Dünyanın farklı bölgelerinden akan bilgiler, her birinin üzerinde ‘çok gizli’ yazan belgeler, bu bilgilerden elde edilen analizler ve ortaya çıkan fotoğrafın karar vericilerle bazen açık bazen de üstü kapalı şekilde paylaşılması…
Yakın bir zamana kadar oldukça karmaşık ve kimi zaman kanlı olan istihbarat dünyası Ukrayna ile yeni bir çağa merhaba dedi. Sahadaki Rus askerinin kaç günlük erzakı kaldığını, Rusya istihbarat servislerinin koridorlarında konuşulanları, Başkan Putin’in masasındaki kararları bile an be an öğrendiğimiz bir süreç yaşadık.
Peki, ne oldu da istihbarat gibi doğası gereği kapalı kapılar ardında kalan bir alan kamuoyuyla bu denli bilgi paylaşmaya ve çok fazla görünür olmaya başladı?
İstihbarat örgütleri neden bu kadar ön planda?
Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç, süreci yakından takip eden ve genel fotoğrafın pek de öne çıkmayan detaylarına dikkat çeken isimlerden biri…
‘Ukrayna’da ne oldu da istihbarat örgütleri bu kadar öne çıktı?’ gibi temel bir soruyla başlıyoruz… Ataç, öncelikle istihbaratın da diğer her şey gibi dönüştüğüne işaret ediyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ‘milli güvenlik’ kavramının değiştiğini söylüyor.
İnovatif bir istihbarat süreci yaşanıyor
Ukrayna savaşında bilginin ‘hedefin nasıl yönlendirileceği’ konusunda anahtar rol oynadığına işaret ediyor Ataç. Yaşananları değerlendirirken “İnovatif bir istihbarat süreci var.” cümlesini kuruyor. Literatürde henüz bu kavram pek kullanılmıyor. Bu nedenle biraz daha açmasını istiyoruz:
“Filmi biraz geriye saralım ve ABD’nin Afganistan’dan çıkış sürecini hatırlayalım… ABD askerleri çekilecek, daha önce trilyon dolarlık yardım yapılan Afganistan Ordusu ülkenin güvenliğini sağlayacaktı. Sonra Taliban’ın bir şekilde Kabil’i ele geçireceği bilgileri paylaşılmaya başlandı.
Taliban’ın Kabil’i alması için önce 8 ay dendi, sonra 6 ay bilgisi paylaşıldı. Ardından 3 ay süre biçildi ve biz Afgan Ordusu’nun 30 gün bile dayanamadığını gördük. ABD istihbaratının net bir şekilde başarısız olduğuna tanıklık ettik. Geleceği öngöremediler. Standart raporlar verdiler ve çuvalladılar.
Ardından CIA’in 1 numaralı koltuğuna ilk kez bir diplomat getirildi. Geçmişinde Moskova Büyükelçiliği ve ABD düşünce kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yapmış olan William Burns bu göreve geldiğinde neleri değiştirebileceği merak ediliyordu.
Burns ilk olarak ‘istihbarat ve siyaseti ayırma’ stratejisini hayata geçireceğini ilan etti. Temelde istihbarat örgütleri ellerindeki bilgiyi analiz eder, bununla ilgili raporlar oluşturur ve karar vericiye sunar. Bu raporlarda genellikle geniş zamanlı ve muğlak ifadeler yer alır. Çünkü istihbarat örgütleri prensipte kendilerini hedef tahtasına koyacak net ifadeler kullanmaktan çekinirler.
CIA ise Rusya’nın Ukrayna ile ilgili askeri harekat öncesi söylemlerinde bu tutumundan vazgeçmiş görünüyor. Amerikan istihbaratının ‘net değerlendirme’ olarak adlandırdığımız süreci raporlarında kullandığı anlaşılıyor. Siyasi yapıcılara net istihbarat sağlamaya başlanması bu anlamda dikkat çekici. ABD Başkanı Biden’a sunulan raporlarda, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik niyetinin ne olduğu konusunda salt analizlerin değil net istihbari bilgilerin yer aldığını söyleyebiliriz.”
Burns’ün Moskova ziyareti kasten medyaya sızdırıldı
Kaan Kutlu Ataç o süreçte normal karşıladığımız bazı detayları hatırlatarak aslında puzzle’ın parçalarının ne zamandan bu yana döşendiğini de gösteriyor.
Takvimler 7 Kasım 2021’i gösterdiğinde uluslararası basın kuruluşlarına düşen bir son dakika haberi, CIA Başkanı Burns’ün Moskova’ya gittiği bilgisini paylaşıyordu. Öyle ki Burns mevkidaşlarıyla görüşmekle kalmamış, Rusya Lideri Putin ile telefonda görüşmüş ve Ukrayna sınırındaki askeri yığınağın olası sonuçları konusunda uyarılarını yapmıştı.
Bunun bir kırılma noktası olduğunu belirtiyor Kaan Kutlu Ataç ve “Normalde bu tür ziyaretler kapalı kapılar ardında olur. İki taraf da açıklamaz. Ama ABD yönetimi bu ziyareti detaylarıyla paylaştı. Aslında yaşananlar, ABD tarafının Rusya’ya ‘Ukrayna’ya saldıracağınızı biliyoruz ve bunu dünyaya açıklayacağız’ demelerinin bir yoluydu. Bunun dikkat çekici bir istisnai olduğunu görüyoruz. Bu nedenle istihbaratın siyasi karar alma sürecinde etkisi anlamında ciddi bir kırılma noktası.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Savaşın başlayacağı günü ve saati ilan ettiler
Sonrasında yaşananların da son derece dikkat çekici olduğunu söylüyor Ataç ve devam ediyor:
“Burns’ün ziyaretinin ardından ABD üç farklı yapıdan kamuoyunu sürekle bilgilendirmeye başladı. ABD Başkanı, ABD Dışişleri Bakanı ve ABD Milli Güvenlik Danışmanı Rusya’nın muhtemel adımlarıyla ilgili sürekli bilgiler verdi.
İlk kez bir süper gücün, başka bir güçlü ülkenin komşusuna saldıracağı günü ve saati dünyaya duyurduğunu gördük. Artık analiz sürecinin geride kaldığı ve net istihbari değerlendirmelerin öne çıktığı süreç başlamıştı. Ukrayna saldırısı sonrası gerisi çorap söküğü gibi geldi.”
Sürpriz unsuru kalmadı
Ataç’ın üzerinde durduğu temel noktalardan biri ‘sürpriz’ unsuru oluyor. ABD ve İngiltere’nin tarih vererek Rusya’nın sürpriz hamlesini boşa düşürdüğünü anlatıyor. “Putin’in ‘Ukrayna’ya girin’ emrini imzalamasının ardından on binlerce Rus askerinin sınıra akmaya başlamasına kimse şaşırmadı.” diyor Ataç ve bunun istihbarat örgütleri için çok büyük anlamı olduğuna işaret ediyor.
Batılı istihbaratlar yine yanlışa düşüyor
Bu noktaya kadar ABD başta olmak üzere batılı istihbarat örgütlerinin Moskovalı rakipleri karşısında nasıl başarılı bir sınav verdiklerini okuduk. Ancak aynı batılı servislerin Kiev’in en fazla 72 saat hafta dayanabileceği, Ukrayna Lideri Zelenski’nin iktidardan ayrılmak zorunda kalacağı gibi öngörüleri de oldu.
Kaan Kutlu Ataç’a bunları hatırlatıyor ve “Neden saldırıyı bildiler de burada çuvalladılar?” diye soruyoruz:
“Belki de milyonlarca dolar değerinde uydu görüntülerinin, çok kritik istihbari bilgilerin Twitter hesaplarından paylaşıldığına şahit olduk. Ancak bazı noktaları görmemizi sağladı bu süreç.
Öncelikle elinizde net istihbaratlar olsa da hasmınızı saldırıdan caydıracak adım atmaktan alıkoyamadınız. Rusya açıkladığınız bilgilere rağmen Ukrayna’ya girdi. Ayrıca Kiev’in günler içinde düşeceği ve Zelenski’nin devrileceği öngörüsü vardı. İkisi de olmadı.
Batı, Rus ordusunu aşırı büyüttüğünü göremedi. Bir önyargı ile hareket ettiler. Gürcistan ve Kırım’da olanların benzerinin yaşanacağı öngörüsü kamuoyunda hakimdi. Cari istihbaratın getirdiği tuzağa düştüler. Bu anlamda Ukrayna’nın milli bilincinin savaşma azmi ve kararlılığı oluşturacağı hafife alındı.
Sonrasında batılı istihbarat örgütleri yeni bir süreç başlattı. Bu kez de Putin’in A Takımı ve Kremlin üzerine net bilgiler akmaya başladı. Hatta Putin’e kimsenin doğruları söyleyemediği, güvenlik bürokrasisinden kimi isimlerin ev hapsine alındığı, Başkan Putin’in kendini izole ettiği gibi ilginç detaylar okuduk.
Normalde bunları duymazdık. Bu bilgiler elde edilir, analiz birimine gönderilir, onlar raporunu yazar ve yine sadece karar alıcı ile paylaşırlardı. Bunda da tıpkı sahadaki askerlerde olduğu gibi çok açık ve agresif bir süreç tercih etti batı.”
30 dakika içinde net istihbarat sağlanıyor
Kaan Kutlu Ataç, Ukrayna’da istihbari açıdan yaşanan ilkleri anlatmaya devam ediyor… Rus ordusuna ait komuta kontrol merkezlerinin dahi yok edildiği ve çok sayıda Rus generalin öldürüldüğü bilgisini anımsatıyor ve “Saha istihbaratının teknolojik açıdan batı merkezli olduğunu tahmin etmek zor değil. ABD’nin istihbarat topladığı, analiz ettiği ve bunu 30 dakika içinde Ukrayna ile paylaştığını gördük. Bunun da daha önce örneği yok” diyor.
Rusya sınırları içinde gerçekleşen saldırıya dikkat
Kaan Kutlu Ataç ile sohbetimizin sonuna geliyoruz ancak son bir olaya dair daha görüşlerini merak ediyoruz… Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Ukrayna’ya ait olduğu öne sürülen iki helikopterin Rusya sınırları içindeki Belgorod bölgesinde bir petrol tesisini vurduğu iddia edildi.
Bu süreçteki muhtemel ABD istihbaratı etkisine dikkat çekiyor Kaan Kutlu Ataç ve “Muhabere istihbaratının ABD’den geldiğini düşünüyorum. Bu bizi başka yere götürüyor. Belki de 24 Şubat’ı doğru tahmin eden ABD istihbaratı 5. hafta itibariyle savaşı isterse Rus topraklarına dahi taşıyabileceğini göstermiş oldu” diyerek sözlerini tamamlıyor.