AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen "Göç, Mültecilik ve İnsanlık" temalı Kartepe Zirvesi'nin kapanış oturumunda konuştu.
Kurtulmuş, göçmen meselesinin insanlık tarihi boyunca sürmüş olan bir konu olduğunu ve meselenin "yabancı" kavramıyla da birinci derecede ilgili olduğunu söyledi.
Roma Hukuku'nun en önemli temel kurallardan birinin yabancı tanımı olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, Roma'da şölen yapmanın ve şölenlere katılmanın Romalıların hakkı olduğunu, şölenin içinde olmanın yabancının haddi ve hakkı olmadığını anlattı.
Kurtulmuş, o günkü Roma ile bugünkü Roma'nın devamında da çok büyük bir farklılık olmadığını vurgulayarak, "Göç, göçmen, mülteci meselesinden daha önemli, daha doğru bir şekilde üzerine yoğunlaşılması gereken konu, insanoğlunun zihnindeki yabancı kavramının deşifre edilmesidir." diye konuştu.
Bugün dünyanın pek çok yerinde karşı karşıya kalınan yabancılaştırılmışlara karşı düşmanlıkların aynı mantığın ürünü olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Dün kapısını kapatarak yabancıyı içeriye sokmayanlarla, bugün dünyanın dört bir tarafındaki insanları mülteci haline getirip onları kendi yokluklarından doğan bir kalenin dışına iten anlayış, aslında aynıdır." dedi.
Kurtulmuş, Filistinlilerin topraklarından kovularak mülteci haline getirilmesi ya da Arakan'da Rohingyalı Müslümanların çaresiz bir şekilde mülteci haline getirilmesinin ardında da aynı zihniyetin yattığını dile getirerek, "Özellikle dünyada rahatı yerinde olduğunu düşünenlerin, yani aynı Romalılar gibi 'Biz Romalıyız üstünüz, biz refah içerisindeyiz' diye düşünenlerin bugün aslında zihinlerindeki yabancı kavramı üzerinden birçok şeyi ötekileştirdiklerini biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Takati olamayan, çivisi çıkmış bir dünya sisteminden bahsediyoruz"
İnsanlık tarihi kadar eski olan göçmen meselesinin bugün farklı formlarda ortaya çıktığına işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslamofobya, yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtları maalesef sadece birkaç ülkede değil başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülkede ürkütücü bir aşırı ton içerisinde yer alıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde vahim bir olayla karşı karşıya kalındı. Pittsburgh kentinde adamın birisi ibadetlerini yapan Yahudilerin üzerine ateş ederek, 11 masum insanın ölümüne neden oldu. Aslında sadece bunu bir polisiye olay olarak görmek sorunu çözmeye yetmez. Tam manasıyla yabancıların ötekileştirildiği bir dünyada artan ırkçılığın, milliyetçiliğin, etnik ya da dini kökenleri farklı olan insanlara karşı ayrımcılığın ne anlamlara geldiği, hangi hazin noktalara kadar sıçrayabileceğini gösterecek tam bir felaket tablosudur. Dolayısıyla 'Bir meczup adam yaptı' diyerek geçiştirilemeyecek kadar ürkütücü bir manzaradır. Batı'nın, Avrupa'nın, Amerika'nın, başka ülkelerin siyasetçilerinin ve tam manasıyla küresel olarak bütün siyasetçilere seslenmemiz lazım, artık size 3-5 tane oy getiren aşırı milliyetçi, aşırı sağcı, göçmen düşmanı oyları toplamak için insanları yabancılaştırmak, ötekileştirmek konusunda asla destek olmayın, bu konuda sözlerinize dikkat edin. Bu insanlık için fevkalade hazin bir tablodur."
Kurtulmuş, üzerinde yoğunlaşmaları gereken bir başka meselenin de bu insanları göçe zorlayan sorunların ortadan kaldırılması için mücadele etmek olduğunu belirterek, "Birleşmiş Milletler raporlarına göre 23 milyon Suriyeli... Bunun yaklaşık 7 milyonu mülteci, 5 milyonu kendi içerisinde yer değiştirmiş, nüfusun üçte ikisi mutlak muhtaç... Suriye'nin tablosu bu. Dolayısıyla bu insanlara karşı gerçekten bakış açısını değiştirmek zorundayız." diye konuştu.
Dünyadaki insanların, güç sahiplerinin bu olaylara bakışında dört farklı tutum olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bunlardan birincisi, çoğu duyarsız, hiç ilgilenmiyor. Bir kısmı 'Aman bize dokunmasın' diyor. Çok azı 'Nasıl yardım edebilirim?' diyor. Çok çok azı da 'Nasıl göçmen meselesini önleyebilirim?' diyor. 'Çözelim' dendiği zaman dünyanın buna takati yok, tam da sorun buradadır. Takati olamayan, çivisi çıkmış bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Büyüsü bozulmuş bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Aslında sadece göçmen meselesini değil, dünyanın hiçbir küresel ya da bölgesel sorununu çözemeyen bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Göçün bu kadar ağır bir tehdit haline gelmiş olmasının önemli sebeplerinden birisi de insanlık aleminin takatinin kalmamış olmasıdır."
"Türkiye insani yardım konusunda dünya birincisi"
Kurtulmuş, Türkiye'nin, dünyadaki farklı milletlere insani yardım konusunda dünya birincisi olduğunu söyledi.
GSMH bakımından Türkiye'nin dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olmadığını belirten Kurtulmuş, ''Bizden çok zengin ülkeler var. 40 bin, 50 bin, 80 bin dolar kişi başına düşen milli geliri olan ülkeler var. Her ülke kendi gayri safi milli hasılasının bir miktarını zorunlu olarak Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin hesabına yatırsın. On binde bir, on binde iki, rakam söylemiyorum. Zenginliğinizin miktarı kadar verin, görün bakalım o zaman mülteciler meselesi nasıl çözülüyor.'' dedi.
Kurtulmuş, mülteci ve göç meselesinin sadece sonuçlarıyla değil, saikleri üzerine de konuşmak ve kafa yormak zorunda olduklarını kaydederek, ''Eğer bu sebepleri üzerine yoğunlaşmazsak, bu sebepleri çözmek için uluslararası camia olarak fikirleri ortaya koymaz, projeleri yetiştiremezsek dünyada barışa yönelik yeni dünya sisteminin nasıl oluşabileceğine dair fikirleri ortaya koyamazsak, korkarım ki, 10 sene sonra da göçmen meselesinde benzer hatta daha fazla olaylarla karşı karşıya kalırız. Onun için sadece göçmen meselesi değil, bölgesel ve küresel sorunların arkasındaki ana sorunları görmek ve bunları çözmek zorundayız." diye konuştu.
"Göç ve mülteci sorununun en önemli nedeni gelir dağılımındaki adaletsiz"
Göç ve mülteci sorunlarının nedenlerinden ilkinin, gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bu adaletsizliğin insanlık tarihinin en kötü tablolarından birisine ulaştığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Dünya nüfusunun sadece yüzde 0,7'si, dünyadaki toplam zenginliğin yüzde 44'üne sahip. Yani dünyadaki toplam zenginliğin yarısına sahip olanlar yüzde 1 bile değil. İnsanlık tarihi boyunca böyle bir tablo ortaya çıkmadı. Başka hiçbir sebep olmasa da bu, dünyayı yaşanamaz bir hale getiriyor. Sadece bu sebepten dolayı on binlerce insanın göç etmek için hareketlendiğini görüyoruz. Gelir dağılımı adaletsizliği bölgede ve küresel ölçekte yaşanan bu sorunun en temel nedenlerinden biridir.
İkincisi demokrasi açıkları ve iç savaşlar... Çok fazla örneğe gerek yok. Suriye, Yemen ve Libya'ya baksanız yeter. Eğer şu 'canım' Suriye... Halep, Hama, Humus, Şam'ın o muhteşem tarih şehirlerinin, dünyanın en büyük devasa zenginliklerinin olduğu o güzel şehirlerin, dünyanın en güzel insanlarının yaşadığı, bilgi, hikmet ve irfanın asırlar boyunca çağladığı o Suriye insanlarını bu hale getiren nedir? Bu iç savaşın ve ardından da emperyal savaşın bir türü olarak vekalet savaşlarının köleleri haline getiren nedir? Eğer Suriye halkı Suriye'de her birini temsil edebilecek siyasi katılım süreçlerine sahip olsaydı, yani demokratik olarak kendilerini ifade edebileceği işleyen bir demokrasiye sahip olsaydı belki Suriye'de iç savaş ve ardından vekalet savaşları olmayacaktı.''
"Demokrasileri teşvik etmemiz lazım"
Kurtulmuş, diktatör ve otokratik rejimler altında, kendilerini ifade edemeyen siyaset ve ekonomiye katılım imkanı bulamayan milyonların iç savaş, çatışma ve gerilimin konusu haline geldiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başta bizim coğrafyamızın ülkeleri olmak üzere iyi bir demokrasiyi, halkların bütün farklılıklarla temsil edildiği, siyasal ve ekonomik karar süreçlerinde yer aldığı demokrasileri teşvik etmemiz, bunların önünü açmamız lazım. Eğer bazı ülkeler sorunun çözümünde pay sahibi olmak istiyorlarsa şu ya da bu diktatörü değil halkın tamamını temsil eden güçlü demokratik mekanizmaları desteklemek zorundadır.''
Kurtulmuş, söz konusu sorunların arkasındaki üçüncü büyük nedenin ''işgaller ve dış müdahaleler'' olduğunu vurgulayarak, ''ABD'nin ve ondan önce Rusya'nın Afganistan'ı işgali olmasaydı, Afganistan'da önce Taliban, ardından El-Kaide diye bir örgüt çıkmayacaktı. Eğer bugün El-Kaide diye bir terör örgütünden bahsediliyorsa bunun bir numaralı sebebi Afgan halkının yaşamış olduğu uzun işgal sürecinin halkta ortaya çıkardığı bıkkınlık ve buna karşı gelişen reaksiyonlardır. Dolayısıyla bu anlamda işgalleri ve dış müdahaleleri ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz.'' değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, bu üç temel üzerine odaklanmayan hiçbir görüşün göç ve mülteci sorununun çözümünde başarılı olamayacağını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA