Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim için tehdit unsuru olan ne Suriye'de ne Irak'ta kimseden talimat almaya asla ihtiyacımız yok, tahammülümüz de yok. Bunun da böyle bilinmesini istiyorum. Yapılacak tek şey vardır, herkes konumunu iyi bilecek. 911 kilometre Suriye'de, 350 kilometre Irak'ta sınırı olan bir Türkiye olacağız, her an oralardan bizlere bir tehdit yansıması olacak, biz de bunlara karşı sessiz kalacağız. Yok böyle bir şey, olamaz çünkü bu milletin karakterinde böyle bir şey yoktur, bundan sonra da olmayacaktır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki, Cumhuriyet'in 93. Yıl Dönümü Resepsiyonu'nda sözlerine, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, evinize hoşgeldiniz." diyerek başladı.
Yurt içinde ve yurt dışında yaşayan tüm vatandaşların Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne layık görülen sanatçıları tebrik eden Erdoğan, "Bugün bir taraftan Cumhuriyetimizin 93. yıl dönümüne ulaşmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyor, diğer taraftan da 15 Temmuz'da ve terörle mücadelede verdiğimiz şehitlerin burukluğunu yüreğimizde hissediyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, "15 Temmuz’da kurşunların hedefi olan kardeşlerim başta olmak üzere bugüne kadar milletimizin varlık yokluk mücadelesinde gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Her bir karışı mübarek şüheda kanıyla mayalanmış olan bu toprakları milletimize vatan kılan, şehit ve gazilerimizin fedakarlığıdır, kahramanlığıdır." değerlendirmesinde bulundu.
“Anadolu’nun kapılarını açtığımız 1071 Malazgirt Zaferi’nden beri bu coğrafyada tutunmak, varlığımızı idame ettirmek için büyük bedeller ödüyoruz." ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hiçbir kazanımımız kolay olmadı. Hiçbir zafer bizlere altın tepside sunulmadı. 29 Ekim 1923’te ilan ettiğimiz Cumhuriyetimiz de Kurtuluş Savaşı boyunca genci, yaşlısı, kadını, erkeğiyle toprağa düşen canların eseridir. Cumhuriyet, tüm imkansızlıklara ve zorluklara karşı Gazi Mustafa Kemal liderliğinde yürütülen destansı bir mücadelenin ürünüdür. 93 yıl önce kurduğumuz yeni devletimiz tarihten silinmeye çalışılan bir milletin şahlanışının, varlığını tüm dünyaya haykırışının sembolüdür. Daha önce de ifade ettim, Cumhuriyet'i bir kopuş olarak değil, bir devamlılık, yeni ve daha güçlü bir başlangıç olarak görmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti'ni, Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki 16 yıldızda anlamını bulan 2 bin 200 yıllık devlet geleneğimizin, bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın son halkası olarak değerlendiriyorum.
Bu geleneğin mirasçısı olan aziz milletimin meselenin vatan olduğu her durumda ve her zaman tıpkı Çanakkale’de ve İstiklal Harbi'nde olduğu gibi canını feda etmeye hazır olduğunu biliyorum."
"Ben milletimle gurur duyuyorum, iftihar ediyorum"
15 Temmuz gecesi Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan kahramanlık hikayelerinin bunun en açık karinesi olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları dile getirdi:
"15 Temmuz’da darbecilere meydanları dar edenler, Seyit Onbaşı'nın, Şerife Bacı'nın, Nene Hatun'un, Sütçü İmam'ın ve daha binlercesini sayabileceğimiz kahraman ecdadın varislerinden başkası değildir. O gece en modern silahlara sahip darbecileri bozguna uğratanlar, dilinde duasından, elinde bayrağından, yüreğinde imanından başka silahı olmayan vatan evlatlarıdır. Onların elinde silah yoktu, onlar F-16'lara binmiyorlardı, onlar silahla donanmış helikopterlerle karşı düşmana yürümüyorlardı, onlar tankla yürümüyorlardı, tam aksine onlar İstiklal Marşımızda olduğu gibi, 'Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.' diyerek göğsünü silahlara siper ediyordu.
Onlar İstiklal Marşı'nı tam manasıyla ruhuna sindirmişti. Bu milletin bir mensubu olmaktan hepimiz gurur duymalıyız. Ben milletimle gurur duyuyorum, iftihar ediyorum. Ne mutlu bizlere ki Rabbim bizleri bu milletin bir ferdi olarak, bu vatanın bir evladı olarak yarattı."
"15 Temmuz gecesi bir kez daha tescillendi"
Ülkenin bugününe ve geleceğine istikamet çizecek çok önemli bazı sorunların da 15 Temmuz gecesi cevap bulduğuna inandığını belirten Erdoğan, yıllarca bürokratik oligarşinin veya bir avuç seçkinin kendi mülkü gibi gördüğü bu devletin asıl sahibinin millet olduğunun 15 Temmuz gecesi bir kez daha tescillendiğini söyledi.
O gece devletinin imdadına yetişen milletin, bu vatanı ve bu devleti kimseye bırakmayacağını açıkça gösterdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede çobanla sanatçının, amirle memurun, zenginle fakirin oyunun niçin eşit olduğunu o gece herkesin idrak ettiğine inanıyorum. Milletimizin irfanının genişliğine, basiret ve ferasetinin derinliğine hep birlikte bir kez daha şahit olduk. Milletimizin yıllarca 'göbeğini kaşıyan adam' örneğinde olduğu gibi ötekileştirilmeye çalışılan kesiminin toplumun asıl omurgasını teşkil ettiğini 15 Temmuz'da anlayamayanın kalp gözü mühürlenmiş demektir.
Demokrasinin sadece sözünü edip kaymağını yiyenlerin hiçbiri ortada yokken, o gece demokrasiye işte milletin bu kesimi sahip çıkmıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 gün, 29 gece demokrasi nöbetleriyle sabahlara kadar meydanları dolduranların bunun en açık ispatı olduğunu belirterek, kendilerine düşenin bir daha böyle acı hadiseler, ihanetler yaşamamak için geride bıraktıkları bu musibetten gereken dersleri çıkarmak olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bugün şunu çok iyi biliyoruz, yeni Türkiye davası yolunda verdiğimiz bu mücadelede en büyük gücümüz milletimizdir. Emin olun, bu durum 100 yıl önce de 93 yıl önce de böyleydi. Bakınız, Gazi Mustafa Kemal, karamsarlığın adeta bir kara bulut gibi ülkeye çöreklendiği bir dönemde ne diyor: 'Milletimiz çok büyüktür, hiç korkmayalım. O, esaret ve zillet kabul etmez.' Evet, dünyanın en güçlü ordularına karşı Kurtuluş Savaşı'nı başlattığında Gazi'nin en büyük güven kaynağı ne top ne tank ne de cephaneydi. Gazi, inanıyorum ki önce Allah'a, sonra da karakterine esaret yakıştıramadığı bu millete güveniyordu.
Biz de bugün aynı inançla yolumuza devam ediyoruz. Gazi Mustafa Kemal'in, 'Milli mücadelenin maksat ve gayesi, tam istiklalini ve kayıtsız şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir.' diyerek ortaya koyduğu hedefi gerçekleştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz."
"Kimsenin şüphesi olmasın"
Milletin 93 yıl önce varlığına, vatanına ve bağımsızlığına kasteden işgalcilere ve yerli iş birlikçilerine karşı verdiği mücadeleyi bugün de farklı şekilde sürdürdüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Terör örgütlerine sınırlarımızın hemen yanı başındaki fitne yuvalarına karşı yürüttüğümüz savaşı da inşallah zaferle nitecelendireceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bizim için tehdit unsuru olan ne Suriye'de ne Irak'ta kimseden talimat almaya asla ihtiyacımız yok, tahammülümüz de yok. Bunun da böyle bilinmesini istiyorum. Yapılacak tek şey vardır, herkes konumunu iyi bilecek. 911 kilometre Suriye'de, 350 kilometre Irak'ta sınırı olan bir Türkiye olacağız, her an oralardan bizlere bir tehdit yansıması olacak, biz de bunlara karşı sessiz duracağız, yok böyle bir şey, olamaz çünkü bu milletin karakterinde böyle bir şey yoktur, bundan sonra da olmayacaktır."
Türkiye'nin devlet adamları, siyasetçileri, bürokratları, sanatçıları, sporcuları, işverenlerine asla ümitsizliğe kapılmadan inançla, azimle çaba göstermek düştüğünü anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çünkü bu ülke ve bu millet önüne çıkarılan her türlü badireyi aşacak güce ve dirayete sahiptir. Ben bu duygularla başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal olmak üzere istiklal ve istikbal mücadelemizin tüm kahramanlarını bir kez daha rahmetle tazimle yad ediyorum. Bin yıldır bu toprakların vatanımız olması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan şehitlerimize ve gazilerimize Allah'tan rahmet, sağlık, sıhhat, afiyet diliyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Nice Cumhuriyet Bayramlarında Rabbim bizlere birlikte geleceğe yürümeyi nasip etsin."