İstanbul’da kısa bir süre önce düzenlenen İ sınıfı fırkateynin suya indirilme töreninde en heyecan verici anlardan biri de hiç şüphesiz milli uçak gemisi hakkında kurulan cümleler oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anadolu gemimizden sonra yerli ve milli olarak planlayacağımız uçak gemimiz bizi bu alanda en üst lige taşıyacaktır, bunun da görüşmelerini yapıyoruz ve süratle onun da adımını inşallah atacağız" açıklaması uzun süredir tartışılan konunun en üst düzeyde dile getirilmesi anlamına geliyordu.
Bugüne kadar tartışmalar genelde Türkiye’nin yerli ve milli bir uçak gemisi yapıp, yapamayacağı üzerinden ilerlerse de gelinen noktada Ankara’nın bu kabiliyetinin olduğu hemen herkes tarafından kabul edildi.
Bu kapsamda akıllarda yanıt bekleyen diğer sorular; böyle bir gemiye ihtiyaç olup olmadığı, yapılması halinde hangi unsurlarla destekleneceği, yapım sürecinde ihtiyaç duyulan alt yapı ve tabii ki işin mali boyutu oldu.
Hegemonya tesisi için asli unsur
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e bu soruları sorduk. Gürdeniz önce bir tanımlama ile başladı ve “Üzerinde insanlı ya da insanız sabit kanatlı ya da döner kanatlı taktik hava vasıtası taşıyan ve bu yeteneği gerek havadan satha ateş gücü intikali ve gerekse keşif, gözetleme ve karakol maksatları ile deniz harekatının tüm şekillerinde kullanmaya muktedir savaş gemisi, uçak gemisidir” bilgisini paylaştı.
Uçak gemilerinin asli görevinin hava unsurları ile güç intikal ettirmek olduğuna değinen Cem Gürdeniz, bu platformlar yelpazesinde en uç örneği Amerikan donanmasının Gerald Ford sınıfı uçak gemilerinin temsil ettiğini söyledi.
Söz konusu gemiyle ilgili “100 bin tonluk, üzerinde 75 savaş av bombardıman uçağı taşıyan, 5 bin kişi ile iişletilen 13 milyar dolarlık nükleer bir platformdur” tanımlamasını yapan Gürdeniz, “Günlük işletim maliyeti 2 milyon dolardır. Küresel güç aktarımı yapabilen deniz kuvvetlerinin ve küresel güç olmanın kayıtsız şartsız en önemli unsurudur. Diğer bir deyişle hegemonya tesisi için saldırı unsurudur. Savunmaya yönelik değildir” dedi.
Türk donanmasının emperyalist hedefleri yok
Peki Türkiye’nin yakın gelecekte bir uçak gemisine ihtiyacı var mı? Gürdeniz bu soruya yanıt vermeden önce “Türk donanması emperyalist hedefleri olan bir devletin donanması değildir” diyerek, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla Türk donanmasının böylesi pahalı ve kapsamlı bir platforma ihtiyacı yok. Türkiye’nin uçak gemisi ihtiyacı Amfibi Hücum Gemisi TCG Anadolu’da somutlaşan 'orta ölçekte bölgesel güç intikali yapabilen donanma' hedefi ve seviyesinde başarılmalı.
Türkiye’nin çevre denizlerinde yani Mavi Vatanı'nda karşı karşıya kaldığı hegemonya baskılarına realist savunmacı bir politika paralelinde; tehdidi en uzaktan karşılayacak ve yakın çevresindeki çevre denizlerde dost ve müttefiklerine gerektiğinde destek verebilecek kuvvet yapısı içinde olması gerekir. Bu durumda TCG Anadolu ile gelecekteki kardeşi TCG Trakya yeterli olacak.”
Bir sonraki hedef uçak gemisi olabilir
Cem Gürdeniz, deniz hava harekatı tecrübe birikimi, teknoloji yetenekleri, böylesi platformları Akdeniz ve Ege çanağında destekleyebilecek tersane alt yapısını geliştirmesinin ardından donanmanın uçak gemisi gibi platformları hedefleyebileceği görüşünde…
Bugünkü koşullarda Anadolu sınıfı amfibi hücum gemileri yeterli olduğu yaklaşımını savunan Gürdeniz, “Gerek insanlı gerek silahlı insansız hava aracı (SİHA) taşıma yeteneğini geliştirecek Türk donanması, gelecekte hem Akdeniz çanağı hem de yakın çevresinde (Kızıldeniz, Basra Körfezi, Umman Denizi) bu gemilerin sağlayacağı askeri etkinliği diplomatik ve siyasi avantaja çevirebilecektir” dedi.
Türkiye, yerli ve milli imkanlarla uçak gemisi yapabilir mi?
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e herkesin farklı yorumlar yaptığı bir konuyu da soruyoruz… Türkiye, yerli ve milli imkanlarla uçak gemisi yapabilir mi?
Bu soruya ‘Evet’ yanıtını veren Gürdeniz, neden bu sonuca vardığını “Türkiye bugün bir nevi mini-uçak gemisi sayılabilecek, 6 adet F35 muadili av/bombardıman, 14 adet helikopter ile 2 adet İHA/SİHA’yı aynı anda taşıma kapasitesine sahip amfibi hücum gemisi TCG Anadolu’yu inşa edebilmiştir. 28 bin tonluk 232 metre uzunluğundaki bu gemiden daha büyük tonajda olanları da inşa edebilecek tersane altyapısına sahiptir” cümleleriyle açıklıyor.
Gemideki hava araçları son derece kritik
“Ancak burada iki ayrı konuya dikkat çekmek gerekir” diyen Cem Gürdeniz, konunun detaylarında özellikle uçar unsurlarla ilgili tercihleri vurguluyor:
“Birincisi gemiyi yapmaktan ziyade üzerinde kullanılacak hava araçlarının mevcudiyeti konusudur... TCG Anadolu dikine iniş ve ski jump denen platformdan kalkış yapabilen (VSTOL) F 35 uçaklarına göre dizayn edilmiştir. Ancak bu uçaklar bugünün şartlarında Türkiye’ye verilmiyor. Bu durumda diğer devletlerden VSTOL uçakları temini söz konusu olabilir. Ancak bu da çok maliyetli ve eğitim süreci uzun.
Türk donanmasının harekât ihtiyaçlarına bu şartlarda cevap verecek en hızlı ve pragmatik çözümün insansız muharip hava aracı (Unmanned Combat Air System-UCAS) olduğunu söyleyebiliriz.
10 Temmuz 2013 günü ABD donanmasının ilk kez AR/GE maksatlı denediği uçak gemisinden iniş kalkış yapabilen X- 47-B tipi, 2 ton silah yükü taşıyan ve 4 bin kilometre menzile sahip UCAS, deniz stratejisinde yeni bir dönemi başlattı.
ABD’nin F 35 sonrası tamamen insansız savaş uçaklarına geçeceği biliniyor. Türkiye de İHA ve SİHA alanında yakaladığı rüzgârı UCAS geliştirmeye yönlendirebilir. Böylece ABD’nin 21. yüzyıl sonu için hedeflediğini kendi çapında yakın bir gelecekte başarabilir.”
Ege ve Akdeniz’de tersane ihtiyacımız had safhada
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, bu tür projelerin işletme boyutunun da son derece önemli olduğunu da dikkat çekti.
“Bugün TCG Anadolu ancak İstanbul ve Sedef Tersanesi gibi taş/yüzer havuzlara sahip tersanelerde havuzlanabilir” diyen Gürdeniz şöyle devam etti:
“Maalesef Türkiye’nin Akdeniz ve Ege çanağında bu büyüklükteki bir gemiyi havuzlama imkânı yok. Taşucu SEKA Limanı arazisine yapılması planlanan ve MGK kararı ile yürürlüğe koyulan proje Türkiye’deki Alman vakıflarının öncülüğünde Danıştay kararı ile durdurulmuştu. O nedenle halen TCG Anadolu’yu havuzlayabilecek yetenek sadece İstanbul havzasında mevcut. Ondan daha büyük bir gemi inşa edildiği takdirde aynı durum onun için de söz konusu olacak.”
Kendi göbeğimizi kesebiliriz
Uçak gemisi konusu gündeme geldiğinde Ankara’nın satın alma yoluna gitme ihtimali kamuoyunda sıkça tartışıldı. Bu durum ‘Acaba tamamen yerli ve milli üretim yapamayacak durumda mıyız?’ görüşlerine neden oldu.
Bu durumu Gürdeniz’e sorduk:
“Türkiye artık gemi dizaynı ve inşasında önemli bir aktör. Burada temel neden dizaynı yapanların da deniz subayı olması yani kullanıcı taraftan yetişmiş olmaları... Diğer ülkelerde böyle değil. O nedenle gerek MİLGEM korvetler gerekse firkateynlerde elde edilen bu üstünlük gelecekte TCG Anadolu ve TCG Trakya kullanıldıkça ve dersler çıkarıldıkça daha uygun ve etkin yerli dizaynlara rehberlik edecek.
İzlenmesi gereken yol, tecrübe birikimi sonrası kendi dizaynımız olan gelişmiş amfibi hücum gemisi ya da çok maksatlı hafif uçak gemisine yönelmek olabilir. Zira gerek teknoloji gerekse harekât ortamı geçmişle kıyaslanamayacak kadar hızlı gelişiyor.”
Ekonomi geliştikçe platformlar da gelişir
Türkiye ekonomisi geliştikçe ihtiyaç duyulan platformların da gelişeceğini kaydeden Gürdeniz, “TCG Anadolu ve türevi gemilerden elde edilecek tecrübelerden sonra girişilecek hafif uçak gemisi projesi Türk ekonomisinin gelişmesi paralelinde düşünülebilir. Bugün için acil ihtiyacımız 6 adet havadan bağımsız tahrikli denizaltı projemizi tamamlamak ve TCG Anadolu’yu açık denizde koruyacak asli unsurlar olacak TF 2000 hava savunma firkateyn projesini bir an önce başlatmak olmalıdır” şeklinde konuştu.