Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, NTV yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Katar ve Kuveyt ziyaretlerinin detaylarını paylaşan Şimşek, iki ülkenin de Karma Ekonomik Komisyon Eş Başkanı olduğunu söyledi.
Şimşek, kasımda Katar ile bir zirve yapılmasının planlandığını, Körfez ülkelerinin Türkiye için ciddi fırsatlar barındırdığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bizim ekonomilerimiz birbirini tamamlayıcı nitelikte. Biz sektörel çeşitliliğe sahip bir ekonomiyiz. Bu bölgenin de alım gücü oldukça yüksek. Dolayısıyla imalat sanayimiz ve sektörlerimiz açısından önemli bir bölge ancak başka fırsatlar da içeriyor. Örneğin turizmde. Körfez ülkelerinin turizmde iddialı hedefleri var. Biz kendilerine şunu diyoruz, 'Turizmde dünyada ilk 5'teyiz.' Bu ciddi bir başarı. 1980'li yıllarda turizm haritasında yoktuk. Turizm gelirlerimiz 300 milyon dolar civarındayken bugün 60 milyar doların üzerine çıkacak. Bizim turizm sezonu bittiğinde onların ki başlıyor. Dolayısıyla bizim tur operatörlerimiz, turizm sektörümüz birçok açıdan güçlü şekilde paydaş olabilir. Bu turizm sektörü için önemli bir fırsat içeriyor. Bu ülkeler kendi ekonomilerinin petrole, doğal gaza bağımlılığını azaltmaya çalışıyorlar. Ekonomilerini çeşitlendirme çabasındalar. Biz bu anlamda çok iyi bir modeliz. Çünkü bizim zamanında petrolümüz, doğal gazımız zamanında olmadığı için biz mecburen ekmeğimizi taştan çıkartan bir ülkeyiz. Sektörel çeşitliliği başarmışız. Bu konuda da biz özellikle imalat sanayisinde iyi bir paydaş olabiliriz."
Şimşek, yakın ülkelerden tedarikin de artık önemli bir konsept olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin bu anlamda büyük bir avantajı olduğunu anlattı.
Körfez bölgesiyle ilgili farklı bir yaklaşım içinde olduğunu vurgulayan Şimşek, "Burada önemli olan ekonomide bir model olarak iki tarafın menfaatine tamamlayıcılık ilkesi. Bizim diyaloglarımız bu çerçevede. Ben inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda yatırımcıların kaygıları azaldıkça büyük bir potansiyel var. Ben Katar'da önde gelen firmalardan 250'ye yakın üst düzey yöneticiyle bir araya geldim. Çok kapsamlı bir sunum yaptık. Türkiye'nin sanayide, enerjide, dijitalde dönüşümünü anlattım. 'Bunun bir parçası olun' dedim. Biz makro finansal istikrarı pekiştirdikçe inanıyorum ki oradan muazzam ilgi olacak. Çünkü çok ciddi cari ve fon fazlaları var. Bunu ihraç etmek zorundalar. O fon fazlalarının tamamını kendi ekonomilerinde absorbe etme imkanları yok."
Şimşek, gelecek hafta ABD'de katılacağı toplantılara ilişkin de bilgiler vererek, IMF-Dünya Bankası Toplantıları marjında bütün yatırım bankalarının etkinlikler yaptıklarını söyledi.
Katılacakları toplantının uzun olacağını aktaran Şimşek, şunları kaydetti:
"Hem G20 hem IMF Dünya Bankası Yıllık Toplantıları var. ABD Hazine Bakanı ile görüşeceğiz, ikili toplantı talebinde bulunan bakanlar da var. Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, IBRD ve Japonya Uluslararası İşbirliği Bankası gibi aklınıza gelen bir sürü bankayla bir araya geleceğiz. Onlara hem Türkiye ekonomisini anlatıyoruz hem de onlar Türkiye ekonomisine önemli paydaşlar. Yapısal dönüşümümüzü finansal olarak destekliyorlar. Bu ilişkileri sürekli sıcak tutuyoruz. Son 1 yılda da çok güçlü destek gördük, ciddi bir fon akışı var. Bu fonlar piyasaya göre hem daha ucuz kaynak hem de daha uzun vadeli. Bu bahsettiğim uluslararası çok taraflı bankalarla yoğun diyalogumuzu devam ettireceğiz. Atlantik Konseyinde, Uluslararası Finans Enstitüsünde programlarımız olacak, burada Türkiye ekonomisini anlatacağız. Dünyanın önde gelen bütün yatırım bankalarının etkinliklerine ve yatırımcı toplantılarına katılacağız. Günde bazen 15'e yaklaşan toplantılarımız olacak, yaklaşık 5-6 günümüz ABD'de geçecek."
Şimşek, cari açığın Türkiye'nin yumuşak karnı olarak bilindiğine işaret ederek, ülkedeki makro finansal istikrarsızlıkların birçoğunun da temelinde dış kırılganlıkların yattığını anlattı.
Geçen yıl programı uygulamaya almadan önce cari açığın çok yüksek seviyelerde olduğunu anımsatan Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:
"Gelinen noktada cari açık neredeyse yüzde 1'in altına indi. Yani bizim 'Yüzde 3 olsa çok iyi olur' diye düşündüğümüz cari açık. Hatta hem kuzeyde hem güneyde bu bölgesel sıkıntılar olmasaydı büyük ihtimalle Türkiye'de cari açık dengede olurdu. Cari açığı biz kalıcı şekilde milli gelire oranla yüzde 2-2,5'in altına çekmek istiyoruz. Bu seviyelere indiğiniz zaman Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranı düşmeye başlıyor. Size kalıcı rezerv biriktirme imkanı sunuyor. Türkiye'nin dış kırılganlığını kalıcı bir şekilde çözmek istiyoruz."
Son bir yıla bakıldığında, altın dengesindeki iyileşme ve enerji fiyatlarındaki yumuşak seyrin cari dengede etkili olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Bizim esas cari açıkla ilgili projeksiyonlarımız, geleceğe ilişkin tasavvurumuz yapısal dönüşümden geçiyor." dedi.
Bu konuda çok önemli adımlar attıklarını vurgulayan Şimşek, geçen yıl aralık ayında 284 ürün belirlediklerini hatırlattı.
Şimşek, bu ürünlerin Türkiye'nin dış ticaret açığının yarısından fazlasına tekabül ettiğini, yurt içinde üretilmeleri için yatırım çekmek istediklerini dile getirdi.
Sanayide dönüşümün diğer ayağının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı olduğunu söyleyen Şimşek, bu sürecin yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümü de içerdiğini anlattı.
Yenilenebilir enerjide yıllık ortalama 2 bin 700 megavat eklendiğini vurgulayan Şimşek, bu tutarın 7-10 bin megavata çıkartılması durumunda yıllık enerji ithalatının 1,5-2 milyar dolar azalacağını bildirdi
Şimşek, bunların kalıcı olarak cari açığı düşüreceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Türkiye katma değer zincirinde yukarı çıkacak. Daha yüksek teknoloji, daha katma değerli ürünler üretecek ve dışarıya satacak. Onun için cari açıkta hakikaten önemli bir eşikteyiz. Son bir yılda öngörülerimizden çok daha iyi gitti cari açık. 10 Ağustos itibarıyla yıllık cari açık 11,3 milyar dolara düştü. Bu tutar, 1,3 trilyon dolarlık bir ekonomide yüzde 1'in altında. Bunu nasıl burada tutarız konusu, biraz orta vadeli bir konu."
Şimşek, HIT-30 gibi 284 ürünün Türkiye’de üretilmesini içeren projelerin hayata geçmesiyle 5-6 yıl sonra Türkiye’de cari fazlanın konuşulacağını bildirdi.
Bu konuda samimi ve ciddi olduklarını vurgulayan Şimşek, “Devletin yönlendirdiği, devletin içinde olduğu, devletin desteklediği bir yapısal dönüşüm var sanayide. Dijital dönüşüm var, yeşil dönüşüm var. Bunlar bizim esas politikalarımız."
Bakan Şimşek, enflasyonun arzulanan hızda düşüp düşmediğine yönelik soruya, "Öncelikle enflasyon düşüyor. Mayısta zirveye çıktı. Zirveden bu yana enflasyonda 26 puan düşüş var. Enflasyon düşüyor ve düşmeye devam edecek. Giyim ve dayanıklı mallar gibi temel mallara baktığınız zaman bunlarda enflasyon eylülde yüzde 28'e düştü. Yıllık enflasyonda bütün malları baz alırsanız, gıdayı, enerjiyi ve içecekleri koysanız bu da enflasyon eylül itibarıyla yüzde 40'a düşmüş. Manşet enflasyon baktığınızda yüzde 49 civarı. Hizmet enflasyonu düşmeye başladı fakat hizmet enflasyonu bütün dünyada katılık içeriyor." yanıtını verdi.
Şimşek, temmuzda kira artışında yüzde 25'lik üst limiti kaldırdıklarını anımsatarak, yenilenen kira sözleşmelerinde yüzde 120'ye yakın artış olduğunu kaydetti.
Eğitim enflasyonunda da benzer bir durum olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Hizmetler enflasyonu zamanla gelirler politikasına daha güçlü tepkiyi verecek, biraz daha geçmiş enflasyonu baz aldığı için. Geçmiş enflasyon da şimdi düşmeye başladığı için önümüzdeki dönem buradaki katılığı kıracağız. Hizmetler enflasyonunda katılık olmasaydı, enflasyon hedefimize daha yakın olacaktık." dedi.
Türkiye'de 50 yıldır kronik iki hane civarı, dönem dönem üç haneyi geçmiş bir enflasyon olduğuna dikkati çeken Şimşek, şöyle konuştu:
"Para politikasının yeniden inşası zaman aldı. Deprem ve EYT gibi faktörler nedeniyle maliye politikasında sınırlayıcı hususlar var. Buna rağmen enflasyonda düşüş başlamış ve bu düşüş devam edecek. Enflasyonda ve fiyat artışlarında yavaşlama var, bu devam edecek. Bu konuda kararlıyız, programı uygulayacağız, sonuç veriyor ve enflasyonu düşüreceğiz. Ekonomistlere sorduğumuzda 24 ay sonra enflasyonun yüzde 18 civarı olacağını söylüyorlar. Enflasyon beklentilerinde iyileşme var. Program hedeflerimiz iddialı. Dolayısıyla kredibilitemizi bu hedeflere yaklaşarak sağlayacağız. Bugün cari açıkta, bütçede birçok konuda hedefi tutturmuşuz. Enflasyonda da hedeflerimizi tutturacağız, tutturmak için ne gerekiyorsa devam edeceğiz."
Şimşek, kira artışının manşet enflasyona etkisinin ne kadar süreceğine ilişkin soruya, 12 aylık enflasyonun üzerinde yapılan sözleşmelerin olduğunu, onların bir yıl sonra denklemden çıkacağını söyleyerek yanıt verdi.
Konut arzını artırdıklarına işaret eden Şimşek, "Deprem bölgesinde bu sene büyük ihtimalle 200 binin üzerinde konut teslim edilmiş olacak. Şu anda inşası devam eden 320 binin üzerinde konut var. Konut arzını artırmaya devam edeceğiz. Bakın milletimizin birkaç önceliği var. Hükümet olarak bu önceliklere odaklanmak zorundayız. Özellikle tarımsal üretimde lojistik ve gıda arzı bizim için en önemli öncelik. Onun için tarımda sulama konularına öncelik veriyoruz. Yani suyla toprağı bir araya getireceğiz ama üretilmesi yetmiyor, bunun lojistiğine de yatırım yapmamız lazım. Bu birinci öncelik." değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, yeşil dönüşümün de kendileri için öncelikler arasında yer aldığını belirterek, bu konuda hızlanılması gerektiğini dile getirdi.
Körfez bölgesinden yeşil dönüşüme rağbet olduğunu vurgulayan Şimşek, şunları kaydetti:
"Bugün kendilerine 15-20 bin megavatlık alan açsak finans konusunda hiçbir sorun yok. İştah büyük. Dünyada da var ama özellikle Körfez'den buraya yönelik muazzam bir ilgi var. Bu arada nükleer enerji bizim için önemli. Yapay zeka muazzam enerji gerektiriyor. Biz burada eğer büyük ölçekli veri merkezleri kuracaksak dijital dönüşüm için zaruret, yapay zeka üstlerinden birisi olacaksak ki olmak durumundayız, bu devrimi kaçıramayız. Nükleeri de devreye almalıyız. Bu konuda ilave çalışma var."
Şimşek, enflasyonda bu senenin ilk çeyreğinde arzulanan noktaya geldiklerini, zamana ihtiyaç olduğunu, kalıcı sürekli iyileşmeyi tercih ettiklerini, sabırla programı uygulayacaklarını sözlerine ekledi.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na yeni kaynak yaratacak paketin amacı çok açık ve net. Şu anda bölgemizde ateş var, savaşlar var. Zor coğrafyada yaşıyoruz. Sıkıntılı mahalledeyiz. Bizim caydırıcılığı artırma dışında hiçbir seçeneğimiz yok. Çünkü caydırıcılığı artırırsak bölgedeki ateşten korunma kabiliyetimiz artar." diyen Şimşek, Türkiye'nin savunma sanayisinde çok önemli atılım içerisinde olduğunu kaydetti.
Şimşek, "Cumhurbaşkanı'mızın burada liderliği ve feraseti devreye giriyor. 2000'li yılların başında yerli savunma sanayisi çok cüzi. Türkiye, ihtiyaçlarının yüzde 80'inden fazlasını dışarıdan tedarik ediyor. Bugün tamamen tersine dönmüş. Türkiye, yüzde 80'inden fazlasını şu anda kendisi üretiyor." dedi.
Savunma Sanayii İcra Komitesinin üyelerinden birisi olduğunu aktaran Şimşek, şöyle devam etti:
"En son toplantıda Savunma Sanayii Başkanlığına yeni birtakım görevler verildi, denildi ki 'Çelik Kubbe inşa edilecek', Türkiye'yi dışarıdan gelecek füzelere ve saldırılara karşı bütün ülkeyi koruyacak hava savunma sistemi. Bunlar gelişmiş teknoloji açısından pahalı sistemler. Biz 5. nesil uçağa uzun süredir para yatırıyoruz. Ürettik, uçuşlarına da başladı. Şimdi motor geliştirilmesi lazım. Şu anda savunma sanayisinde 1000'in üzerinde proje var. Hepsi yüksek teknoloji. Hepsi ileride ihracat kabiliyetimizi, kapasitemizi ciddi şekilde artıracak. Son toplantıda ilave kaynak talebi oluştu.
Dedik ki: 'Bütçede şu anda biz deprem yaralarını sarmakla meşgulüz.' 2023'te Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na 90 milyar lira vermişiz. Bu sene bunu 165 milyar lira çıkartmışız. Bunu belki daha da katlamamız gerekecek. Uzun menzilli enstrümanlardan tutun, 5. nesil savaş uçağından tutun, hava savunma sistemleri... Bunlar hepsi pahalı. Tasarımı bir yana geliştirilmesi, üretilmesi, bunlar ciddi kaynak gerektiriyor."
Savunma sanayisinin kaynak ihtiyacı olduğunu, şu anda bütçede deprem yaralarını sarmaya odaklandıklarını, bu nedenle tedbir setinin geliştirilmesinin gündeme geldiğini belirten Şimşek, tedbir setine ilişkin AK Parti'nin yetkili organlarıyla çalışıldığını, bu süreçte enflasyonu artıracak ÖTV, KDV gibi vergi artışlarından uzak durulması gerektiğini dile getirdiklerini söyledi.
Bu konunun Meclis'in takdirinde olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu:
"Parti grubumuz tekrar bazı konuları değerlendirebilir. Bu paket Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na kaynak sağlamak üzere hazırlanmış, bütçe açıklarını azaltmak için yapılan bir çalışma değil. Deprem konusu ayrı, savunma sanayisi ayrı. Savunma Sanayii Destekleme Fonu bütçe dışında bir fon. Deprem sonrasında vergiler getirilmiş adına da 'deprem vergisi' denilmiş. Fakat bunlar bir deprem fonunda toplanmamış. Dolayısıyla depreme ilişkin harcamalar bütçeden yapılmış. Bu konuda milletimizin hiçbir endişesi olmasın. Zerre kadar tereddüde mahal yok. Neden? Çünkü bu paketin bir kuruşu bütçeye gelmeyecek. Nereye gidecek? Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na gidecek."
Bakan Şimşek, savunma sanayisinin çok öncelikli bir konu olduğuna işaret ederek, "Bazıları siyaseten bunu başka konulara çekmek istiyor. Burada 3 bin 500 firma var. Sadece bir firmayı siyaseten adres göstermek gerçekten çok yanlış. Bu ilave kaynak nereden kaynaklanıyor? Hava savunma sistemleri için kaynaklanıyor. Kim yapacak? Roketsan, Aselsan yapacak, 5. nesil savaş uçağı üretimini kim yapacak? TUSAŞ yapacak. Uzun menzilli füzelere ihtiyacımız var. Kim yapacak? Roketsan yapacak. Bunu alıp başka mecralara çekip, başka çerçevelerde siyaseten bu konuları istismar etmek yakışmıyor." değerlendirmesini yaptı.
TBMM'nin, hangi önerilerin kabul edileceği veya hangi önerilerde değişiklik olacağına bağlı olarak nihai değerlendirmeleri yapacağını, eleştirilere de asla kulak tıkamadıklarını dile getiren Şimşek, şunları söyledi:
"Burada birtakım öneriler gelmiş, bu önerilerden bir teklif oluşmuş ve bu teklif Yüce Meclis'imizin takdirine sunulmuş, tabii ki yapılan değerlendirmeleri dikkate alırız. Bu bütçe ihtiyaçları için hazırlanmış bir tedbir paketi değildir. Bu doğrudan doğruya savunma sanayisi için hazırlanmış ve özel bir fon olduğu için bütçe dışında bir fon olduğu için ademi tahsis ilkesine bir aykırılık yok burada. Neden, çünkü bütçenin dışında. Bütçede olsaydı bu ilke nedeniyle hani buraya harcanıp harcanmayacağı garanti edilemezdi ama şu anda özel bir fon olduğu için bütçe dışında olduğu için bu konuda bir tereddütte mahal yok."
Yeni fonların kurulabildiğini, bu kapsamda Afet Yeniden İmar ile Aile ve Gençlik fonlarının kurulduğunu anımsatan Şimşek, ilkesel olarak bütçe dışı fonları doğru bulmadığına dikkati çekerek, "Bazı fonlar ihtiyaç. Ülkemiz bir deprem bölgesi. Geçen sene deprem sonrası ortaya konulan Afet Yeniden İmar Fonu anlamlı." dedi.
Şimşek, çok sınırlı sayıda fon kurulduğunu ve bu anlamda tekrar 1990'lı yıllara dönüş olmayacağını belirtti.
Türkiye ekonomisinin geneline bakıldığında bir yavaşlama bulunduğunu ama iddia edildiği gibi bir daralma olmadığını belirten Şimşek, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Ekonomi istihdam yaratmaya devam ediyor. En son ağustos işsizlik yüzde 8,5'e düştü. Son 1 yıla bakın. Son 12 ayda Türkiye ekonomisi kaç kişiye istihdam sağlamış? 1,1 milyon kişiye istihdam sağlamışız. Son 20 yılın ortalamasına baksanız, yıllık istihdam artışı yaklaşık 700 bin. Yani son 20 yılda ortalama 700 bin civarında istihdam yaratmışken, son 12 ayda 1,1 milyon istihdam sağlamışız ve işsizlik oranı yüzde 8,5'e düşmüş. Dolayısıyla burada istihdamda en ufak bir sorun yok ve biz önümüzdeki 3 yıl için yani 2025-2027 döneminde ortalama 750 bin civarında istihdam yaratmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla ekonomideki bütün bu iyileşmeler henüz istihdamdan ödün verme noktasına gelmemiş. Biz yumuşak bir şekilde bir taraftan enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz, bir taraftan bütçe dengelerini iyileştirip, bir taraftan Türkiye'nin makro finansal risklerini azaltmışız, bir taraftan da istihdam konusunda hassasiyet göstermişiz."
- "Enflasyonu tek haneye düşürmeden asla rahatlamayacağız"
Şimşek, dezenformasyon politikası nedeniyle ekonomide öngördüklerinden daha fazla yavaşlama olması durumunda istihdama yönelik ilave tedbir alacaklarını bildirerek, "Ama bizim için en büyük öncelik kalıcı şekilde yüksek büyümedir. Ama bunun da ön koşulu fiyat istikrarıdır. Biz enflasyonu tek haneye düşürmeden asla rahatlamayacağız, rahatlayamayız." ifadelerini kullandı.
Enflasyonu düşürme sürecinde büyümeden vazgeçileceği varsayımı olduğunu belirten Şimşek, "Biz enflasyonu aşağı indirmezsek, büyüme oranı zaten aşağı gidecek. Kalıcı şekilde refah yaratmanın yolu verimlilikten geçer, inovasyondan geçer. Ama bunun ön koşullarının başında fiyat istikrarı, bütçe disiplini, yapısal reformlar geliyor. Bizim program para ve maliye politikasından ibaret değildir. Kim bunu iddia ediyorsa büyük haksızlık yapıyor. Ya bir zahmet edip bizi dinlesinler ya da şu programı bir okusunlar." diye konuştu.
Bakan Şimşek, şok terapi uygulayıp uygulamadıklarına yönelik soru üzerine, hükümetin depremin yaralarını sarmayı önceliklendirdiğini vurgulayarak, "Geçen sene bütçe açığı yüzde 5,2 idi. Bu açığın 3,6 puanı yani 3'te 2'si deprem harcamaları kaynaklı. Milli gelire oran olarak deprem hariç yüzde 1,6'lık açık yüksek mi? Neye göre yüksek bir açık? Deprem yaralarını sarmayı önceliklendirdik, önceliklendirmeye devam edeceğiz. EYT'yi çıkartırsanız ortada bütçe açığı kalmıyor. Bütçede yoğun bir çaba içerisindeyiz, çok önemli tedbirler aldık." ifadelerini kullandı.
Bütçe açığını daraltarak, yönetilen yönlendiren fiyatlarda hassasiyet göstererek gerekeni yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini aktaran Şimşek, "Biz daraltıcı bir maliye politikası uyguluyoruz. Önemli olan gelecek enflasyon. Geçen sene bütçe açığını bu sene için yüzde 6,4 öngörüyorduk, yüzde 4,9'da tamamlamışız. Gelecek sene yüzde 3,1 görüyoruz. Büyüme de yavaşlama dahi devam etse yüzde 3 civarı bir açığı yakalamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız." değerlendirmesini yaptı.
Şimşek, kamuda alınan tasarruf tedbirleriyle kiralık araçların ocak-ekim döneminde yüzde 15 azaltıldığını, personel genişlemesinin durdurulduğunu bildirerek, "Yakında Özelleştirme İdaresi, kamunun mülkiyetindeki araçların satışına başlayacak. En son 1000 civarında araç özelleştirmeye devredilmişti. Biz, kiralamaları inceliyoruz, zaruri kiralamalar dışında izin vermiyoruz. Biz harcamaları kontrol etmeye devam edeceğiz. Hiçbir bakanlık kendisine tahsis edilen harcamaların üzerine çıkamayacak." ifadelerini kullandı.
Cari dengedeki iyileşmeye dikkati çeken Mehmet Şimşek, şunları kaydetti:
"Enerji, sanayi ve dijital dönüşümle bunu kalıcı hale getireceğiz. Cari açığın 10 milyar dolar civarına düşmüş olması bu programın önemli bir çıktısıdır. Brüt rezervlerimiz 98,5 dolar civarından 157 milyar dolar civarına çıktı. Net rezervde 100 milyar doların üzerinde artış var. Türkiye'de rezerv yeterliliğini bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttık. Türkiye'nin risk primi geçen sene mayısta 700 baz puanın üzerindeydi. Şu an 270 baz puan. Ülkenin risk priminin 200'ün çok altında olması lazım ama oraya varacağız."
Şimşek, KKM'nin 59 haftadır kesintisiz düştüğünü, Türkiye'nin bilanço risklerinde 200 milyar dolarlık iyileşme olduğunu, Türkiye'nin kredi notunun bu sene 5 kez artırıldığını anımsatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dünyada 3 ayrı kuruluş tarafından kredi notu artırılan tek ülkeyiz. Gri listeden çıktık. Program çalışıyor, sonuç veriyor. Milletimiz bize güvensin. Siyaseten farklı bakanlar var. Ama ülkenin başarısını da görmek lazım. Ülke çok mesafe katetti. Takdir ederler, etmezler. Burada bir başarı var. Önemli olan bunun devam etmesi ve bu konuda kararlılık."