Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, insan hakları konusunda yola önce çıkan Avrupa ülkelerinin kesinlikle çifte standart göstermemesi gerektiğini belirterek, "Şu ya da bu sebeple politik sebeple konjonktür, bir ülkedeki insan hakları ihlalini ön plana çok çıkarırken, başka ülkedeki insan hakları ihlalini görmezden gelmek. Bu çifte standarda ben asla tahammül edemiyorum. Bu kabul edilemez bir durum." dedi.
Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nın açılış oturumunda konuşan Akdağ, Türkiye'nin tarihi boyunca kamu denetçiliği kurumu gibi yapılara sahip olmadığını, kamu denetçiliği, insan hakları ve eşitlik kurumu ile kişisel verileri muhafaza etme kurumunun son 10 yıl içerisinde bireyin hakkını korumak üzere oluşturulduğunu söyledi.
Akdağ, Türkiye'nin son 70 yıl içerisinde ağır insan haklarına yol açan askeri darbelerle karşı karşıya kaldığını, 12 Eylül sonrası başörtüsü yasağı nedeniyle eşinin okulunu bıraktığını, kızının da 28 Şubat döneminde aynı sebeplerle okuyamadığını anlattı.
İnsan hakları ve eşitlik konusunun medeniyetin kadim bir prensibi olduğunu vurgulayan Akdağ, "Veda Hutbesi insan hakları açısından müthiş bir dokümandır. Irkçılığın 1400 sene önce yerle bir edildiği bir Veda Hutbesi'nden bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda maalesef Avrupa'da veya dünyanın başka yerlerinde ırkçı eğilimlerin yer yer kuvvetlendiğini görüyoruz. Bu gerçekten çok tedirgin edicidir. İnsanların ırkları, dinleri, dilleri, mezhepleriyle kategorize edilmesi kabul edilemeyecek bir durumdur." diye konuştu.
Recep Akdağ, bugün 400 bini aşan, 500 bine yaklaşan insanın Myanmar'da Rohingya bölgesinden Bengladeş'e göç ettiğini belirterek, 10 binlerce insanın yollarda, aç, susuz ve perişan durumda olduğunu kaydetti.
"Çifte standarda asla tahammül edemiyorum"
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, geçen yıl kurulan İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu'nun birbirine destek vererek Türkiye'de insan haklarının korunması için birlikte mücadele edeceklerini ifade etti.
Bu kurumların henüz çocukluk dönemlerini yaşadıklarını, insan haklarını muhafaza etmek konusunda etkin hale geleceklerini kaydeden Akdağ, "Özellikle bu konuda yola önce çıkan Avrupa ülkelerinin bu konuda kesinlikle çifte standart göstermemesi gerekir. Şu ya da bu sebeple politik sebeple konjonktür bir ülkedeki insan hakları ihlalini ön plana çok çıkarırken, başka ülkedeki insan hakları ihlalini görmezden gelmek. Bu çifte standarda asla tahammül edemiyorum. Bu kabul edilemez bir durum." şeklinde konuştu.
OHAL eleştirileri
Akdağ, insan hakları denilince özellikle terör, teröristler ve terörist vasıflı devletlerin oluşturduğu insan haklarına odaklanılması gerektiğini belirterek, "BM ya da Avrupa Birliği gerçekten arzu etse Suriye'deki, Keşmir'deki, Arakan'daki zulüm yarın biter. Maalesef bu yapılmıyor, yapılamıyor." dedi.
Türkiye'deki ve ülke dışındaki bazı çevrelerin OHAL'i kıyasıya eleştirdiğini ifade eden Akdağ, 15 Temmuz darbe girişiminde ülkenin ağır bir travma geçirdiğini kaydetti.
Böyle ağır bir travmaya sebep olan Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) ülkenin terör örgütü olarak sahneye çıktığını dile getiren Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bundan önce de PKK, DHKP/C diye bir terör örgütü var. Bu terör örgütü mensupları maalesef bugün hem ABD'de hem Avrupa'nın birçok ülkesinde ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Bunlara kucak açılıyor. Dosyalar bu ülkelere gönderildiğinde, yok sayılıyor. Bu insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiyor ama Türkiye'de OHAL'den dolayı eğer insanların bir kısmı yargılanmışsa, tutuklanmışsa, hapse konmuşsa bunlar insan hakları ihlali olarak kabul ediliyor. İş Fransa'ya geldiğinde, Fransa'da yaşanan terör saldırının ardından 13 Kasım 2015'te ilan edilen OHAL'in halen devam etmesi normal karşılanıyor. Belçika'da, ABD'nin bazı eyaletlerinde yaşanan olaylardan dolayı OHAL ilan edilmesi normal kabul ediliyor, bunların hiçbiriyle kıyaslanmayacak kadar ağır bir darbe teşebbüsü geçiren Türkiye'deki OHAL acımasızca eleştiriliyor. Bunu reddediyoruz, asla kabul etmiyoruz. Türkiye'deki OHAL'in normal vatandaşın hayatına hiçbir olumsuz etkisi olmamaktadır. OHAL teröre, teröristlere karşı halkı korumak için ortaya konmuştur."
Doğu ve Güneydoğu'da OHAL ilan edilmeden terör örgütlerinin baskın olduğu yerler bulunduğunu, elinde silah olan insanların baskı yaparak oy verme profilini oluşturabildiğini ifade eden Akdağ, Türkiye'de OHAL'in terör örgülerine karşı bir araç olarak kullanıldığını aktardı.
İfade özgürlüğü
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, ifade özgürlüğüyle ilgili Türkiye'de çok sayıda gazetecinin tutuklandığı konusunda yaygın bir kampanya yürütüldüğünü belirterek, "Kendisinde bir gazeteci unvanı bulunan kişi insan öldürürse, soygun yaparsa tutuklanmayacak mı? Türkiye'de gazeteci tutuklandı diye ismi zikredilenlerin yüzde 95-98'i az önce bahsettiğime benzer suçlardan dolayı tutuklanmış, ceza almış kişilerdir. Böylesine acımasız bir kampanyadan rahatsız olduğumuzu, bunu asla kabul etmeyeceğimizi özellikle ifade etmek istiyorum." diye konuştu.