Türkiye, 6 Şubat’taki depremlerin yaralarını sarmaya çalışıyor. Yaklaşık 400 kilometrelik bir alanda 11 ili ve 13 milyondan fazla kişiyi doğrudan etkileyen afetin ardından en önemli konulardan biri de yaşadığımız alanların ne kadar sağlam olduğu…
İstanbul başta olmak üzere bulundukları şehirlerde yeni konutlara, müstakil yapılara maddi açıdan gücü yetmeyen ya da yeni dönemde bina, site gibi kalabalık yerlerde yaşamak istemeyenlerin ilk baktıkları yer karavanlar oluyor.
1999 depremi karavana bakış açısını değiştirdi
Türkiye’nin en modern karavan üretim tesislerinden biri olan Hotomobil’in Genel Müdürü Pınar Kamçı, uzun yıllardır otomotiv sektörünün içinde. Biz her ne kadar karavanı ‘gezi/tatil’ gibi etkinliklerle bir düşünsek de aslında durum pek de öyle değil.
Türkiye'de karavan konusunda en büyük kırılmanın 1999 Marmara Depremi’nde yaşandığını anlatıyor Kamçı. O döneme kadar ülkemizde 250-300 civarında karavan olduğuna vurgu yapıyor. Onların da gezen, istedikleri yerde konaklayan daha çok ‘tatilci’ olarak adlandırabileceğimiz kişilerce kullanıldığını dile getiriyor.
Marmara Depremi’nin ardından karavan talebi bir anda arttı ve sektör kısa zamanda on binli rakamlara ulaştı.
Koronayla beraber yeni bir dönem başladı
Kamçı’nın üzerinde durduğu bir diğer mesele de herkesin bir şekilde kalabalıktan uzak kalmaya çalıştığı koronavirüs dönemi. Pandemide de karavan talebinde ciddi bir sıçrama oldu.
Bizim asıl merak ettiğimiz konu ise Kahramanmaraş merkezli depremlerin sektöre nasıl yansıdığı… Pınar Kamçı’ya göre son depremler karavan sektörü için yeni bir kırılmaya işaret ediyor.
“Depremin ilk gününden bu yana talep o kadar arttı ki sektördeki tüm firmalar tam kapasite üretime başladı.” diyor.
Hem ulaşım hem barınma ihtiyacı aynı araçta
Hotomobil’in müşterilerinin neredeyse tamamı yurt dışında… Özellikle Avrupa’da ciddi bir kitleleri var. Kahramanmaraş depremleriyle birlikte bölgedeki barınma ve ulaşım sorununun çok ciddi bir seviyeye ulaştığını anımsatıyor Kamçı ve devam ediyor:
“Depremin ilk gününden bu yana çok ciddi bir talep var. Çünkü afet bu kez oldukça geniş bir alana yayıldı. Haliyle barınma ihtiyacı da daha önce hiç karşılaşmadığımız kadar arttı.
Yıkımın büyük olması başka bir sonucu da beraberinde getirdi. Normalde çekme karavan diye tabir ettiğimiz modellere de ilgi olurdu. Ancak bu kez talep neredeyse tamamen motokaravana kaydı.
İnsanlar bu süreçte gündelik hayatta kullanabilecekleri, daha doğrusu istedikleri zaman ulaşımlarını sağlayacak istedikleri zaman içinde konaklayabilecekleri platformlara yöneldi.”
“Yurt dışı satışlarına ara verdik”
İçeride talep bu kadar artmışken hem yabancı müşterilerine hem de deprem bölgesine yönelik siparişlere nasıl yetiştiklerini merak ediyoruz.
Pınar Kamçı bu süreçte yurt dışına satışları bir süreliğine askıya aldıkları bilgisini paylaşıyor… “Müşterilerimize Türkiye’nin içinde bulunduğu özel durumu anlattık. Bizi anlayışla karşıladılar. Kendilerine bir süre araç göndermeyeceğiz. Tüm gücümüzle deprem bölgesi için çalışıyoruz.” ifadesini kullanıyor.
Burada bir parantez açıyor ve deprem bölgesine çalışanlarını gönderecek Batı'daki şirketlerin de karavana yöneldiğini anlatıyor Kamçı. Şirketlerin böylece hem ulaşım hem konaklama işini tek araçta çözmeyi hedeflediklerine değiniyor.
“Böyle dönemlerde karavanlar için özel teşvikler verilmeli”
Türkiye’de 2019 Kasım itibarıyla 14 karavan üreticisi varken bu sayı pandemiyle birlikte 1400’ün üzerine çıktı. Sektör bir anda büyüdü ancak teşvikler konusunda halen sıkıntılar var.
Pınar Kamçı, özellikle doğal afetlerden sonra devletlerin bu tür araçlar için farklı yaklaşımlar sergileyebildiklerini söylüyor. Mevcut vergilendirmeden örnekler verip, beklentilerini de şöyle anlatıyor:
“Devlet desteği her sektörde olduğu gibi hem bu işi yapan firmalara hem de karavan almak isteyenlere yönelik olabilir. Bugün Türkiye’de ticari bir araç aldığınız zaman yüzde 4 araç vergisi ödüyorsunuz. Ancak motokaravan almak isterseniz vergi bir anda yüzde 45’e yükseliyor.
Bir diğer mesele de kredi konusu… Bildiğiniz üzere konut kredisi ya da taşıt kredisi gibi devletin kurallarını belirlediği kredi seçenekleri var. Karavan için bankaların bu yönde bir desteği yok. Belki de devlet desteğini burada görebilirsek, en azından önümüzdeki yakın dönem için ‘karavan kredisi’ gibi seçenekler masaya gelebilirse çok yerinde olur.
Herkesin olası bir İstanbul depremini konuştuğu bugünlerde insanlara mümkün olduğu kadar bir ‘B planı’ sunabilmenin çok değerli olduğuna inanıyorum. Karavan günümüz şartlarında oldukça iyi bir B planı. Karavan için atılması elzem olan bir diğer adım da tabi ki karavanların park edileceği alanlar. Bu yerlerin de iyi planlanması ve sayısının artması çok önemli.”
Kamera: Serhan Sevin
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu