Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayiinde irili ufaklı neredeyse her hafta yeni bir haber duyuyoruz… Kimi zaman kara, kimi zaman deniz, kimi zaman da hava araçlarında gurur veren bu haberlere bir yenisi daha eklendi.
Geçtiğimiz günlerde Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ (STM) bir açıklama yaptı ve Yeni Tip Denizaltı Projesi’nde (YTDP) kritik bir aşamanın daha tamamlandığını duyurdu.
İlgili haberi okuyanların büyük çoğunluğu haklı olarak pek bilmedikleri bir alandaki bu gelişmenin aslında ne denli değerli olduğunu fark edemedi. Peki bir denizaltı için ‘Section 50’ olarak bilinen baş kısmın milli imkanlarla üretilmesi neden önemli? Tüm bu adımlar Türkiye’nin hedeflediği milli denizaltı için nasıl bir anlam ifade ediyor?
Bu gelişmenin önemini konuşmak için Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan ile bir araya geldik.
Dünyada sayılı ülke bu kısmı üretebiliyor
Denizaltı torpido kovanlarının yer aldığı baş kısmın yani Section 50’nin neden önemli olduğu konusu çıkış noktamız oluyor… Erkan öncelikle bu kısmı dünyada çok az ülkenin üretebildiğini belirtiyor.
Bunun temel sebebini ‘Söz konusu kısım bir denizaltı yaparken en zor ve komplike alan’ diyen Erkan, baş kısımda geminin en önemli alıcısı olan sonar sisteminin yer aldığı bilgisini paylaşıyor.
MİLDEN’in önünde engel kalmadı
Section 50’nin Türkiye’nin Milli Denizaltı (MİLDEN) projesinde nasıl bir yeri olduğu sorusu yöneltiyoruz Erkan’a…
“Bu kısmın ülkemiz tarafından üretilmesiyle yerli ve milli denizaltının önünde tek basamak kaldı. Bu beceriyle şu anda balistik füze atabilen denizaltısını suya indiren Güney Kore’den dahi daha fazla yerlilik oranına sahip olduk. Hem Section 50’nin üretimi hem de önceki gelişmeleri alt alta koyduğunuzda MİLDEN’in önünde artık hiçbir engelin kalmadığını net bir şekilde görebilirsiniz” diyor.
Türkiye’nin ciddi bir bilgi birikimi var
Türkiye’nin denizaltı üretimi konusunda attığı bu adım bizi biraz şaşırtıyor. Kozan Selçuk Erkan sohbetimiz sırasında bunu anlamış olacak ki aslında pek de şaşırılmaması gerektiğini söylüyor.
Ülkemizde denizaltı inşasını ‘Türkiye’nin en ayakları yere basarak ilerleyen savunma sanayi ürünü’ olarak tanımlıyor Erkan ve “İlk olarak 1980’lerde Ay sınıfı denizaltıların çelik inşasıyla başladık. 1990'larda daha gelişmiş olan Preveze sınıfı denizaltıları Almanya desteğiyle ürettik. Sonrasında 2000’li yılların başında zamanın en gelişmiş Gür sınıfı denizaltıları artan yerlilik oranıyla Gölcük Tersane Komutanlığında inşa ettik. Kamuoyunda pek bilinmese de denizaltı konusunda ülkemizin ciddi bir bilgi birikimi var” görüşünü paylaşıyor.
Dışarıdan teknoloji alıp özgün savaş yöntemi kullanan tek ülkeyiz
Kozan Selçuk Erkan konuyu inşa faaliyetleri devam eden Reis sınıfı denizaltılara getiriyor… Her ne kadar Alman denizaltısı olarak görünse de aslında bu platformların oldukça yerli imkanlara sahip olduğunun altını çiziyor.
Türkiye’nin haricinde Portekiz, Yunanistan ve Güney Kore de aynı denizaltılardan oluşan bir proje yürüttüğünü söylüyor.
Burada oldukça kritik bir parantez açıyor Erkan ve “Ancak özgün savaş yönetim sistemi ve denizaltı işletme sistemini kullanan tek ülke biziz. Daha açık bir ifadeyle, herhangi bir yeni torpido ya da güdümlü füze sistemini tanıtmak için bir başka ülkeden destek almaksızın istediğimiz ürünü tanıtabiliriz. İstersek sonrasında bu sistemi değiştirebilir ya da üzerindeki versiyonu geliştirip yeniden onu kullanabiliriz. Bu çok değerli bir kabiliyet” açıklamasını yapıyor.
Sırada havadan bağımsız sevk sistemi var
Sohbetimizin sonuna gelirken, Kozan Selçuk Erkan’ın az önce kullandığı bir cümleyi biraz daha açmak ve süreci netleştirmek istiyoruz. ‘Milli denizaltının önünde tek engel kaldı’ kısmına dönüp o engelin ne olduğunu soruyoruz.
“Havadan bağımsız sevk sistemi” diyor Erkan. Bu kısım da Section 50 kadar zorlu ve hayati önemdeymiş. Reis sınıfı denizaltıların inşasıyla beraber edinilecek olan kritik tecrübenin bu zorlu sistemin üretiminde çok değerli olacağını öğreniyoruz.
Bu konuda da milli bir çözüm üretebilirsek, yakın bir gelecekte çok daha ağır tonajlarda daha uzun menzilli, denizde ve altında çok daha uzun süreler görev yapan denizaltıları inşa edebileceğimizi anlatıyor Kozan Selçuk Erkan.
“Mühendislik tamam peki ya üretim yerleri?” diye son sorumuzu yöneltiyoruz… IDEF 2021'de ortaya konan ürünlere atıf yapıyor Erkan ve “Şu anda yerli ve milli imkanlarla destek almaksızın 300-500 tonluk mini denizaltı inşa kabiliyetine hem askeri hem de özel tersanelerimiz sahip. Gelecekte donanmamızda hem daha büyük hem de daha küçük özel amaçlı denizaltılarımızı çok ciddi yerlilik oranları ve kritik ürünlerde ambargoya maruz kalmayacak şekilde inşa edeceğiz” diyerek sözlerini tamamlıyor.