"Soğuk Savaş" sonrası genişleyen NATO kısa bir süre öncesine kadar üye ülkelerin liderleri tarafından dahi sorgulanıyordu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’a göre “modası geçmiş”; Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a göre "beyin ölümü gerçekleşmişti."
Ancak Rusya-Ukrayna arasındaki savaş NATO'ya bakış açılarını ve teşkilattan beklentileri değiştirdi.
NATO, Rusya-Ukrayna savaşıyla cephe hattındaki ülkelere asker sevk etti
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 29-30 Haziran'da Madrid'deki zirvede ittifakın yeni konseptini açıklayacak. Bu amaçla önce 2021'de NATO 2030 projesi duyurulmuştu.
Chicago Depaul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tom Mocaitis, "NATO Rusya’nın saldırganlığına karşı koymak için adımlar atacak. Genişleme süreci, müttefiklerin savunma harcamalarına daha fazla para ayırması bunlar arasında. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle NATO cephe hattındaki ülkelere asker sevk etti." değerlendirmesinde bulundu.
Pasifik'te de sular ısınıyor
NATO'nun doğu kanadında silahların dumanı tüterken Pasifik de ısınıyor.
Pekin'in, Tayvan'da adım atmadan önce Ukrayna'daki savaşta NATO'nun verdiği tepkiyi yakından takip ettiği görüşü hakim.
George Mason Üniversitesi'nden Richard Outzen konuya ilişkin şunları söyledi:
"NATO olarak Rus saldırganlığına vereceğimiz tepki, Pasifik'te neler yapabileceğimizi belirleyecek. Rusya'nın zaferine izin verilirse, Çin'in aynısını Tayvan'da denemesine karşı caydırıcı olamayız. Putin açıkça Büyük Rusya'yı istediğini belirtti. Çin ile aynı durum olduğunu düşünüyorum. Pekin Tayvan'ı Çin'in bir parçası olarak görüyor. "
Çin son dönemde düzenli olarak teşkilatın gündeminde. 2021 yılında Brüksel zirvesinde de Çin'in artan etkisine vurgu yapılmıştı.
Madrid'de ittifakın geleceğini şekillendirecek kararların alınması bekleniyor
Prof. Mocaitis, "Uzun vadede, özellikle ekonomik mücadele açısından, birçoğumuz Çin'i çok daha büyük bir tehdit olarak algılıyoruz. Askeri açıdan ise Çin tüm Güney Çin Denizi'ni kontrol etme iddiası dışında agresif görünmüyor. Yalnız Tayvan'da çok fazla kılıç sallanıyor." dedi.
Değişen dünya düzenine ayak uydurmaya çalışan NATO için Madrid'deki zirvede ittifakın geleceğini şekillendirecek kararların alınması bekleniyor.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik tartışması
İsveç ve Finlandiya Rusya Ukrayna savaşı ile yaşadıkları güvenlik kaygıları nedeniyle üye olmak için NATO'ya başvurdu. Ancak NATO üyesi Türkiye, terör örgütü PKK/YPG'ye destek veren bu iki ülkeye yeşil ışık yakmadı.
Ankara'nın beklentisi net; PKK/YPG'ye desteğe son verilmeli ve silah ihracat kısıtlamaları kaldırılmalı.
"Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya ile ilgili kuşkuları adil"
TRT Haber'e konuşan Amerikalı analistlere göre Türkiye endişelerinde haklı.
George Mason Üniversitesi'nden Richard Outzen Türkiye'nin endişelerine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"NATO, ortakları ve üyelerinin güvenliğini taahhüt eden bir ittifak. Bu sadece Rusya'ya karşı değil her türlü tehdide karşı geçerli. Dolayısıyla PKK ve bağlantılı örgütlerin Türkiye'ye tehdit oluşturmadığını söylemek gerçekçi değil. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya ile ilgili kuşkuları adil."
Depaul Üniversitesi'nden Prof. Mocaitis ise, "Türkiye NATO'nun değerli bir üyesi. İsveç ve Dinlandiya'nın PKK ile samimiyeti konusunda Ankara'nın güvenlik endişeleri ciddiye alınmalı." dedi.
"Finlandiya ve İsveç'ten bazı olumlu adımlar göreceğiz"
George Mason Üniversitesi'nden Richard Outzen'ın beklentisi İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye'nin kaygılarını gidermek için bazı adımlar atacağı yönünde:
"Türkiye, NATO içinde PKK yanlısı bir lobi oluşmasını istemiyor. Türkiye ile İsveç ve Finlandiya'nın güvenlikleri birbirleri için önemlidir. Ben, Madrid Zirvesi'nde olmasa da bir uzlaşma olacağını tahmin ediyorum. Bence Türkiye'nin kaygılarını gidermek için Finlandiya ve sonra da İsveç'ten bazı adımlar göreceğiz."
Depaul Üniversitesi'nden Profesör Doktor Tom Mockaitis'e göre Türkiye'nin stratejik önemi sorunun çözümünü kolaylaştıracak nitelikte:
"Türkiye birçok açıdan NATO'nun cephe hattı ülkesi. Meydan okumalarla karşı karşıya bir konumda. Türkiye; Avrupa, Asya ve Orta Doğu ile NATO ve Rusya arasında bir nevi ara bulucu konumda. Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilebileceği konusunda iyimserim."
Amerikalı uzmandan ABD'ye eleştiri
Hudson Enstitüsü'nden Michael Doran ise PKK/YPG'ye destek olan başka bir ülkeye ABD'nin pozisyonuna dikkat çekiyor. Doran, Ankara'nın İsveç ve Finlandiya ile ilgili tutumunun Washington'a da bir mesaj niteliğinde olduğunu belirtti.
"Bence Erdoğan ve ulusal güvenlik ekibi Amerika'nın da duymasını istiyor. Bana bir Türk atasözü söylediler. 'Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla' der. Bu meselede gelin Amerika. Düşünün bir, PKK'ya destek veren ve Türkleri en çok kaygılandıran NATO gücü ABD. ABD, hepimizin bildiği gibi PKK'nın Suriye kolu olan YPG'yi silahlandırıyor ve eğitiyor. Ankara'nın canını en çok sıkan bu."
Türkiye NATO'dan PKK/YPG'ye destek olan üye ülkeler üzerinde baskı kurulmasını istiyor.