Yerli ve milli savunma sanayiinin taşıyıcı kolonlarından biri de deniz projeleri… Geçmişe oranla sadece kendi kıyılarında değil, Mavi Vatan olarak adlandırdığı alanın tamamında bayrak gösteren Ankara, bu yıl çok daha güçlü bir şekilde adını duyuracağa benziyor.
Tam da böyle bir dönemde Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) Milli Gemi (MİLGEM) projesinin 6, 7 ve 8. gemileri için ihaleye çıkması ve bu süreçte özel tersanelere de çağrıda bulunması aslında son derece önemli. Belli ki SSB, oynacağı rol ile askeri ve özel tersanelerin birlikte çok ciddi kabiliyetlere kavuşması hedefine giderek yaklaşacak.
MİLGEM çok önemli kazanımları beraberinde getirdi
Türkiye’de donanmayla ilgili projelerin genelde askeri tesislerde yapıldığını biliyoruz… Özellikle de söz konusu bir gemi olunca haliyle ‘Özel tersaneler bu tarz işleri yapabilecek donanıma sahip mi?’ sorusu akıllara geliyor.
Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, deniz projeleriyle ilgili süreçlerin hem kamu hem de özel tarafında farklı zamanlarda farklı görevler üstlenmiş bir isim... Özel tersanelerin imkan ve kabiliyetlerine gelmeden önce MİLGEM üzerinden genel bir çerçeve çizerek anlatmaya başlıyor.
MİLGEM projesinin ülkemizin askeri denizcilik yolculuğunda ‘en olgun proje’ olarak öne çıktığını belirtiyor Erkan ve “Yeni İstif sınıfının ilk gemisi TCG İstanbul askeri tersanede inşa edildi. Büyüyen ve haliyle yenilenen tasarım çok değerli tecrübeler kazanılmasına vesile oldu. Bu tecrübeler 6,7 ve 8. gemilerin özel tersanelerde rekabetçi maliyetlerle yapılabilmesini mümkün kılacak” değerlendirmesinde bulunuyor.
Yerlilik oranının artması özel tersanelerin işine yarayacak
Kozan Selçuk Erkan, bu noktada bizi biraz geriye götürüyor… MİLGEM projesinde ilk geminin kimi yabancı silah sistemleri ve elektronik çözümlerle donatılmak istendiğini anımsatıyor. Ancak yaptırımların devreye girdiğini, bu nedenle gelinen son noktada adı geçen gemilerin beklenenden çok daha yüksek yerlilik oranlarıyla hizmete alındığından bahsediyor.
Bunun neden önemli olduğunu soruyoruz… “Yerli çözümlerin vücut bulması sayesinde ihale için keşif maliyetleri ortaya çıkmış demektir” diyor ve konuyu biraz daha açıyor:
“Yani şu an itibariyle yerli radarımız, yerli dikey atım sistemimiz var. MKE’nin milli gemi topunu ürettiğini ve ilk atışların yapıldığını da yakın zamanda duymuştuk. Bunların yanı sıra irili ufaklı çok sayıda kritik alt sistemin de yerli olarak tamamlandığına şahit oluyoruz.
Yüksek yerlilik oranı maliyetler için de anahtar değerinde. Gemilerimizdeki yüksek yerlilik oranı sayesinde özel tersanelerimizin bu zor işin altından kalkmaları daha mümkün bir hal alıyor.”
Hali hazırda önemli işlere imza atılıyor
Kozan Selçuk Erkan, bir parantez açıyor ve aslında Türkiye’de özel tersanelerin hali hazırda çok önemli işlere imza attığının altını çiziyor:
“Örneğin, bir tersanemiz Türkmenistan’a son derece ağır silahlı korvet inşa ederken bir diğeri Ukrayna’ya iki adet MİLGEM gemisinin ilkini inşa ediyor… Bunlar kolay işler değil. Özel tersanelerimiz dünyaya büyük karakol gemilerinden korvetlere, lojistik destek gemilerinden amfibi çıkarma gemilerine kadar çok çeşitli seviyelerde savaş gemisi ihraç edebilen konumda.
İstif sınıfı inşasını yapabilecek kapasitede beceride ve tecrübede tersanelerimiz mevcut… Yakın bir süre önce Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından bir kümelenme yapılarak yurt dışı pazarlar için de rekabetçi ortamın artırılmasına yönelik adımlar atıldığını da unutmamak gerek.”
2021 ‘toparlanma yılı’ oldu
Yerli tersanelerin söz konusu projelerin altından kalkabileceğini öğrendikten sonra Kozan Selçuk Erkan’a denizcilik alanında 2022’den beklentisini de soruyoruz…
Önce geride bıraktığımız seneden bahsederek başlıyor anlatmaya. 2021’i ‘geciken projelerin toparlandığı, hızlandığı, tamamlandığı bir yıl’ olarak tanımlıyor Erkan.
Lojistik gemilerden birinin tamamlandığını, ikicisinin bitmek üzere olduğunu söylüyor. Çok özel bir gemi olan TCG Ufuk’un göreve başladığını anımsatıp, LHD Anadolu’nun nihayete ermek üzere olduğundan bahsediyor. Deniz havacılığında Meltem 3 uçakları ve Aksungur İHA’nın göreve başlaması gibi gelişmelere değinip, Reis sınıfı denizaltılarda ve hatta özgün Türk denizaltı inşa konusunda çok önemli yerli çözümlere ulaştığımızı anlatıyor.
Tüm bu gelişmelerin Savunma Sanayii Başkanlığı’nın özgüvenini artırabileceğine dikkati çekip, “Daha önce cesaret edilemeyecek projelere yeşil ışık yakıldığını görebiliriz. Sadece mini denizaltı ve silahlı insansız deniz araçlarıyla sınır kalmadık. Pek çok alt sistemin de farklı tiplerde üretilmesine yönelik çok ciddi gelişmelere şahitlik ettik” bilgisini paylaşıyor.
Bu yıl Mavi Vatan için tarihi bir dönem olacak
2022 beklentileri de oldukça yüksek Kozan Selçuk Erkan'ın.
“LHD Anadolu ve TCG İstanbul'un göreve başlaması ile sadece gemi inşa kısmında değil açık denizlerde gerçek anlamda görev grubu ile güçlü bir biçimde bayrak gösterdiğimiz ilk yılımız olacak…
Bununla beraber Silahlı İnsansız Deniz Araçları konusunda bir hareketlilik var. Muhtemelen bu yıl bazı kurumların envanterine girdiğini görebiliriz. Hatta bu alanda ilk ihracatın da yine 2022 içerisinde yapılacağı beklentisi çok da uzak bir ihtimal olmaz.
Asıl üzerinde durmamız gereken temel konu; bu tip gelişmelerin yansımaları… Böyle zamanlarda dünyada size duyulan güven artar. Kritik alt sistem çözümlerinin artması ile dünyanın her yerine sorunsuzca ihracat yapabilirsiniz. Ayrıca ürün satacağınız ülkelerin bu gemileri özgürce kullanabilmeleri çok önemli bir kazanç. Bu nedenle 2022 hem Mavi Vatan hem de Türk denizcilik sektörü için başarı dolu yılların en önemli virajlarından biri olabilir.”