TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, resmi ziyaretler için gittiği Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) kapsayan Körfez turunun dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Türkiye'de son dönemde yükselen yabancı düşmanlığı dalgası olduğu ve bu konuda diğer ülkelerden gelen şikayetler olup olmadığı" konusunda değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, Körfez turu kapsamındaki görüşmelerinde ve özel sohbetlerde bu konuda bir şikayet almadığını söyledi.
Hem Bahreyn'in hem BAE'nin halklarıyla Türk halkı arasında hiçbir problem ve farklılaşma olmadığını; lisan ve kültürlerin farklı olmasına rağmen kendilerini birbirlerine çok yakın hisseden halklar olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Maalesef Türkiye'de yükseltilmeye çalışılan ırkçılığın, özellikle Arap düşmanlığı, İslam ülkelerinin vatandaşlarına karşı düşmanlığın üretilmiş bir provokasyon olduğu kanaatindeyim. Bunun Türk halkının kendi isteğiyle ortaya çıkmadığı, birtakım ırkçı odakların, belki perde arkasından uluslararası çevrelerle irtibatlı bazı odakların ürettiği bir provokasyon olduğu kanaatindeyim." diye konuştu.
Türk milletinin geleneğinde ırkçılık olmadığını ancak ara sıra birkaç provokatör çıkabildiğinin altını çizen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçtiğimiz yıl Arap ülkelerinden bir kişiye yapılan saldırı tamamen münferit bir saldırıdır. Birileri bunu artırmak istiyor. Özellikle Filistin meselesi noktasında Türk kamuoyunun fevkalade büyük bir duyarlılık, birlik, beraberlik gösterdiği bir noktada ortaya çıkarılan, üretilmiş Müslüman, Arap düşmanlığının çok tehlikeli olduğunu görüyoruz. Ama bunun milletimizi asla bağlamadığını, milletimizin böyle bir tavrı olmadığını herkes biliyor. Şundan emin olun ki Türkiye'nin içerisinde Arap, İslam karşıtlığı yapanlarla İslam ülkelerinde Türk karşıtlığı yapanlar aynı odaklardır. Biz bu filmi çok gördük. 20 yılda koskoca Osmanlı cihan devletini ırkçılık üzerinden parçalamadılar mı? Aklımızı başımıza alacağız. Bu anlamda aziz milletimizin çok feraset sahibi olduğuna da inanıyorum. Böyle oyunlara gelmez, bu oyunlardan da bir sonuç çıkmaz."
Kurtulmuş, Yemen, Irak ve Filistin gibi ülkelerde yaşananlar hatırlatılarak, "Size göre bölgede kaosa giden bir yapı mı var yoksa tam anlamıyla çıban patlıyor ve bir şekilde bir barış ortamı olmasa da artık oyunları bozacak mekanizmaya mı doğru gidiyor?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Bu gerilimlerin bir müddet daha devam edeceği, belki bazı bölgelerde artarak devam edeceği görülüyor. Bunun temel sebebi, dünya sisteminde tam bir dengesizlik durumunun olmasıdır.
Dünya barışının temin edilebilmesi için ya güçler arasında bir dengenin olması ya da bir gücün diğerlerinin, hepsinin üstünde olması lazım. Tam tersine şu anda çok kutuplu bir dünyaya doğru gidiyoruz. Dünyanın birçok bölgesinde çok sayıda devlet kendi projelerinde kendi hakimiyet tezlerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Doğu Akdeniz'de 10'un üzerinde ülkenin fiziki varlığı, Orta Doğu'da, Suriye'de, Irak'ta çok sayıda ülkenin varlığı söz konusudur. Burada Türkiye olarak üzerimize düşen, çok taraflı bir dengenin oluşmasında Türkiye'nin de merkezinde olduğu bir güç birikimini temin etmek ve bu istikamette yürüyüşümüzü sürdürmektir. Bunun yolu hem Türkiye'nin hem bölgenin mümkün olduğunca çatışmalardan uzaklaştırılması, içimizdeki farklılıkların da karşılıklı müzakerelerle çözülebileceği imkanların temin edilmesi, tesis edilmesidir."
Türkiye'nin küresel olarak çok doğru bir istikamette ilerlediğine dikkati çeken Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllardır "Dünya beşten büyüktür" sözüyle ifade ettiği "yeni ve adil bir dünya mümkündür" tezine yaklaşıldığını; artık dünyada yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunun görüldüğünü belirtti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İsrail'in çok büyük bir ittifakla telin edilmesi ya da İsrail karşıtı kararların alınmasının bunun bir göstergesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Uluslararası Adalet Divanında ara kararın fevkalade olumlu çıkmış olması bir adımdır. Bundan sonra bizim bu bölgede sorunları çözecek, müzakereyle, karşılıklı rızayla çözecek barışçıl mekanizmaların öncülüğünü yapmamız, dünyada da yeni bir dünya sisteminin oluşması için küresel bir denklemin, çok taraflı denklemin kurulması için katkıda bulunmamız lazım. Bunu tek başımıza yapamayız ama tek başımıza öncülüğünü yapabiliriz." ifadelerini kullandı.
Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi
"Türkiye İşçi Partisinden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Gezi parkı davası hükümlüsü Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından CHP ile TİP'in vatandaşları sokağa davet etmesiyle" ilgili değerlendirmesi sorulan Meclis Başkanı Kurtulmuş, Can Atalay meselesi veya başka bir konu üzerinden siyasi tartışmaların köpürtülerek bugüne kadar gelinmiş olmasını doğru bulmadığını söyledi.
Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni kapsayan Körfez turunun aylar öncesinden planlandığını aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz burada, milletimizin verdiği yetkiyle TBMM adına, milletimizi temsilen ülkeler arasında diplomatik ilişkileri arttırmak ve parlamenter diplomasinin imkanlarından istifade etmek için görüşmeler yaparken, böyle bir çalışmanın içerisindeyken, benim şahsımı da işin içerisinde katan, hatta bu ziyaretle Atalay'ın kararının okutulmasını bir şekilde ilişkilendiren bazı açıklamaları kategorik olarak reddettiğimi ifade etmek isterim. Bunlar haksız ve doğru olmayan yorumlardır. Bu ziyaretler aylar öncesinden planlanmıştır. Meclis Başkanı'nın teamüller gereği Meclisi ne zaman yöneteceği bellidir. Biz bu hafta Ankara'da olsaydık dahi kararı yine Sayın Bozdağ okutacaktı. Çünkü Meclisin çalışmalarında Genel Kurul yönetimi nöbetçi başkanvekili tarafından deruhte edilmektedir. Dolayısıyla bu süreci, hele hele buradan doğacak siyasi tartışmaları sokakta halletmeye kalkmak doğru değildir."
İki yargı kurumu arasındaki hukuki ihtilafın tarafının Meclis olmadığını başından beri söylediklerinin; bu süreçte Meclisin taraf olmaması için de özel bir özen gösterdiklerinin altını çizen Kurtulmuş, Meclisin ilk açıldığı gün yemin için Atalay'ın isminin okunduğunu, davet edildiğini ancak tutuklu olduğu için gelemediğini anımsattı. Atalay'ın özlük haklarının da verildiğini, danışmanlarının atandığını ve bütün partilerin ortak anlayışıyla TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna seçildiğini aktaran Kurtulmuş, tüm süreç boyunca Meclisin tavrının belli olduğunu söyledi.
TBMM'nin yerel mahkeme adına karar verip Atalay'ın tutukluluk halini kaldırmak gibi bir yetkisi olmadığını anlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Mecliste birçok defa milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, milletvekillikleri düştü... Buna benzer olaylar defaatle tekrarlandı. Bu anlamda esas itibarıyla Meclisin üzerine düşen sorumluluk, Anayasa'da var olan bu konudaki çelişkileri ortadan kaldırmaktır. Yüksek yargı birbirleriyle çelişen, kararları farklılaşan kurumlar olmanın ötesine geçmelidir. Her birisinin fonksiyonu bellidir. Her birisinin vazifesi bellidir. Hiçbir mahkeme devletin diğer kurumlarının üzerinde bir hak ve yetkiye sahip değildir. Dolayısıyla bütün bunların yeniden düzenlenmesi, örneğin; 153, 138. maddelerin yeniden düzenlenmesi; 14. maddede devlete karşı işlenen suçları belirleyen faaliyetlerin daha sarih, daha açık bir hale getirilmesi için bazı değişikliklerin yapılması gerekir. 'Meseleyi şahsileştirmemek gerekir' derken bu ya da benzeri problemleri sistemik olarak çözmenin Meclisin görevi olduğunu hatırlatmak isterim."
TBMM Genel Kurulunda, Atalay hakkındaki mahkemenin gerekçeli kararının okutulması yerine bekletilmesine yönelik eleştirilere de değinen Kurtulmuş, "Kararın okutulmasında acele edilmeyerek hem ilgili milletvekiline hukuki yolları tüketme, hem de yüksek mahkemelere aralarındaki içtihat farklılıklarını hal yoluna koyma imkanı verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını hukuki açıdan denetleme durumunda olmadığımız gibi icrası konumunda da bulunmuyoruz. Muhatap derece mahkemesidir." dedi.