Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) ilişkin, "Her kurum ve kuruluşumuzun içerisinde bu örgütle bir türlü irtibatı, iltisakı olan bireyler tespit ediliyor. İlgili raporlar çerçevesinde listeler zaten hazırlanmış durumdaydı ama bunu yaparken de sadece bir çevreye mensubiyetten dolayı insanların işinden gücünden edilmesi değil, bir örgüte intisapları dolayısıyla böyle bir kararın alınması gerekiyordu" dedi.
Kamu kurumlarındaki görevden almaların hatırlatılmasının ardından, "Bunlar önceden tespit edilmiş ya da bu darbe girişiminde bizatihi bulunmuş kişiler midir? Netleşmiş bir durum üzerine hareket edilmiş midir, yoksa şüphe üzerine mi hareket ediliyor?” sorusunu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:
"Uzun zamandır Türkiye’de Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili, devlet en üst düzeyde alarmdaydı. Birçok MGK toplantısında FETÖ ile ilgili alınan tedbirler masaya yatırıldı ve bunlar kamuoyuyla paylaşıldı. Bu örgüt, devleti yıkmaya teşebbüs eden, devleti ele geçirmeye teşebbüs eden bir terör örgütü olarak ortak mücadele edilmesi şart olan bir örgüt olarak görüldü. Bu anlamda devletin güvenlik belgelerinin içerisine girmiş olan bir örgüttür. Bir yapılanmadır. Bununla ilgili olarak bu sadece AK Parti’nin ya da mevcut hükümetin bir işi değildir, bir devlet güvenlik konseptinin çerçevesinde alınması gereken bir konudur. Bununla ilgili olarak da ilgili birimler, Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu başta olmak üzere uzunca bir süredir çalışıyor."
"Her kurum ve kuruluşumuzun içerisinde bu örgütle bir türlü irtibatı, iltisakı olan bireyler tespit ediliyor. İlgili raporlar çerçevesinde listeler zaten hazırlanmış durumdaydı ama bunu yaparken de sadece bir çevreye mensubiyetten dolayı insanların işinden gücünden edilmesi değil, bir örgüte intisapları dolayısıyla böyle bir kararın alınması gerekiyordu." diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Şimdi ortada bir terör örgütü var. Bu terör örgütü, hele hele bazı safların, ‘Nasıl terör örgütü olur bu, ellerinde silah bile yok’ diye maalesef zihin arkalarından korumaya çalıştıkları bir örgütün ellerinde uçaklarının, helikopterlerinin, tanklarının, tüfeklerinin olduğu ortaya çıktı. Bunların çok kötü niyetli, din kisvesi adı altında bu memlekette dini, imanı, vatanı, bayrağı da yerlere seren bir örgüt olduğu ortaya çıktı. Halkına karşı canice hareket edebilen bir örgüt olduğu ortaya çıktı."
Devlet kurumları içerisinde bu örgütle iltisaklı olanlar hakkında da ilgili birimlerin kararlarını verdiğini, açığa aldığını dile getiren Kurtulmuş, "Bunlarla ilgili tabii ki bir kısmıyla ilgili adli soruşturmalar yapılacak. Şu anda kamu kurum ve kuruluşlarındaki açığa alınmalar, her kurumun kendi bünyesindeki disiplin soruşturmaları kapsamında açığa alınmalardır. Bu insanların aralarından bir kısmı da örgütle intisapları ortaya konularak adli soruşturmaların konusu olacaklardır." diye konuştu.
"Toplumsal duyarlılıklar tabii ki gözardı edilemez”
Kurtulmuş, meydanlardaki vatandaşların "idam" konusunu bir talep olarak dile getirdiğinin aktarılmasının ardından böyle bir düzenlemenin Mecliste yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine, Türkiye’nin mevcut hukuk sistemi içerisinde idam cezasının olmadığını hatırlattı. İdam cezasının getirilebilmesi için bir anayasa değişikliğine ihtiyacın bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bununla ilgili olarak bunun bir de eskiye doğru yürütülmesi bakımından anayasaya geçici madde olarak bunun konulması gerekir. Bununla ilgili olarak da AK Parti’nin grup sayısı yeterli değil. Bu, Meclis gündemine gelir, Meclis gündeminde bunlar tartışılır, eğer Meclis bunu olgunlaştırırsa bu adım atılmış olur. Bu, bir toplumsal taleptir. Henüz şu anda hükümetin gündemine gelmiş böyle bir çalışma yok. TBMM’ye gelmiş bir çalışma yok ama nihayetinde siyaset, toplumsal taleplere karşı sağır, duyarsız kalamaz. Toplumda böyle bir duyarlılığın olduğunu görüyoruz ancak şu andaki esas temel işimizin de bu darbe teşebbüsünün savuşturulması ve bunların etkilerinin ortaya konulması olduğunu ifade etmek istiyoruz. Henüz bu konuda hükümetin gündemine gelmiş olan bir çalışma yok ama toplumsal duyarlılıklar tabii ki gözardı edilemez." değerlendirmesinde bulundu.
"Artık bu işin lamı cimi kalmamıştır, daha ne delil verelim"
Fetullah Gülen’in iadesine ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, şimdiye kadar, “Delillerinizi ortaya koyun, bize delil sunun, şunu yapın, bunu yapın” dediklerini anımsattı.
Daha evvelki birçok dosyada da adı geçen şahsın bir numaralı suçlu ve örgüt başı olarak iddialarla birlikte ortaya konulduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bunlara karşı ABD’den olumlu cevap gelmedi. Artık bu işin lamı cimi kalmamıştır. Daha ne delil verelim? 208 kişinin katili olan bir örgütten bahsediyoruz. TBMM’nin üstüne bomba atmış, cani bir örgütten bahsediyoruz. Binlerce insanın üstüne ateş açılmış ve 2 bine yakın insanın yaralandığı bir olaydan bahsediyoruz. Sadece şöyle de düşünmemişler; 'Bir darbe yaparsın, ben bu hükümeti indireceğim, yerine başka bir hükümet koyacağım'. Bunlar, hükümet değiştirme gayesiyle değil, bunun çok üstünde bir gayeyle Türkiye’yi bir siyasi kaosun içerisine sokmak ve belki Türkiye’yi şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy silahlı grupların çatıştığı bir Suriye durumuna düşürmek için bu darbeyi yapmışlar. Bunların bir hükmetme niyeti yok, Türkiye'yi yıkma niyeti, yönetilemez bir ülke haline getirme niyeti var. Nereden anlıyoruz? İlk işi Sayın Cumhurbaşkanımızı öldürmek üzere harekete geçiyor. Eğer o bombalar gerçekten hepsi tam isabet etseydi orada onlarca milletvekili şehit olacaktı."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Gönlümüz arzu ediyor ki Türkiye bu kadar derin bir acıyı yaşarken, bu acı sadece toplumun bir grubunun değil de bütün 79 milyonun derin bir acısıyken bu insanlarımızın beklentilerini Amerikalıların karşılamasını isteriz. Gerçekten dostluğun, müttefikliğin gereği budur." dedi.
"Fetullah Gülen’in iadesi konusunda herhangi bir sinyal var mı?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, "Demeçlerin bir kısmı işte tekrar bu durumu gözden geçireceklerini ortaya koyuyor ama artık sözden fiiliyata geçmeleri beklentimizdir. Öyle olmasını ümit ederiz." ifadelerini kullandı.
"Adliyeye intikal etmiş en önemli davasıdır"
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının darbe girişiminde kimlerin yer aldığı ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk'ün, bu işin içinde olmadığına ilişkin sözlerinin inandırıcı olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, şu anda çok sayıda bilgi ve belgenin savcıların elinde olduğunu ve bunların bir kısmının gözaltına alınanların üzerinden çıktığını söyledi.
Kurtulmuş, belgelerde nelerin olduğuna dair soruya, bunlara ilişkin bilgi vermeyi doğru bulmadığı karşılığını vererek, "Adliyeye intikal etmiş Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli davasıdır, bunun üstüne bir dava ben tanımıyorum. Bu kadar önemli bir davada lütfen herkese de şu hassasiyeti bir kere daha ifade etmek istiyorum, bunun üzerinden bir magazin şeyi haline dönüştürmemek lazım." diye konuştu.
"Ne olduysa ortaya çıkacak." ifadesini kullanan Kurtulmuş, görevlendirmelerin bulunduğunu, sıkıyönetim komutanı, bakan, müsteşar olacakların belli olduğuna dikkati çekti. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "TRT'de yayınlanacak bildirinin nasıl olacağı bile yazılmış. Kimlerin bu işlerde, hangi birimlerde görev alacakları yazılmış. Ayrıca bir de şimdi bu darbe başarılı olsaydı, birçok böyle kendisini kral gibi hisseden adam ortaya çıkabilirdi. Bir de şimdi bu süre içerisinde darbe başarısız olduğu için sessiz kalanlar olabilir. Bu çerçevede soruşturmalar devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, süreçte 9 bin 300 kişi hakkında yasal işlem yapıldığını, bunların içerisinde gözaltında bulunanların, tutuklananların, serbest bırakılanların yer aldığını, bir kısmının da adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını anlattı.
Bu kişilerden dosyalar halinde bilgilerin, birbirlerini suçlayanların çıkacağını belirten Kurtulmuş, "Dolayısıyla şu aşamada bu konuyla ilgili kişiler üzerinden, konular üzerinden konuşulmasının doğru olmadığı kanaatindeyim. Çok disiplinli bir şekilde yürütülecek bir soruşturma faslı var, yürütülen bir fasıl var. Şundan herkes emin olsun, bu işin sağında, solunda, önünde, arkasında, bir milim bu işle ilgisi olan herkes yaptığının karşılığını verecek." ifadesini kulandı.
"Cumhuriyet tarihinin en ağır suçudur"
Numan Kurtulmuş, "Hiç şüphesiz, bunların hepsi belli, uçaklar uçurulmuş, kimlerin uçurduğu belli, 'uçun' talimatını verenler belli. Belki burada masum olanlar 'Hadi gidiyoruz.', mesela bazı yerlerde 'Tatbikata gidiyoruz.' diyen erler var, onun bir haberi olmayabilir ama onlar bile gözaltına alındı. Bunların içerisinde çok detaylı bilgiler, her birisinin vereceği çok detaylı bilgiler var. Sonuçta cumhuriyet tarihinin gerçekten en ağır suçudur." dedi.
"27 Mayıs'a benziyor tespiti yapar mısınız?" şeklindeki soruyu ise Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:
"Yapmam. Bu darbe hiçbir darbeye benzemiyor. Bütün darbeler kötüdür, adidir, aşağılıktır. Bu milletin her darbe 30 yılını çalıp götürmüştür. Eğer biz bugün kendi savaş uçağımızı yapamıyorsak, biz eğer bugün 25 bin dolarlar seviyesinde bir ülke değilsek, biz bugün hala kendi yerli otomobilimizi yapmayı konuşuyorsak, bunun bir numaralı sorumlusu darbeler geleneğidir. Eğer bu darbeler olmasaydı Türkiye çok daha ileride olurdu ama sadece şunu söyleyebilirim, bu darbe daha önceki darbelerin hiçbirine benzemiyor. 12 Eylül idam etti, 27 Mayıs başbakanı idam etti, 12 Mart'ta, 28 Şubat'ta çok ağır bedeller ödedi bu millet. 27 Nisan'da çok ağır bir siyasi kriz ortamına girdik, hiçbir darbe, ister 12 Eylül gibi emir komuta içinde olsun ister 27 Mayıs gibi bir cuntanın eseri olarak ortaya çıksın halkının üstüne ateş açmadı. Hiçbir darbe Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bombalamadı. Bu son derece aşağılık, son derece izansız, insafsız bir iştir. Onun için söylüyorum, amaçları darbeyle yönetimi ele geçirmek değil, darbeyi yapıp Türkiye'yi yıkmak."
Başbakan Kurtulmuş, "Tehlike bitti mi? Ne dersiniz?" sorusuna, "Tehlike, büyük oranda bu darbe tehdidi savuşturulmuştur ancak Türkçe'nin güzel bir lafı var, 'Korkulu rüya görmektense uyanık durmak evladır.' Onun için biz milletimizden özellikle bu hafta içerisinde meydanları terk etmemelerini istirham ediyoruz." karşılığını verdi.
Girişimin başarıya ulaşamamasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cesaretinin, siyasetin, Başbakan Binali Yıldırım'ın, hükümetin, TBMM ve medyanın sağlam duruşunun etkili olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Ama en büyük pay tankın önüne geçip, orada göğsünü siper ederek bu hain saldırıya duran insanlarındır." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, darbe girişimi sırasında insanların nasıl katledildiğine ilişkin daha birçok görüntünün ortaya çıkacağını belirterek, "208 şehit verdik. Bütün bunların hepsi ortaya çıkacak ve bunların hepsinin hesabı sorulacak, kimse bunda tereddüt etmesin." dedi.
"Hiçbir kayıp uçağımız, gemimiz, helikopterimiz yok"
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde kayıpların olduğu iddialarına ilişkin bir başka soru üzerine Kurtulmuş, "Bunların hepsi dezenformasyon, şu an itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterindeki bütün araç ve gereçler kontrol altındadır. Kuvvet komutanlarımız, her birisi kendi birimleriyle ilgili bütün alet ve teçhizatı, bütün araçları kontrol altına almışlardır. Hiçbir kayıp uçağımız, gemimiz, helikopterimiz yok." cevabını verdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında önemli bir karar açıklayacaklarını bildirdiği hatırlatılarak, "Bu önemli kararı biliyor musunuz?" sorusu üzerine de şunları söyledi:
"Türkiye, 15 Temmuz'dan sonra eski Türkiye değil. Bunu söylerken şunu kastediyorum, artık bu örgüte karşı en ufak bir müsamahanın olması mümkün değil. Sadece bu da değil, devletin yapısı içerisinde hiçbir boşluk bırakmadan, bugün bu örgüt olur, Allah muhafaza yarın başka bir örgüt karşımıza çıkabilir. Devleti bundan sonra ele geçirmeye niyet edecek hiçbir örgütün hareket alanı bulamayacak şekilde devletin milli irade istikametinde yeniden organize edilmesi gerekir. Bunu yaparken yasalar gerekecek, belki anayasa değişiklikleri gerekecek, ayrıca bunu yaparken herkes şundan emin olsun ki bu darbenin önemli niyetlerinden birisi de hani diyorlar ya 'Türkiye'de diktatörlük var.' tam tersine bunlar Türkiye'yi bir diktatörlüğe çevirmek istiyorlar."
Özellikle yabancı medyada da "Böylece daha diktatör bir safhaya geçecek." diyenlerin bulunduğunu anımsatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Tam tersine, siz Türkiye diktatörleşsin istiyorsunuz. Biz de tam tersine bundan sonra atacağımız bütün adımları hukuk devletinin temel prensipleri çerçevesinde Türkiye'deki laik, demokratik bir sosyal hukuk devleti olma prensipleri çerçevesinde bütün bu değişiklikleri yapacağız. Hiçbir şekilde Türkiye demokrasi bakımından daha geriye gitmeyecek, çok daha ileriye gidecek. Zaten bir darbe zeminini bulabiliyor olmanız, Türkiye'de demokratik olarak daha ileriye gitmek zaruretinin olduğunu gösterir. Bunlarla ilgili hangi adımlar atılacaksa bunları atacağız ama Türkiye'yi asla demokrasi bakımından geriye götürmeyeceğiz. Tam tersine demokrasi karşıtı bütün güçleri silerek onlara hiçbir alan bırakmadan millet egemenliği. Biz hep şunu söylüyoruz, bu FETÖ'cülere de başından beri onu söylemiyor muyuz? Madem siyaset yapmak istiyorsun, gel partini kur, ne kadar oy alıyorsan o, eğer bu millet iktidara getiriyorsa başımızın üstüne. Ama gizli kapaklı, sinsice, o partinin içinde, bu partinin içinde gizlenerek 40 yıllık bir mücadele edeceksiniz, devletin imkanlarıyla devleti ele geçirmeye çalışacaksınız, yok böyle yağma. Türkiye buna müsaade etmedi. Milletimize bir kere daha şükranlarımızı ifade ediyoruz."
"Kamunun işleyişini zedeleyecek neler varsa gözden geçiriliyor"
Türkiye'de şu an önceliğin bu darbe girişimi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bunun bir büyük deprem olduğunu ve artçılarının bulunduğunu vurguladı. Hava Harp Okulu öğrencilerinin dün hareketlendirilmesini buna örnek gösteren Kurtulmuş, buna benzer birtakım hareketlenmelerin olabileceğini ifade etti.
Kurtulmuş, TSK'nın yeniden emir komuta zincirinin kontrol altına alınarak, Türkiye'nin yoluna devam etmesi gerektiğini kaydetti.
Parlamentonun ilk andan itibaren demokratik gücünü eline aldığını belirten Kurtulmuş, parlamentonun bombalanmasına karşın pazar günü 4 siyasi partinin bir araya gelerek bir bildiri yayımladığını hatırlattı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bu şu demektir, biz demokratik olarak gücümüzü elimizde tutuyoruz. Hükümet ilk andan itibaren işinin başındaydı. Sayın Cumhurbaşkanımız, ilk andan itibaren, hatta işin renginin ne tarafa doğru gideceği dahi belli olmadığı bir anda 'Ben görevimin başındayım. Halkımdan da destek istiyorum' diyerek işin başında, başkomutan olarak vaziyet etti ve Türkiye'de bütün kurum ve kuruluşlar işleyişlerine sahip çıktı." ifadelerini kullandı.
Darbe girişimi gecesi yaşadıkları iç karışıklık nedeniyle TSK'da tam bir emir komutanın sağlanamadığını ama cumartesi akşamından itibaren TSK'nın bütün birimleri ile birlikte emir komuta içerisinde çalışır hale geldiğini aktaran Kurtulmuş, "Şimdi bu işleyişi, yani devletin, kamunun işleyişini zedeleyecek hangi birimler, neler varsa gözden geçiriliyor, masaya yatırılıyor. Çok sayıda kişinin de açığa alınmasını sağlayan süreçler yaşanıyor." dedi.
"Türkiye modeli ortaya çıkmıştır, dünyaya ilham kaynağı olacaktır"
Kurtulmuş, darbe girişiminin vatandaşların desteği ile savuşturulmasının bir "model" oluşturup oluşturmayacağına yönelik soruya yönelik ise şunları söyledi:
"Türkiye'nin içerisinde, askerin içerisindeki bir grup, asker üniforması giymiş bir takım eşkıyalar, caniler, tanklarla, uçaklarla, helikopterlerle halkın üstüne gidiyor. Helikopterden ateş açıyor. Aşağıdan da insanlar kendilerini korumaya çalışıyor. O kahraman polislerimizi bir kere daha tebrik etmek lazım. Yukarıdan bomba yağdırıyorlar, son derece ağır silahlarla tarıyorlar. Onlar da ellerindeki ufak silahlarla onlara mukavemet göstermeye çalışıyorlar.
Dolayısı ile bu manzara hakikaten bir model midir? Evet, bir modeldir. 2002'den sonra Türkiye modeli nasıl Arap dünyası için özellikle Arap baharının ilk başlangıcında demokratik bir model oldu. Bir İslam ülkesinde hem demokrasi hem ekonomik kalkınma hem de İslami değerlere sahip çıkarak nasıl bir kalkınma modeli ortaya konabilir, Türkiye modeli söyleniyordu. Hatta biz de İslam dünyasındaki diğer kardeşlerimiz rencide olmasın diye konuşmalarımızda, 'Türkiye modeli yerine Türkiye'nin ilham kaynağı olduğunu söyleyelim' diyorduk.
Şimdi hiç kuşkusuz ondan çok daha kuvvetli bir şekilde, 'bir darbe nasıl önlenir'; bir Türkiye modeli ortaya çıkmıştır ve bütün dünyaya ilham kaynağı olacaktır. Bütün dünyadaki mazlum halklar eğer tankları kendilerini çiğnemeye kalkarsa, hep o manzaralarla, o cesareti bulacaktır."
Ortadoğu'daki sıkıntılar, Mısır'daki darbe ve pek çok yerde yaşanan iç savaşa karşılık Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yeni bir rüzgar estirme umudunun olup olmadığı sorulan Kurtulmuş, "Genel olarak bu darbe meselesinin, benim şahsi kanaatim, bütün Ortadoğu'daki bu acı gelişmelerin hepsi bir büyük doğum sancısının işaretleridir. Hani derler ya, 'Gideceğimiz daha fazla dip yok'. Bu anlamda İslam coğrafyası siyasi, ekonomik ve maalesef iç türbülansları bakımından en hazin dönemlerinden birisini yaşıyor. Akla gelebilecek her türlü senaryoyu görmüş bir İslam coğrafyasından Allah'ın izniyle buradan yukarı doğru çıkacağız." değerlendirmesini yaptı.
Kurtulmuş, yukarıya doğru çıkmanın temel kuralının medeniyet değerlerine sahip çıkmak, çok sesliliği esas almak, demokrasiyi inşa edebilecek iradeyi ortaya koymak ve karşısındakine tahammül edebilecek bir toplumsal duyarlılığın oluşturulması olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bütün bu unsurlarda büyük bir tecrübesinin bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, "Türkiye, demokrasi anlamında ilham kaynağı olmasın, içerisinde çatışan, kutuplaşan bir toplum olsun, kendi gücünü kendi içerisinde yok etsin" diye düşünenler olduğunu belirtti.
"Siyaset dilini, düşmanlık dilinde bırakmayacağız"
Kurtulmuş, "muhalefet partileri ile birlikte hareket etmeyi, o geniş koalisyonu sürdürecek misiniz?" sorusuna, "Bütün siyasi partilere teşekkür ediyoruz. Dört partinin ortak deklarasyonu önemliydi ve bu anlamda da ortak demokratik zemini çoğaltmaya inşallah devam edeceğiz." yanıtını verdi.
Meydanlarda farklı partilerden, siyasi görüşlerden insanların da bulunduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Orası milletin hepsinin toplantı alanıdır. Ya da hiç siyasetle ilgisi olmayan milyonlarca insanımız var. Onların da demokrasiye sahip çıktığı bir özgürlük kürsüsüdür. Bu bilinçle, bu meydanlarda demokrasi nöbetimizi tutacağız." dedi.
Kurtulmuş, Türkiye siyasetinde darbecilerin hiç beklemediği başka bir şey daha olacağının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Türkiye'de maalesef siyaset dili uzunca bir süredir kamplaşma, ötekileştirme üzerine kuruluydu. Neredeyse siyasi partiler ortak zeminler bulamıyor, ortak konuları tartışamıyordu. Şimdi çok büyük bir ortaklık ortaya çıktı. Gördük ki, demokrasi olmazsa siyasi rekabetin bir anlamı yok.
Eğer bu adamlar 15 Temmuz'da başarılı olsaydı hangi siyasi parti liderini bulurlarsa orada öldürürlerdi. Parlamentoda hangi milletvekilini ele geçirseler, onu öldürürlerdi. Yani hapsedelim, bir mahkeme süreci geçirsin falan olmazdı. Nereden anlıyoruz, Cumhurbaşkanına karşı, onu öldürmeye dönük teşebbüsten anlıyoruz. Dolayısı ile ne CHP ne MHP ne HDP ne de AK Parti kalacaktı. Ne parlamento kalacaktı, ne Türkiye'nin işleyen kurumu kalacaktı. Büyük bir kaos ortamı. Dolayısı ile büyük bir badire atlattık."
Bütün siyasi partilere bir kez daha çağrıda bulunan Kurtulmuş, "Demokrasi varsa, hiçbir konuda anlaşamayabiliriz ama nihayetinde fikir özgürlükleri üzerinde gelişen bir sistem varsa, hakem olan da milletse buradan mutlaka doğru bir sonuç ortaya çıkar. Biz buradan öğrendik ki, aslolan demokratik sistemin varlığıdır. Şimdi bunu kaybetmeyelim, daha da güçlendirelim. Birbirimizi eleştirelim. Ortak zeminlerimizde ortak hareket edebiliyorsak yapalım. Edemediğimiz noktalarda sabırla birbirimizin görüşlerini dinleyelim ve Türkiye'de birbirimizle farklı projeler üzerinden rekabet edelim." dedi.
Bu darbe girişiminin bu anlamda Türkiye demokrasisine tersinden bir faydası olacağı kanaatinde olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Herkes daha dikkatli konuşacak. Siyaset dilini, rekabet diline çevireceğiz. Düşmanlık dilinde bırakmayacağız. Böyle yaptığımız sürece de bir çok sorunumuzu çözeriz." değerlendirmesini yaptı.
"Bundan sonra her şey ayan beyan ortadadır"
Darbe teşebbüsünün ekonomiye etkilerine ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, darbe tehdidi olan bir ülkede normal şartlarda borsa ve piyasaların çok etkileneceğini söyledi.
Kurtulmuş, Türkiye'de bu etkinin minimal düzeyde kaldığını ifade ederek, "Türkiye'de beklenenin aksine bazılarının ellerini ovuşturarak kenarda beklediklerinin aksine Türkiye'de finansal piyasalarda pazartesi sabahı itibariyle çok büyük değişiklikler olmadı. 0,15 puan faizlerde artış oldu. Borsada 0,35 bir düşüş oldu." diye konuştu.
Bundan sonraki etkinin de minimal düzeyde kalacağını dile getiren Kurtulmuş, Merkez Bankası'nın yaptığı faiz indirimi meselesinin de Türkiye'nin gücünü gösterdiğini anlattı.
Kurtulmuş, Türkiye'deki özel sektörün çok yürekli davrandığını vurgulayarak, "Özel sektör 'Biz ekonomimize güveniyoruz, ekonominin hiçbir şekilde türbülansa girmeyeceğine inanıyoruz.' dedi. Bu da çok önemli bir gelişmedir. Dün Türkiye'nin ekonomiyle ilgili kurum ve kuruluşlarının önemli bir kısmı TOBB'un yönetiminde bir araya geldi ve 'Biz darbeye karşıyız, darbenin ekonomiye zarar vermesine müsaade etmeyeceğiz.' dediler." diye konuştu.
Halkın her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da müsterih olması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, 65. Hükümet'in ortaya koyduğu ekonomideki dönüşüm programlarının tavizsiz uygulanacağını vurguladı.
Darbe teşebbüsüyle ilgili yabancı basından gelen tepkilere ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, genel olarak, darbeyle nasıl mücadele edileceği ve bunun Türkiye'nin siyasi sistemini nasıl etkileyeceğine ilişkin sorularla karşılaştığını söyledi.
Kurtulmuş, en çok merak edilen konulardan birinin de Gülen'in Türkiye'ye iade edilmesiyle ilgili sürecin Türkiye-Amerika ilişkilerini nasıl etkileyeceğine yönelik olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Bundan sonra her şey ayan beyan ortadadır. Türkiye'nin bu kişinin iade edilmesiyle ilgili, adı geçen şahsın iade edilmesiyle ilgili çok açık bir talebi vardı. Bu milletin talebidir, siyasi iktidarın değil. Bu talebin geri çevrilmeyeceğini ümit ediyoruz. Bu süreçlerin demokratik standartları öne süren ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesine vesile olacağına inanıyorum. Batı'da, Doğu'nun demokrasiden pek anlamadığı gibi bir düşünce vardır. Bunu itiraf etmeyebilirler ama 79 milyon Türkiye vatandaşı için demokrasi birinci önceliktir. Türkiye bunu net bir şekilde göstermiştir."