Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Artık anayasaları, tankların palet şakırtılarıyla, silahların gölgesinde değil, halkın iradesiyle değiştirebiliyoruz. Türkiye bunu gösterdi." dedi.
Kurtulmuş, değerlendirmelerde bulundu, gündeme dair soruları yanıtladı.
Son KHK ile çeşitli üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlere ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, "Akademisyen arkadaşlarımız hangi gerekçelerle atıldılar, bunların hepsine bakmak lazım. Sonuçta bu KHK'larda şöyle bir düzenleme getirildi. Varsa yanlışlıklar, varsa eksiklikler, hatalı bir değerlendirme varsa bunlar değerlendirilip, tekrar düzeltilebilmesi için de bir imkan var." dedi.
Kurtulmuş, bununla ilgili 7 kişilik bir komisyon kurulduğunu hatırlatarak, "Bu komisyonlarda muhtemelen arkadaşlarımızın bir kısmı itirazlarını yapacaklardır. İnşallah değerlendirilir. Hatalı bir kararlar varsa, hatalı kararlar da düzeltilir." değerlendirmesinde bulundu.
MHP'nin anayasa değişikliği sürecinde verdiği desteğin sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Sayın Bahçeli yerinde bir çıkış yaptı. Hem Türkiye'nin içinde bulunduğu bu zor şartlar, terörle mücadele, hem de Türkiye'nin köşeye sıkıştırılması vesaire, darbe sonrasındaki oluşan hava, devletin daha etkin yürütülmesi istikametinde birtakım görüşlerinin olduğunu biliyoruz. Hem de kendisi açısından da doğru birşey yapmış oldu. Milliyetçi Hareket Partisi kendisini günlük siyasi bunalımların içerisinden çekti ve beka meselesi olarak kendisince görmüş olduğu bir sürece adım atılmasına vesile oldu."
Kurtulmuş, 18 maddelik anayasa değişikliğinin AK Parti ve MHP'nin müşterek parlementodan çıkardığı bir teklif olduğunu ve halk sunulacağını belirterek, son kararı ise halkın vereceğini ifade etti.
"Kendimi bildim bileli konuşulur"
"Türkiye'de anayasa değişikliği meselesi kendimi bildim bilelim konuşulmuştur" diyen Kurtulmuş, özellikle başkanlık sistemi, cumhurbaşkanlığı hükümet modeline geçiş meselesinin çok konuşulduğunu aktardı.
Kurtulmuş, "Bu nihayetinde siyasi güç meselesidir. Siyasi şartların olgunlaşması meselesidir. Türkiye'nin siyasi şartları demek ki olgunlaşma noktasına geldi. Ümit ederiz ki milletimiz 'Evet' diyerek, bu hükümet değişikliği sistemini onaylamış olacak ve yürürlüğe girecek." diye konuştu.
Bu sisteme Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıradan bir ülke değilsiniz, Türkiye'siniz. Geçmişten, tarihten getirdiğiniz birikimleriniz var. Bugünkü dünyada oynamak durumunda olduğunuz, yüklenmek durumunda olduğunuz birçok sorumluluğunuz var. Türkiye tam da bir dönüm noktasında. Türkiye, ya güçlü büyük Türkiye olarak yoluna devam edecek, Şu ana kadar özellikle son 15 yılda getirmiş olduğu birikimi daha da ileriye götürecek ya da bu saydığınız ve saymadığınız birçok sorunla boğuşan ve sorunların altında kalan bir Türkiye olacak. Dolayısıyla esas bizim bu meseleyi masaya yatırmamızın temeli budur. Biz güçlü bir Türkiye istikametinde, büyük Türkiye istikametinde yol alacaksak, yönetim modelini değiştirmek zorundayız ki daha etkin karar alalım. Daha çabuk karar alalım. Yönetimde çift başlılık ortadan kalksın. Sistemin yapısından kaynaklanan gereklerle ikide bir Türkiye darbe tehditiyle karşı karşıya kalmasın."
"Tankı, tüfeği halka doğrultan mı kurucu irade?"
Hükümetin kurucu irade olmadığı için anayasayı değiştiremeyeceğinin yıllarca söylendiğini belirten Kurtulmuş, ayrıca "Bu Meclis anayasayı yapamaz. Çünkü kurucu irade değil" dendiğini aktardı.
Kurtulmuş, "Kim kurucu irade? Tankı sokağa çıkaran, tüfeği halka doğrultan mı kurucu irade? Bir kere bunu tashih etmek lazım. Önümüzdeki referandum, sandıktan ne çıkarsa çıksın, tek başına bu anlamda büyük bir zaferdir. Artık anayasaları, tankların palet şakırtılarıyla, silahların gölgesinde değil, halkın iradesiyle değiştirebiliyoruz. Türkiye bunu gösterdi. 2010'da iyi, kötü ortaya koymuş oldu. Şimdi yine bunu ortaya koyacak." ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, CHP'nin "partili cumhurbaşkanı" eleştirilerine de yanıt vererek, şunları söyledi:
"Muhalefet bence şuna odaklansın, 'CHP'den birisinden nasıl cumhurbaşkanı yaparız?' CHP'li arkadaşlar bence buna uğraşsın. Gideceksiniz, halkın beğeneceği bir siyasi kadro çıkaracaksınız. Beğeneceği bir söylem çıkaracaksınız. Memleketin meselelerini çözecek programlarınız olacak. Türkiye'nin tıkandığı yerleri nasıl aşarız, bununla ilgili reform paketleriniz olacak. Siz sadece eleştireceksiniz ve diyeceksiniz ki 'Bu olamaz.' Kusura bakmayın, parlamento 'Olur' demiş, millet de 'Olur' demiş."
"OHAL ile halk oylaması sürecinin hiçbir ilgisi yok"
OHAL ile seçim sürecinin bağlantısı olmadığını, OHAL'in devletin bekası için çıkarıldığını ifade eden Kurtulmuş, "Bu bir parti kampanyası değil. Herkes kampanyasını ortaya koyacak. Herkes dilediğini istediği şekilde söylecek. Seçim özgür şekilde olacak. Bu anlamda da olağanüstü hal ile halk oylaması sürecinin hiçbir ilgisi yok." dedi.
"Partinizin KHK'yı referandum sürecinde baskı için kullandığı söyleniyor" sorusu üzerine Kurtulmuş, bunun yanlış bir değerlendirme olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, "Eğer biz iki süreci birbirine karıştırıyor olsaydık tam da bu noktadan hareketle, 'Aman kimse rahatsız olmasın. Kimseye olumsuz bir atmosfer ortaya çıkmasın' diye bu KHK'ları referandumdan sonraya bırakırdık. Bu ayrı birşey, o ayrı bir şey. Burada devletin bekası ile ilgili bir süreç var." ifadesini kullandı.
Fırat Kalkanı Harekatı
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Fırat Kalkanı Harekatı'na ilişkin de "Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye'nin sınırlarını korumak bakımından zorunlu olan bir operasyondur." dedi.
Kilis'e DEAŞ tarafından atılan füzeleri, roketleri hatırlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Sınırın başka yerlerinden PYD/PKK unsurları sızarak içeri giriyorlardı. Bunun yapılması mecburiydi. Türkiye'nin sınırlarının korunması hem de aynı zamanda Suriye'nin kuzeyinde hareketli terör gruplarının bertaraf edilmesi oradaki yerli halkın yerlerine yerleştirilmesi için yapılan bir operasyondu. Dolayısıyla bu bizim ulusal güvenliğimizin bir parçası olarak görülmesi gereken bir operasyondur. Şimdiye kadar da planlandığı şekilde devam ediyor."
Suriye'de terör örgütlerinden temizlenen bölgelerde oranın yerel halkının ikamet etmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Bir takım terör grupları temizlendikten sonra başka bir terör grubu gelip oturmasın. Musul, Musulluların, Türkleriyle, Kürtleriyle, Araplarıyla, Şiileriyle, Sünnileriyle herkes orada oturmaya devam etsinler. Bunun örneğini Cerablus'ta verdik. Cerablus'u Özgür Suriye Ordusu temizledikten sonra, Türkiye'nin de lojistik desteğiyle oraya 45 bin yerli kişi geldi ve yerleşti, şimdi huzurlu bir ortam oldu. İnşallah aynı şekilde El-Bab operasyonu da sonuçlanır." açıklamasında bulundu.
Kurtulmuş, başka bir soruyu yanıtlarken de "Rakka başka bir şey, burası Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında El-Bab'a kadar olan bölge, Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili bir bölgedir. 5 bin kilometre karelik bir alandan bahsettik, o alanın temizlenmesi Türkiye'nin bir yerde tabiri caizse sınırlarının terör örgütlerinden korunması anlamına geliyor. Ümit ederiz en kısa zamanda temizlenir. Son bilgilerimiz, şehrin içerisine kuvvetlerimizin girdiği, belli yerleri aldığı." diye konuştu.
"6 yıldır hiçbir şekilde bir masa etrafına gelmeyen unsurlar bir araya geldi"
Rakka operasyonun gecikmiş olması nedeniyle, Rakka'dan bazı DEAŞ militanlarının El-Bab'a doğru geldiklerini ve şehirdeki direncin bu nedenle uzun süre devam ettiği yönünde bilgiler olduğunu kaydeden Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
"Suriye sorununu hiçbir ülkenin tek başına çözme imkanı yoktur, dolayısıyla burada bir ittifakın oluşması çözüm için bir zeminin oluşması şarttır. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak Astana görüşmeleri ortaya çıktı. Halep üzerinde bir barış süreci. Burada Rusya ile Türkiye, daha sonra Rusya, Türkiye, İran üçlü olarak. Astana görüşmesinde ilk kez bir şey oldu, 6 yıldır hiçbir şekilde bir masa etrafına gelmeyen muhalif unsurları ve rejim unsurları bir araya geldiler. Türkiye, İran ve Rusya bundan sonraki sürecin bir yerde gözlemciliğini, garantörlüğünü adına ne derseniz deyin, Amerika'da işin içerisinde büyükelçileri biliyorsunuz işin içerisindeydi. Astana sürecini Cenevre'nin alternatifi ya da rakibi olarak ortaya koymayın, Astana süreci Cenevre sürecini destekleyecek bir süreçtir.
Buradan çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz, uluslararası camia bir an evvel adil ve kalıcı bir barış nasıl olur, Suriye'de bunu ortaya koymalıdır. Suriye halkı ne istiyorsa buna karar versin, bu süreçlerin önü açılsın bunun için de uluslar arası camia destek olsun."
El-Bab operasyonunun başarılı olmasıyla Fırat Kalkanı Harekatı'nın hedefine ulaşmış olacağını vurgulayan Kurtulmuş, "Rakka başka bir meseledir. Rakka meselesi Türkiye sınırlarını tehdit eden bir şey değil. Eğer Rakka'da 'Biz DEAŞ'ı temizleyelim ama oraya PYD'yi, YPG'yi koyalım' derseniz, bu Türkiye için ulusal güvenlik meselesi olur." ifadesini kullandı.
ABD Başkanı Trump'ın göreve başlaması
Kurtulmuş, ABD Başkanı Donald Trump döneminde ABD'nin genel olarak dünya politikasında önemli bir değişikliğe gidileceğinin sinyalleri geldiğini belirterek, "Orta Doğu politikasının büyük oranda değişeceği anlaşılıyor. Genel dünya siyasetinde farklı bir dengeyi oturtacağını ve Çin, Uzak Doğu'yu rekabetin merkezine alan yeni bir yaklaşımla Rusya ile ilişkilerini düzenlemeye çalışacağı, Orta Doğu'daki bu Amerika'nın jandarma görüntüsünden uzaklaştırmaya çalışacağı, bu arada yeni birtakım ittifaklar geliştireceği sinyali var. Avrupa'yla gergin, ama ipleri koparmayan bir ilişki içerisinde devam edeceği anlaşılıyor." sözlerine yer verdi.
Kurtulmuş, Trump'ın politikalarından Türkiye çıkarlarının olumlu etkileneceği kanaatinde olduğunu belirterek, Orta Doğu'da dengelerin değiştiğini, Trump yönetiminin, PYD meselesinin Türkiye için PKK'nın devamı şeklinde olduğunu bildiğini, terör örgütlerinin değil Türkiye'nin tercih edileceğinin aşikar olduğunu söyledi.
Numan Kurtulmuş, FETÖ ile ilgili ABD yönetiminden beklentilerine ilişkin de şunları aktardı:
"Orada aynı şekilde Türkiye'ye karşı milletin tamamının karşısında olduğu bir darbe teşebbüsü, milletin tamamını karşısına almış olan darbeci bir çete, bu çetenin lideri de Amerika'da. Bu Amerika için taşınabilir bir yük değildir artık. Ya iade edecekler, ya göz hapsine alacaklar, onu bir şekilde enterne edecekler. Biz bunun bir hukuki süreç olduğunu biliyoruz, ama sonuçta Amerikalı siyasetçilerden bir niyet görmek istiyoruz, FETÖ mü Türkiye mi? Bu tercihe doğru geldiklerini düşünüyorum. Bir de adam oturduğu yerde durmuyor sadece, hala uluslararası netvörkünü harekete geçirmeye çalışıyor. Hala birtakım mesajlar gönderiyor, belki talimat veriyor birtakım kodlarla."
FETÖ'nün en büyük zararı TSK'ya verdiğini belirten Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "TSK'mız inşallah bundan sonra daha iyi güçlenecektir. Şimdi bu ihanet ortamı ortadan kalktı, TSK bundan sonra daha dikkatli olacak, bunlardan temizlendikçe daha sağlam bir hale gelecek." dedi.