Okuma yazma bilmeyen bir kişi, bankadan kredi çeken bir yakınına kefil oldu, kefalet belgesine imza attı.
Borçlunun borcunu ödememesi üzerine banka, kefil hakkında icra takibi başlattı. Kefil olanın, okuma yazma bilmediğini belirterek borca itirazı üzerine banka, kefil hakkında dava açtı.
Davaya bakan yerel mahkeme, Kumluca Milli Eğitim Müdürlüğünden kefil olanın eğitim kayıtlarını talep etti. Herhangi bir kayda rastlanamaması üzerine mahkeme, okuma yazma bilmeyenin imzaladığı belge içeriğini de bilmeyeceği gerekçesiyle davayı reddetti.
Temyiz itirazı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Kararın gerekçesinden
Dairenin kararında, kefil olanın ilgili evrakı imzaladığına dair inkarda bulunmadığı ancak içeriğini bilmediği yönünde savunma yaptığı belirtildi.
İmzanın kişinin kimliğini gösterdiği, onu belirleyen ve diğerlerinden ayıran bir işaret olduğu kaydedilen kararda, "İmza, borç altına girme iradesini ve özellikle beyan iradesini kesin olarak açıklar, tamamlayıp ortaya koyar" tespitine yer verildi.
"İmzaladığı sözleşmenin içeriğini bilmediği kabul edilemez"
Kararda, okuma yazma bilmeyenlerin imza yerine parmak izi ve el ile yapılmış bir işareti de kullanabileceği belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Okuma yazma bilmeyen kişi imza kullanıyorsa bu imzası ile sözleşme yapıp borç altına girebilir. Davalının okuma yazma bilmediği kabul edilse dahi bu durum tek başına sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi, sadece bu nedenle de imzaladığı sözleşmenin içeriğini bilmediği kabul edilemez. Davalının olduğuna şüphe bulunmayan imza, sözleşmenin kurulması ve davalının borç altına girmesi için yeterlidir."