğiz"
Suriye üzerinde oynanan oyunların da devam etiğinin farkında olduklarını vurgulayan Kalın, "Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız bu noktalara da dikkat çekmek suretiyle bundan sonraki askeri, istihbari ve diplomatik çalışmalarımıza ara vermeden devam edeceğimizi ifade etmiştir." dedi.
Çeşitli bakanlıkların sunumları olduğunu belirten Kalın, özellikle Adalet Bakanlığının hukuk davalarının hızlandırılması ve yargıya güvenin artırılması konusunda yaptığı reform çalışmasının Kabine ile paylaşıldığını belirtti.
Adalet Bakanlığının konuyla ilgili çalışmasının devam edeceğini ifade eden Kalın, daha önce Yargı Reformu olarak ortaya konan belgenin Türkiye'de hukuk sisteminin daha etkin işlemesi yönünde önemli reformları içerdiğini ifade etti.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün, vatandaşın yargıya güveninin artırılması noktasında hazırlanan taslağı Kabine'de paylaştığını bildiren Kalın, "Güvenlik" başlığı altında Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının sunumları olduğunu söyledi.
Bu sunumlarda özellikle Suriye merkezli olmak üzere ama Irak ve diğer bölgelerdeki terörle mücadele konularına yoğunlaşıldığını belirten Kalın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da sunum yaptığını ve diplomatik süreçlerle ilgili kabineyi bilgilendirdiği ifade etti.
"Barış Pınarı Harekatı, önemini hala koruyor"
Gençlik ve Spor, Tarım ve Orman ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanlarının da sunum yaptığını belirten Kalın, şunları kaydetti:
"Barış Pınarı Harekatı, sadece bizi değil dünya siyasetini de doğrudan ilgilendiren bir konu olması hasebiyle önemini hala koruyor. Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız bu harekatın amacını iki başlıkta özetlemişti. Birincisi, sınırlarımızı terör unsurlarından tamamen temizlemek ikicisi de mültecilerin evlerine gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde dönmelerini sağlayacak şartları oluşturmak. Bunun ilk aşaması büyük oranda gerçekleşmiş durumda Tel Abyad ve Resulayn arasında yaklaşık 154 kilometrelik alan, 30 kilometre derinliğine terör örgütleri unsurlarından temizlenmiş bulunuyor. Tabi sınırda YPG terör örgütünün çıkmayı reddettiği yerlerde zaman zaman bir takım hadiselerin yaşandığını, saldırıların olduğunu biliyoruz."
"Terör örgütü gerçek yüzünü ortaya çıkarttı"
Barış Pınarı harekat bölgesinde bir askerin şehit olduğunu anımsatan Kalın, "El yapımı bir patlayıcının patlatılması sonucunda bir uzman çavuşumuz şehit oldu, kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bu tür provakasyonlar ve tuzaklara karşı da teyakkuz halinde olmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Barış Pınarı Harekatı ile yaklaşık 145 kilometrelik alan teröristlerden temizlendi. TSK sivillerin zarar görmemesi için mücadeleye devam ediyor.https://t.co/rGoqLnYntf pic.twitter.com/5PFzy56X7n
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) November 4, 2019
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bulunduğu bölgelerde sivillerin zarar görmemesi, herhangi bir insani krizin yaşanmaması ve saldırıların önlenmesi için de gece gündüz mücadeleye devam ettiğini vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
"Bu terör unsurlarının kalleş yüzü her seferinde tekrar tekrar ortaya çıkmakta. Nitekim evvelsi gün hem Tel Abyad'ta pazar yerinde YPG'nin yaptığı saldırı da bu terör örgütünün gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkartmış bulunmaktadır. Buna rağmen terör örgütünün kara propaganda yapmak suretiyle ülkemiz aleyhine bir takım faaliyete devam ettiğini de görüyoruz. Bizim için hayretamiz olan Batılı ülkelerin, terör örgütünün propagandasına bu kadar kulak vermeleri. Belki cümleyi tersinden kurmak lazım. Belki de hayret etmemek lazım. Kendi besledikleri, destekledikleri terör unsurları mevzide, sahada alan kaybettikçe, darbe yedikçe kendilerinin öfkesinin, paniğinin arttığını da görüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Batılı ükelerin terör örgütünün kara propagandalarına kanmalarına ve inanmalarına hayretle bakıyoruz.https://t.co/rGoqLnYntf pic.twitter.com/tzQCHWDgf9
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) November 4, 2019
Barış Pınarı Harekatı'na verilen tepkilerin dozunun da doğrudan rahatsızlıkla ilgili olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Son 15-20 gün içerisinde yaşanan hadiseler bu gözlemimizi de teyit etmektedir. Örneğin sivillerin katledildiği, Kürtlerin hedef alındığı, özellikle Hristiyan azınlıkların Türk Silahlı Kuvvetleri ya da onların desteklediği birimler tarafından taciz edildiği, kaçırıldığı yahut öldürüldüğü yönünde propagandanın halen devam ettiğini ve belli çevrelerde de etkili olduğun görmeye devam ediyoruz. Özellikle Tel Tamir kasabasıyla ilgili son günlerde aslı astarı olmayan bir takım haberlerin yapıldığını görüyoruz. Şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; Tel Tamir kasabası bizim harekat alanımızın dışında. Normalde burada bir çatışma olmaması gerekirken, buraya YPG'nin mevzilenmek, konuşlanmak suretiyle hem bizim askerlerimize hem de Suriye Milli Ordusu'na taciz atışları yaptığını, askerlerimiz ve istihbarat birimlerimiz tespit etmiş bulunuyorlar. Bu saldırıların amacı bir karşı mukabeleyi harekete geçirmek.
Bu saldırılar neticesinde bizim cevap vermemiz, bunun neticesinde de bütün dünyaya, 'Bakın Türkler ve onların desteklediği Suriye Milli Ordusu, buradaki Hristiyan azınlığı hedef alıyor' diye bir propaganda oyunu oynamaya çalışıyorlar, biz bu oyunu gördüğümüz için gerek Amerikalılara gerek diğer ilgili muhataplara bu konuyu bütün detaylarıyla anlatmış bulunuyoruz. Kiliseleri dahi kullanarak yer yer bu atışların yapıldığını ve bir tahrik unsuru olarak kullanıldığını ifade etmek istiyorum."
Türkiye'nin hem kendi topraklarında hem de bölgedeki bütün azınlıkların ve diğer etnik grupların can ve mal güvenliği konusunda en büyük hassasiyeti gösterdiğini ve göstermeye devam edeceğini belirten Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nın başarısını gölgelemeye yönelik kara propaganda faaliyetlerine karşı herkesin çok dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Kalın, Suriyeli mültecilerin ülkesine dönmesine ilişkin, "BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin bu konuda bir çalışma yapması için de süreç başlamış bulunuyor." bilgisini verdi.
Kalın, terör örgütü YPG'nin Tel Tamir'deki taciz/saldırılarıyla ilgili, "Normalde burada bir çatışma olmaması gerekirken, buraya YPG'nin mevzilenmek, konuşlanmak suretiyle hem bizim askerlerimize hem de Suriye Milli Ordusu'na taciz atışları yaptığını, askerlerimiz ve istihbarat birimlerimiz tespit etmiş bulunuyorlar." şeklinde konuştu.
"Terör örgütünün sınırlarımızdan uzaklaştırılması, mücadelenin bittiği anlamına asla gelmez"
Kalın, "Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı ve PKK ile mücadelesi, DEAŞ ile mücadeleyi zaafa uğratıyor' iddialarını ortaya atmak, bu terör örgütüne kol kanat germekten başka bir şey değildir." dedi.
Kalın, "Müttefiklerimizden terörün her türüne karşı açık, net tavır almalarını bekliyoruz. Bu ister Amerika Birleşik Devletleri olsun ister Avrupa Birliği olsun ister başka ülkeler olsun. PKK'yı kağıt üzerinde terör örgütü olarak tanımlamak tek başına yetmez, pratikte ne yaptığınız önemli." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde bu terör örgütünün (PKK/YPG) sınırlarımızdan uzaklaştırılması, bu mücadelenin bittiği, yahut yavaşladığımız, durakladığımız anlamına asla gelmez. Bunu açık ve net bir şekilde tekrar ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Tel Abyad'ın doğusunda ilk devriye yapıldı. Bu süreçte herhangi bir PKK/YPG paçavrasına rastlanmadı. Üç noktada tünel çalışması yapıldığı tespit edildi.https://t.co/rGoqLnYntf pic.twitter.com/86SLsUwYx8
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) November 4, 2019
Rusya ile ikinci devriye yarın
Kalın, Tel Abyad'ın doğusunda 1 Kasım günü gerçekleşti. Yaklaşık 87,5 kilometre uzunlukta, derinlik olarak 9-9,5 kilometre genişlik olarak 32,5 kilometrelik bir alanda 5 Kirpi 26 personel ile askerlerimizin katılımı ile ilk ortak devriye gerçekleşti. Bu süreçte herhangi bir PKK/YPG paçavrasına rastlanmadı. Mevcudiyetine dair olumsuz bir tespit yapılmadı. Üç noktada tünel çalışması yapıldığı tespit edildi. İkinci devriyenin yarın yapılması planlanmakta. Bununla ilgili askeri makamlarımız Rus mevkidaşlarıyla yakın temas içerisindeler." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti hakkında ise Sözcü Kalın, şöyle konuştu:
"Sayın Trump bu daveti yaklaşık 3 hafta kadar önce kendisi bizzat yaptı bir telefon görüşmesinde... Daha sonra biz mevkidaşlarımızla görüşerek daveti belirledik. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir ziyaret talebi söz konusu olmamıştır. Ziyaretin olup olmayacağına dair değerlendirmemiz şu anda devam ediyor. Bu ziyaretten amacımız Washington'a gitmiş olmak değil, tam tersine ülkemizin çıkarları doğrultusunda somut neticeler elde edebilmektir. Savunma sanayisinden terörle mücadeleye, Suriye'deki gelişmelerden ikili ticaret hacimin artırılmasına kadar Amerika Birleşik Devletleri ile yürüttüğümüz pek çok konu var. Bunlarla ilgili somut adımların atılması, neticelerin elde edilmesi bizim birinci önceliğimizdir. Ziyaretin sebebi de amacı da budur. Eğer bu hedefe ulaşabileceğimize dair tereddütlerimiz izale olmazsa, bu ziyaretin gerçekleşmemesi de mümkündür. Ama bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız değerlendirmelerini halen yapıyorlar. Nihai olarak kararını yakın birkaç gün içinde belki vereceklerdir. Bu ziyaret talebi bizden gelmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir talebi olmamıştır. Sayın Trump'ın daveti üzerine planlanmış bir ziyarettir. Olup olmayacağına dair değerlendirmelerimiz de şu aşamada devam etmektedir."
Yargı Reformu Paketinde "Af konusunun bugün gündemde yer alıp almadığı ve emeklilikte yaşa takılanların durumunun ne olacağı"na ilişkin soru üzerine Kalın, "Af konusunun bugün gündeme gelmediğini" söyledi.
Kalın, bugün daha ziyade hukuk davalarının hızlandırılması ve vatandaşın bu süreçte daha etkin, daha kısa süre sonuç almasını sağlayacak düzenlemelerin gündemde olduğunu, emeklilikte yaşa takılanlar meselesinin de gündemde yer almadığını ama Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 3600 ek gösterge ile bir çalışması olduğunu, onun da bugünkü toplantıda gündeme gelmediğini kaydetti.
"KHK'ler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir tercih değil, bir zorunluluk"
Bir gazetecinin, Bülent Arınç'ın birkaç gündür yaptığı açıklamalara ilişkin sorusu üzerine Kalın, "Öncelikle Bülent Bey'in açıklamaları, kendi şahsi görüşleridir, Yüksek İstişare Kurulu adına yapılmış bir açıklama değildir." dedi.
Kalın, KHK'lerin, o günün, o olağanüstü şartların altında, içerisinde hayata geçirilen bir uygulama olduğunu belirterek, "KHK'ler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiş bir uygulamadır." vurgusunu yaptı.
Sözcü Kalın, şöyle devam etti:
"Zira siz böyle bir terör örgütünün böyle bir saldırısıyla karşı karşıya kaldığınızda, binlerce militanıyla devletin her yerine sızmış bir örgüte karşı mücadele etmek durumunda kaldığınızda siz de olağanüstü tedbirler almak zorundasınız. Zaten kanun hükmünde kararnamelerin temel mantığı da budur. Normal şartlar altında, normal yasal prosedürlerle yapılır. Bir kere bunun altını çizmemiz lazım. KHK'ler, durup dururken gündeme alınmış bir şey değildir. O gece yaşadıklarımızı, ondan önce ve sonra yaşadıklarımızı hepimiz biliyoruz.
Bir genelleme yaptığınızda, 'bir faciadır' dediğinizde, 15 Temmuz darbe girişimi faciasını adeta gölgeleyen bir tutum sergiler gibi algılanırsınız doğal olarak. Bunun yerine KHK'ler ile ilgili alınan kararların hukuk zemini çerçevesinde yargı yoluna götürülmesi, başvuru yapılması yönünde neler yapılabilir, bunlar üzerinde durulmuştur ve bununla ilgili mekanizmalar da zaten kurulmuştur."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu mekanizmaların işlemekte olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla, bunu böyle bir külli hükümle zemmetmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Kendi şahsi görüşleridir dediğim gibi." şeklinde konuştu.
"Türkiye'yi ileriye taşıyan siyasi hareketin adresi bellidir"
"Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun 'Toplumsal bir anlaşma imzalayalım' şeklinde açıklamaları oldu. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kalın, şu açıklamalarda bulundu:
" 'Toplumsal bir sözleşme imzalayalım' açıklaması, eğer kendi siyasi gündeminin ötesine geçebilecek derinlikte, mahiyette bir açıklama ise o zaman şunu belki hatırlatmak lazım; Sayın Cumhurbaşkanımız, çeşitli vesilelerle Türkiye ortak paydası üzerinde zaten durmaktadır ve bunu da AK Parti'nin 17 yıllık iktidar süreci içerisinde azami ölçüde de hayata geçirmiş bir liderdir. Bu süreç içerisinde tabii ki pek çok siyasi değerlendirmeler yapılmıştır, farklı kavramlar üretilmiştir ama sürekliliği olan ve Türkiye'yi her gün bir adım ileriye taşıyan siyasi hareketin adresi de bellidir, siyasi liderin ismi, kimliği de bellidir.
Türkiye ortak paydası içerisinde yürütülen bu çalışmaların en önemli sonuçlarından bir tanesi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmuştur. Milletimiz, buna yüzde 50'den fazla destek vermek suretiyle de hayata geçirmiştir. Dahası Sayın Cumhurbaşkanımız kendi siyasi hayatında çok önemli bir karar almış, 50+1'i çıta olarak koymuştur. Yani, parlamenter sistemde çok daha az 30, 35, 40, yüzde 43 gibi oy oranıyla tek başına iktidar olmak varken 50+1 gibi yeni bir çıta, yeni bir hedef koymuştur. 'İttifaklar dönemi kapansın' veya 'ihtilaflar değil ittifaklar üzerinden gidelim' gibi ifadeler de kullanılıyor. Bunun da yolu açıktır. Diğer siyasi partiler de bir ittifak kurmuştur."
Kalın, demokratik kurallar çerçevesinde insanların, siyasi partilerin, vatandaşın, seçmenin farklı tercihler yapmasının önünü açacak yolların da mevcut olduğunu dile getirerek, "Dolayısıyla burada Türkiye ortak paydası çerçevesinde milli ve yerli bir bakış açısıyla ama dünyaya da kendimizi kapatmadan tarihi, kültürel mirasımızı dünyanın bugünkü kazanımlarıyla mezcederek bir perspektif geliştirmek zaten mümkündür. Bu da büyük oranda hayata geçirilmektedir." dedi.
"Türkiye, bugüne kadar hiçkimseyi kapıya koymamıştır"
Bir gazetecinin, "Sayın Cumhurbaşkanı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i kabul etti. Görüşmede, Güvenli Bölge'ye ilişkin olarak Uluslararası Donörler Toplantısı gündeme geldi mi?" sorusuna Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Guterres ile yaptığı toplantıda bu konuyu gündeme getirdi. Zira külfet paylaşımı noktasında hem BM'nin hem de uluslararası aktörlerin devreye girmesi bizim açımızdan da önem arz ediyor." yanıtını verdi.
Kalın, bu konunun sadece Türkiye'nin meselesi olmadığının altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Sayın Guterres de özellikle bu külfet paylaşımı ve mültecilerin geri dönüşüyle ilgili uluslararası toplumun sorumluluk alması konusunda son derece pozitif tutum ve yaklaşım sergiledi. Bu konuda çalışmalara destek vereceğini de ifade etti. Şu anda BM Mülteciler Yüksek Komiseri ile de Dışişleri Bakanımızın bir görüşmesi olacak. Daha önce Dışişleri Bakan Yardımcımız görüşmüştü.
Dolayısıyla bu süreci BM çatısı altında nasıl ilerleteceğimize dair detaylı çalışmalar şu anda yapılıyor. Ben tekrar bu vesileyle şu hususun altını çizmek istiyorum; Türkiye, bugüne kadar hiçkimseyi kapıya koymamıştır, tam tersine biz açık kapı politikasıyla ki bu Cumhurbaşkanımızın resen kendi siyasi iradesi ve vicdanıyla ortaya koyduğu çok önemli insani bir politikadır. Biz geçtiğimiz 6-7-8 yıl içerisinde Suriye'den binlerce insanın hayatını bu politika sayesinde kurtardık.
Türkiye'de bulunmaları zaman zaman tartışma konusu oluyor ama bu insanların cehennem ateşinden kaçarak bu topraklara geldiğini akıldan çıkartmayalım. Bu sayede insanlara biz kapılarımızı, gönüllerimizi açtık ve hamdolsun bu insanlar en azından can ve mal güvenlikleri sağlanan bir yerde hayatlarını idame ettiriyorlar. Elbette eninde sonunda ülkelerine döneceklerdir."
Bunun şartlarını oluşturmak için şu anda da çalışmaların sürdüğünü aktaran Kalın, şunları kaydetti:
"Bunun gönüllü, güvenli, insan onuruna yakışır bir şekilde gerçekleşmesi için de biz çalışmalarımızı yoğun bir şekilde devam ettireceğiz. Uluslararası toplum bu konuda defalarca sınıfta kaldı. Biz tekrar çağrı yapıyoruz; bu insanlara sırtlarını dönmesinler. Bunlar en az bir Avrupalı, bir Amerikalı kadar insan onuruna layık, özgürlük, barış, huzur ve refah içerisinde yaşamayı hak eden insanlardır. Bunların hayatlarına katkı sağlayacak bir zeminin, şartların oluşması için sorumluluk herkestedir. Hem siyasi bir sorumluluktur hem ahlaki bir sorumluluktur hem de insani bir mesuliyettir. Bu mesuliyetten kaçmamaları kendi insanlıkları açısından bir zaruriyettir."
Kaynak: AA