“Çok açık net samimi söylemem lazım. Her iki ülkenin de terör örgütlerine karşı açık net bir tavrı söz konusu değil.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sözleri NATO üyeliğine başvuran İsveçve Finlandiya için söyledi.
NATO'ya girmek isteyen İsveç ve Finlandiya, terör örgütü mensuplarını hem barındırıyor hem de siyasi destek sağlıyor.
Türkiye her iki ülkenin terör örgütleri ile ilişkisinden dolayı NATO üyeliklerine sıcak bakmıyor.
Türkiye'nin tavrı net
İttifak üyeliğine hazırlanan İsveç, Türkiye'ye heyet yollama kararı aldı. Ancak Ankara'nın tavrı net.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsveç terör örgütlerinin kuluçka merkezi. Parlamentolarında teröristleri getirip konuşturuyorlar. Hatta hatta PKK yanlısı teröristler var. Biz bunların neyine güveneceğiz. Pazartesi Türkiye'ye geleceklermiş kusura bakmasınlar yorulmasınlar” dedi.
376 milyon dolar tutarında destek kararı alındı
İsveç, terör örgütü PKK ve uzantıları tarafından serbestçe gösteri yapılmasına da göz yumuyor. Bu durumun son örneği hafta sonu yaşandı.
Başkent Stockholm'ün en ünlü caddesine PKK'nın bez parçası asılırken polis müdahale etmedi.
Kuşkusuz verdikleri destek bunlarla sınırlı değil. Stockholm yönetimi gelecek yıl için terör örgütlerine 376 milyon dolar tutarında destek kararı aldı. PKK/PYD'ye tanksavar füze ve dron sistemleri de sağlanıyor.
Türkiye yaptırım listelerinde
2016'dan bu yana terör örgütünün Stockholm'de ofisi var. İsveç hükümet yetkilileri de teröristlerle görüşmeler yapıyor.
İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye'ye uyguladığı yaptırımlar Ankara'nın öne çıkardığı bir diğer başlık.
Stockholm ve Helsinki yönetimleri Suriye'nin kuzeyindeki harekatlarından dolayı Türkiye'yi yaptırım listesinde bulunduruyor.
Bunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Her şeyden önce Türkiye'ye yaptırım uygulayanların NATO'ya girmesine biz evet demeyiz. NATO güvenlik örgütü olmaktan çıkar. Buna evet dememiz mümkün değil. Kusura bakmasınlar” dedi.
FETÖ de bu ülkelerde
İsveç ve Finlandiya'da FETÖ yapılanmaları da bulunuyor. Her iki ülkenin yetkili makamları terör örgütüne karşı önlem almaya yanaşmıyor.
Türkiye son 5 yıl içinde, Finlandiya'dan 6, İsveç'ten de 10 FETÖ mensubunun iadesini istedi. Ancak Ankara'nın bu taleplerine olumlu yanıt verilmedi.
Ancak bu ülkeler şimdi NATO için Türkiye'nin kapısındalar.
Peki, Türkiye NATO için ne anlama geliyor?
Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Kaan Kutlu Ataç, TRTHaber'e anlattı.
"Uzun soluklu bir değişimin habercisi"
Ataç, Rusya-Ukrayna Savaşı ile bölgede birçok dengenin değiştiğine ve Anadolu'nun tekrar oyunda öne çıktığını değiniyor.
"Rusya’nın Ukrayna saldırı ile uluslararası sistemde Pandora'nın kutusu açıldı. Ukrayna Savaşı'nın oluşturduğu sismik hareketler yalnızca Avrupa kıtası ile sınırlı kalmadı. Jeopolitik fay hatlarındaki kırılmalar tsunami etkisiyle küresel ölçekte de ciddi sarsıntılara yol açarken sistemin belirsizilik ögesi arttı ve çok daha karmaşık hale büründü. Bu durum Soğuk Savaş sonrası muhtemelen en önemli jeopolitik gelişmelere neden olabilecek uzun soluklu bir değişimin de habercisi.
Kıtanın ihtiyaç duyduğu güvenlik ve istikrar arayışı kökenleri tarihin karanlık dehlizlerinde olan ancak hafızalardan asla silinmemiş olan devletlerarası rekabetin ve mücadelenin de tekrar günyüzüne çıkmasına neden oldu. Büyük güç rekabeti ve alt-bölgesel sistemlerdeki rekabet alanlarında coğrafi anlamda kilit pozisyonu ile Anadolu bir kez daha yalnızca jeostratejik anlamda değil ekonomik, askeri, siyasi ve demografik örgüsüyle Transatlantik-Avrasya koridorunda istikrarın ya da istikrarsızlığın belirleneceği oyunda ön plana çıktı."
Ataç, "Bir sistemi oluşturan parçalardan birisini çıkarttığınız takdirde sistemde anlamlı bir değişiklik olmuyorsa o parçayı sistem dışına çıkarabilirsiniz" diyor ve şöyle devam ediyor.
"Tarihin en uzun soluklu askeri ve savunma ittifakı olarak Soğuk Savaş sonrası dünya düzeninde varlığını sürdürmeyi başaran NATO da bu tsunami etkisinden nasibini almış gözüküyor."
"Türkiye'nin rolü her zamankinden daha kritik"
Türkiye'nin Transatlantik ve Avrupa güvenliğinin güneydoğu kanadında bu anlamda 70 yıldır istikrarlı bir şekilde çıpa vazifesini gördüğünü söyleyen Ataç, her zamankinden daha çok Atlantik ve Avrasya bağlantısında kilit bir rol üstlenme şansını yakalamış göründüğünü belirtiyor.
"NATO’nun özellikle gelecek ay Madrid zirvesinde kabul edilecek yeni stratejik konseptinde ittifakın değerleri ve amaçları kapsamında yeniden bir tanımlama yapılacak. NATO’nun Ukrayna Savaşı’nın yarattığı güvenlik ikliminde askeri ve siyasi geleceğinin nasıl olacağı sorusu aslında Güneydoğu kanadının bu yeni stratejide zincirin en zayıf halkası olup olmamasına bağlı.
70 yıllık süreç eğer doğru bir gösterge ise Türkiye’nin yeni stratejik adaptasyonda da güvenliğin ve istikararın olmazsa olmaz bir değer olarak ortaya çıkacağını söylemek kehanet olmayacaktır."
"Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katkısı artarak devam edecektir"
Ataç, Türkiye'nin NATO için istikrar sağlayıcı olduğunun altını çizerek, bu durumun devam etmesi için diğer ülkelerin Türkiye'nin milli güvenliğine kasteden durumlardan kaçınması gerektiğine dikkati çekiyor.
"NATO bölgesi içinde istikrar ya da istikrarsızlığın kaynağı olabilecek jeopolitik fay hatlarının tam ortasında yer alan Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katkısı artarak devam edecektir.
Ancak bu güçlü halka ile hassas fay hatlarının yaratacağı tektonik sarsıntılar hafifletilebilir. Fakat bunun da tek bir şartı var: NATO’daki mevcut ve muhtemel ortakların Türkiye’nin milli güvenliğine kasteden tutum ve davranışlardan kesin olarak kaçınması."
Emekli Tuğgeneral, İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahri Erenel ise Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya kararını değerlendirdi.
“Türkiye’nin beka ve güvenlik sorunlarının karşısında durdular”
Erenel, İsveç ve Finlandiya’nın sadece şimdi değil geçmişte de birçok kez Türkiye’ye karşı terör örgütlerini desteklediğini belirtti.
“İsveç, Finlandiya ve hatta daha önce NATO üyesi olan Norveç'in Türkiye'nin özellikle terörle mücadele başta olmak üzere Irak’ın kuzeyinde, Suriye’nin kuzeyinde, Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz'de yürüttüğümüz Türkiye'nin bekasını ilgilendiren mücadelelerde her birinde ya bizim karşımızda direkt durmuşlardır ya da bu konuyu destekleyen devletlerin yanında yer alarak Türkiye'nin beka sorununu ve ülke vatandaşlarımızın bütününü ilgilendiren güvenlik sorunlarının karşısına çıkmışlardır.”
“Amerika ne derse aynı sözü İsveç de söylüyor”
Terör örgütü PKK’nın elindeki silahların İsveç yapımı olduğunun altını çizen Erenel, para yardımlarının da devam ettiğini dile getiriyor.
“Türkiye, sadece, bugün olduğu için veya PKK ile ilişkili olduğu için buna hayır demiyor. Geçmişe baktığınız zaman aslında İsveç’in PKK terör örgütüne sağladığı AT4 tipi tanksavar füzelerin Fırat Kalkanı bölgesinde ve birçok yerde bu füzeler bulunmuştur. Bu füzeleri kim imal ediyor? İsveç. Bugün yine aynı bölgede İsveç, bir bildiri sundu ve PYD’ye -PKK denmedi- 360 milyon dolar destek vereceğiz denildi.
2 gün evvel tam bunlar görüşülüyorken İsveç Stokholm'de PKK’nın yan örgütünün üçüncü toplantısı yapıldı. Bu toplantıya İsveç’in Dışişleri Bakanlığı temsilcileri Amerika ile birlikte katıldı. Konu ise Suriye'nin kuzeyinde oluşacak kantonel sistemin kuruluş ve öneri paylaşımı. Yani İsveç bunu yapıyor. Peki İsveç bu ifadeleri ne zaman söylüyor? Amerika Birleşik Devletleri PKK’yi terör örgütü kabul ediyoruz ama PYD’yi kabul etmiyoruz diyor. Aynı sözü İsveç de söylüyor. Amerika para yardımı yapacağız diyor, aynı sözü İsveç de söylüyor.”
“Türkiye’yi NATO’dan çıkarmaya kimsenin gücü yetmez”
Türkiye’nin iki ülkenin üyeliklerini veto ettiği takdirde NATO’da Türkiye’ye karşı bir karar da alınamıyor. Zira, NATO’da kararlar oy birliği ile alınıyor.
“Kurucu anlaşma değişmediği müddetçe Türkiye’yi NATO’dan çıkarmaya kimsenin gücü yetmez. Çünkü kurucu anlaşmanın değişmesi için de Türkiye dahil bütün ülkelerin oy birliği içinde oy kullanmaları gerekir. Yani Türkiye ‘hayır’ der ve anlaşma değişmez.
Oy birliği yerine oy çokluğuna geçmek de mümkün değil, böyle bir şey olursa yeni bir NATO'nun veya benzeri bir örgütün kurulması lazım. Bütün bu süreçler olayın Türkiye'nin güvenlik boyutu.”
“Terör örgütlerine en çok destek veren ülkeler: ABD, İsveç, Rusya”
PKK’ya destek veren ilk 3 ülke arasında ABD, İsveç ve Rusya geliyor. Erenel, terör örgütünün elindeki silahların her yerde bulunamayacağının altını çiziyor.
“Bugün dış ülkelerde PKK’ya destek veren birinci ülke Amerika, ikinci ülke İsveç, ardından da Rusya gelir. PKK terör örgütünün kullandığı silahların yüzde 90’ı Rusya silahıdır.
Lider kadrodaki silahlar yani M16’lar Amerika’nındır. Bunlar çok değerli silahlardır. Bu silahları sağdan soldan satın alamazsınız.”
“Terör örgütüne silah, mühimmat yardımı yapıyorlar”
Amerika’nın da terör örgütlerine silah ve mühimmat yardımı yaptığına değinen Erenel, konunun sadece NATO’nun genişlemesiyle ilgili olmadığını söylüyor.
“Bunun dışında zamanında bizim Irak’ın kuzeyinde Cudi Dağı'nda o zamanki medya incelendiğinde görülecektir. Burada geceleri uçan adedi belirsiz helikopterler var. Sonradan bunların Amerikalılara ait olduğu belirlendi. Terör örgütüne silah, mühimmat yardımı yapıyorlar. Bütün bunları dikkate aldığımızda bu iki ülkenin alınması sadece NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemesi ile ilgili değil.”
“ABD, soğuk yerlerde savaşacak bir güç oluşturmayı istiyor”
İsveç ve Finlandiya’nın tarafsız olmadıklarına da işaret eden Erenel, bu ülkelerin NATO üyeliklerinin ABD’nin Kuzey Denizi’nde Rusya’ya karşı güç kazanmak için olduğunu dile getiriyor.
“Ülkeler, Avrupa Birliği'nin ekonomik, siyasal ve askeri boyutu olan bir yapının doğal üyesidir. Yani Rusya’nın baskısı nedeniyle tarafsızlıklarını yitirdikleri söyleniyor. Bir kere bunu bir kenara koymamız gerekiyor. Temel problem asla ve asla Rusya'nın bunlara yönelik tehdidi değil. Bu iki ülkenin jeopolitik konumları itibarıyla Ukrayna ile mukayese ettiğinizde onların yanına yaklaşamazlar. Hiçbir jeopolitik özellikleri yok.
En büyük sorun nedir? Amerika'nın Kuzey Buz Denizi'nde giderek artan Rus etkin egemenliğine engel olabilmek için soğuk iklimde mücadele edebilecek ordu istemesidir. Böyle soğukta mücedele edebilecek güç ya bu İsveç, Norveç ve Finlandiya’da vardır ya da Türkiye’de. Bunlar dışında NATO’da soğuk iklimde savaş yapabilecek hiçbir asker yoktur.
Amerika, bunu yaparak yetişmiş iki ülkeyi NATO’ya dahil ederek 3 İskandinav ülkesi ile soğuk yerlerde savaşacak bir güç oluşturmayı istemektedir."
“Türkiye hakkını sonuna kadar korumalı”
Erenel, iki ülkenin NATO’ya dahil olmalarının ise en çok Avrupa Birliği'ni sevindireceğini söylüyor.
“Çünkü NATO üyesi Avrupa Birliği ülke sayısı artacaktır. Bu da Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki dayanışmayı daha da artırabilir.”
Erenel, son olarak, NATO’nun en önemli ikinci ordusu olan Türkiye’nin aldığı sorumlulukların karşılığını göremediğini belirtiyor.
“Türkiye asla NATO içinde beklediği dostluğu ve karşılığı üzerine yüklendiği büyük sorumluluğun karşılığını Avrupa ülkelerinden göremedi. Daha güçlü ve tecrübeli bir ordu olmasına rağmen, bu şekilde ikinci plana atılmayı asla hak etmiyor. O yüzden Türkiye bu konudaki hakkını sonuna kadar korumalıdır diye düşünüyorum.”