Cumhuriyet’in 100. yılı kapsamında kritik önemde savunma sanayii projelerini hayata geçiren Türkiye, özellikle yakın denizlerde her geçen gün daha da güçlü bir konuma gelmeyi hedefliyor. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı koordinesinde ilerleyen projeler arasında deniz platformları da öne çıkıyor.
Hali hazırda Doğu Akdeniz’in en büyük donanmasına sahip olan Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat takip ettiği Milli Gemi (MİL-GEM) ve Milli Denizaltı (MİL-DEN) projeleriyle seneler sonrasını bugünden planlayıp harekete geçiyor.
Bir yandan platform ve ateş gücü kabiliyetini giderek artıran Türk Silahlı Kuvvetleri, diğer yandan da olası bir kaza durumunda personelin hızla kurtarılmasına yönelik çalışmalarını da sürdürüyor. Denizaltı personeli için öne çıkan SRV konusu son derece kritik. Uzmanlar, SRV’nin sadece denizaltı kazalarında değil su altındaki boru ve kablo hatlarının kontrolünde de görev alabileceği görüşünde.
"Donanma hızla büyürken kurtarma imkanları da artmalı"
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde hali hazırda üç farklı sınıftan 12 denizaltı bulunuyor. 2023’te ise REİS sınıfı denizaltıların teslimatları başlıyor. Gelecek yıllarda MİLDEN kapsamında yeni denizaltıların da envantere katılmasıyla Türkiye'nin 20’nin üzerinde denizaltıya sahip olması bekleniyor.
Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, SRV’nin önemini anlamak için yukarıdaki rakamlara iyi bakılması gerektiği uyarısında bulunuyor. Giderek genişleyen bir denizaltı filosu olduğuna işaret eden Erkan, “Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı denizaltı filosu kısa sürede çok hızlı bir şekilde büyüyecek. Haliyle bu büyümeyle birlikte ‘denizaltıdan personel kurtarma’ hususunda da aynı hızda bir ilerleme sağlanması şart.” diyor.
Ertuğrul ve Dumlupınar halen hafızalarda
Denizaltılar için en kötü senaryo olası kaza durumu… Hem Ertuğrul hem de Dumlupınar faciaları halen taze. Rusya’nın Kursk denizaltı faciasında 108 metre derinlikte 118 personelinin tamamının hayatını kaybetmesi de hafızalardaki yerini koruyor.
Geçtiğimiz günlerde yangın çıkan bir İngiliz denizaltısının çok gizli bir görevini iptal ederek su yüzeyine çıkmak zorunda kaldığı bilgisi de medyaya yansıdı. Tüm bu örnekler, olası denizaltı kazalarında zorlu bir tablo ortaya çıkabileceğini göstermesi açısından değerli.
80 yıllık çanlar halen kullanılıyor
Kozan Selçuk Erkan denizaltı kazalarında personeli çok hızlı şekilde tahliye edebilmenin hayati önemde olduğunu söylüyor. Türkiye’nin artan denizaltı filosu göz önüne alındığında olası bir kazaya nasıl müdahale edileceği sorusunun da her geçen gün daha önemli bir hal aldığına değinen Kozan, şöyle devam ediyor:
“Türkiye’nin muhtemel SRV adımı öncesinde mevcut durumu anlatmakta fayda var… Bir denizaltının kaza kırıma uğraması sonrası personel 40 metreye kadar olan derinlikten kendi imkanlarıyla çıkabiliyor. Ancak 90 metreye kadar olan derinliklerde ise ‘kurtarma çanları’ devreye giriyor. Şu an kullanılan bu çanların 1940 yapımı ve sadece 6 personel kurtaracak kapasitede olduğunu unutmamak gerek.
Ülkemizin çevre denizlerindeki derinliklerin 90 metrenin çok daha ötesinde olması denizaltılarımızın da haliyle daha derinlerde operasyon yapmasını beraberinde getiriyor. Dünyada hali hazırda 650 metreye kadar derinliklerde yaşanacak bir kaza kırım ihtimaline karşı son derece gelişmiş SRV sistemleri kullanılıyor. Bu sistemlerle çok daha derinlerden tek seferde 17 personeli kurtarmak mümkün oluyor.”
Milli Savunma Bakanlığı’nın radarında SRV’ler var
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın ‘kurtarma ve yedekleme’ ihtiyaçlarını karşılamak için 100 milyon doların üzerinde bir bedelle TCG Alemdar, TCG Işın ve TCG Akın gemilerinin inşa edildiğini hatırlatan Erkan, “Temel amacı kaza kırıma uğrayan bir denizaltıyı bulmak, bulduktan sonra gereken yaşam desteğini sağlamak, yaşam desteği sağlanan denizaltıdan personeli kurtarmak, kurtarılan personelin basınç altında tedavisini sağlamak ve kaza kırıma uğrayan denizaltıyı yedeklemek olan bu gemilerin yakın zamanda çok gelişmiş SRV sistemleriyle donatılması bekleniyor.” diyerek yakın geleceğe işaret ediyor.
Kağıt üzerindeki verilerin sahada karşılığı yok
Arjantin’de 2017'de batan ve enkazına ancak bir yıl sonra ulaşılabilen denizaltı kazasında yaşananlar bir ülkenin kendine ait SRV’leri olmasının önemini ortaya koyuyor.
“Normalde dünyanın herhangi bir bölgesinde gerçekleşecek denizaltı kazasına diğer ülkelerin sahip olduğu sistemlerle 72 saat içerisinde müdahale edileceği tezi kabul ediliyor. Burada NATO’nun sahip olduğu imkanlar ve üye ülkelere bu gibi durumlarda vereceği destekten de sıkça bahsediliyor.” diyor Kozan Selçuk Erkan.
Ancak Arjantin denizaltısına ABD’nin ancak 13 gün sonra müdahale edebilmesi kağıt üzerindeki verilerin gerçek olaylarda pek de mümkün olamayabileceğini gösteriyor.
Türkiye’nin bölgede gücünü artıracak
Ankara’nın yakın gelecekte envantere kazandırması kuvvetle muhtemel olan Denizaltıdan Personel Kurtarma araçları Türkiye’nin bölgedeki yumuşak gücünü de oldukça artırabilecek bir unsur olarak öne çıkıyor.
Depremden sele, koronavirüs salgınından yangınlara kadar farklı olaylarda dünyanın dört bir yanına yardım elini uzatan Türkiye’nin SRV’lerle de benzer bir etki yaratabileceğine işaret ediyor Erkan:
“Türkiye, yakın bölgelerdeki olası denizaltı kazalarına da yardım ederek söz konusu alanlarda adını duyurabilir. Bu gibi durumlarda dünyanın dikkat kesildiği bir bölgede bayrak göstermek son derece değerli.
Ayrıca SRV’ler sadece denizaltı kurtarma görevlerinde kullanılmıyor. Sualtı boru kablo hatlarının incelenmesinde, sualtı robotlarının görev yapamadığı gibi durumlarda da rol oynayabiliyor.
Karadeniz ve Akdeniz’de doğal gaz arayan, bulduğu rezervleri borularla Anadolu’ya bağlamayı hedefleyen Türkiye için SRV bu alanda da kullanılabilecek değerli bir platform. Yakın zamanda Kuzey Akım Boru hattına yapılan sabotaj girişimleri ve mücadelenin ‘denizin altına inmesi’ gerçeği birlikte düşünüldüğünde SRV’lerin Türkiye için nasıl kritik bir kabiliyet olabileceği daha net görülüyor.”