Makalede, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistemin küresel sorunlar, sınamalar ve kırılmalar karşısında çaresiz kaldığı bir süreçten geçtiğini belirten Altun, belli ülkelerin çıkarları ve taleplerine göre işleyen küresel sistemin çatışma ve savaşları körüklerken refah, barış ve istikrar gibi yapıcı olguları da arka plana ittiğini ifade etti.
Dünyanın soğuk savaşın fiilen bittiği 1990'lardan bugüne barış ve istikrar yönünden hayli sancılı bir süreç geçirdiğine işaret eden Altun, içinde bulunulan bu sürecin bölgesel ve küresel işbirliklerini, küresel aktörlerin sorunların çözümünde daha aktif rol almasını gerektirdiğinin altını çizdi.
Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail'in Filistin saldırıları ve diğer birçok hadisenin de uluslararası aktörlerin, bölgesel sorunların çözümünde işlevsiz kaldığını, gerekli olan çözüm iradesini gösteremediğini vurgulayan Altun, şunları kaydetti:
"Uluslararası aktörlerin son dönemde kaybettiği irtifa, 2000 sonrası çok aktörlü ve çok boyutlu dünya sisteminin mahiyetinin görmezden gelinmesinden kaynaklanmaktadır. Açıkça kabul etmek gerekir ki, 2 ya da 3 tane süper güç ve bu güçlerin siyasi ve ideolojik kaygıları uluslararası sistemi şekillendiremez. Bu güçlerin çıkarları ve menfaatleri uğruna diğer ülke ve halkların sömürüldüğü bir dünya sistemi tasavvur edilemez. Uluslararası örgütler ve bu örgütleri domine eden başlıca devletlerin öncelikle bu gerçeği kavraması ve yeni dönem stratejilerini buna göre tanzim etmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası sistem çökmekte ve fakat yeni dönemin ruhuna uygun bir sistem de kurulamamaktadır. Yeni dönemin ruhuna uygun bir sistemin inşası için uluslararası örgütlerin ve inisiyatiflerin ivedilikle sorumluluk alması önem arz etmektedir. Bunlardan biri olan G7'nin siyasi ve ekonomik nüfuzu uluslararası arenada günden güne artmaktadır. G7, başlangıcında daha çok iktisadi kaygılarla kurulmuş ve 1970'lerden bugüne odağını giderek genişletmiştir. Finansal zorlukları tartışmak için geçici bir toplantıdan, önemli küresel sorunların ele alındığı daha resmi bir forum haline gelmiştir."
Ortak değerler ve ilkeler çerçevesinde birleşmiş bir grup olan G7'nin uluslararası alanda özgürlük, demokrasi ve insan haklarının desteklenmesinde rol oynama iddiasında olduğunu belirten Altun, son yıllarda yaşanan uluslararası kriz ve çatışmalar göz önünde tutulduğunda, G7'nin bu iddiasını ne kadar gerçekleştirebildiğinin ve aldığı kararların uluslararası mecralarda nasıl karşılık bulduğunun yeniden düşünülmesi ve tartışılması gerektiğini vurguladı.
G7'nin bağlayıcı kararlar alma yetkisi olmadığını hatırlatan Altun, "Fakat sözüm ona bağlayıcı kararlar alma yetkisi olan uluslararası örgütlerin bile işlev ve fonksiyonlarının tartışıldığı günümüzde G7 de bu sorgulamalardan kendisini azade kılamaz" ifiadesini kullandı.
Bu yıl İtalya dönem başkanlığında 13-15 Haziran'da 50'ncisi düzenlenecek zirvede "kurallara dayalı uluslararası sistemin savunulması, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ukrayna'ya desteğin sürdürülmesi, Orta Doğu'daki çatışma ve bunun küresel gündemdeki sonuçları, enerji güvenliği, gelişmekte olan ülkeler ve gelişmekte olan ekonomilerle ilişkiler, Afrika ile ilişkiler, Hint-Pasifik bölgesi, iklim-enerji bağlantısı, gıda güvenliği, göç, yapay zeka" konularının üzerinde durulacağını aktaran Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özel davetli olarak katılacağı bu yılki zirvenin temasının "kural temelli uluslararası sistem" olarak belirlendiğini kaydetti.
Altun, "Böyle bir tema belirlenmesine karşın şu gerçeği de vurgulamak gerekmektedir; günümüzde uluslararası sistemin benimsediği ve üzerine inşa olduğu kurallar ne yazık ki bazı devletler tarafından hoyratça ihlal edilebilmektedir. İsrail'in Filistin saldırıları insani ve diplomatik anlamda mevcut uluslararası hukukun aylardır ayaklar altına alınmasının en çarpıcı ve en son örneğidir." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in aylardır devam eden saldırılarında on binlerce masum insanı katlettiğini; en nihayetinde bizatihi kendisinin "güvenli bölge" ilan ettiği Refah'ı bile bombaladığını belirten Altun, İsrail'in Gazze'de ve diğer şehirlerde yaptıklarının açık bir savaş suçu olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in pervasız saldırılarının durdurulması gerektiğini aylardır her platformda dile getirmektedir. İsrail'in durdurulması bir yana uluslararası sistem tarafından korunduğu düşüncesi dünya ölçeğinde yaygın kabul haline gelmiştir. Bu kabulde İsrail'in hiçbir hukuk, ilke ve değer tanımayan saldırılarına karşı başta G7 olmak üzere uluslararası aktörlerin iyi bir sınav verememesinin payı yadsınamaz. On binlerce çocuk ve kadın katledilirken uluslararası sistemin ateşkes çağrısı bile yapamadığına şahit olduk. Aylar süren katliamlar sonrası dünyanın ayağa kalkması, üniversitelerin ve gençlerin 'artık yeter' deyip isyan etmesi üzerine ateşkes çağrıları yapılabildi.
İsrail'in saldırılarına karşı yükselen küresel itirazlar ve isyanlar, İsrail'e destek veren ülkelerin utanç içinde hatırlanacağının en somut göstergesidir. G7 ülkelerinin liderleri, ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta duyurduğu ateşkes planına tam destek verdiklerini bildirdi. Ancak hem bu çağrı hem de bu çağrıya verilen desteğin özellikle İsrail üzerinde nasıl bir caydırıcı etkisinin olacağı son derece tartışmalıdır. G7'nin ve diğer uluslararası aktörlerin, elbette, bundan daha fazlasını yapması istenmekte ve beklenmektedir. Bu yüzden mevcut uluslararası sistem yeniden yapılandırılmalı ve güçlünün korunduğu değil, haklı ve mazlumun savunulduğu bir sistem inşasının yolları aranmalıdır."
Altun, uluslararası aktörlerin son yıllarda cereyan eden kriz ve çatışmalardaki işlevsizliği ve sessizliğinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya Beşten Büyüktür" ve "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" şiarlarının ne kadar haklı ve yerinde olduğunu gösterdiğini vurgulayarak, Türkiye'nin küresel barış çabalarına büyük önem ve destek verdiğini belirtti.
Rusya-Ukrayna savaşındaki ateşkes için gerçekleştirdiği arabuluculuk rolü, tahıl krizindeki yapıcı girişimlerin Türkiye'nin küresel barışa katkılarının son yıllardaki en somut tezahürleri olduğunu belirten Altun, "Küresel bir sorun haline gelen düzensiz göçten iklim değişikliğine, uluslararası terörizmden bozulan tedarik zincirlerine kadar çeşitli alanlarda ortaya çıkan sınamalara karşı Türkiye, dün olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel barışa, istikrara ve krizlerin çözümüne katkı sunmaya devam edecektir" ifadesini kullandı.