Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, başta Libya ve Doğu Akdeniz olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeler, Türkiye'nin dış politika hamleleri ve atılan adımların yansımalarına ilişkin AA'nın sorularını yanıtladı.
"'Libya'yı şuradan bölelim' yaklaşımı yıkıcı sonuçlar doğurur"
Türkiye'nin güvenliğinin, bütün komşularının güvenliği ve Akdeniz'deki hadiselerle doğrudan ilgili olduğunu vurgulayarak bölgenin istikrarını sağlamayı, bu vesileyle de Türkiye'nin güvenliğini garanti altına almayı amaçladıklarını belirten Sözcü Kalın, “Libya'yı şuradan bölelim, şu kısmını biz alalım, bu kısmını şunlara verelim gibi bir yaklaşım içine girilirse bu çok yıkıcı sonuçlar doğurur. Eğer çok etnikli, çok mezhepli, çok dilli her toplum bu şekilde bölünme yoluna gidecekse o zaman Avrupa'nın onlarca, yüzlerce devletçiğe bölünmesi gerekir" dedi.
"Gerçek niyetlerini ortaya koymaktadır"
Kalın Vatiyye Üssü'ne yönelik saldırı ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Vatiyye Havalimanı civarında bir saldırı gerçekleşti ve bunu Hafter tarafının yaptırdığı biliniyor. Bununla ilgili 'şu ülke kaynaklı, bu ülke kaynaklı' gibi haberler de çıkıyor, onlara girmeyeceğim ama bu saldırıda ortaya çıkan bir gerçek daha var; kimin gerçekten orada barış ve istikrar istediği kimin çatışmaların devam etmesini istediği açık bir şekilde ortada. Saldırıya uğrayan Serrac tarafıdır, Vatiyye Havalimanı Trablus şehri içindedir. Yani bir taraftan ateşkes çağrısı yapan, 'BM çatısı altında 5+5 görüşmelerine gidelim' diye çağrı yapan tarafın aynı zamanda gelip Trablus'u bu şekilde bombalaması hem uluslararası hukuka aykırıdır hem bütün bu süreçlerle ilgili gerçek niyetlerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla burada Serrac hükümetinin tavrının ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı, öbür tarafa güvenmeleri mümkün değil. Bununla ilgili tabii ki kendileri de gerekli tedbirleri alacaklar. Biz de Türkiye olarak meşru hükümetin yanında olmaya devam edeceğiz. Bu konuda kararlılığımızda en ufak bir gerileme söz konusu değil.”
"AB'nin Türkiye'siz adım atamayacağını gördük"
Kalın, “Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz konusundaki yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Almanya'nın dönem başkanlığı Türkiye-AB ilişkileri için bir fırsat olabilir. Bu yönde Sayın Şansölye'nin de bir iradesinin olduğunu, bunu bize, Sayın Cumhurbaşkanımıza ilettiğini biliyorum. Gümrük Birliği ve diğer konularda, Schengen'de olabilir, birtakım ilerlemelerin sağlanması şüphesiz herkesin menfaatine olacaktır ama bunun hangi şartlarda yapıldığı da önemli, ne şekilde yapıldığı da son derece önemli. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde bugüne kadar engel olarak ortaya konan meselelerin aslında o kadar da aşılamayacak sorunlar olmadığını hepimiz görüyoruz. Yani Türkiye gibi bir ülkenin AB ile Avrupa ile olan ilişkileri açısından bakıldığında bu ilişkilerin pozitif bir gündemle yürütülmesi iki tarafın da menfaatinedir. Biz yakın dönemde bunun pek çok örneğini gördük. Mesela Suriye kaynaklı mülteci krizinde Avrupa'nın Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu gördük. Terörle mücadele konusunda, enerji güvenliği konusunda Türkiye'siz bir adım atamayacaklarını açık ve net bir şekilde gördük. Avrupa bizim için hem önemli bir ekonomik pazar hem orada 5 milyona yakın vatandaşımız yaşıyor hem bizim güvenliğimiz açısından da yani Güney Avrupa, Balkanlar ve diğer bölgelerin güvenliği açısından da iş birliği yapmamız herkesin faydasınadır ama bunu yapmak adına Türkiye'nin milli hak ve menfaatlerinden taviz vermesi elbette mümkün değil. Bu iki tarafın birlikte sahiplenmesi gereken bir süreçtir.”
"Yunanistan'la sorunları doğrudan konuşarak çözebiliriz"
Kalın, Libya ile ilgili Yunanistan’ın tutumuna ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bizim tabii ki beklentimiz de bir komşumuz olarak Yunanistan'la bu ilişkileri her alanda mümkün olan en pozitif yaklaşımla çözüme kavuşturmaya çalışmak olacaktır. Bu yönde Yunanistan'ın Türkiye'nin AB üyeliğine destek vermesi önemli. Ege gibi konularda doğrudan konuşmamız ve bu konulardaki görüş ayrılıklarını yahut zaman zaman ortaya çıkan ihtilafları çözmemiz mümkündür. Bu kanallar geçmişte açıktı, bundan sonra da yine açık olabilir. Bizim orada yaşayan Türk kökenli Müslüman vatandaşlarımız var, Batı Trakya'da yaşayan Türk Müslüman azınlık var, onların meseleleri var ve diğer konular var. Bütün bunlarla ilgili bizim müzakere yoluyla, karşılıklı konuşarak mesafe almamız her zaman mümkün. İki lider son telefon görüşmesinde bu yönde bir irade zaten ortaya koydular. Şimdi arzu edilen, beklentimiz bu yönde adımların atılması ve gerek ikili ilişkiler bağlamında gerek AB bağlamında gerekse Doğu Akdeniz ve Ege konularında gerçekten herkesin hak ve menfaatlerini gözeten adil bir bölge düzeninin inşa edilmesi olmalıdır.”