İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında dün Nevruz Bayramı'nın kutlandığını anımsatarak aynı güneşin altında buluşmayı, aynı ateşin etrafında toplanmayı ve aynı sofrada oturmayı istemeyen çevreler olduğunu söyledi.
Güneşi gölgeleyenler, ateşi, yangına çevirenler ve saygıyı düşmanlıkla kirletenler bulunduğunu dile getiren Akşener, "Soframızdan ekmeğimizi, hanemizden bereketi, gönlümüzden huzuru çalanlar var. Yangın söndürmenin değil, yangını büyütüp o nefret yangınından beslenmenin peşinde olanları elbette biliyoruz." diye konuştu.
Meral Akşener, İyi Parti olarak paylaşarak doyulacak bir sofraya oturmanın, kimsenin gölgede kalmayacağı bir güneşin altında buluşmanın hayalini kurduklarını, o sofranın ve hayalin adının ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu kaydetti.
Bu hayallerinden asla vazgeçmediklerini dile getiren Akşener, "Baharı kışa çevirmek isteyenler olacak. Nevruzlarda yeniden doğuşu değil meydanlarda ölümü kutsayanlar olacak. Her baharda filizlenen hayatı bahşeden Yaradan'a değil, her mevsim cana kıyan katillere tapınanlar olacak. Aynı ateşin başında birlikte ısınmaya değil, dört bir yanı yangına çevirmeye niyetlenenler olacak. Ama öz kardeşlerimizden, can yoldaşlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. İcazetini nereden aldıkları belli olmayanların karşısında Çanakkale'de kanlarımız üzerine ettiğimiz o kardeşlik yeminini bozan biz olmayacağız." değerlendirmesinde bulundu.
"Nevruz, sevginin günüdür, katile özgürlük dilenme günü değildir"
"Varsın; tipinin, boranın, yıkımın peşinde koşanlar, bildikleri yolda gitmeye devam etsinler." diyen Akşener, şöyle devam etti:
"Kimse merak etmesin. Biz o kara kalplere, kirli emellere, kötü niyetlere geçit vermeyeceğiz. Çünkü biz o birlik için kendini feda etmesini bilenleriz. Biz, ateşten gömlek giyip ateşte yürüyenleriz. Ergenekon'da demiri eritenleriz. O sofranın ayaklarını kaim edenleriz. Biz, ekmeğini, suyunu pay edenleriz. Bir kadim akitin, bir namus sözünün sancağını taşıyanlarız. Bizim için nevruz, sevginin günüdür, katile özgürlük dilenme günü değildir. Bizim için nevruz kardeşliğin günüdür, düşmanlığın günü değildir. Bizim için nevruz birliğin günüdür, terörün günü değildir. Bizim için nevruz, bastığı toprağı cennet vatan bilenlerin günüdür, vatanın her değerine düşman olanların günü değildir.
Ama kimsenin şüphesi olmasın. Bugünleri, hep birlikte atlatacağız. Tarihimizden ilham aldığımız büyük kararlılıkla güneşli baharlara hep birlikte ulaşacağız. İyi Parti iktidarında bahar bayramımız nevruzumuzu resmi tatil olarak hep birlikte kutlayacağız. O ateşin üstünden bir büyük medeniyet olarak hep beraber atlayacağız."
Ülkenin çözülmeyi bekleyen birçok sorunu olduğunu dile getiren Akşener, ancak hükümetin her zamanki gibi sorunları çözmek yerine sorun çıkarmayı, dertlere çare olmak yerine dertleri çoğaltmayı, zorlukları gidermek yerine milleti o sorunlara alıştırmaya çalıştığını ileri sürdü.
Hükümetin eskiden çözemediklerini yönetmeye çalıştığını, artık bunu bile başaramadığını iddia eden Akşener, "Onun için de bizi beceriksizliklerinin, iş bilmezliklerinin sonuçlarına alıştırmaya çalışıyorlar. Enflasyona, açlığa, yokluğa, acıya, felaketlere, hatta tarihi boyunca ölüme meydan okumuş bu kahraman milleti ölüme bile alıştırmaya çalışıyorlar. Hayır, alışmayacağız. Dertlere, zorluklara, acılara alışmak zorunda değiliz." diye konuştu.
"Sayın Zengin, yaşadığı çirkinlikleri kadın olduğu için yaşıyor"
İstanbul Sözleşmesi'nden TBMM kararı olmadan hukuksuzca çıkıldığını iddia eden Akşener, "Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki iktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarak açtığı yolun sonu artık kadınların hayatını etkileyecek yeni tartışmalara çıkıyor. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, bugün birileri tarafından tartışmaya açılıyor." ifadelerini kullandı.
Ancak artık bu durumdan sadece kendilerinin değil, AK Parti'de siyaset yapan kadınların da rahatsız olduğunu savunun Akşener, şunları kaydetti:
"AK Parti'nin Aile Bakanı bile o koltukta otururken böylesine ucube bir tartışmayı millete açıklayamayacaklarını biliyor. AK Parti'nin Grup Başkanvekili bile bu tartışmadan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Hatta '6284 kırmızı çizgimiz' dediği için hedef haline getirildiğini, bunun esas sebebinin de kadın olmasından kaynaklandığını, eğer konuşan bir erkek olsaydı sorun olmayacağını söylüyor. Evet, doğrudur. Tıpkı bu ülkede yaşayan, konuşan, doğruları savunan her kadın gibi Sayın Özlem Zengin de yaşadığı çirkinlikleri kadın olduğu için yaşıyor. İdeolojisi ve hayat tarzı ne olursa olsun bu ülkede konuşan kadınlar sevilmiyor. Korkmayan, susmayan, inandıklarını savunan, yılmayan, pes etmeyen ve inatla doğruları konuşmaktan vazgeçmeyen kadınlar mobbinge, linçe, tacize, iftiraya uğruyor.
Biz, bu iki yüzlülüğün, sadece kadın olduğumuz için söylediklerimizin birilerini rahatsız ettiğinin, tepkilerimizi sindiremediklerinin farkındayız. Ama razı olmayacağız, susmayacağız, pes etmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını kabul etmediğimiz gibi 6284'ün tartışılmasına da izin vermeyeceğiz. Kadınların yaşama hakkının dillere düşmesine dün olduğu gibi bugün de göz yummayacağız. Kadınların hayatından taviz verilmesine dün olduğu gibi bugün de razı olmayacağız. Kadınların, sırf doğruları söylediği için linç edilmesine dün olduğu gibi bugün de sessiz kalmayacağız. Kimse kusura bakmasın, biz her daim konuşan kadınları savunacağız. Türkiye'de var olmaya çalışan tüm kadınların yanında olacağız. Sesi duyulmayan kadınların, sesi olacağız. Görüşlerimiz, düşüncelerimiz ne kadar farklı olursa olsun mesele kadınların davası olduğunda Özlem Hanım'la da elbette amasız, fakatsız omuz omuza duracağız."
"Bu beceriksizliklerin sorumlusu siyasiler"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın depreme ilişkin bazı açıklamalar yaptığını aktaran Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:
"Her sıkıştığında, 'kader, şükür' diyerek kendi beceriksizliğini örtmeye çalışıyor. Afet ve felaketlerde makamının gereğini yapıp sorumluluk almak yerine sürekli olarak saçma sapan açıklamalara sığınıyor. Bu hafta da yine bunun bir örneğini yaşadık. Hiç utanmadan, zerre sıkılmadan 'Geçmişten bugüne bu işi masaya yatırdığımızda çadırda bile kalite neydi? Bugün çadırda geldiğimiz kalite ne? Bunu bile yeterli görmüyoruz. İnşallah çadırlarda bundan sonra çok daha farklı adımlar atacağız' dedi. Sayın Erdoğan, üstelik bunu depremin 7. gününde bile hala çadır bekleyen aileler varken, bugün bile çadır isteyen insanlarımız varken dedi. Bak Sayın Erdoğan, artık yeter. Daha önce söyledim, bir kez daha söylüyorum. Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz. Bu millet artık bıktı, usandı. Beceriksizliğinizle bu millete zaten çok şey kaybettirdiniz. Şuursuzluğunuzla zaten sabrımızı taşırdınız. 21 yıllık zulümden kurtuluşa, sadece 53 gün kaldı. Bari şu son günlerinizde milletimizin acısına biraz saygınız olsun."