Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Slovakya Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanı Miroslav Lajcak ile düzenlediği ortak basın toplantısında, "İdlib'deki kararlılığımızı Rusya'ya da ilettik. Rejimin saldırganlığı arttı, Rusya ile süreci tekrar ele alıyoruz. Yarın Türkiye'ye gelecek Rus heyete Rusya Dışişleri Bakanı heyete başkanlık edecek." dedi.
Görüşmede Soçi Mutabakatı'ndaki harita masaya açılacak. Rejime verilen süre hatırlatılacak.
İdlib haritası değişmeyecek
Ankara'nın önceliği Soçi mutabakatındaki sınırlara uyulması. Görüşmelerden sonuç alınmaz ise 2 yıl önceki plan devreye sokulacak. İdlib'in kuzeyinde belli bir derinliğe inilip Suriyeliler için güvenli bir bölge oluşturulacak.
Rus heyetle görüşmelerde altı çizilecek bir diğer konu gözlem noktaları. İdlib çatışmasızlık bölgesinde kalmaya devam edecekler. Heyetler uzlaşırsa Erdoğan ve Putin'in yüz yüze görüşmesi gündeme gelecek.
ABD ile İdlib görüşmesi
Washington yönetimi de İdlib'deki süreci yakından takip ediyor. Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey başkanlığındaki bir heyetle görüşme gündemde.
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen de Türk heyeti ile görüşebilir.
13-16 Şubat'taki Münih Güvenlik Konferansı da İdlib açısından önemli. Konferansa Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar katılacak. Rejim saldırılarından kaçan Suriyelilerin oluşturacağı göç dalgasına dikkat çekilecek.
İdlib için yeni plan ne olacak?
Şubat ayı sonuna kadar rejim güçlerinin gözlem noktalarının gerisine çekilmemesi durumunda, Türkiye'nin atacağı adımlar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca, "Türkiye bir kısım önlemleri aldı rejimin hareketliliği noktasında. Türkiye için en önemli sorun kendisine yönelik bir göç dalgısının oradaki insanları mecbur bırakması. Rejimin hareketin nedeniyle. Dolayısıyla rejime karşı yapılan her türlü harekat yada söylem tamamen bu göç dalgasını bir şekilde oluşturmamak üzerine Türkiye'nin politikası." dedi.
Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, Serakip çevresinde bir dizi askeri önlem aldı ve kentin kuzeyden güneye ve doğuya doğru açılan üç anayolu üzerinde kontrol noktası tesis etti. Bunun için de bir kısım askeri tahkimat da yaptı. Sadece batı çıkışını açık bıraktı. Buna rejim güçlerinin hafta sonu verdiği karşılık malesef 7'si asker 1'i sivil 8 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun şehit edilmesi oldu. Türkiye buna da büyük karşılık verdi fakat burada esas verilen ana Türkiye adına Cumhurbaşkanımız dedi ki, Şubat'ın sonuna kadar süre veriyorum bu süre sonunda kendi işimizi kendimiz halledeceğiz.
"Zorlayıcı diplomasi sürdürülebilir değil"
Bugünkü yaşadığımız süreç malesef zorlayıcı diplomasiyi çok daha fazla öne çıkarıyor. Zorlayıcı diplomasi dediğimiz şey askeri gücünüzü kullanarak bir şekilde karşı tarafı diplomasi masasına çekmektir. Fakat bu zorlayıcı diplomasi sürdürülebilir değildir. Bunu diplomasiye döndürmeniz lazım Türkiye bunu son dönemde gayet başarılı yaptı. Bunun iki temel örneği, Barış Pınarı'nda Rusya ve ABD'nin 10 gün içerisinde mutabakat imzalamaya zorunlu kılınması. Yine Meclis'ten alınan Libya'ya asker gönderme kararı ile beraber gerek Moskova'da gerek Berlin'de ve uluslararası anlamda iki tane konferansın yapılmasına da ön ayak olması oldu Türkiye'nin.
Bugün süreç bizi buraya doğru götürüyor gibi geliyor. Keza bizim kurduğumuz kontrol noktaları da malesef rejim güçlerinin ele geçirdiği bölgelerin ortasında kaldı. Hani bir nevi rejimin içerisinde kendi kontrol noktamızı kurmuş olduk. Bu da tabi rejimin gelecekteki bunu görüyoruz yan yollardan bir parça Serakip'in bir parçasını pas geçerek M5 üzerinden Halep'e doğru ilerlemeye çalışması da beklenebilir bu açıdan baktığınızda.
Burada Rusya'da önemli. Rusya tüm bunlar yaşanırken uçaklı saldırılarına devam ediyor. Tüm bunları toparlarsak bir tarafta Türkiye diğer tarafta Rusya ve esed rejimi iki tarafında attıkları adımlar sahada yeni bir mevzilenmeye başladıklarını yada karşılıklı olarak elleğrini güçlendirdiklerini gösteriyor. Bu tip karşılıklı atılan adımlar malesef tansiyonu sürekli yükseltiyor ve tehlikeli bir tırmanmaya doğru gidiyoruz İdlib üzerinde. Son nokta da İdlib Suriye'deki son kanlı çatışmanın belki de merkezi haline gelebilecek durumda. Çok tehlikeli bir durum bu keza bundan sonraki süreçte benim algıladığım Türkiye'nin bu göçü kendi içinde kabul etmeyeceğine göre Suriye'de İdlib'in belli bir kesiminde ister 30 kilometre ister 40 kilometre deyin bir güvenlik koridoru oluşturulmasına doğru gidiyor.
Soci Mutabakatı güncellenir mi?
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seviyesinde Şubat'ın sonuna kadar süre vermesi zorlayıcı diplomasinin bir unsuru. Fakat bunun diplomasiye evrilmesi yeni bir mutabakata doğru götürür mü evet götürebilir. Türkiye'de zaten burada bir çatışma yaşayıp da bu çatışmadan büyük zararlar görmek ya da işin içinden çıkılmaz bir boyut almasına yol açmak istemez. Böyle bir niyeti de yok.
Türkiye'nin bunun yanında Rusya, Esed-Türkiye çatışmasına da müsaade etmez. Çünkü bu Rusya için de kayıp olur. İdlib konusunda ABD'den büyük taziye mesajları geldi. Ben bunu sıklıkla şuna benzetiyorum, "Evin içerisinde iki tane hırsız yakalanmış, emniyete götürmüşler biri demiş ki bu çaldı diğeri demiş ki öteki çaldı." Rusya ile ABD'nin stratejisi de Suriye'de malesef bu. ABD'nin bu kadar taziye mesajı yayınlıyorlar fakat, bunların tonlarca ve binlerce tırla destekledikleri YPG/PYD'nin şehit ettiği askerlerimiz, güvenlik görevlilerimiz için neden taziye mesajı yayınlamadılar.
İşte bu açıdan bakılınca Rusya'nın da ABD-Türkiye yakınlaşmasının ya da yakınlaşma demesek de Suriye'de daha fazla ilişkiye girmesinin istemeyeceğini düşünenlerdenim. Dolayısıyla Esed ile Türkiye'nin karşı karşıya gelmesini Rusya istemeyecektir. Olursa büyük kaybedeni Esed olur ve Rusya olur. "