Son dönemlerde insansız hava araçlarının (İHA) yanı sıra kamikaze İHA’ları da sıkça duyar olduk. Libya ve Suriye’de nadiren de olsa gördüğümüz bu platformlar Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde iyice öne çıktı ve başarıda büyük katkı sağladı.
Şimdilerdeyse İran yapımı kamikaze İHA’ların Rusya tarafından Ukrayna’da kullanıldığını görüyoruz. Bu durum sahada yeni bir gerçekliğe işaret etmekle birlikte kimi soruları da beraberinde getiriyor. Tabi ilk akla gelen kamikaze İHA’ların gerçekten de çok ciddi bir tehdit olup olmadıkları ve nasıl önlenebilecekleri meselesi.
Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan ile hem Kamikaze İHA meselesini hem Türkiye’nin bu alandaki durumunu hem de bu tür platformlara karşı alınabilecek muhtemel önlemleri konuştuk.
Hafif, çevik ve etkili
Kadir Doğan, detaylara geçmeden önce genel bir çerçeve çiziyor ve en basit haliyle kamikaze İHA’ları ‘Sabit veya döner kanatlı, alçak irtifadan hareket eden, hafif, çevik, içerisinde harp başlığı bulunduran ve bu harp başlığı ile belirlenen hedefe ulaşarak kendini infilak ettiren insansız hava araçları’ olarak tanımlıyor.
Bu platformlar ANKA ve TB2 gibi Male sınıfı insansız hava araçlarıyla çok benzer sistemler. Hatta temel sistem mimarilerinin bile aynı olduğunu söylemek mümkün. TB2 ve ANKA gibi platformlara kıyasla çok daha küçük ve hafif olan bir platformdan bahsettiğimizi hatırlatmak fayda var.
Kamikaze İHA’lar nasıl kullanılıyor?
Kullanılan birçok kamikaze insansız hava aracı el veya bir mancınık yardımıyla kolayca fırlatılabiliyor. Bir pilot yardımı ile veya otonom bir şekilde hareket eden bu araçlar, belirlenen hedefe doğru hareket yapıp dalış gerçekleştiriyor.
Dalış esnasında hedefe belli bir mesafe yakınlığa ulaştığı takdirde, içerisindeki harp başlığını infilak ettiriyor ve daha geniş bir alana etki edebiliyor.
Genellikle statik hedeflerin vurulması ve anti-personel amaçlı olarak kullanılan bu platformlarda, çeşitli harp başlıkları da görmek mümkün. Tüm bunları alt alta koyduğumuz takdirde, maliyet etkinlik ve ürün kabiliyetlerini göz önüne alırsak, kamikaze insansız hava araçlarının çok etkin platformlar olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.
İran’ın kamikaze İHA’ları Ukrayna’da nasıl bir sınav veriyor?
Azerbaycan’ın zaferinde İsrail’in Kamikaze İHA’ları öne çıkmıştı. Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ordusunun İsrail’den satın aldığı bu araçların cephede çok yoğun kullanılması ve başarılı sonuçlar vermesi sahadaki dengeleri değiştirmişti.
Benzer dönemde İran’ın kamikaze İHA’larını da Yemen, Suriye ve Irak başta olmak üzere farklı coğrafyalarda duymuştuk. İran kamikaze İHA’larını son dönemde yeniden gündeme taşıyan olay Ukrayna oldu.
Batılı istihbarat örgütlerine göre Rusya, İran’dan temin ettiği kamikaze İHA’ları Kiev yönetimine karşı savaşında kullanıyordu.
Kadir Doğan bu süreci anlatırken, İran’ın Kamikaze İHA, Bulut Altı İHA (BİHA) ve Orta İrtifa Uzun Menzilli (MALE) İHA alanlarında uzun zamandır teknoloji kazanmaya, ürün geliştirmeye çalışan bir ülke olduğu bilgisini paylaşıyor.
Uygulanan yaptırımlar ve ülkenin içinde bulunduğu siyasi yapı sebebiyle İran’ın batı teknolojisine erişiminin çok kısıtlı olduğunu biliyoruz. Doğan, bu nedenle Tahran yönetiminin Rusya ve Çin gibi Asya ülkeleri üzerinden bu teknolojilere erişmek üzerine kurulu bir strateji güttüğünden bahsediyor.
Kaza kırıma uğramış platformlar çok değerli
İran’ın bu tür platformları geliştirmesinde diğer ülkelerin kaza/kırıma uğramış platformlarının çok değerli olduğunu öğreniyoruz. “Bahsettiğimiz kimi araçlar İran'ın o bölgede etkin olan vekil unsurları veya istihbarat birimleri tarafından İran sınırları içerisine alınıyor. Orada bir nevi tersine mühendislik ile o teknolojilere erişim amaçlanıyor” cümlesiyle süreci özetliyor Doğan.
Sonrasında somut bir örnek de veriyor ve “İran tarafından geliştirilen ve sıklıkla kullanılan Sayed-2 isimli Bulut altı insansız hava aracı, Boeing tarafından geliştirilen Scaneagle ürününün neredeyse kopyası. ABD donanması tarafından kullanılan bu ürün, İran tarafından ele geçirildikten çok kısa bir süre sonra Sayed-2 ismiyle Tahran tarafından üretilmeye başlandı. Sonrasında da başta Suriye iç savaşı olmak üzere birçok bölgede aktif bir şekilde kullanıldı” bilgisini paylaşıyor.
Benzer bir durum Shahed 136 isimli kamikaze İHA için de geçerli. Rusya tarafından Ukrayna'da da kullanılan bu ürün, İsrail yapımı Harpy'ler ile çok ciddi tasarımsal benzerlikler gösteriyor.
Türkiye Kamikaze İHA’larda ne durumda?
Sürecin İsrail ve İran tarafına baktıktan sonra madalyonun Türkiye kısmını çeviriyoruz. Kadir Doğan, Türkiye’nin bu alanda ciddi çalışmaları olduğundan bahsediyor. STM’nin bir ‘kamikaze İHA ailesi’ bulunduğuna dikkati çekip, Alpagu ve Kargu ismiyle kamuoyuna duyurulan iki ürüne işaret ediyor.
Alpagu sabit kanatlı, Kargu ise döner kanatlı bir platform. Her ikisi de tek bir erin kullanabileceği platformlar. Bu açıdan ciddi bir kullanım esnekliği sunuyor. Yine her ikisi de anti-personel amaçlı olarak kullanıma uygun harp başlıklarına sahip. Bu platformlar 5 kilometre menzildeki herhangi bir hedefe karşı yüksek hassasiyet ile yönlendirilip, hedefi imha edebiliyor. Kargu envanterde. Alpagu da bu yılın sonuna kadar envantere girecek.
Lentatek imzalı Kargı Anti-Radyasyon İHA da bu alanda çok değerli bir boşluğu dolduruyor. Kargı yetenekleriyle İsrail’in Kamikaze İHA’ları Harpy ve Harop arasında bir yere konumlanıyor. Kargı dolanan mühimmat özelliğiyle hava savunma sistemlerinin baskılanması ve imhası görevlerinde kullanılacak. Ayrıca farklı stratejik hedeflere karşı da rol oynayabiliyor. Kargı’nın geliştirme faaliyetleri devam ediyor.
Türkiye’nin bu alanda üzerinde çalıştığı bir diğer ürün ise Şimşek. Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, geçmişte ‘hedef uçak’ olarak kullanılan Şimşek’in GPS güdümlü otonom uçuş ile uzun menzildeki hedefleri vuran bir ‘füzeye’ dönüştürüldüğünü duyurmuştu. Bu açıklama, hava atışlarında hedef olarak kullanılan Şimşek'in artık kamikaze İHA olarak da görev yapacağı anlamına geliyor. Şimşek de envanterde yerini alan platformlardan biri.
Kamikaze İHA’lar nasıl önlenebilir?
Kadir Doğan ile görüşmemizin sonunda ‘Kamikaze İHA’lar nasıl önlenebilir?’ sorusuna yanıt arıyoruz. Doğan farklı bir detaya dikkat çekiyor. “Buradaki temel konu bu sistemleri imha edebilmekten ziyade nasıl imha edilebileceği” meselesi dedikten sonra sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bu noktada karşımıza bir fayda/maliyet denklemi çıkıyor. Kamikaze araçlar tabiatları gereği maliyet etkin ürünler. Bu platformları kullandığınızda finansal olarak çok fazla harcama yapmamış olursunuz. Buna karşın hava savunma sistemlerinin hem ikame maliyetleri hem de birim maliyetleri oldukça yüksek.
Örneğin; 10 adet Kamikaze İHA'nın birim maliyeti ile bir hava savunma füzesinin birim maliyeti aynı olabilir. Ancak bu 10 aracı imha edebilmek için sizin de 10 adet hava savunma füzesi ateşlemeniz ve dahası bu süreç boyunca bu sistemlerin ikamesini yapmanız gerekiyor. Bu da uzun soluklu mücadelelerde saldırıda bulunan taraf için ciddi bir avantaj yaratıyor.
Günümüzde bu problemlerin çözümü için klasik hava savunma sistemleri yerine daha uygun maliyetli ancak yaygın sistemlerin geliştirilmesi hem Türkiye'de hem batılı ülkelerde üzerine ciddi şekilde çalışılan bir konu. Türkiye'nin bu konuda Batı'ya kıyasla daha ileri bir noktada olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Zira tehdit algımız onlara kıyasla, özellikle bulunduğumuz jeopolitik gereği, daha fazla.
Bu gibi sistemlerin durdurulması adına çeşitli lazer sistemleri, anti-kamikaze insansız hava araçları, kundağı motorlu sistemler gibi daha maliyet etkin çözümlerin geliştirme faaliyetleri devam ediyor. Ancak günümüzde aktif kullanılabilecek oldukça maliyet etkin bir sistem henüz geliştirilmedi. Bu noktada Türkiye'nin bu alana öncülük etmesi ile insansız hava araçları serüveninde yakaladığımız başarıyı tekrar edebilir ve dünyaya bu alanda öncülük de edebiliriz. Bunun için hiçbir engel yok.”