Türkiye’de vaka sayıları bir süredir artış eğiliminde. Son 24 saatte 26 bin 822 yeni vaka tespit edildi, 122 kişi hayatını kaybetti. Bir yandan da aşılama tüm hızıyla devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aşının zorunlu hale getirilmesinden yana olmadıklarının mesajını verdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da PCR testiyle ilgili yakında yeni kararlar alınabileceğine işaret etti. Toplumda kalabalık olabilecek yerlerde PCR testi istenebileceğini söyledi.
Aşı yaptırmayanlar için PCR testinin uygulanabileceğini belirten Bakan Koca, testin ücretsiz olacağını ve aşı olmamakta direnenlerin 2 gün arayla devlet hastanelerinde ücretsiz PCR testi yaptırabileceklerini vurguladı.
Uzmanlar, tüm dünyada bu tarz kuralların uygulandığını, buradaki amacın hem aşı olanları hem de aşı olmayanları korumak olduğu görüşünde.
"ABD ve Avrupa’da birçok sektör çalışanı için aşı zorunluluğu getirildi"
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nurettin Yiyit ile aşı olmayanların PCR yaptırmalarının önemini ve artan vakalar karşısında alınması muhtemel kararları konuştuk.
Birçok ülkenin aşı olmayan kişilere karşı tedbir ve kuralları hayata geçirdiklerini söyleyen Prof. Dr. Yiyit, istenilen toplumsal bağışıklığa gelene kadar bu tedbirlerin tüm dünyada uygulanmasının mümkün olduğunu belirtti.
“Tüm dünya, aşı olmayan insanların virüsü daha kolay aldığı ve korunmamış kişilere de bulaştırdığı konusunda hemfikir ve bu konuda tedbirler almaya gidiyor yavaş yavaş. Aşı olmak istemeyenler nedeniyle birçok insanın da tekrar hayatının sekteye uğraması ve kısıtlanması istenen bir şey değil.
Özellikle dünyada birçok ülkede, aşısı yapılmamış insanların sosyal alanlarda, çok insanın uzun süre bir araya geleceği alanlardan uzak kalması yönünde bir eğilim başladı.
ABD’de birçok eyalet bütün kamu çalışanlarına aşı zorunluluğu getiriyor. Şu an Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler bazı meslek grupları için aşı zorunluluğu getirdi. Özellikle restoranlar ya da kamuya açık alanlarda hizmet veren bütün çalışanların aşılı olmasını istiyorlar.
Ve bundan sonra da toplu alanlarda; özellikle konser ve benzeri alanlara aşısız girilemeyeceği yönünde aşı kartı çalışmaları yapılıyor. ABD ve diğer birçok ülkedeki üniversiteler, kampüslerine aşılarını tamamlamamış kişilerin giremeyeceğini bildirdi.
Bizler de bu ülkelerin verilerini ve oralarda yaşanan gelişmeleri takip ediyoruz. İstenilen toplumsal bağışıklığa ulaşılamadığı için ve insanları da sosyal hayatından daha fazla ayrı bırakmamak ve aşı olanların da aşılarının heba olmaması adına bazı tedbirler almak durumunda kalıyor dünya.”
"Aşısızlar yeni varyantların önünü açıyor"
Prof. Dr. Yiyit, aşı olmayan kişilerin virüsün yayılımını artırdığı ve yeni varyantların da önünü açtıklarının altını çiziyor:
"Aşı olamayan kişiler aşıları da riske atıyor. Çünkü siz virüsün dağılmasına, kişiden kişiye geçerek çoğalmasına müsaade ederseniz yeni varyantlara da davetiye çıkarmış olursunuz. Aşı için tereddüt edip aşı olmayanlar aşıların da her geçen gün güncellenmesinin hazırlayıcısı oluyorlar.
Virüsün yayılımı ve kendi kendini çoğaltması için aşısız kişiler konak vazifesi görüyorlar. Aşının gelecekteki etkisine, tekrar güncellenmesine ve yeni varyantların oluşmasına davetiye çıkarıyor aşı olmayan kişiler.
Türkiye’de de şu an tartışılan şey şu: Biz insanları aşı olmadı diye tamamen yasaklamayalım ama onlara alternatif sunalım. Bu tür tercihli sosyal alanlarda bulunmak istiyorsan ya aşı olduğunu aşı kartınla ispatla ya da COVID-19 olmadığını PCR ile ispatla."
"Konser, organizasyon, seyahat gibi alanlarda PCR istenebilir"
İnsanların uzun süre bir arada bulunacağı ve virüsün hızlı şekilde yayılabileceği yerlerde, aşı olmayan kişilerden PCR istenmesindeki amacın her iki tarafı da korumak olduğuna vurgu yapan Yiyit, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Konser, futbol karşılaşması ya da çok kalabalıkların bir arada olacağı ve sağlıklarını olumsuz etkileyebileceği alanlara girişlerde, aşılı olanlar için biraz daha garanti ve güvende olduklarını biliyoruz.
Aşı olmayan ve olmak istemeyenler de o zaman yeni yapılmış PCR testiyle kendisinde virüs olmadığını belgeleyerek o alanlarda bulunsun. Devamlı PCR vermek rahatsız edici olabilir ama aşı olma hakkını kullanmamak eğer bireysel tercihse o zaman onlara da diğer insanların sağlığını tehlikeye atmamak, bir alternatif sunmak adına PCR olup o alana girilmesi düşünülebilir.
Dünya bu tür sağlıkla ilgili olmayan, sizin hayatınızdaki bir etkinlik ya da faaliyet için PCR yapmayı ücretli tutuyor. Ama biz Türkiye olarak ücretli PCR taraftarı değiliz açıkçası. Kısacası bu tarz alanlara ya aşılı ya da kendisinde virüs olmadığını belgeleyerek gelmesi yönünde bir tartışma var ancak henüz karara bağlanmış değil.
Bazı insanlar bu durumu HES koduyla karıştırıyor ancak HES kodu sizin temaslı olup olmadığınızı belgelemek için. Bugün hastanelerde yoğun bakımda kalanlar, virüsü hafif geçirmiş, taşıyıcı ve bulaştırmış insanların eseri aslında. Hem normal hayatımıza geri dönmek hem de sosyal hayatımıza devam etmek istiyorsak, o zaman şunu düşünmeliyiz; koronavirüse yakalanıp ağır geçirebiliriz. Ağır geçirmesek bile bizim aldığımız virüs bir başkasının ölümü ya da yoğun bakıma girmesi demek olabilir."
"Anne-babalar aşı olursa çocuklar okullarda güvende olacak"
Okulların açılmasıyla kalabalıkların bir araya geleceğini ve bunun risk teşkil etmemesi için ebeveynlerin aşılarını olması gerektiğinin altını çizen Yiyit, çocukların virüsü yüzde 70 oranında evden getirdiğini ifade etti.
"Bir süre sonra okullar açılacak. Kalabalıklar uzun sürelerde bir araya gelecek. Üniversiteler vesilesiyle iller arası hareketlilik olacak ve bunlar uzun süre büyük kalabalıklar oluşturacaklar.
Çocuklarımız için de okullar başlayacak. Aslında orada da değinmemiz gereken konu şu; çocuklar COVID-19’u yüzde 70 oranında evden getiriyor. Araştırmalar bunu gösteriyor. Çocuğunu okula gönderen anne ve babaların aşı olması çocukları okulda korumak anlamına geliyor.
Yani ebeveynler aşılarını olsalar aslında okula giden bütün çocuklarımız garanti ve güven altında olacak. Çünkü bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki çocuklar virüsü büyük oranda evden getiriyor."