Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde kurulan çadırda "Millet Buluşması"na katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, hem yaraları sarmak hem de fikir alışverişinde bulunmak için bölgeye geldiğini söyledi.
Depremin hemen ardından bölgeye geldiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, yaşanan acıları, dramları, enkaz altında kalanları kurtarmak için çaba gösterenleri gördüklerini belirtti.
"Böyle bir deprem olabilir ama bunlara bir şekilde hazırlıklı olmamız lazım. Başka yerlerde de deprem oluyor ama 50 bin insan ölmüyor. Evlerin buna hazırlıklı olması lazım, altyapının hazır olması gerekir" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Millet olmanın, bir arada olmanın en güzel tarafı da budur. Her evde huzurun olduğu, esnafın rahat ettiği, çiftçinin ürettiğinin karşılığını alabildiği, işçinin huzurla evine döndüğü bir Türkiye'yi ben de istiyorum. Böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Hiç kimse yaşam tarzından, kimliğinden ötürü ötekileştirilmesin. 85 milyon beraber olmalıyız. 1 çocuğumuz açsa 85 milyon açtır, birimiz hastaysak 85 milyon hastadır. Beraber aynı şarkıları, türküleri söylemenin yolunu bulmalıyız. Çok ayrıştık, kutuplaştık, neden ayrışıp kutuplaşıyoruz? İsteriz ki herkesin karnı doysun. İsteriz ki her anne çocuğunu güleryüzle okula göndersin. En büyük arzumuz budur. Bu olmadığı takdirde büyüyemiyoruz, gelişemiyoruz. Pek çok sorunla cebelleşip duruyoruz, bunları beraber aşacağız. Söz veriyoruz, birlikte tüm sorunları aşacağız."
Kılıçdaroğlu, sadece kendilerine değil tüm mazlum milletlere örnek olmak istediklerine dikkati çekerek, "Bizim demokrasimiz arttıkça onların da demokrasisi artacak. Onların gözü bizim üzerimizde. Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine bakıyorlar. Güveni, huzuru sağlayacağız, sofralarda bereketi artıracağız. Siyaset kurumunun halka doğruları söylemesi gerek. Doğruları söylemiyorsa güvensizlik olur. Kovid-19 oldu değil mi? Salgın bir hastalık. Rakamlar farklı. Bırakın da yasımızı tutalım. Buna bile engel oluyorlar." diye konuştu.
Yetişmiş insan gücünün deprem bölgesini terk ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu da büyük bir acı. Depremde yıkılan ve ağır ya da orta hasarlı bina sayısı 817 bin 848. Söz verildi, dendi ki 'süratle binaları yapacağız, 2 yıl ödemesiz, 20 yıl vadeli ev satacağız'. Ben de diyorum ki Nurdağı'nda evi, ahırı, dükkanı yıkılan herkesin binaları yapılacak. Bunlardan 5 kuruş para alınmayacak. Allah nasip ederse 15 Mayıs'tan sonra geleceğiz, göreceksiniz. 15 Mayıs'tan sonra yıkılan kimin eviyse, binasıysa tamamı yapılacak, anahtarı teslim edilecek. 5 kuruş para da alınmayacak." ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"57. madde de diyor ki devlet, plan, program yapar, vatandaşın konut ihtiyacını karşılar. Bir başka konu, ev sahibi olan ve evi yıkılan vatandaşa sormak istiyorum. Bir müteahhit gelip evi yapıyor ve satıyor, sizin o evi alana kadar geçen sürede 23 imzaya ihtiyaç var. Bu imzaların tamamı kamuya ait. Tek bir imza atıp tapudan evi alıyorsunuz. Binayı alırken devletin 23 imzayla verdiği güvence var. Sizin hiç kabahatiniz, kusurunuz yok. Kusur kimdeyse parayı onun vermesi gerekir. Sizden helallik istediler. Öyle helallik olmaz. Helallik şöyle olur, şu binaları teslim ettiğimde helallik olur. 'Giden canları geri getiremeyiz ama kayıplarınızın tamamını geri getireceğim. Kabahat bendeydi, sizin kusurunuz yok' demesi lazım. 'Ölenleri geri getiremiyorum ama evinizi, dükkanınızı, ahırınızı 5 kuruş almadan geri getiriyorum, şimdi bana hakkınızı helal edin' denmesi lazım. Böylece devletin devlet olduğu, devletin vatandaşının yanında olduğu ve koruduğu gerçeği ortaya çıkar."
Barolarla ve avukatlarla görüştüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan, yıkılan evlerle ilgili ödeme talep edilmesi halinde yargıya başvurmalarını istedi.
Depremde evi yıkılmayıp güçlendirmeye ihtiyacı olanlara ise sıfır faizli kredi verilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "O, 23 imza atanlar vardı ya, devlet olarak onlara döneceğiz ve onlara hesap soracağız. 'Vatandaş bu dükkanı, evi alırken ona mezar sattınız, ev satmadınız' diyeceğiz ve hesabını soracağız. Hesabını soracağız ki bir mühendis neye imza attığını ve sorumluluğunu bilecek." görüşünü dile getirdi.
Asgari ücret düzenlemesi
Deprem bölgesindeki fabrikaların önemli kısmının eleman bulamadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "İnsanlar kentleri terk etti. Sadece Hatay'dan Mersin'e giden işçi sayısı 350-400 bin civarında. Oradaki fabrikaların çalışması lazım, giden işçilerden belirli bir süre için asgari iki yıl için vergi ve sigorta primi alınmaması lazım. Böylece geri dönerken daha iyi yaşam standardına kavuşsunlar. Orada daha düşük ücret alacağına, deprem bölgesinde daha fazla maaş almasına imkan sağlamamız lazım. Entelektüellerin de geri dönmesi lazım. Onların da bir şekilde dönmesi lazım." sözlerini sarf etti.
Müteahhitlikle ilgili de düzenleme yapacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları paylaştı:
"Önüne gelen müteahhitlik yapıyor. Bunu kurala bağlayacağız. Bunu yapıyorsanız bunun bir sınavı, başarısı, diploması olması lazım. Bana ev yapıyor, ben orada yaşayacağım. Benim yaşayacağım evin güzel, depreme dayanıklı olması lazım. Böyle olmaz, bunun kurullarını getireceğiz. Müteahhitler için de sosyal sorumluluk sigortası getireceğiz. Nasıl doktor yanlış ameliyat yaptığı zaman dava açılıyor. Yanlış bina yapana kimsenin bir şey yaptığı yok. Onlar da sigortalı olacak. Müteahhit kendisi ödeyecek, bir sorumluluk içerisinde hareket edecek. Her binanın bir kimliği olacak. Vatandaş güven içerisinde gidip evini satın alacak."
"Siyaset yeni bir alana evrilmek zorunda"
Afetle ilgili kurumları yeniden yapılandıracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Bir afet oldu Kızılay'ı aradık bulamadık. AFAD yeterli olmadı. İnsanlar soğuktan öldü, insanları enkazın altından çıkaracak ekipler yoktu. Kıbrıs'a gittim, Adıyaman'da çok sayıda çocuk bir otelin altında kaldı ve hayatını kaybetti. Kıbrıs'tan insanlar geldi, o otelin enkazını kaldıracak arama kurtarma ekipleri bulamadılar. Anneler yaşadıklarını gözyaşı dökerek anlattılar. 'Evladımızın sesi geliyor ama kurtaramıyoruz. Arama kurtarma ekipleri yoktu' diye. Buna benzer çok acı yaşandı. Buradan Türkiye'nin bir şekilde çıkması lazım. Türkiye güçlü bir ülkedir. 'Efendim bunu yapacağız ama para yok' diyorlar. Zaten yapılacak, iki yıl ödemesiz ne demek. Binayı yapıyorum teslim ediyorum sana, demek ki para var. Türkiye'nin imkanları ve kaynakları var, yeter ki bunları doğru ve halk için kullanın. Biz sizin için, halk için kullanacağız, hiç endişe etmeyin." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetin yeni bir alana evrilmek ve halkı düşünmek zorunda olduğunu vurguladı.
Siyasi ahlak kanunu ile daha nitelikli bir temele oturan Meclis'in oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bunu yapacağız. Millet İttifakı olarak söz verdik. Milletvekilleri ihale peşinde, onun peşinde, bunun peşinde koşmasın. Koşanlar parlamentoda olmasınlar. Parlamentoda olan milletvekilleri, halkını, milletini düşünsün. Biz bunu da yağacağız. Yeni bir sayfa açacağız. Ahlak, liyakat üzerine inşa edilen yeni bir sayfa açacağız. Devletin dini adalettir. Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Adaletin, liyakatin olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. İnşallah adaleti de liyakati de bu ülkeye getireceğiz. Bizim gibi düşünmeyen insanlara da kucak açacağız. Farklı düşünen insanı düşman ilan etmeyeceğiz.
Siyaset zenginleşme aracı değil. Politikacı zenginleşiyorsa, malı götürüyordur. Malı götürmeye izin vermeyeceğim. 418 milyar doları sizin için alacağım. 'Nasıl alacaksın o parayı, onlar gittiler' diyorlar. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler, o parayı bu ülkeye getireceğim. Yatırım yapacağım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğim."
Kentteki programı kapsamında, Yeşilkent Mezarlığı ve Şehitliğini de ziyaret eden Kılıçdaroğlu, karanfil bıraktı ve dua okudu.