Küresel ısınmanın sonuçları ve El Nino hava akımının etkileri, bu yıl yaz aylarında rekor sıcaklıklara sebep oldu. Karada görülen bu aşırı sıcaklar deniz ve okyanusları da etkisi altına aldı. Türkiye’nin denizlerinde de bu etki fazlasıyla hissedildi. Uzun yıllar sonra deniz suyu sıcaklıklarında rekorlar kayda geçti.
Sonbahara girdiğimiz bugünlerde kıyı kesimlerini, özellikle de Karadeniz sahillerini bekleyen bir risk var. O da sel ve taşkınlar… En basit tabiriyle Karadeniz suyunun sıcak olması ancak karadan soğuk sistemlerin geçiyor olması, bu riski ortaya çıkaran en önemli etken. Riskin tam olarak ne olduğunu ve en kritik dönemleri, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı ve İklim Bilimci Prof. Dr. Barbaros Gönençgil ile konuştuk.
Sıcak ve soğuk havanın buluşması büyük risk
Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, deniz suyunun ısınmasıyla kuvvetli meteorolojik hadiselerin ortaya çıkmasının olağan bir durum olduğunu belirtiyor, “Çünkü ısınan deniz suyu daha fazla buharlaşmayı da beraberinde getiriyor. Atmosfere daha fazla su buharının katılmasıyla atmosfer kararlılığında bir bozulma söz konusu oluyor” diyor.
Kara üzerindeki soğuk hava ile deniz üzerindeki sıcak havanın buluşması sonucu oraj, kuvvetli fırtına, yağış, kuvvetli yağış gibi meteorolojik hadiseler ortaya çıkıyor.
Sel ve taşkın riski ne zaman, hangi bölge için söz konusu?
Prof. Dr. Gönençgil, geçtiğimiz haftalarda Kırklareli ve İstanbul’un kuzeybatısında meydana gelen aşırı yağışların ve ardından oluşan sellerin ‘deniz etkisi yağış’ adı verilen bu tür meteorolojik olaylara örnek olduğunu söylüyor.
Gönençgil, özellikle sonbahar aylarına dikkat çekiyor ve Karadeniz Bölgesi için konuyu ayrıca detaylandırıyor:
“Karadeniz kıyıdan itibaren hızlı bir şekilde yükselen, yani yükselti açısından 3-4 bin metrelere kadar ulaşabilen bir topografyaya, yüzey şekillerine sahip. Bunun da etkisiyle yükselime zorlanan hava kütleleri içindeki yağışı veya potansiyel yağışı tamamıyla bırakabilecek veyahut çok yüksek miktarda yağış bırakabilecek bir potansiyele geliyor. Önümüzdeki 1-2 aylık dönemde taşkınlar, seller gibi hadiselerin oluşmasına da sebep olabilir maalesef.”
Karadeniz Bölgesi'ni de kısım kısım ayırıyor Gönençgil. Risk açısından öne çıkan bölümlerin Orta ve Doğu Karadeniz olduğunu belirtiyor.
“Karadeniz'in coğrafi özelliklerine bakarsak özellikle Kastamonu, Sinop arasındaki burun şeklinde uzanan kısım ve bir ölçüde de Rize ile Trabzon’un doğusu riskli görünen bölgeler. Çünkü oraların kıyı yapısının özelliklerine bağlı olarak daha fazla etkilendiğini görüyoruz. Zonguldak-Sakarya tarafları ya da Ordu-Giresun tarafları ikinci derecede riskli diyebiliriz.”
“En büyük risk Karadeniz Bölgesi’nde”
Prof. Dr. Gönençgil, “Aynı koşullarda olmamak şartıyla Akdeniz sahilleri de zaman zaman bu riskin altına giriyor” diyor. Diğer kıyı bölgelerinde de lokal etkenlere ve koşullara bağlı olarak riskler gelişebileceğini söylese de en büyük riskin Karadeniz’de olduğunun altını çiziyor.
“Karadeniz toplam yağışı yüksek olan bir bölgedir. Yani yağış bütün aylara, bütün yıla yayılmıştır. Yılda toplam 2 bin milimetre yağış alıyorsa bu 12 aya nispeten düzenli yayılmıştır. Akdeniz iklim tipi öyle değildir. Kışı daha yağışlı, yaz döneminde ise çok az bir kısmını alır."