CHP TBMM Grup Toplantısı'nda, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşması öncesinde, Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden kazasında hayatını kaybeden 41 kişi için saygı duruşunda bulunuldu.
Kılıçdaroğlu, grup toplantılarına her sefer espriyle, bir kucaklaşmayla, bir helalleşmeyle başlamak istediğini ancak üzüntülü bir gün olduğunu belirterek, "41 kardeşimizi toprağa verdik, 41 evde yangın var. Babasız kalan çocukları var. Her birimizin yüreğinde derin acılar var" diye konuştu.
Maden kazasının olduğu yere giderek bazı aileleri ziyaret ettiğini, yetkililerden bilgi almaya çalıştığını anlatan Kılıçdaroğlu, orada derin bir acı olduğunu kaydetti.
Hayatını kaybedenlerin genç olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Yazıktır, günahtır. Bir memleket böyle yönetilemez. 'Önlem alacağız' diyorlar. 20 yıldır hala önlem mi alacaksın? Kazalarda dünyada bir numarayız. Dünyada herkes maden çıkarıyor, niye en çok ölüm bizim ülkemizde oluyor? 152 bin 698 kaza oluyor, 921 kişi son 20 yılda hayatını kaybediyor" ifadesini kullandı.
Devletin, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak zorunda olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, can ve mal güvenliğini sağlamayan devletin "sosyal devlet" değil "belli odaklara hizmet eden devlet" olduğunu söyledi.
"Susmayacağım"
Kemal Kılıçdaroğlu, "belli odaklara hizmet eden bir devleti" kabul etmediklerini ifade ederek, "Uyuşturucu baronları ile beraber olacaksın, yolsuzluk yapanlarla beraber olacaksın, hırsızların dosyasını kapatacaksın, rüşvet alanları büyükelçi atayacaksın, Bay Kemal susacak. Susmayacağım arkadaş, susmayacağım. Hapishaneleri tıka basa dolduracaksın, yolsuzluk yapanlar elini kolunu sallayarak gezecek, baronları hapishanelerden çıkaracaksın, masum öğrencileri hapse atacaksın. Devletin gücü bunlara mı yetiyor? Adalet adalet... Söz verdim, bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek" değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşın, can ve mal güvenliğini sağlayan bir devlette iyi çalışacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim gibi aklını saraya kiralamış olanların çoğunluğu oluşturduğu bir mecliste devlet böyle çalışmıyor. Müfettiş raporu var görmüyorsun, Sayıştay raporu var görmüyorsun. Soma faciasından sonra komisyon kuruldu. TBMM Araştırma Komisyonu'nun 111 önerisi var. Birisini bile yapmadılar. TBMM Başkanı'na herkesin huzurunda sesleniyorum: O araştırma komisyonları göstermelik mi? Göstermelik değilse 111 öneriden neden bugüne kadar biri dahi yapılmadı? Neden sormadın? Sen o koltukta niye oturuyorsun? Senin o koltukta oturmanın temel nedeni TBMM'nin itibarını, saygınlığını korumaktır."
Kılıçdaroğlu, TBMM'nin görevini tam anlamıyla yapamadığını savunarak, "TBMM, sarayın ipoteği altındadır. Allah nasip ederse bu ipoteği kaldıracağız. TBMM'nin iradesi halkın iradesi olacak." dedi.
2003-2014 arası maden kazaları sonucu hayatını kaybedenlerin çocuklarına devletin iş vermesine dair kanun teklifinin kabul edildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, Amasra'da hayatını kaybeden madencilerin evlatlarının da iş sahibi olması gerektiğini belirtti.
Şehitler arasında ayrımcılık yapılmasının yakışmayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu ayrımcılık bize yakışmaz. Onun da sözünü veriyorum bütün madenci mağdur kardeşlerimin ailelerine. İnşallah onu da halledeceğiz. Diğerleri için hangi uygulama yapıldıysa, evlatları nasıl devlette işe başladıysa, onlar da aynı şekilde devlette iş başı yapacak" sözlerini sarf etti.
"Hesabını sormazsam namerdim"
Kılıçdaroğlu, Manisa Soma'daki maden kazasında 301 kişinin hayatını kaybettiğini, burada yargılananlara cezalar verildiğini dile getirerek, ancak karara yapılan itirazın ardından "Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nde 3 hakimin değiştiğini ve yerine 3 AK Parti'li hakimin getirildiğini" öne sürdü.
Bu değişikliğin ardından verilen ağır cezaların indirildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "301 kişinin hesabını soracağımız bir yargı ortadan kalktı. Ben diyorum ya 'Bu saraydakilerin yatacak yeri yok' diye. Onların eli kanlıdır. Mahkemeleri, hakemleri değiştirdiler, böyle tablo ortaya çıktı. Ama benim sözüm sözdür. Allah nasip ederse, iktidar olduğumuzda hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın; 301 kişinin de 41 kişinin de hesabını sormazsam namerdim" diye konuştu.
CHP heyetinin, Bartın'daki kazada hayatını kaybedenlerin ailelerini ziyaret ederek rapor hazırladığını anlatan Kılıçdaroğlu, ailelerin, yaşananı bir cinayet olarak gördüklerini anımsattı.
Kılıçdaroğlu, madendeki patlamada hayatını kaybeden Mehmet Bulut'un eşi Buse Bulut'un, bunun cinayet olduğunu söylediği konuşmasını aktararak, "Buse Bulut kardeşim. Senin hakkını aramak benim boynumun borcudur" ifadesine yer verdi.
"CHP demokrasinin bir numaralı aktörüdür"
Resmi Gazete'de yayımlanan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a da değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye bir taraftan bu tür acıları yaşarken "kimse doğruları yazmasın" diye "sansür yasasının" geçirildiğini iddia etti.
Bu konuda 6 aydır mücadele verdiklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bazıları televizyonlara çıkıp 'CHP Mecliste ne yapıyor' diye soruyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi parlamentoda demokrasinin bir numaralı aktörüdür. Herkesin bunu bilmesini istiyorum" açıklamasında bulundu.
Sansüre karşı durduklarını, ancak eleştiriye açık olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, gazetecinin de özgürce ancak araştırarak, soruşturarak yazması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "sansür yasasının" AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildiğini ifade ederek, "Bugün 29. maddeyi, yürürlüğü durdurma talebiyle Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Arkasından da yasanın tümü için Anayasa Mahkemesine gideceğiz. Bu kanun olsa da olmasa da Türkiye, otoriter bir yönetimle karşı karşıyadır" düşüncesini dile getirdi.
AK Parti ve MHP'ye oy verenlere seslendiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "(Dur) demeyecek misiniz, adalet istemeyecek misiniz? 'Ben kanunların üstündeyim, kanunların ne yazdığı beni ilgilendirmez. Benim söylediğim önemlidir' diyen bir anlayıştan Türkiye'nin çıkması lazım. Aksi halde Türkiye bir hukuk devleti olmaz, bir adalet devleti olmaz" görüşünü paylaştı.
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesine bir üyenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından "atandığını" ileri sürerek, "İki kişinin yemin törenine gitmedim. O iki kişi Anayasa Mahkemesine layık kişiler değildir. Açık ve net söylüyorum. Eğer o 2 kişi gücünü Erdoğan'dan alıp onun isteğiyle atandıysa ki atandığını biliyoruz, onlar Anayasa Mahkemesinde hakimlik yapamazlar. Çünkü saray karşısında bağımsız davranamazlar ve duramazlar. Makamını saraya borçlu olan bir yargıç, Türkiye için, adalet için en tehlikeli olan kişidir. Adaletle oynayan kişinin adaleti olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Eski Malezya Başbakanı Necip Razak'ın, görev yaptığı süreç içinde bir toplantıda "Malezya'da internette asla sansür uygulanmayacaktır" diye bir açıklama yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, ancak 2015'te Malezya Varlık Fonu'ndan hesabına 700 milyon dolar aktarıldığının ortaya çıkması üzerine haber yapıldığını, bunun üzerine de yasakların geldiğini hatırlattı.
Razak'ın 2018'de seçimleri kaybettiğini ve yargılanıp mahkum olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Adalet, ağır yürüse de gözleri görmese de mutlaka hedefini bulacaktır. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, ABD gezisine çıktığını anımsatarak, ABD'ye gitmeden önce "aman nasıl gidersin, aman şimdi gidilir mi, aman şimdi gidersen senin aleyhine kullanırlar bunu" şeklinde her kafadan bir ses çıktığını söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Arkadaş, önce 'niye gideceksin' diye sor, 'hangi gerekçeyle gideceksin' diye sor" ifadesini kullanarak, dünyanın değiştiğini ve değişen dünyayı izlemeleri gerektiğini dile getirdi.
Ülkeyi yönetmeye talip olanların bir hedefi, vizyonu ve hayali olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Vizyonsuz yönetmek olmaz, vizyonunuzun olması lazım. Bunların vizyonu 'cebim nasıl dolar vizyonu', benim vizyonum 'vatandaşın cebi nasıl dolar vizyonu'. Benim vizyonumla onların vizyonu arasında dünya kadar fark var. 21. yüzyıl artık bilim çağıdır, teknoloji çağıdır. Bilimi ve teknolojiyi göz ardı eden hiçbir devletin büyüme ve gelişme şansı yoktur. Bilim devrimi yaşıyoruz. Bilgi ekonomisi çağındayız. Adım gibi biliyorum, Erdoğan da Bahçeli de 'bilim ekonomisi' kavramını herhalde ilk kez benden duyuyorlardır, 'sosyal bilgi ekonomisi' kavramını ilk kez benden duyuyorlardır" değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ABD'de, dünyanın bir numaralı bilgi ve teknoloji üniversitesi Massachusetts Teknoloji Enstitüsüne (MİT) gittiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Laboratuvarlarını gezdim, evet, hocalarıyla tek tek görüştüm, evet, akşam yemeği de yedik. Dünyanın bir numaralı üniversitesine gidip teknolojideki ve bilimdeki devrimsel değişiklikleri görmek neredeyse suç oldu. Orada bir şeyi daha gördüm; bilimle iş dünyası arasındaki ilişkiyi gördüm. İcadı yapıyor, teknolojiyi geliştiriyor, şirketi kuruyor, şirket satışı yapıyor. Biyomedikal konusunda yazdığı makalelere dünyada en çok atıf alan bilim insanıyla görüştüm. Aynı zamanda milyarder. Dedim ki 'siz bilimsel araştırmayla şirketleri nasıl bir arada yönetiyorsunuz?' Bana 'Şirketlerle bir ilgim yok ki ben sadece bilimsel araştırma yaparım. Bulurum, şirketi kurarım, onlar geliştirir ve piyasaya sunarlar' dedi. MIT, 400 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirmiş nanoteknoloji konusunda. Nanoteknolojinin dünyada yaptığı çığırı orada görüyorsunuz ve en çok gurur duyduğumuz bizim insanlarımız da var orada, onlar da çalışıyorlar."
Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi, kendi toplumuna saygınlık kazandıran, dünyaya gerçekten katma değeri yüksek ürünler ihraç eden bir ülke haline dönüştürmek zorunda olduklarını vurguladı.
Almanya, İngiltere, ABD, Çin gibi ülkelerin, "yüksek yeterlilik inşası" kapsamında üstün zekalılara, yaratıcı çalışmalar yapanlara, dünyanın ilk 50 üniversitesinin mezunlarına vatandaşlık verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Peki biz nasıl vatandaşlık veriyoruz? 400 bin dolara daire alırsan vatandaşlık veriyoruz, 'istersen hiç eğitimin olmasın, paran varsa gel' diyor. Aradaki farka bakın, siyahla beyaz kadar fark var. Devleti yönetmeyi bilmiyorlar, devletin geleceğini kurgulayamıyorlar, dünyadaki gelişmeleri bilmiyorlar ve beni eleştiriyorlar; 'sen Amerika'ya neden gittin' diye. Senin vizyonun da senin aklın da bana yetmez arkadaş, sen bilmezsin." diye konuştu.
"Burada özgürlük var, burada ise yasaklar ve sansür var"
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması sırasında, ABD gezisinde bilim insanlarıyla yaptığı görüşmelerin fotoğrafı ile "dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un TBMM Genel Kurulunda yasalaşmasının ardından bazı milletvekillerinin çektirdiği fotoğrafı gösterdi.
Kılıçdaroğlu, "İkisinin arasındaki fark siyahla beyaz kadar. Bir fotoğrafta özgürlük var, birinde ise yasaklar ve sansür var. Burada 5'li çeteler var, 5'li çeteleri koruyanlar var, hırsızlık yapanların soruşturulmamasıyla ilgili çıkan kanuna el kaldıranlar var. Diğerinde ise Türkiye'nin geleceğini inşa etmek için çalışan insanlar var. Burada pudracılar var, burada aklını saraya kiraya verenler var, diğerinde özgürce düşünenler var, eğitim ve sanat var. Biz buyuz, Türkiye budur ve biz bunu yapacağız" sözlerini sarf etti.
Boşuna "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesini" yayımlamadıklarını; attıkları her adımın bir hesabının olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Kasımı beklesin bütün vatandaşlarım. Bizi eleştirenler görecekler her vaadimizi santim santim nasıl yerine getireceğimizi. Biz kendi ülkemizi düşünüyoruz. Bizde bireysel çıkar yoktur, biz Kuvayımilliyeciyiz, biz vatanseveriz, biz bayrağımızı severiz, biz birilerinin önünde eğilmeyiz" ifadesini kullandı.
"Bay Kemal bunu yapmaz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, NATO zirvesine giderken, "Biz vizyon yolculuğu yapıyoruz. Bizim bu gidişlerimiz birilerinin gidişlerine hiç benzemez" sözlerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Vallahi ilk kez doğru dürüst bir şey söylüyor. Onun gidişi bizim gidişimize hiç benzemiyor" görüşünü paylaştı.
"Bay Kemal gidip bir devlete el avuç açmaz, sen gidince el avuç açarsın" görüşünü savunan Kılıçdaroğlu, "Bay Kemal, tank palet fabrikasını Katar'a teslim etmez, sen gider Katar'a teslim edersin. Sen mahkemedeki dosyayı alırsın, üç beş kuruş için götürürsün Suudi Arabistan'a teslim edersin, katiline verirsin, Bay Kemal bunu yapmaz. Bay Kemal, telefonun başında çaresiz beklerken Central Park'ta tur atmaya hiç gitmez. Tur atmaya gidiyor, güvercinlere bir şeyler atıyor. Biz neyin ne olduğunu biliriz, kimin ne olduğunu da biliriz. Bu milletin gerçeği görmesi için her birinize görev düşüyor; gerçeği anlatacağız, kim olursa olsun anlatacağız" dedi.
"Sevgili Bahçeli, seni Amerika'ya davet ediyorum"
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kendisinin ABD ziyaretine ilişkin açıklamalarını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Bahçeli demiş ki 'Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını millete açıklamak zorundadır'. Güzel, vallahi çok güzel. Açıklarım. Sevgili Bahçeli, seni Amerika'ya davet ediyorum, Boston'a. Uçak biletini ben alacağım, beraber gideceğiz. Yine söz veriyorum; Boston'da bütün masraflar bana ait, seni 5 yıldızlı bir otelde ağırlayacağım. Ertesi sabah ben New York'a hangi saatte gittiysem o saatte yine benim bindiğim arabaya sen de bineceksin, ben de bineceğim ama önce devletin görevlisi olan benim koruma amirim olmayacak, senin koruma amirini götüreyim, o olsun. Gazeteciler vardı, iletişim koordinatörü CHP'den, onu da götürmeyim, senin iletişim koordinatörün olsun. Manhattan adasına gidelim. Gittikten sonra o 35 katlı binayı bulalım, 35 katlı binanın önünde güzel bir fotoğraf çekelim, belki sen içeriye de girersin, 'bu rezaleti kim yapmış' diye de sorabilirsin, sorarsan çok memnun olurum. Orada giden para bu fakir fukaranın parası. O destek verdiğin saraydaki adam var ya, el kaldırıp indirip destek verdiğin adam, oğlu buradan milyon dolarları gönderiyor, kızı orada 35 katlı gökdelen yapıyor. Bay Kemal de bunu yiyecek. 'Kadınların kılık kıyafetlerine siyasetçiler karışmasın' diye kanun teklifi vermiştik, burada açıklama yapmış, 'aileyi de koruyacağım' demiş. Sayın Bahçeli benim oraya gidiş nedenim bu açıklamadan sonra onun ailesini Türkiye ve dünyaya tanıtmaktır. O, ailesi milyon dolarlarla oynuyor, paralar geliyor, gökdelen yapılıyor. Eğer bir aile hakkında konuşulacaksa orada başlayalım ve önce o aileyi konuşalım. Bunu söyledim. Orada zaten 10 dakika sürdü küçük videonun çekimi. 10 dakika sürmesinin nedeni de ambulans sirenleri vardı, onun gitmesini bekledik. Oradan tekrar arabaya bineriz Washington'a gideriz, yolda araba mecburen benzin alıyor, benzin aldığı yerde bir hamburgerci var, söz veriyorum hamburgeri ben alacağım, sana ikram edeceğim. Washington'a gittiğimiz zaman saati al, benim saatime güvenmiyorsan, hani senin var ya 17-25'i gösteren saatin, o saati al yanına."